2068 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

OSIP SENKOVSKIY’IN RUS TÜRKOLOJISININ GELIŞIMINE KATKISI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 77-91
Genel olarak Rus Türkolojisi incelenirken üç dönem esas alınmaktadır. Birinci dönem Çarlık Rusya'sının bir sistem olarak oluştuğu dönemden 1917 tarihine kadar olan yılları kapsamaktadır. İkinci dönem 1917-1991 ve üçüncü son dönem 1991'den günümüze kadar olan yılları içine almaktadır. Özellikle birinci dönem, oldukça uzun bir süreçtir. Bu dönemin kesin olarak başlangıç tarihini tespit etmek zor olmasının yanı sıra bu dönemdeki çalışmaları da bilimsel bir Türkoloji anlayışı içinde ele almak oldukça zordur. Ülkemizde birinci dönemi değerlendiren çalışmalar oldukça sınırlıdır veya pek çok çalışma genel değerlendirme niteliğindedir. Birinci Petro ile başlayan Çarlık Rusya'sındaki değişim hareketleri, akademik kurumların da kurulmasını sağlamıştır. Bu dönemde Rusya'ya Batıdan, özellikle Almanya'dan gelen bilim adamları ilk sırada yer almaktadır. Zaman içinde kendi akademik kadrolarına sahip olan bu kurumların kapıları dışarıdan gelen beyin göçüne kapanmamıştır. Bazen Avrupa'dan bazen de diğer ülkelerden gelen bilim insanları başta Şarkiyat olmak üzere Türkoloji biliminin temellerinin atılmasını sağlamıştır. Bu tür bilim adamları arasında Osip İvanoviç Senkovskiy de (1800-1859) yer almaktadır. Sadece Türkoloji alanında değil aynı zamanda Şarkiyat biliminde de katkıları olan Senkovskiy, Rusya'nın yayıncılık hayatında da yer almış bir isimdir. Makalede araştırmacının hayatı, Türkoloji alanında verdiği eserler ve yayıncılık çalışmaları ele alınacaktır.

BƏDII- SƏNƏDLI NƏSR: JANR XÜSUSIYYƏTLƏRI VƏ TIPOLOGIYASI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 93-104
Makalede edebî türlerin sanatsal-belgesel türü üzerinde durulmuştur. Sanatsal-belgesel edebî türün tanımlanmasından sonra, ona özgü yapısı, türü belirleyenşekil ve içerik özellikleri ele alınmıştır. Modern edebî eleştiri alanında konu üzerineyazılmış literatür incelenmiş, farklı yorumlar, araştırmalar ele alınarak değerlendirilmiştir.Meselenin soru işaretleri belirlenmiş, problemleri üzerinde durulmuştur. Butürde yazarlar ve profesyonel olmayan yazarlar tarafından yazılmış metinler karşılaştırılmış,konunun farklı yönlerine ve sanatsal niteliklerine değinilmiştir.Çağdaş edebiyatta tasnif ve tanımlanmada edebî metinleri "fiction" ve"nonfiction" olarak ikiye ayırmanın yanlış olduğu ileri sürülmüş, sanatsal-belgeselnesrin özellikleri ve sanatsal niteliklerine dayanılarak, sanatsal edebiyatın üçlü sınıflandırılmasının-sanatsal, sanatsal-belgesel ve belgesel eserler- daha doğru ve mantıklıbir tasnif olacağı öne sürülmüştür.Ayrıca yazar memoirlerini (biyografi, yaşam öyküsü, anı yazısı) ve günlükleriniyazar olmayanların kaleminden çıkmış belgesel metinlerden farklı kılan sanatsal nitelikleriaydınlatılmıştır. "Publisistik" (sosyal-politik konulu yazılar) ve sanatsal-belgeseldüzyazı örnekleri arasındaki farklar ortaya koyulmuştur. Son yıllarda bunlarınikisinin de özelliklerini içinde barındıran karışık "hibrit" eserlerin ortaya çıktığı, bueserlerin tür değişkeleri, yeni tür modifikasyonları biçimlenmekte olduğu ve edebîmetinlerde ifade bulduğu belirtilmiştir.

