1336 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Aydın Sayılı 16
- Erdem Dergi̇si̇ 14
- Müjgan Cunbur 12
- Ömer ÇAKIR 12
- Mübahat Türker Küyel 11
Anahtar Kelimeler
- Dokuma 37
- Halı 33
- Weaving 25
- Mustafa Necati Sepetçioğlu 24
- Kilim 21
- Osmanlı 20
- Peyami Safa 20
- Motif 17
- roman 16
- novel 15
Türkçede Zarf-Fiillerin Görünüş Değerleri
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 15-30
Özet
Tam Metin
Bu makale, Türkçede zarf-fiillerin görünüş değerlerini eşzamanlı bakış açısıyla ele alan betimsel bir çalışmadır. Zarf-fiiller, müstakil eklerce (-(y)Xp gibi) ya da birleşik biçimlerce (-(X)rken -DXğX için gibi) bir üst yapıya/cümleye altasıralı olarak bağlanan ve genelde belirteç işlevinde kullanılan yapılar olarak tarif edilmektedir. Sözdizimsel açıdan bağımlı olan bu yapıların zamansal işlevleri, tıpkı temel cümlelerde olduğu gibi, hep öne çıkarılmakta, ancak onların görünüş değerlerinden pek söz edilmemektedir. Dilbilgisel bir kategori olarak görünüş, olayların belli bir noktadan hareketle gözlemlenmesine imkan veren öznel bakış açılarını ifade eden bir kavramdır. İşte biz bu çalışmada, Johanson'un görünüş modelini temel alarak zarf-fiillerin görünüş değerlerini bir bütünsellik içinde betimlemek istedik. Türkçeden hareketle geliştirilen bu görünüş modeline göre, Türkçede üç değişik bakış açısı vardır: a) olayı iki sınırı arasında gösteren intraterminal bakış açısı, b) olayı kritik sınır aşıldıktan sonraki safhada yansıtan postterminal bakış açısı ve c) olayı kritik sınırı ulaşıldığında yakalayan adterminal bakış açısı. Bu çalışma, görünüş değerlerinin sadece bitimli cümleler bağlamında değil, aynı zamanda zarf-fiil cümlelerinde de söz konusu olabildiğini göstermektedir
Kirkitli Dokumalarda Boy İsimlerinin Önem
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 70-84
Özet
Türkler; Orta Asya'dan başlayıp günümüz Türkiyesine kadar gelen sü reçte, kültür varlıklarından (dil, din, sanat,) vs. ödün vermeden yaşa maya devam eden özel insan topluluğudur. Konargöçer dönemlerinde geçtikleri yol boyunda bulunan kayalar üzerine tamkalarını kazımış lardır. Yerleşik kaldıkları süre içinde, kirkitli dokuma, keçe, gibi görsel malzemeler üzerine de bu tamkaları işleyerek pekiştirmişlerdir. Adına im bezeme, yanış dedikleri görselleri günümüze kadar devam ettirerek gençlerine büyük miraslar bırakmışlardır. Onlara, biz buralardan geçtik şurada yaşadık demişlerdir. Anadolu'nun her köşesine dağılmış 7-8 bin olduğu söylenen Türk boyları dokuma yapmaya devam etmektedir. Her boyun halısı, kilimi, cicimi sumağı, üzerinde taşıdığı tasarım bakımından farklıdır. Bakıl dığında, "Bektik, Çayan, Alayuntlu, vs." olduğu bilinir. Bu durum doku yucular adına da çok önemlidir. Konu ile ilgilenen bilim insanlarının, yukarıda anlatılan sebepler ne deniyle buldukları her dokumanın hangi boy'a ait olduğunu yazma ları Türk geleneğine duydukları saygının yanı sıra aidiyet duygusunu da önemsetecektir. Kültürümüzün devamlılığı bu yolla da sağlanabi lir. Kültürü olmayan toplum; ailesi ve okuma yazması olmayan insana benzer. Dünya üzerindeki varlığı tartışmalıdır. Her bilim çalışanı bu durumu göz önünde bulundurmalıdır. Geçmişine ve geleceğine borçlu olduğunu unutmamalıdır
Tanzimat Dönemi Türk Romanında Kadın Üzerine Tematik Bir İnceleme
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 49-69
