497 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 497
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Ahmet Karaman 6
- Cüneyt Akın 6
Anahtar Kelimeler
- Turkish 15
- Türkçe 15
- Azerbaycan edebiyatı 10
- vocabulary 10
- edebiyat 9
- Eski Türkçe 9
- Eski Uygurca 9
- Kazakh 9
- literature 9
- söz varlığı 9
TURKISH FOLK POETRY AND FOLK MUSIC IN MECMUÂ-İ SÂZ U SÖZ BY ALİ UFKÎ BEY (ALBERT BOBOWSKI)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 259-282
Özet
Soylu bir Polonya ailesinde 1610 yılında, bugün Ukrayna'da bulunan, Lvov şehrinde doğan Albert Bobovius'un adı Wojciech'tir. Wojciech delikanlılık döneminde çok iyi bir eğitim görmüştür. Latince ve Yunanca'nın yanı sıra musiki eğitimi de almıştır. 18 yaşında Kırım Tatarları tarafından esir alınarak hayatının ikinci döneminin başladığı İstanbul'a getirilmiştir. Böylece genç Wojciech'in. Çeşitli kaynaklarda ismi Albert Bobowski, Albert Bobovio, Albertus Bobovius gibiLehçe isimlerinin yanı sıra Müslüman olduktan sonra Ali Bey, Hali Bey, Alli, Hulis Bey isimlerinin de kullanıldı- ğı görülür. Sonunda Ufki mahlasını alır ve "Santurî Ali Bey" olarak şöhret kazanır. Tahminlere göre 19 yılını geçirdiği Topkapı sarayına geldiğinde yaşı 22 ile 29 arasında olmalıdır. Enderun'da eğitimini tamamlar. Burada mükemmel Türkçe öğrenir, Türk musikisi ve şarkılarıyla ilgilenir. Nota yazmayı bilmesi ve sesinin güzelliğiyle kısa sürede takdir kazanarak hanendeliğe yükselir ve musiki hocası olur. Avrupa nota sistemiyle Türk klasik musiki eserlerinin yanında halk ezgilerini notaya alarak "Mecmuâ-i Sâz u Söz" (Ali Ufkî Edvârı) adıyla bir eser hazırlar. Bugün bu eser Londra'da British Library'de saklanmaktadır. Bu eserin müsveddesi niteliğindeki "Şiir ve Şarkı Mecmuası" isimli diğer bir yazma da Paris'te Biblioteque National'de Türkçe Yazmalar arasında bulunmaktadır. 1657 yılında da bir Paşa'nın yanında Mısır'a gitmiştir. Paşa'nın lütfuyla burada azat edilmiş ve İstanbul'a dönmüştür. Ömrünün sonuna kadar pek çok eser yazmıştır. Bu çalışmada kaynak olarak Londra'daki nüsha üzerinde yazılmış 1976'da Şükrü Elçin tarafından "Ali Ufkî Mecmuâ-i Sâz u Söz" adıyla yayımlanan kitap ile öğrencim Hakan Cevher'in doktora tezi olarak 2003'te hazırladığı "Hâzâ Mecmuâ-i Sâz u Söz (Çeviri-Yayım-İnceleme)" adlı eserleri kullanılmıştır
VİLUYSK YAKUTLARINDA ŞAMANLIK BAĞIŞININ ALINMASI
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 235-250
Özet
Şamanlık, ruhlar tarafından şaman adayı olarak seçilen kişiye verilen bir bağış- tır. Şamanlık bağışının alınması ritüeli Şamanizm inancının ortaya çıkış sebeplerinin aydınlatılmasında önemli rol oynamaktadır. Yakutlarda oyun (şaman), insanlarla tanrılar ve ruhlar arasında aracıdır. Şamanlar aracılık vazifesi için ruhlar tarafından seçilirler. Yakutlara göre şamanlar, insanları ruhların bazı zararlarından korur; iyi tanrılardan ise saadet ve zenginlikler alırlar. Şaman olması için seçilen bebeğin doğumu sırasında tinsel ruhlar, onun ruhunu çalar ve şaman olması için bir dizi eğitimden geçirirler. Büyük şaman olacak bebeğin ruhu (salgın kut), tanrıça-şaman Ārı Darhan'ın kızları tarafından kaçırılır. Bazılarının ruhları ise yer altı dünyasının ruhları tarafından kaçırılır ve bir eğitime tabi tutulurlar. Şamanlık eğitimi süreci oldukça zorlu bir süreçtir. Bu eğitim Şamanlık ağacının budaklarında gerçekleştirilir. Bu eğitim sürecinde aday çeşitli ıstırap ve sıkıntılara maruz kalır; bu süreçte şaman adayının bedeni ruhlar tarafından parçalanır, kontrol edilir ve tekrar birleştirilir. Vücudun parçalanmasından sonra ruhlar adayın ruhunu yer altı şamanı Arsan Duolay'a götürürler. Eğitim süreci tamamlandıktan sonra kaçırılmış ruhu, şaman adayına geri döner. Şamanlar ayin yapmadıkları vakit psikolojik ve fizyolojik rahatsızlık hissederler, ayin yapınca bu rahatsızlıkları son bulur. Şamanlar birbirleri ile hasımlık ederler, ruhları vasıtasıyla dövüşürler. Kadın şamanların erkek şamanlardan daha güçlü olduklarına inanılır. Ünlü şamanlar cinsiyete bağlı olmazlar, otuzuncu yılında gebe kalırlar ve ıstıraplı şekilde üç defa doğum yaparlar. Viluysk Yakutlarında "Şamanlık bağışının alınması" pasif bir eylemdir. Aileler çocuklarını Şamanlık davetinden korumaya çalışır, kimi aileler de o bağışı almak için birtakım eylemler yaparlar. Burada işlenen konu sadece etnografların değil, psikiyatr hekimlerin de ilgi alanına girmektedir.
