505 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 505
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Ahmet Karaman 6
- Cüneyt Akın 6
Anahtar Kelimeler
- Turkish 15
- Türkçe 15
- vocabulary 11
- Azerbaycan edebiyatı 10
- Eski Türkçe 10
- söz varlığı 10
- edebiyat 9
- Eski Uygurca 9
- Kazakh 9
- literature 9
Kırgız Atasözlerinde Yönelim Metaforu Kullanımı
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 9-17
Özet
Kavramlar yoluyla, bir şeyi başka bir şeyle düşünme şekli olan metafor, gündelik konuşmalardan felsefî metinlere varana kadar geniş bir alanı, daha doğrusu, söyleyene bağlı bir yapı olarak düşünüldüğünde, dile ait her ifadeyi, metaforik bir anlamla, bize aktaran yapıdır. Ontolojik metafor, yönelim metaforu, konvansiyonel metafor, poetik metafor, kavram metaforu, kompleks metafor/karma metafor ve iç içe girmiş metafor gibi türleri olan metaforlar, atasözlerinde de karşımıza çıkar. Az sözle çok şey söyleyen ve metaforik bir anlatımla bize farklı bir düşünüş alanı oluşturan atasözleri, her millette olduğu gibi, bizde de geleneği, kültürü ve mantaliteyi taşıyan özlü ifadeler olmuştur. Kırgız atalar sözü, çalışmada yönelim metaforları bakımından incelenecektir. Bugüne kadar az sayıda Türkçe çalışmaya konu olan yönelim metaforları, Kırgız Türklerinin yönlere ait kelimelere yüklediği metaforik anlamlar bağlamında, aşağı-yukarı, uzak-yakın, ön-arka, ileri-geri, geniş-dar, öte-beri ve iç-dış yönelimli metaforlar alt başlıkları altında ele alınacaktır. Çalışmada Kırgız atasözlerinin seçilmesi, Türk lehçelerinden bir örneklem oluşturması maksadını taşımaktadır. Türk lehçelerinde kullanılan atasözlerinin metaforik yapılarının bugüne kadar yeterince incelenmeyişi, çalışmayı özgün kılan nitelikler arasındadır. Söz konusu örneklemle birlikte, diğer Türk lehçelerindeki atasözlerinde kullanılan metafor yapılarının araştırılması için bir başlangıç oluşturmuş olacaktır.
Tarihî Konulu Kırgız Romanlarında Şecere Unsuru ve Çeşitli Motiflerin Tespiti Üzerine
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 83-93
Özet
Şecere, bir milletin geçmişi hakkında önemli bilgiler barındırır. Türk soylu halkların tamamında olduğu gibi Kırgız kültüründe de şecere önemli bir role sahiptir. Şecere için Kırgız Türkçesinde sancıra kelimesi kullanılır. Şecere, millî şuuru idrak etmede bir başvuru kaynağı olarak vazife görür. Kırgız tarihî romanlarında şecere, Kırgızların insana verdiği değerin bir ölçütü olarak da kullanılır. Kırgız tarihî romanlarında şecere önemli bir işlevi yerine getirirken yazarların şecere ile birlikte çeşitli folklorik motifleri kullandıkları da görülür. Bu motiflerin içinde düş görme motifi tarihî romanlarda dikkat çekecek derecede yer almaktadır. Özellikle tarihî-biyografik romanlarda dikkat çeken motif han ilan etme motifidir. Vasiyet, tarihî romanlarda geçmiş olayların meydana getirdiği tecrübe temelinde etik değerleri gelecek nesillere aktarmanın bir yoludur. Aş verme sıkça karşımıza çıkan bir motiftir ve Kırgız halk yaşantısıyla ilgili birçok ayrıntıyı bünyesinde barındırır.
