1321 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

“Ki Dirler O Bizüz” Redifli Gazellerde Divan Şairinin Kimliği

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 1-14
Tam Metin
Divan şiirinde konunun genellikle redifi belirlediği düşünüldüğünde "…ki dirler o bizüz" redifinin şiire kattığı anlam dikkat çekmektedir. Şairlerin dile getirdikleri "biz" ile divan şairinin kendisini kastetmesi fikrinden hareketle bu redifteki şiirler incelenmeye değer bulunmuştur. Şiirlerin tespitinde aynı redifli gazellerin "nazîre" olabileceğinden yola çıkılmıştır. Böylece hikemî tarzın büyük temsilcisi Nâbî'nin bu redifle yazılan şiiri model kabul edilerek; XVII. yüzyıl ve sonrasındaki "… ki dirler o bizüz" redifli gazellerden tespit edilebilenler ele alınmıştır. Klasik Türk edebiyatı geleneğinin bir parçası olan nazîreciliğe değinilirken; ortak bir zevki paylaşan şairlerin şiirleri incelenmeye ve redifin muhtevaya kattığı değer göz önüne alınarak, "biz" olarak adlandırılan şairin kimliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Divan şairi, nazîre, redif, Nâbî.

İslam Cebirinde ve Gelenbevî’de Matematiksel Notasyon Sistemi

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 159-192
Bu makalede, kendi döneminde Batılılarca da takdir edilmiş olan bir Osmanlı âlimi İsmail Gelenbevî'nin (18. yüzyıl) Hisâbü'l-Küsûr adlı eseri incelenerek, Gelenbevî'nin cebirsel sembolizme yaptığı katkıyı ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Çalışmamızda, İslam klasik geleneğinin son temsilcisi olan Gelenbevî'nin yaşadığı döneme kadar yetişmiş İslam cebircilerinin en önemlilerinin eserleri taranarak, İslam dünyasının oluşturduğu kendine özgü matematiksel sembolizmin Gelenbevî'ye dek kesintisiz devam edip etmediği ve ne ölçüde geliştirildiği ele alınmıştır. Ayrıca, İslam dünyasında ve Avupa'da matematiksel sembolizmin gelişmesi de karşılaştırılmıştır. Bulgularımıza göre, İslam dünyası Avrupa'dan yaklaşık bir asır kadar önce kendine özgü bir matematiksel notasyon sistemi kurmayı başarmış ve bu notasyon sistemi Gelenbevî'ye dek gelişerek devam etmiştir. Endülüslülerin (Batı İslam dünyası) katkısı olarak bilinen, (büyük ihtimalle) Magribli matematikçilerce Osmanlılara nakledilen ve 16. yüzyılda olgunlaştırıldığı düşünülen matematiksel sembolizmin esasında 18. yüzyıl âlimlerince ikmal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada ağırlıklı olarak Arapça ve Osmanlıca yazma eserlerden yararlanılmış, bunlardan elde edilen bilgiler İngilizce ve Türkçe kaynaklarla bütünleştirilerek incelenmiştir.

Cengiz Dağcı’nın Hatıralarda’sı ve Anneme Mektuplar’ında Metinlerarası İlişkiler

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 59-82
Tam Metin
Metinlerarası okuma, hem teorik hem de eleştirel olarak edebiyatın sınırlarını genişleten bir imkândır. Edebiyat yaklaşımları teorisyenlere göre değişiklik gösterse de metinlerarası kavramı, eser merkezli bir okuma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, aynı zamanda okurun diğer metinlerle ilişkisini de araştıran yöntemdir. Metnin anlam katmanlarına inmenin yolu olarak diğer metinlere işaret eder. Bu çalışmada Cengiz Dağcı'nın biri biyografi diğeri roman olan iki eseri esas alınarak metinlerarası bir okuma denenmiştir. Öncelikle Dağcı'ya ait iki eser arasındaki ilişkiler kısıtlı metinlerarası yaklaşımla ele alınmış, daha sonra da Anneme Mektuplar romanının genel göndergeleri değerlendirilmiştir. Cengiz Dağcı örneği kendi hayatından pek çok ayrıntıyı romanlarında kullanması dolayısıyla kısıtlı metinlerarası değerlendirme açısından çok uygun bir örnek olarak düşünülmüştür. Genel metinlerarasılık yönündense Anneme Mektuplar ilginç örnekler sunan bir metindir. Çalışma bu okuma yönteminin metnin genel anlamına katkılarının değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Edebiyatımızda “Mektup” Türü ile İlgili Başlıca Çalışmalar

