1321 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tatar Yazarı Galimcan Gıylmanov’un “Uçan İnsanlar” Adlı Romanında Mitoloji

Erdem · 2012, Sayı 63 · Sayfa: 247-256
Tam Metin
Son yıllarda özgürlüğüne kavuşan ve yaratıcılık yoluna çıkan Tatar nesrinde hem gerçekçilik metodu çerçevesinde, hem romantizm akımı dışında eserler meydana geldi. Arkaik, kozmik vb. gibi mitolojiyi edebi eserin temeline alan konular işlendi. Tatar nesrinde arkaik tip imajlar ve yeni mit yaratma çabalarının yaygın olduğunu görüyoruz. Çağdaş yazarlar, mitolojik imajları ve eski motifleri ele alarak onları ana probleme uygun bir şekilde kullanıyorlar, değiştiriyorlar, kendi mitlerini yaratıyorlar. G. Gıylmanov'un "Oça Torgan Keşeler" yani "Uçan İnsanlar" adlı nesrinde kozmik mit ve dağ mitolojik imajı kullanılarak, eski kültürümüz ile bugünkü hayat arasında bağlantı kuruluyor. Gerçek ve mitolojik konuların sentezi yardımıyla bizim bildiğimiz gerçek hayata, oradaki kanunlara, çevremize, hatta kendi yaşam tarzımıza yön veriliyor. Anahtar Kelimeler: Tatar edebiyatı, Galimcan Cıylmanov, kozmik mit, mitoloji, dağ poetik imajı, lirik-felsefi bakış.

Romandan Tiyatroya: Yaprak Dökümü, Eski Şarkı

Erdem · 2012, Sayı 63 · Sayfa: 223-246
Tam Metin
Reşat Nuri Güntekin, Türk edebiyatının en üretken yazarlarından biridir. Özellikle roman ve tiyatro türünde birçok eseri vardır. Tiyatro konusunda dekordan oyun yazarına kadar her alanda kafa yormuş ve bu konuda birçok makale yazmıştır. Yaprak Dökümü ve Eski Hastalık isimli romanları, kendisi tarafından tiyatro oyunu haline getirilmiştir. Yaprak Dökümü, roman olarak 1930'da yayınlanmış, 1943-1944 yıllarında sahnelenmiştir. Eski Hastalık, roman olarak 1938'de yayınlanmış, 1951'de ise Eski Şarkı adıyla tiyatro oyunu olarak sahnelenmiştir. Bir romanın tiyatro eserine dönüştürülmesi sırasında özellikle teknik açıdan birtakım değişiklikler yapmak gerekir. Romandan Tiyatroya: Yaprak Dökümü, Eski Şarkı adlı yazıda bu değişimler olay örgüsü, kişiler, zaman, mekan kavramları açısından değerlendirilmiş, romandan tiyatroya aktarılan eserler için kuramsal bir zemin oluşturulmaya çalışılmıştır. Ardından, adı geçen romanlarla tiyatro oyunlarının karşılaştırılması yapılarak aralarındaki farklar belirlenmiş ve dönüştürme işlemi sırasında kullanılan yöntemlerin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Sonuçta, eserler arasındaki farkların neden kaynaklandığı, eserlere etkilerinin neler olduğu tartışılmıştır.

Yazma Eserlerde Fiziksel Niteleme

Erdem · 2012, Sayı 63 · Sayfa: 169-204
Tam Metin
Türkiye'de yazma eserlerin bibliyografik denetimine ilişkin yapılan çalışmalar çoğunlukla projelerle gündeme gelmiş ve günümüze kadar birçok yazma eser kataloğu yayınlanmıştır. Bu çalışmalar yazma eserlerin tespiti açısından oldukça önemlidir ancak özellikle fiziksel / sanatsal tanımlamalar açısından yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizlik yazma eser kataloglanması işlemlerinde çalışanların yazma eserlerin fiziksel nitelemesine ilişkin yeterli bilgiye sahip olmayışından kaynaklanmaktadır. Nitekim yazma eserlerin bibliyografik nitelemesi, özellikle de fiziksel özelliklerinin tüm yönleriyle ortaya koyularak eserin sanatsal açıdan taşıdığı değerin yansıtılması ayrı bir uzmanlık alanıdır. Makalenin amacı özellikle Osmanlı dönemi yazma eserlerinin fiziksel tanımlamalarına ilişkin temel bilgiler vermek ve katalog kayıtlarında bir standart oluşturulmasına kaynaklık etmektir. Katalog kayıtlarındaki bu standartlaşma daha nitelikli katalog kayıtları ile yazma eserlerimizin hizmete sunulmasına katkıda bulunacaktır.