Abdullah Zühdî ve “Rehgüzâr-ı Matbuatta” Adlı Eseri
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 159-172
Özet
Abdullah Zühdî 1869-1925 yılları arasında yaşamış edebiyatçı bir gazetecidir. Roman, hikâye, popüler tarih, sohbet-hatırat gibi türlerde eserler vermiştir. Saadet gazetesinde gazetecilik hayatına başlamış, daha sonra Sabah, Tercüman-ı Hakikat, İkdam gazetelerinde çalışmıştır. Fakat adı daha çok Yeni Gazete ile anılmaktadır. Yazarın Rehgüzâr-ı Matbuatta (1314/1898) adlı eseri,hatırat-sohbet türüne dâhil edilebilirse de yer yer hikâye özelliği de göstermektedir. Bu hâliyle birkaç edebî türü bünyesinde barındırdığı söylenebilir. Eser, 1884 ile 1898 tarihleri arasında yazılmış yirmi beş parçadan oluşmaktadır. Her parçanın sonunda, yazılış tarihi belirtilmiştir. Parçalar, daha çok, tahkiye yeteneğini konuşturan bir gazetecinin, gündelik hayattan devşirdiği gözlemlerinin kâğıt üzerine aktarılmış hâli gibidir.
Dilsel Veriler Işığında Bismil Türkmen Topluluğu ve Ağzını Oluşturan Tarihsel Katmanlar
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 215-235
Özet
Türklüğün en önemli unsurlarından olan Türk dilinin Anadolu'nun doğusunda Meyyafârikîn (Silvan), Hısn-Keyfa (Hasankeyf) ve Âmid (Diyarbakır) yörelerinde yerleşme süreci İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklu ailesinin çabalarıyla başarıya ulaşmış, Akkoyunlu ve Safevî hanedanları eliyle de Oğuz Türkçesi burada kök salmıştır. Fakat Osmanlı-Safevî çekişmesi neticesinde Anadolu'nun doğusundan İran'a doğru gerçekleşen göçler, en büyük zararı, 16. yüzyıl itibarıyla sahanın en itibarlı ve en yaygın dili olan Oğuz Türkçesine vermiştir. Bu çalışmada; taşıdığı Moğolca, Arapça, Doğu Türkçesi ve Oğuzca unsurların ışığında tarihsel arka planına değineceğimiz Bismil Türkmen ağzının konuşurları, işte Oğuz Türkçesinin sahadaki bu gerileyişi karşısında dillerini beş asır boyunca büyük bir titizlik ve mücadele ile korumuş ve günümüzde yalnız Oğuz Türkçesinin değil Türkçenin daha eski tarihî devirlerinin de izlerini taşıyan dilsel ögeleri ile birlikte Anadolu'nun doğusunda Türk dilinin en kıymetli numunelerinden birini meydana getirmiştir. Dillerini koruma hususunda bu denli başarı gösteren bu Oğuz-Türkmen topluluğunun tarihi de müstakil bir çalışma ile ayrıntılı olarak işlenmeye değerdir. Bu çalışmada, Döger Boyu mensuplarının temellerini attığı ve Bayındır Boyu'na mensup Bekteş Obası merkezli Musullu Oymağı'nın şekillendirdiği anlaşılan Bismil Türkmen topluluğu ve ağzının bu tarihsel katmanlarına değinilmiş, ayrıca bu topluluk ve ağzın oluşum ve irtibatlarına daha derinlemesine bir tarihsel perspektiften bakabilmek için de Azerbaycan sahasına müracaat edilmiştir.
Eski Türk Yazıtının Fenomenolojik Yapısı Hakkında
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 237-249
Özet
Neden Eski Türkçe yazısı günümüzde kullanılmıyor? Bunun nedenini fenomenolojide aramak mümkündür. Fenomenoloji, kavram ile hadisenin anlamsal yapısı ve psikolojik görev sayesinde gerçekleşir. Fenomenoloji Eski Türk yazıtlarını öğrenimde metot görevini üstelenebilir. Dil ve yazı da fenomonolojik hadiselerdendir. Fenomenoloji şahıs ile halkın dille olan ilişkisini incelemektedir. Yani, Eski Türk yazıtlarını inceleyebilmek için millî şuurun derinliklerini incelemek gerekir ki, ancak o zaman fenomenolojik anlamı açıklık kazanır. Dilin fenomenolojik özelliğini algılayan şuur onun ekolojik korumaya ihtiyaç duyduğunu anlar. Dil ve yazısının simgesel özelliklerinin varlığı aşikârdır. Bu da semosferlerden biridir. Semosfer ise, gezegenlik düşünce, noosferin değişmez bir parçası, sabit bir bölüğüdür. Ne yazık ki bunun dağılmasını siyaset veya dilsel sınırlar engelleyemez. Herhangi bir ülkedeki kelimelerin bozulması biyolojik dünyayı bozar. Doğanın bozulması da kelimelerin bozulmasıyla ilgilidir. Bozulan doğa kelimelerden öcünü onları silerek alır. Kelime hazinesi olmayan dünya boştur. Eski Türk yazıları kendi genom özelliklerini kaybetmiştir. Semosfere Eski Türk yazıtı hareketli şekilde eklenmelidir. Onun için Eski Türk yazısını birleştirerek günümüz yazı sistemine eklemeliyiz. Eski Türkçedeki sözcükler belli bir uyum içerisindedir. Eğer Eski Türk yazısını tekrar canlandırdığımız takdirde, manevi uyum geri dönecektir kanısındayız.