ARAP HARFLİ YAZITLARIN BELGELENMESİNDE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER (KOSOVA VE MAKEDONYA ÖZELİNDE)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 385-405
Özet
Günümüzde Türk kültür coğrafyasındaki ortak kültürel kodlardan biri de Arap harfli yazıtlardır. İslamiyet'in kabul edilmesinden sonra Arap alfabesi Türklerin hâkim olduğu coğrafyalarda başta mezar taşları olmak üzere dinî ve sosyal hayatın her alanında kullanılmaya başlanmıştır. Karahanlı Dönemi'ne kadar (Kök)türk, Uygur, Soğd, Sanskrit vd. alfabelerle eşsiz eserler vücuda getiren Türkler, İslamiyet'i kabul ettikten sonra da İslami inanç sistemiyle ilgili ayetleri, hadisleri, sözleri ve adları camilere, mescitlere, evlerin giriş kapılarına, süs ve kullanım eşyalarına… işlemişlerdir. Türk kültür tarihi açısından son derece önemli olan bu yazıtların bir kısmı bugün Osmanlı İmparatorluğu'nun asırlarca hâkim olduğu Kosova ve Makedonya sınırları içinde yer almaktadır. Tarihî süreçte bölgede yaşanan savaşlardan, kültürel çatış- malardan ve olumsuz hava şartlarından ciddi düzeyde etkilenen bu eserlerin önemli bir kısmı günümüzde açık alanlarda korumasız bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Üzerlerinde taşıdıkları motiflerle, damgalarla ve yazılı bilgilerle geçmişi günümüze, Türk kültür coğrafyalarını birbirine bağlayan bu eserlerin tespiti ve belgelenmeleriyle ilgili bulundukları mekâna, yıpranma nedenlerine ve düzeylerine… göre birtakım güçlükler bulunmaktadır. Bu çalışmada Kosova ve Makedonya sınırları içinde yer alan ve farklı nesneler üzerinde bulunan Arap harfli yazıtların belgelenmesiyle ilgili karşılaşılan güçlükler, görüntülerden hareketle ilgililerin dikkatlerine sunulmuş ve konuyla ilgili birtakım önerilerde bulunulmuştur
IĞDIR VE ÇEVRESİNDEKİ KOÇ HEYKELLİ MEZAR TAŞLARININ ÜZERLERİNDEKİ ARAP HARFLİ YAZITLAR
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 305-345
Özet
Farklı dönemlerde kayaların, bengü taşların, süs ve kullanım eşyalarının üzerlerine işlenen hayvan tasvirleri ve sembolleri ile daha ziyade anıt mezar komplekslerinde karşılaşılan hayvan heykelleri insanoğlunun doğayla ve hayvanlarla ilişkisini yansıtmasının yanında gerçekte kendi yaşayışının ve inanışının (gündelik hayata ve geleceğe dair duygu ve düşüncelerinin, isteklerinin, beklentilerinin, amaçlarının, kaygılarının, korkularının…) birer göstergesidir. Yani insanoğlu hayvan tasvirlerini, damgalarını, sembollerini kullanarak hem hayvanlarla hem kendi türüyle hem de Tanrı'yla olan ilişkisini, duygu ve düşüncelerini ifade etmek istemiştir. Koçlar da Türk boy ve toplulukları arasında geçmişten günümüze kadar erkekliğin, üretkenliğin, bolluğun, bereketin; gücün, yiğitliğin, koçaklığın, savaşçılığın; vefanın ve fedakârlığın sembolü olarak kabul edilmiş; koçlara epigrafi, dil, edebiyat, kültür ve sanat alanlarında vücuda getirilen eserlerde de yer verilmiştir. Türk dünyasının farklı bölgelerinde geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapılan koç heykelleri Türk boy ve topluluklarının "koç"a verdikleri önemi ve değeri açıkça ortaya koymaktadır. Makalede önce koç heykelli mezar taşlarının Türk kültür tarihi içindeki yeri hakkında bilgi verilmekte; sonra da Iğdır ve çevresindeki koç heykelli mezar taşlarının üzerlerindeki Arap harfli yazıtlarla ilgili bilgiler; söz konusu yazıtlarla ilgili sorunlar ve çözüm önerileri dikkatlere sunulmaktadır.