Ağız Bilimi Çalışmalarının Türkçe Öğretimi Açısından Önemi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 7-38
Ural-Altay Dilleri arasında yer alan ve günümüzde 12 milyon m²'lik bir alanda yaklaşık 220 milyon kişi tarafından konuşulan Türkçe, dünyanın bilinen en eski ve en zengin dillerinden biridir. Türkçenin farklı coğrafyalarda, oldukça fazla kişi tarafından iletişim, bilim ve sanat dili olarak kullanılması, farklı lehçe ve ağızlarının da oluşması Türkçenin gelişmişliğinin ve zenginliğinin de göstergesidir. Türkçenin tarihî ve çağdaş lehçeleriyle ve ağızlarıyla ilgili bugüne kadar pek çok müstakil eser yayımlanmıştır. Türkçe öğretimiyle ilgili de özellikle son yıllarda birbirinden değerli eserlerin yayımlandığı bilinmektedir. Ancak Türkçe öğretiminde ağızların ve ağız araştırmalarının rolü ve önemi üzerinde yeterince durulmamış; Türkçenin eğitimi ve öğretimi alanında ağız bilimi ile ilgili çalışmalardan da yeterince yararlanılmamıştır. Bunda Türkçenin eğitimi ve öğretimi alanında çalışanların / öğretenlerin kendi alanları dışında kalan alanlara kayıtsız kalmalarının, dil bilimi, dil bilgisi, Türk lehçeleri ve bu bağlamda ağız bilimi ile ilgili yeterli bilgi ve birikime sahip olmamalarının rolü büyüktür. Bu makalede Türkçenin eğitimi ve öğretiminde ağızların ve ağız bilimi araştırmalarının rolü ve önemi hakkında bilgi verilmektedir.

KONYA YERLİ AĞZINDA ODAKSIL ŞİMDİKİ ZAMAN İŞARETLEYİCİLERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 55-75
örtüşmesidir. Bu zaman türünde olay, konuşma anı itibarıyla oluş sürecinde aktarılır. Eski Türkçede geniş zaman ekinin aynı zamanda odaksıl şimdiki zamanı karşıladığı bilinmektedir. Daha sonra Türk dilinin dönemlerinde çeşitli yollarla yeni odaksıl şimdiki zaman ekleri geliştirilmiş, bir bakıma odaksıl şimdiki zaman eki yenilenmiştir. Konya yerli ağzında odaksıl şimdiki zaman için -A(r) ~ -X(r) ~ -r ~ -Ø biçimleriyle temsil edilen geniş zaman ekinin kullanılması karakteristiktir. Geniş zaman eki açısından çoğu Türk dilinde yüksek odaksıllıktan odaksızlığa doğru art zamanlı bir gelişme seyri söz konusudur. Konya yerli ağzında ise bu gelişme olmamış, odaksıl şimdiki zamanı bildirme işlevi, yenilenen -(X)yo(r) ekine aktarılmamıştır. -(X)yo(r) eki, Konya yerli ağzında genellikle odaksıl olmayan kullanımlarda işletilmektedir. Konya yerli ağzında kullanılmakta olan -(y)Xb batır yapısı ise fiildeki hareketin gerçeklemeye başladığı veya gerçekleşmeye yaklaştığını anlatmaktadır. -(y)Xb batır'ın bu işlevleri, eklendiği fiillerin kılınış özelliklerine göre şekillenmiştir. Konya yerli ağzında -(y)Xb batır yapısı, odaksıl şimdiki zaman işlevinde kullanılmamaktadır.

ALTAY DESTAN KAHRAMANLARININ DOĞA ILE BÜTÜNLEŞME SÜRECI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 203-222
Mitik yaşam; insanın, bulunduğu çevre ve doğa unsurları ile arasında kurduğu ilişkilerin tek taraflı ve yıkıcı/yok edici olmasının önüne geçerek karşılıklı ve koruyucu nitelikleri vasıtasıyla ilişkiyi düzenler. Yaratılış sonrası süreçte içerisinde bulunduğu doğanın neredeyse tüm ögeleri ile yaşama tutunma yolunda büyük bir çatışmaya giren insan, kendisine giderek daha da genişleyen yaşamsal bir varlık alanı yaratmanın yollarını aramıştır. Varlık alanlarının kurulumu yolunda, mitsel anlatı geleneğinin dünyadaki ilk görüntü düzeyi, -anlama yetisi üzerine kurulu- insanın doğaya kendi iradesini/arzusunu kabul ettirme çabasını içerir. Mitleri içeren destanlarda da kahramanların, doğa ile ilişkilerinde ilk olarak -çatışma merkezli- doğayı özümseme, daha sonra ise doğaya hükmedebilme ve doğayı yönlendirebilme yolunda mitsel bir erginle(n)me sürecinden geçirildiği görülür. Karşılıklı saygı ekseninde özümsenen doğa ve doğanın unsurları; insanoğlu için sonsuzluğa açılan bütüncül yaşam olanakları ile var oluş gömüsü olur. Kahramanlar, doğanın erginleyici gücü ile eğitilir ve farkındalık düzeyleri yoğunlaştırılır. Bu aşama, kahramanların adlarını aldığı ve tinsel doğuşlarını sağladığı toplumsal kimliğe geçiş aşamasıdır. Doğanın var eden güçleri ve kendileri ile birlikte var olan "ötelerin eriştirici ve dönüştürücü gücü" "at"ları ile sınavlar yolunda kozmik evrenin sınırlarını zorlar. Bütünleşilen doğa da -mitsel boyutu ile- anlatılarda kahramanları koruyan, kollayan, gözeten ve olgunlaştıran "yüce ana" düzleminde sunulur. Bu çalışmada, Altay Türklerine ait destanlarda destan kahramanlarının doğanın var eden yaşam enerjisi ile bütünleşme süreci sistematik bir düzlemde incelenmiştir.