Kumanova’daki Müslüman Mezarlığı ve Roman Mezarları
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 281-295
Özet
Adını daha önce bölgeye yerleşen Kuman Türklerinden alan Kumanova, I. Murat Dönemi'nde 1371 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Balkan Savaşlarına kadar yaklaşık 570 yıl Osmanlı sınırları içinde yer alan Kumanova'da bu süre zarfında Türkler, Müslüman Arnavutlar, Makedonlar, Romanlar, Sırplar… yaşamışlardır. Türklerin ve Romanların önemli bir kısmı özellikle 17. yüzyılın sonunda bölgedeki Hristiyan ahalinin çıkardığı isyanlar, XIX. yüzyılın başındaki Sırp İsyanı, Balkan Savaşları ve I.-II. Dünya Savaşları nedeniyle Kumanova'dan Anadolu'ya göç etmek zorunda kalmışlardır. Osmanlı Dönemi'nde genellikle %45-60 oranında Müslüman'ın yaşadığı Kumanova'da günümüzde Müslümanların oranı %22,4'e düşmüştür. Bu oranın da çoğunluğunu Arnavutlar oluşturmakta; ikinci sırada Romanlar, üçüncü sırada da Türkler yer almaktadır. Türk mezar geleneğini büyük oranda koruyan Kumanova Müslümanlarının Osmanlı Dönemi'ndeki mezar taşları Anadolu'daki çağdaşları ile aynıyken, daha sonra bölgedeki siyasi gelişmelere paralel olarak mezar taşlarının Kiril ve Latin alfabeleriyle yazıldığı; teknolojik gelişmelere bağlı olarak da son zamanlarda özellikle Romanlara ait mezar taşlarına ölen kişilerin fotoğrafıyla birlikte ay-yıldızın da işlendiği görülmektedir. "Kumanova'daki Müslüman Mezarlığı ve Roman Mezarları" başlıklı bu çalışmada Kumanova'nın tarihi, Kumanova Romanları ve Kumanova'nın geçirdiği siyasi değişimlerin mezar taşlarına yansımaları görüntülerle de desteklenerek ilgililerin dikkatlerine sunulmuştur
Batı Kaynaklı Alıntılara Başkurt ve Tatar Lehçelerinden Öneriler
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 207-213
Özet
Cumhuriyet dönemi içerisinde dil bahsinde önemli adımlar atılmıştır. Devlet eli ile sadeleşmenin başladığı bu dönemde dildeki Arapça ve Farsça alıntı unsurlara karşı Türkçe kaynaklı karşılıklar belirlenmiştir. Karşılıkların tespitinde çeşitli yollara başvurulmuştur. Bu yollardan biri de lehçelerin söz varlıklarından yararlanmak olmuştur. 20. yüzyılın başlarından itibaren yeni Türk devletinin şekillenmesinde büyük katkı sağlayan Y. Akçura, S. Maksudi, H. Zübeyir, R. Rahmeti gibi isimlerdir. Bu isimlerin ortak yönü ise, İdil-Ural bölgesinden olmalarıdır. Bu nedenle İdil-Ural bölgesi Türk lehçeleri, Arapça ve Farsça alıntılara karşılık belirlemede başvurulan ilk kaynak olmuştur. Günümüzde İdil-Ural Türk lehçeleri ile birlikte diğer lehçelerin de söz varlığından yararlanma imkânı bulunmaktadır. Bu çalışmada kaynak olarak yine İdil-Ural Türk lehçelerinden karşılıklar teklif edilmiştir. Ancak bu karşılıklar Batı kaynaklı alıntılara yöneliktir.