Özet
Tam Metin
Türk romanında kadın önemli bir unsur olarak karşımıza çıkar. Vaka içinde kadının rolü değişken olmakla beraber, hemen her romanda ka dına ehemmiyet verilir. Ayrıca, roman okuyucularının çoğunluğunu ka dınların oluşturması da bu tür içinde kadınlara daha çok yer verilmesini sağlar. Osmanlı kadınının toplum içerisindeki görünümü 19. yüzyıldan itibaren değişir. Okur-yazar oranının artmasıyla kadının kimlik arayı şı da hızlanır. Tanzimat dönemi Türk roman yazarları, özellikle Ahmet Mithat Efendi, romanlarında kadının eğitiminden hak ve hürriyetlerine kadar kadının toplumdaki yerini işler. Tanzimat döneminde Türk top lumunun sosyal hayatında önemli değişmeler görülür. Dönemin aile yapısında ve kadına bakışta farklılıklar dikkat çeker. Türk kadını ve erke ği, sosyal hayattaki rolleri bakımından tezat teşkil ederler. Türk erkeği, genel olarak dış dünyaya yönelik ve serbest bir yaşama sahiptir. Buna karşın kadın ise aile ile beraber anılmakta, yani evine bağlı kalmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tanzimat edebiyatı, roman, sosyal değişme, Türk kadın
Anadolu’ da Antik Dönemden Cumhuriyete Uzanan Bir Yerleşim: Selçikler
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 133-182
Özet
Çalışmamızda öncelikle kasabanın tarihsel süreç içerisinde fiziksel dokusunun oluşumuna yer verilmiştir. Bu bağlamda yerleşimin, topografik ve coğrafi konumu üzerinde durulmuş ve ayrıca İlk Tunç ve Kalkolitik dönemden başlayarak; Bizans, Selçuklu ve Osmanlı yerleşim sahalarını içine alacak şekilde fiziksel gelişimi tarihsel süreç içerisinde ele alınmıştır. Devamında, bölgedeki tümülüsler ve kiliselerde yapılan kazı çalışmaları ile nekropol alanında yapılan yüzey araştırmalarına değinilmiş ve bu alanların; İzmir II. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 21.01.1983 tarih ve A-4049 sayılı kararı ile 1 ve 3. derece arkeolojik sit alanı ilan edilmesi neticesinde, tescilli ve tescile değer tarihi anıtlar, kendi içlerinde sınıflandırılarak incelenmiştir. Son bölümde İzmir II. Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun almış olduğu kararlar doğrultusunda 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı imar planı kapsamında tarihi anıtların korunması için öneriler dile getirilmiştir.
İtibarî Tarih Anlatıcısı Olarak Mekân (Turan Oflazoğlu’nun Topkapı Piyesi Örneği)
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 123-132
Özet
İtibarî metinlerde anlatıcı çok önemli bir unsurdur. İtibarî dünyaya ait olan bu unsurlar, zaman zaman farklı kimliklerle karşımıza çıkar. Bazen bir kuş, bazen bir eşya veya soyut bir varlıktır. Turan Oflazoğlu'nun Topkapı isimli oyunu, tarihî bir mekânın tarih anlatıcısı olduğu ender ör neklerden biridir. İstanbul'un Fethi'nden Dolmabahçe Sarayı'nın yapıl dığı tarihe kadar Osmanlı devletinin idarî mekânı olan Topkapı Sarayı, bu eserde hem merkezî şahıstır, hem de yaşanan her şeye şahit olması itibariyle yaşının ve tecrübesinin kendine verdiği avantajlarla, anlatıcı rolünü üstlenir. Bu sürede şahit olduklarını ve yaşananları sorgular. Yaşanılan bütün olayların merkezinde olan ve her şeye şahit olan bir mekânın anlatıcılığı, diğer tarih anlatıcılarından her şeyden önce öznel bir dil kullanması itibariyle çok farklıdır. Çalışmamızda Topkapı isimli oyun, bu noktadan hareketle değerlendirilecektir.