GÜN OLUR ASRA BEDEL’DE ÖZNE VE İKTİDAR
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 283-303
Özet
'Gün Olur Asra Bedel' adlı anlatı, bireyin 'özne' olmaktan çıkarılarak 'nesne'leş- tirilmesini üzerine kurulur. Aytmatov, anlatıda, insanın trajik yazgısının ana kalkışını 'ev'den toplu rehabilitasyon merkezleri olan Sovyet yatılı okullarına geçiş ile başlatır. Buradan yetişen insanların Sovyetler Birliği'nin yaşaması için ideolojik ve dinsel anlamda koşullanmış ve sloganik söylemlere tutunmuş birer nesne olduklarının altını çizer. Sistemin yaşaması ve gelişmesi için birer 'yakıt insan' olarak görülen bu 'nesne'ler, insanlığın/dünyanın karşısındaki en önemli tehditlerin başında gelmektedirler. Fransız düşünür Michel Foucault, tarihsel anlamda insanın özneleştirme ilişkilerini özne ve iktidar bağlamında değerlendirerek, insanların özneye dönüştürülme kiplerinin tarihini oluşturur. Bu değerlendirmelerini psikoloji, felsefe, epistemoloji, sosyoloji ve tarih gibi çeşitli disiplinlerden yararlanarak oluşturur. Ona göre bireyin özneleştirilmesi trajiği insanın öteki olması önündeki en önemli sosyolojik çözümlemelerden birisidir. Çalışmada Cengiz Aytmatov'un 'Gün Olur Asra Bedel' adlı eserini Michel Foucault'nun özne ve iktidar ilişkileri etrafında çözümlemeye çalışılmıştır.
SALTUKLU DÖNEMİ ERZURUM KİTABELERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 359-384
Özet
Saltuklu Beyliği'nin önde gelen şehirlerinden biri olmasına rağmen, bugün Erzurum'da, Saltukoğulları'ndan kalan tarihî yapılar sınırlı sayıdadır: Bunlardan Üç Kümbetler, Sultan Melik Mescidi, Erzurum Kale Mescidi, Emir Şeyh ve Mehdi Abbas Türbeleri'nin kitabeleri şimdiye kadar maalesef bulunamamıştır. Micingirt Kalesi kitabesi, Tepsi Minare (Saat Kulesi) üzerinde noktasız kufi hatla yazılan kitabe ve Ulu Cami (Atabey Camisi) kitabesi ise araştırmacılar tarafından kayıt altına alınmıştır. Söz konusu kitabeler, bu bildiri aracılığıyla gözden geçirilmiş, yapılan çalışmalar karşılaştırılmış ve metinler; bağlama, dil ve üslup özelliklerine göre yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca, Ulu Cami'deki tamir kitabelerinden birinde bulunan ve daha önce ilgililerce anlaşılamayan bir ifade, nispeten okunarak dikkatlere sunulmuştur.