Zatî’nin “Gördüm” Redifli Gazeli Üzerine Tasavvufî Bir Tahlil Denemesi

Erdem · 2012, Sayı 63 · Sayfa: 205-222
Tam Metin
Ruhanî yolculuk ve bu süreçte yaşanan hâller, mşâhedeler tasavvufta önemli bir yer tutar. Bu kişisel tecrübeler, genellikle sûfî şairlerce, şiir dilinin imkânları çerçevesinde dile getirilmiştir. Sûfî olsun veya olmasın pek çok Divan şairi de, tasavvufî duyuş ve düşünüş çerçevesinde şiirler kaleme almıştır. XVI. yüzyıl şairi Zatî de, manevi bir yükselişi ve müşahede edilenleri "gördüm" redifli bir gazelinde dile getirmiştir. Bu çalışmada, Zatî'nin "gördüm" redifli gazeli, içerik ve yapı yönünden tahlil edilecek, gazelin yapı-anlam örüntüsü üzerinde durulacaktır.

Peyami Safa’nın Romanlarında Anne ve Babalar

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 27-40
Tam Metin

Konusu insan olan romanların şüphesiz en önemli unsuru kahramanlarıdır. Romanlarında insanın içindeki buhranları, tereddütleri yansıtmayı amaçlayan Peyami Safa, roman kahramanlarına, devrinin siyasî, sosyal ve ideolojik şartlarına ve kendi bakış açısına göre ruh ve beden verirken bu kişiler aynı zamanda romanın kendi şartlarına göre de teşekkül etmişlerdir. Onun roman kahramanları tek bir fikrin, düşüncenin ya da mizacın temsilcileri değildirler. Bulunduğu hayat şartlarına uyan, durmadan değişen dinamik gerçek insandırlar. "Romancı ne kadar objektif olursa olsun bütün kahramanları yine kendisidir." diyen Peyami Safa'nın romanlarında geçen anne ve babalar da, onun kendi annesi ve pek tanımasa da hayalinde şekillendirdiği babasından izler taşımaktadır. Yayın hayatına "Server Bedii" takma adını kullanarak başlayan Peyami'nin aldığı bu ad, annesinin adıdır. Server Bedia Hanım bizce değişik romanlarındaki annelerde bir şekilde yaşatılmıştır. Yazarın romanlarında geçen anne ve babalar, romanların konularının geçtiği I. Dünya Savaşı, Mütareke yılları, Kurtuluş Savaşı ve inkılâp yıllarının şartlarında şekillenmişlerdir. Peyami'nin romanlarında sözü edilen babaların bir kısmı kayıp, hakkında bilgi alınamamış, ölmüş ya da yurt dışına çıkmış olduğu için çocukları tarafından aranmakta, beklenilmektedirler. Bazı romanlarda hasta, veremli, kanser olup ölmüşlerdir.

Yazarın "baba" kahramanları çok belirgin olarak verilmezlerken, anneler daha belirgin özellikler taşırlar. Bazı romanlarda kahramanların annesi ölmüş, bazılarında alafranga yaşama kendisini fazla kaptırmış, yabancılarla eğlence âlemlerinde hoşça vakit geçiren, ya da evinin kapılarını bu âlemlerin kişilerine açan hafif meşrep kadınlardır. Bazı anneler de çocukları tarafından tanınmak istenmezler.

Biz bu çalışmamızda yazarın on bir romanında söz konusu edilen anne ve babaları teker teker tespit edip bunların yazarın annesi ve babası ile benzerlikleri olup olmadığını belirlemeye çalıştık

Peyami Safa’nın Hareket Yazıları

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 1-16
Tam Metin
Fahri Kemal ve Suat Tahsin [Türk] sahipliğinde haftalık olarak yayımlanan ve ilk sayısı 11 Mayıs 1929 tarihinde çıkan haftalık Hareket gazetesinin yazarlarından biri olan Peyami Safa, bu gazetede yeni neslin sözcülüğünü üstlenmişti. Nâzım Hikmet'in yardımcı olduğu Hareket'te Peyami Safa'nın "Varız Diyen Nesil" başlıklı ilk yazısı, Shakespeare ve "Saman Ekmeği" kavgasından sonra "Alay Köşkü Yârânı" diye anılmaya başlanan genç yazarların beyannamesi niteliğini taşıyordu. Yazılarıyla Alay Köşkü'nde faaliyet gösteren Güzel Sanatlar Birliği Edebiyat Şubesi'nin bölünmesine ve istifalara yol açan Peyami Safa, başta Yakup Kadri Karaosmanoğlu olmak üzere eski nesilden yazarlara savaş açmıştı. Bildiride öncesi ve sonrasıyla bu kavga ve Peyami Safa'nın Hareket'te yayımlanan yirmi yedi yazıda sergilediği yaklaşım ele alınmaktadır.