Veysî’nin Sosyal Tenkit İçerikli Kasides
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 31-48
Özet
Tam Metin
17. asrın ünlü nasiri Veysî'nin kaleme aldığı kaside formundaki bu şiir, dönemin sosyal yaşantısına bireysel ve kurumsal açıdan ağır eleştiri ler getirmektedir. 17. asrın diğer şair ve yazarlarının, toplumun içinde bulunduğu duruma dair eleştirel yaklaşımlarına benzer nitelikteki bu eleştirilerin dozu bazen çok yüksektir. Devlet yönetimindeki zafiyetleri göstermek isteyen Veysî, padişaha devlet yönetimindeki kişilerin zu lüm ve keyfi davranışlarının halkın huzurunu bozduğunu belirtip, tek tek görevlerini sayarak kurumları ve yöneticilerini eleştirmektedir. Ada letin ve kanun hâkimiyetinin zalimlerin eline geçmiş olmasından duy duğu endişesinin korkuya dönüştüğünü, fakat devleti, içinde bulun duğu kötü durumdan kurtaracak adaletli bir padişahın geleceğinden umutlu olduğunu söylemektedir.
Halide Edip Adıvar’ın ‘Yeni Turan’ Romanını Yeniden Anlam(landırm)a
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 103-122
Özet
Halide Edip Adıvar, 'Yeni Turan' romanında Türk milletinin yeniden ku ruluş ve kurtuluşu için çareler arar. Bu nedenle yazar, bireysel duygu ve fikirlerinin yanında memleketin sorunlarını da işler. Bu romanında, bireysellikten millî olana yönelen Adıvar, yabancılaşma, yozlaşma, eğitim ve sağlık problemlerinin yanında maksat aşkı, millî benlik, gibi izlekleri ele alarak ülkenin yeniden kuruluş ve kurtuluşu için yeni fikir ler ortaya koyar. Böylece yazar, Türk milletinin varoluş mücadelesini bütün yönleriyle metinleştirir.
Tarihte ve Günümüzde Kadın Mevlevî veya Semâzenler
Erdem · 2013, Sayı 64 · Sayfa: 183-192
Özet
Konya'da günümüzde her cumartesi gecesi ve ayrıca aralık ayında bir hafta boyunca semâ törenleri yapılmaktadır. Kadın Mevlevîler konusu, Konya'ya Mevlevî törenlerini seyretmeye gelenlerin sıklıkla sorduğu sorular arasın dadır. Konya'daki törenlerde kadın semâzenlere yer verilmediği bilinmek tedir. Ama gerek tarihte, gerekse günümüzde Galata Mevlevîhanesi'nde kadınların da semâ yaptığı bilinmektedir. Bu yazıda eskiden ve günümüz de kadınların semâ yapması hakkındaki bilgiler sunulmuştur.
Eski Türkçede Dokumacılıkla İlgili Söz Varlığı
Arış · 2013, Sayı 9 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 5) · Sayfa: 82-91 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.54
Özet
Tarihte, hareketli bir hayat tarzına sahip olan Türkler için, kullandıkları eşyaların taşınabilir olması önemlidir. Bu yüzden gündelik hayatta hafif, yumuşak ve taşınması kolay olan eşyalar tercih edilir. Bu durum yünden ve deriden yapılmış eşyalara Türk kültüründe daha sık rastlanmasını açıklamaktadır. Taşınabilir eşyalar ve yün, deri gibi malzemeler söz konusu olduğunda, dokumacılık ve bununla ilgili söz varlığı Türk dili bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışmada Eski Türkçe terimi altında Yenisey ve Orhun Yazıtları ve Eski Uygur Türkçesi metinlerinde kullanılan dokumacılıkla ilgili söz varlığının tespiti ve tasnifi yapılarak, Türk diline yönelik kültürel değerlendirmeler ortaya konacaktır. Böylelikle Eski Türkçe dönemine ait 20 çalışmanın taranmasıyla oluşan veriler üzerinden Çince, Soğdakça, Toharca, Sanskritçe (son dönemlerde Yunanca, Farsça ve Süryanice) kelimelerin bulunduğu görülecek ve Türklerin komşu kültürlerle ilişkilerini tespit etmede bir başlık daha açılmış olacaktır.