MUHTAR AVEZOV’UN HİKÂYELERİNDEKİ KÖTÜ ADLANDIRMALARIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNE ANLAM VE YAPI BAKIMINDAN ÇEVİRİSİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 159-169
Son yıllarda çeşitli Türk lehçeleri arasında gittikçe artan edebiyat çevirileri, bu lehçeleri konuşan Türk halkları arasındaki tarihî bağların canlanarak gelişmesi yolunda önemli adımlardır. Bu bağlamda Kazak klasik yazarlarından Muhtar Avezov'un eserleri, Kazak Türkçesi ve edebiyatı, gelişimi ve özellikleri hakkında önemli bilgiler vermesi açısından değerlendirmeye esas eserlerdir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemi uygulanmıştır. Doküman incelemesi tekniği kullanılarak Muhtar Avezov'un Türkiye Türkçesine çevrilmiş bazı hikâyelerinde yer alan kötü adlandırma örnekleri tespit edilmiştir. Bunların aktarımında anlam ve yapı bakımından izlenen yol belirlenerek incelemeye tâbi tutulmuştur. Ele alınan söz/sözcüklerin hedef dile çevrilirken kötü adlandırmalarla mı yoksa başka söz/sözcüklerle mi karşılandığına, bunların aynı anlam gücünü taşıyıp taşımadığına dikkat edilmiştir. Dilde kötü adlandırma adı verilen kullanımlar, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek daha çok teklifsiz, kaba veya müstehcen konuşma sırasında yerme, küçük düşürme amacıyla başvurulan sert ifadelerdir. Kişinin yaşı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, sosyal statüsü ve dinî inancına bağlı olarak çeşitlilik arz eden bu tür söz/sözcüklere edebî eserlerde bolca rastlanır. Bunlara incelenen hikâyelerde de sıklıkla yer verildiği görülmüştür. Böylece hikâyelerdeki kişilerin ruh hâli, olaylar karşısındaki tutum ve davranışları canlı bir anlatım bulmuştur. Hemen hepsinin kişilerin ağzından sarf edilmesi ise anlatıma hareketlilik, renk ve duygu katmıştır.

KLASIK ŞIIRDE TÜRK GÜZELI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 137-158
Klasik Türk şiirinde sevgilinin güzelliğine dair hususlar, genelde o güzellik unsuruyla benzerlik gösteren varlıklara nispet edilerek anlatılmaktadır. Belirli bir insana, topluluğa ait fiziksel yahut ruhsal niteliklerle bağ kurularak sevgilinin tasvir edilmesi, hatta Türk kelimesiyle anılması az rastlanan bir durumdur. Bir millete isim olan bu kelime "güçlü, zarif, güzel, sevgili" gibi anlamlara gelebilmektedir. Türk insanının özellikleri doğrultusunda kelimeye yüklenen bu anlamlardan "güzel" tabiri, bilhassa gözle irtibatlı olarak Arap, Fars ve Türk şiirinde kullanılmıştır. Bu çalışmada sevgilinin güzelliğini veya durumunu anlatmak için Türk kelimesine yer veren şairlerin bu ifadeye yaklaşımları üzerinde durulmuştur. Klasik şiirde söz konusu kavramın nasıl ele alındığını ortaya koymak maksadıyla yapılan bu çalışmada, belli başlı divanlar taranmış, kavramın geçtiği şiirlerden seçilen örnekler anlama dayalı şerh yöntemiyle değerlendirilmiştir. Klasik şiirle ilgili bir konunun ayrıntılı olarak öğrenilmesine katkı sağlayacağı umulan bu çalışmada, Türkçe şiirleri olan önemli isimlerin "Türk" kelimesi veya "Türk güzeli" ifadesine yükledikleri anlamın, çoğunlukla sevgilinin gözleri bağlamında şekillendiği sonucuna ulaşılmıştır.