Yalnızız Romanında Mekânın Poetikasızlaşması ve Ütopik Dünya Olarak Simeranya

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 41-58
Tam Metin
Türk edebiyatında ütopya türünün dikkate değer örneklerinden biri, Peyami Safa'nın 1951'de kitap hâlinde yayımlanan Yalnızız romanındaki Simeranya'dır. Simeranya, romanın kurmaca dünyasındaki olumsuzluklarla dolu yaşama tarzına alternatif bir dünya arayışının ürünü olarak ortaya çıkar. Prolog kısmından başlayarak Yalnızız'ın olay örgüsünün içerisine dağıtılmış olan Simeranya, romanın tematik gücü durumundaki idealist karakter Samim'in içinde bulunduğu kapalı, lâbirentleşen mekâna alternatif olarak aradığı açık mekân özleminin ürünüdür. Aynı zamanda Simeranya, Batı edebiyatlarında yaygın olan ütopya türünün Türk edebiyatında gelişmesinde ve tanınmasında da rol oynayan ütopik dünya olarak değer taşır. Bu çerçevede Yalnızız ve onun içinde yer alan Simeranya, türün dünya edebiyatında dikkate değer ürünleriyle metinlerarası ilişkiler kurabileceğimiz yapıda karşımıza çıkar.

Psikanalist Bir Romancının Psikanalizi Yalnızız’da Yazarın Psikanalizi Üzerine Bir Uygulama

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 17-26
Tam Metin

20. yüzyılın başlarından itibaren özellikle Freud ve onu takip edenlerin psikanaliz üzerine çalışmaları ve bunları sanatçıya ve sanat eserine uygulamaları, edebiyat alanında da edebi esere ve yazara karşı yeni bir perspektif yaratmıştır. Bu çerçevede metnin en küçük biriminden yazara kadar uzanan geniş bir alan psikanalitik bakışın malzemesi haline gelir. Bu yazının konusu olan yazar psikanalizi, bir anlamda yazarın eserindeki gizli stratejilerini keşfetmeyi amaçlar. Metnin gerçekte yazarın bilinçaltının bir yansıması olduğunu varsayarak iç bağlantıların arkasındaki gizli anlamları keşfetmeye çalışır.

Bu yazıda edebiyatımızda bu tarzda bir incelemeye en uygun yazarlardan biri olan Peyami Safa'nın Yalnızız romanı ele alınacak ve yazar psikanalizi bakımından incelenecektir.

Peyami Safa'nın Romanlarında Mutsuzluğun Kaynakları

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 133-156
Tam Metin
Bu çalışmada Peyami Safa'nın romanlarındaki insanların mutsuzluklarının kaynakları tespit edilmiş ve bu kaynakların, kültürel, sosyal ve siyasal dönüşüm süreçlerinde romanlardaki insanlar üzerinde ne gibi etkiler bıraktığı aranmıştır. Çözümlemede sosyolojik ve psikolojik verilere yaslanılarak; dilin simgesel düzeyi, söz, nesne ve davranış boyutuyla yorumlanmıştır. Çalışmada Peyami Safa imzalı, Sözde Kızlar, Şimşek, Mahşer, Bir Akşamdı, Canan, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı, Cumbadan Rumbaya, Biz İnsanlar, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ve Yalnızız romanları kullanılmıştır. Çözümlemede ulaşılan en genel sonuç, Safa'nın Doğu ile Batı arasında yeni bir kimlik inşası arayışı içinde olduğudur. Romanlardaki mutsuzlukların ana kaynağı da bu arayış içinde çekilen acılardır. Peyami Safa, romanlarında kadınlarla erkeklerin mutsuzluklarını hem kaynak açısından hem de mutsuzluğun yansıma biçimi açısından farklılaştırmaktadır. Çok genel anlamda kadınlar, Avrupai yaşama isteklerinden ve geleneksel yapılardan uzaklaşmalarından ve irsiyetlerindeki olumsuzluklardan dolayı mutsuz olmaktadırlar. Erkekler ise özellikle kadınlar üzerinde egemen olan bu değişimden, yaşadıkları düşünsel çatışmalardan, çözülen ahlakilikten ve yine irsiyet arızalarından dolayı mutsuz olmaktadırlar.