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 83-102
Tam Metin
Mektup, bir anlatım biçimi olmanın yanı sıra aynı zamanda bir edebî türdür. Yazılış itibariyle mektuplar, resmî ve özel olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Resmî mektuplar, kamu veya özel sektör arasında veya kendi içlerinde yapılan yazışmalardır. Özel mektuplar ise aile, eş, dost, akraba, yakın arkadaş ve meslektaşlar arasında yazılır. Tarihî, siyasî, felsefî, ahlakî, estetik, dinî, edebî… pek çok konuda kaleme alınan ve yazıldıkları döneme ışık tutan özel mektupları bütünüyle toplayıp tasnif etmek zordur, ancak bunların önemli arşiv belgeleri olduğu muhakkaktır. Edebî mektuplar, çoğu kez mektup biçiminde yazılmış eleştiri, makale, deneme, günlük ve anı niteliğindeki yazılardır. Bir anlatım tekniği olarak hikaye ve romanda da kullanılan mektup, şiir dahil, diğer edebî türlere daima sızan, karışan bir özelliğe sahiptir. Gerek bunlar üzerinde yapılan akademik, tenkitlimukayeseli araştırmaların ve gerekse yeni-popüler mektup yayımlarının çokluğu karşısında, dağınık materyali genel bir bakış açısıyla da olsa sınıflandırmak, daha geniş okumalara zemin hazırlamak bakımından faydalı olacaktır.

Modernleşme Çağının Bir Eğitim Kurumu: Denizli İdadisi

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 31-58
Tam Metin
İdadiler, eğitim kurumlarının modernizasyonunda yakın dönem tarihimizin önemli kilometre taşlarından biri olmuştur. Rüşdiye mekteplerinin üzerinde, sultanilere öğrenci hazırlamak amacıyla tesis edilen idadilerin ilki İstanbul'da 1873'te açılmıştır. İdadilerin taşrada yaygınlaşmaya başlaması ise 1880'lerden sonradır. Bu bağlamda Denizli İdadisi 1891'de Osmanlı taşrasındaki idadiler arasına katılmıştır. Beş yıllık gündüz öğretim veren Denizli İdadisi'nde incelediğimiz dönemde yedi öğretmen görev yapmıştır. Okul yönetimi, okutulan dersler, öğretim kadrosu, okulun öğrenci durumu bu çalışmanın üzerinde durulan konuları olmuştur. Ayrıca, Denizli'de büyük tahribata yol açan 1899 depreminin Denizli İdadisi ve şehrin eğitim yaşamı üzerindeki etkileri ele alınan başlıca konulardan bir başkası olmuştur.

Son Osmanlı Damatlarının Millî Mücadele’yle İlişkileri

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 103-146
Tam Metin
Bu makalede, Türk İstiklâl Savaşı (1918-1922) döneminde Osmanlı devletinin hanedan damatlarının M. Kemal Paşa ve onun liderliğindeki mücadele ile ilişkilerinin irdelenmesi amaçlanmaktadır. Öncelikle son devir Osmanlı damatlarının (Damat Ferit Paşa, Enver Paşa, Şehzade Ömer Faruk Efendi, İsmail Hakkı [Okday] Bey) kısa hayatları, kişiliği, üslubu, stratejileri, inanç ve amaçlarına yer verilerek onların Millî Mücadele ile olan münasebetleri arşiv vesikaları, hatıralar ve akademik araştırmalar referans alınarak analiz edilecektir. Sonra da, Osmanlı damatlarının durumları karşılaştırmalı bir şekilde ele alınarak genel bir bakış çerçevesinde yorumlanacaktır.

Edip Cansever’in “Medüza” Şiirine Varoluşçu Bir Bakış

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 147-158
Tam Metin
Türk şiirinde İkinci Yeni Hareketi'nin önemli isimlerinden Edip Cansever, önceleri Garip şiirinin etkisinde olup Yerçekimli Karanfil adlı eseriyle İkinci Yeni'ye katılır. Medüza imge yüklü bir şiir olup şairin mitolojiden faydalanarak kaleme aldığı bir şiirdir. Bu şiirde varoluşçu felsefenin bakış açısı hakimdir. Bu akımda bireyselliğe önem verilir ve kişinin varoluş meselesi üzerinde durulur. Şair bu şiirde, topluma yabancılaşan, tedirgin insanın bunalımını anlatır. Medüza'daki varoluşçu unsurların başlıcaları şunlardır: Hayat eser birliği, bireyselleşme olgusu, teşhis etme, objektiflik ile sübjektifliĞin birleştirilmesi, hissiyat ve hislerle doğrulama. Medüza'da ağırlıkta olan unsur ise bireyin dışlanmışlık duygusunu, yalnızlığını yenerek bireyselliğini kazanma izleğidir.