Karaman Mader-i Mevlana (Aktekke) Camisi Haziresinde Bulunan Mezar Taşları
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 297-343
Özet
İçinde, Hz. Mevlana'nın annesi Mümine Hatun'un, kardeşi Alaeddin Bey'in ve bir kısım çelebinin mezarları bulunan Karaman Aktekke Camisi'nin haziresinde 34 tanesi kitabeli olmak üzere, toplam 82 mezar taşı bulunmaktadır. Bu makalenin amacı bu kültür mirasının okunup değerlendirilmesidir. Bazıları kırık veya yıpranmış durumda olan 82 mezar taşı yerinde görülmüş, okunmuş ve fotoğrafları çekilmiştir. Mader-i Mevlana (Aktekke) Camisi haziresinde bulunan en eski tarihli mezar taşı, hicri 775 (m. 1374.) yılana aittir. Mezar taşlarından 5 tanesi, tam tarihlidir. 6 adet mezar taşında her hangi bir tarih kaydı yoktur. 25 mezar taşının kitabesi sülüs, 8 mezar taşının kitabesi talik ve bir mezar taşının kitabesi rik'a ve Latin alfabesi ile yazılmıştır. Haziredeki mezar taşlarının 5 tanesinde dil Arapça, 29 tanesinde Türkçedir.
Yeni Uygur Türkçesindeki +lAr Ekine Bir Bakış
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 173-186
Özet
Türk dilinde çokluk kategorisi sözcükler, ekler ya da sözcük grupları ile sağlanmaktadır. +lAr eki, Yeni Uygur Türkçesinde çokluk anlamını karşılamak için kullanılan tek biçim birimi değildir, işteşlik eki de çokluk işlevi ile kullanılabilir. +lAr eki, sadece çokluk anlamını değil topluluk, grup, mensubiyet, saygı, kuvvetlendirme, o ve onun yanındakiler ya da onun ile bağı olan kişiler gibi pek çok anlamı da karşılamaktadır. Ekin sıralamadaki yeri, ifade ettiği anlama göre değişebilir. Ek çoğu zaman isim ile iyelik eki arasında, daha seyrek olarak iyelik ekinden sonra kullanılır. Yeni Uygur Türkçesinde bu ek +lar, +ler görünümündedir ancak bu ekten sonra başka bir ek gelip +lar/+ler eki açık orta hece konumuna geçerse +lir şekline dönüşür. +lAr eki kimi durumlarda büyük ünlü uyumu dışında kalmaktadır.
Kaşgar Gecesi Destanı
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 187-206
Özet
Kaşgar Gecesi, Abduréhim Ötkür tarafından 1948-1949 yıllarında yazılmış ve 1979 yılında yayımlanmıştır. Kaşgar Gecesi, Leyla ve Kerim'in aşkını dile getiren bir destandır. Ötkür, Kerim ve Leyla (Leyligül)'nın gördüğü zulmü, feodal güçlerin zalim yöneticilerle birlikte halka uyguladıkları baskıları ve adaletsizlikleri trajik biçimde anlatarak destana sosyal boyut kazandırmıştır. Destanda zalimler hicvedilirken zulme boyun eğmeyen kişiler kahraman olarak alkışlanır. Destanda lirik ve epik özellikler iyi harmanlanmıştır. Destan yazıldığı dönemin sosyal hayatını, Uygurların örf ve âdetlerini yansıtmaktadır. Destan kahramanlarından Kerim, kahramanlığının yanında bilgece ve zekice davranışlarıyla da dikkat çekmektedir. Kerim, destanda ümit ve metanetin sembolüdür. Leyla ise vefalı, vicdanlı ve zeki bir kızdır. Ötkür, Leyla'nın hayâ, fazilet ve cesaretine sık sık vurgu yapmaktadır.