KIRGIZCA SÖZLÜKLERIN SINIFLANDIRILMASI -I

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 171-201
Günümüzde, dillerin başvuru kaynağı niteliğinde olan sözlükler üzerinde yüzlerce çalışma yapılmışsa da bu tür çalışmaların yetersiz olduğu bir gerçektir. Kıpçak grubunun Türk lehçelerinden biri olan Kırgızcanın yazı dili XX. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında oluşmuştur. Ekim Devrimi'ne [24 Ekim 1917] kadar okuryazar Kırgızlar, Çağatayca kullanıyorlardı. Ekim Devrimi'nin ilk yıllarında okullarda eğitim dili Kazakça ve Tatarca idi. 1923 yılından itibaren ilk defa Kırgızca okul kitapları çıkarılmaya başlanmış, böylece Kırgızca resmî dil olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kırgızistan'da bu alanda yapılacak çalışmaların ne kadar önemli olduğu açıkça ortadadır. Bu çalışmada Ekim Devrimi'nden günümüze dek hazırlanmış olan Kırgızca sözlükler incelenerek sınıflandırılmıştır: Bu sınıflandırmada açıklamalı sözlükler, diyalektolojik sözlükler, etimolojik sözlükler, ansiklopedik sözlükler, deyim sözlükleri, ters dizim sözlükleri, eş anlamlılar sözlüğü, zıt anlamlılar sözlüğü, sesteşler sözlüğü, özel isimler sözlüğü, yer adları sözlüğü, dil bilgisi sözlükleri, halk adları sözlüğü, alıntı kelimeler sözlükleri ile istatistik sözlükleri ele alınmıştır. Başka çalışmalarda Kırgızca sözlüklerin farklı sınıflandırmaları üzerinde durulacaktır.

ANADOLU VE ÖZBEK SAHASI NINNILERININ YAPIŞEKIL, KONU-İÇERIK VE İŞLEVI BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRILMASI ÜZERINE BIR DENEME

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 239-254
Türk edebiyatının sözlü ürünlerinden biri olan ninni, geçmişten bugüne kadar değişik konu ve işlevlerle varlığını sürdürmüştür. Anne ile bebeğin en etkili iletişim yollarından biri olan ninni, gerek Anadolu gerekse çalışmamıza konu edindiğimiz Özbek sahasındaki bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Biz de, bu çalışmada öncelikle konu üzerine yapılmış çeşitli araştırmaları inceleyecek ve ilk olarak Anadolu sahasında ninni ile ilgili yapılan tanımlar ve araştırmacıların bu türle ilgili tasnifleri üzerinde duracağız. Daha sonra Özbeklerdeki ninni kavramı ve Özbeklerin sözlü geleneğinde ninnilerin yeri üzerine değerlendirmeler yaparak her iki sahadaki ninnileri; yapı-şekil, konu-içerik ve işlev bağlamında değerlendireceğiz. Çalışmamızın temel amacı, bugün her ne kadar birbirinden farklı coğrafyalarda yaşıyor olsalar da aynı kültürel belleğe sahip iki Türk boyunda var olan bu türün ortaklık ve benzerliklerini ortaya koymaktır.

KIRIM-TATAR SÖZ VARLIĞINDA BAZI EŞ ANLAMLI SIFATLARIN KULLANIMI ÜZERINE NOTLAR

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 45 · Sayfa: 105-125
Bir dilde, birbirine eş anlamda birçok sözcüğün bulunması o dilin zenginliğini gösteren özelliklerdendir. Kırım-Tatar Türkçesinin sözlük yapısı (sözlüğü), ölmekte olan bir dil olmasına rağmen çok zengindir. Bu zenginlikler arasında da eş anlamlı sıfatların gücü, çokluğu göze çarpmaktadır. Çalışmamızda Kırım-Tatar söz varlığında sıfat olan sözler taranmış ve eş anlamlılık bakımından incelenerek bir söz hazinesi biriktirilmiştir. Elde edilen bu sözlerde eş anlamlılığın nasıl oluştuğuna dair inceleme yapılarak hangilerinin alıntı (ödünçleme) yoluyla, hangilerinin aynı kökenden morfolojik farkla oluştuğu açıklanmaya çalışılmıştır.