Antalya - Döşemealtı’nda Kirkitli Dokumalar

Arış · 2011, Sayı 6 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 2) · Sayfa: 4-19 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.15
Tam Metin
Bildirinin konusu, Antalya-Döşemealtında yer alan 20 köyde son 100 yıldan bu yana dokunmuş ve halkın bünyesinde olan Kirkitli Dokumalar üzerine 1987 yılında yapılan alan araştırmasından elde edilen sonuçları kapsamaktadır. Daha eski olan dokumalar müzeler, koleksiyonerler ve antikacıların elindedir. Döşemealtı köylülerinin birçoğu son yüzyılda bile göçebe hayatı sürdürmekteydi. Bu yaşantının göze çarpan unsurlarından en belirgin olanları, deve, davar ve koyun sürüleri, karaçadır ve alacıktır. Böyle bir yaşam süren insanlar dokumalarını da kullanımlarına en uygun olarak biçimlendirmişlerdir. Araştırmada kirkitli dokumaları dokuyanların bağlı olduğu aşiretler, kullanım alanları, boyutları, teknikleri, malzemeleri, dokundukları tezgah tipleri, desen ve renkleri, boyaları ele alındı. Günümüzde bunlardan hangilerinin yaşatıldığı, yaşatılmadığı ve nedenleri sorgulandı. Bu dokumalar hem kullanımda en uygun biçim ve ebadta, hem de kullanıldıkları mekanda en güzel dekor elemanlarıdır. Hiç bir dokuma gereksiz değildir. Desenleri açısından bakıldığında, aynı aşiret veya obalarda görülen dokumalarda desenler geleneğe uygun olarak hep aynıdır. Dokumaların her biri dokuyanların bağlı oldukları aşiretleri de işaret eder. Döşemealtı'nda değişik aşiretlerden oluşan köy grupları bulunmaktadır. Bunlar arasında yerleşik yaşama geçme süresi 200-250 yıl öncesinden başlayıp son 50-60 yıl öncesine kadar devam etmiştir. Eskiden yerleşen köylerde kilim dokuma bırakılmış sadece halı dokunmaktadır.Çünkü yerleşik yaşamda halının daha çok kullanım alanı vardır. Ayrıca dokudukları halılardan ihtiyaç fazlasını satıp gelir getirirler. Havsız kirkitli dokuma örneklerine son yerleşen köylerde daha fazla rastlanmaktadır. Bu gün havsız kirkitli dokumalar Döşemealtı'ndaki köylerde kullanımdan kalkmış ve dokunmuyor olsalar da onların oraya ait olduklarını tespit etmiş bulunuyoruz.

Halı ve Düz Dokuma Yaygılarla İlgili Araştırmaların Kazanımları, Sorunları Bunların Getirdiği Problemlerin Çözümüne Yönelik Bir Öneri

Arış · 2011, Sayı 6 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 2) · Sayfa: 28-39 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.17
Tam Metin
Halı, kilim, cicim, sumak, zili vb. gibi isimlerle kirkitli dokumalar başlığı altında kümelenen iplik işlerinin (tekstil) Anadolu ve çevresinde gelişen Türk sanatında köklü bir geçişmişi ve zaman zaman güzel sanatlar düzeyine ulaşan örnekleri bulunmaktadır. Selçuklu Dönemi, Beylikler Dönemi ve Osmanlı İmparatorluğu Döneminden sonra Türkiye Cumhuriyeti Döneminde de süregelen, geleneksel bir sanat dalı olma niteliğini de taşıyan, bu engin sanat dalı üzerinde çeşitli ana bilim ve ana sanat dalları alanlarında yapılmış araştırmalar vardir. Ancak günümüze değin çok yol alınmış olduğu gözlenen kirkitli dokumalarla ilgili araştırmalar bazı problemlerin varlığına işaret etmektedir. Bu bildiride amacımız çeşitli araştırma ve yayınlardan oluşan seçme kaynakçanın değerlendirilmesine dayanarak bir durum saptaması yapmak, bu dalda ulaşılan bilimsel ve sanatsal düzeye katkıda bulunmak, bu bağlamda metodolojiden kaynaklanan sorunları çözebilmek için bu alanda uygulanacak kayıt sisteminde kullanılacak envanter fişlerinden farklı olan gözlem fişlerine dikkat çekmek ve danışmanlığında yapılmış bazı tezlerin gözlem fişlerinin kazanımı olan bir halı gözlem fişi örneği sunmak ve bu yolla aynı gözlem fişi kullanarak bu alanda doğru ve kalıcı kayıt yapma yönünde bir öneri yapmaktır.