BAYBURT KÖYLERİNDEKİ CAMİ KİTABELERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 347-357
Özet
Geçmişi eski tarihlere dayanan Bayburt'un bugünkü adına yakın isimlerle anıldığı bilinmektedir. Saltuklu ve Mengücekli egemenliğinde bir süre kalan Bayburt'un asıl imar faaliyetleri Erzurum Selçukluları olarak bilinen dönem içerisinde gerçekleşmiştir. İlhanlılar döneminde de gelişim devam etmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı'ya bağlanan Bayburt'ta günümüze kadar ulaşan imar faaliyetleri sürdürülmüştür. Yukarıda kısaca bahsedildiği üzere Bayburt ve çevresi gerek İslam öncesinde gerek de sonrasında birçok devletin hâkimiyet alanlarından biri olmuştur. Bayburt'taki tarihî eserlerde bu devletlerin izlerine rastlandığı gibi bu çalışmada İslam hâkimiyetinin bölgede tesisinden sonra Akkoyunlu ve sonraki dönemlere ait camilerin kitabeleri incelenmiştir. Kitabelerin neredeyse tamamı, bölgenin doğal taş bakımından zengin olmasından ve taş işçiliğinin gelişmesinden ötürü, taş üzerine işlenmiştir. Kitabelerde sülüs, celi sülüs ve nesih yazı çeşitleri kullanılmıştır
AZERBAYCAN’IN BÜYÜK HALK BİLİMCİ/ FOLKLORŞİNASLARINDAN PROF. DR. İSRAFİL ABBASLI ve PROF. DR. ENVER MAHMUT
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 449-459
Özet
İsrafil Abbaslı, 1 Şubat 1938 tarihinde Ermenistan'ın başkenti Erivan/Revan şehrinde doğdu. O tarihte Ermenistan'da yaklaşık 300.000 Azerbaycanlı yaşamaktaydı. Babası İsmail Abbasov, annesi ise edebiyat öğretmeni Hakikat/ Hegiget Hanım'dır. Babasını küçük yaşta, II. Dünya Savaşı sırasında cephede kaybetti (1942).TDK Haberleşme Üyesi, Romanya'nın tanınmış Türklük bilimcilerinden Köstence/Constanta Ovidius Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Mahmut, yaşadığı Köstence'de 11 Ekim 2016 Salı günü hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 12 Ekim 2016 Çarşamba günü Köstence Müslüman Mezarlığı'nda öğle ve cenaze namazları sonrası toprağa verildi.TDK Haberleşme Üyesi, Romanya'nın tanınmış Türklük bilimcilerinden Köstence/Constanta Ovidius Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Mahmut, yaşadığı Köstence'de 11 Ekim 2016 Salı günü hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 12 Ekim 2016 Çarşamba günü Köstence Müslüman Mezarlığı'nda öğle ve cenaze namazları sonrası toprağa verildi.
KEMAH KİTABELERİ
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 407-427
Özet
Kemah ve köylerinde Arap harfleri ile yazılmış biri sur, on üçü cami, biri zaviye, ikisi kümbet, üçü çeşme, üçü ev ve yirmi dördü mezar üzerinde olmak üzere toplam 73 adet yazıt tespit edilmiştir. Bunlardan 35 tanesi inşa ve onarım kitabesi, 24 tanesi mezar kitabesi, 14 tanesi ise vakıf kaydı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmanın kapsamı dikkate alındığında, yukarıda belirtilen kitabelerin tamamının buraya dâhil edilmesi mümkün olmamıştır. Kemah ve köylerindeki kitabeler bahsedilen bu zaruret sebebiyle kronoloji, hat ve içerik açısından her gruptan seçme örneklerle tanıtılmış ve değerlendirilmiştir.
AHMET SÜLEYMANOV
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 445-447
Özet
Ahmet Süleymanov 1957'de Büryen ilçesi Baynazar Okulundan mezun olmuştur. 1961 yılında askerlikten dönünce Başkurt Devlet Üniversitesi Füloloji Fakültesi Rus Başkurt bölümünde lisans okumaya başlamıştır. 1967 yılında mezun olduktan sonra memleketi Nebi köyündeki sekiz sınıflık okulda Başkurt dili ve edebiyatı öğretmeni olarak çalışmaya başlamıştır. Üniversite telebesi olduğu dönemden başlayıp ilmî çalışmalara ilgisi olan Ahmet Süleymanov aspiranturaya davet edilmiştir. 1972 yılında Başkurt Devlet Üniversitesi Başkurt Edebiyatı ve Folkloru kürsüsünde hocalık yapmaya başlamıştır. 1991-2002 yılları arasında Rusya Bilimler Akademisi Ufa Bilim Merkezi Tarih, Dil ve Edebiyat Enstitüsünde Folklor ve Sanat Bölümü Başkanı görevini yürütmüştür.