1336 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Kadifekale’de (İzmir) Tevni Dokumacılığının Günümüzdeki Durumu

Arış · 2012, Sayı 7 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 3) · Sayfa: 74-85 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.30
Tam Metin
İnsan gücü ile çalışan tezgâhlarda, el emeğine dayalı yapılan dokumacılık, ülkemizde özellikle kırsal alanda geçim kaynağı ya da ikinci bir iş olarak yapılmaktadır. Geleneksel anlamda üretimi yapılan dokumaların başında halı ve tülü gibi havlı dokumalarla kilim, cicim, zili, sumak, palaz gibi düz dokumalar gelmektedir. Günümüzde yapılan yöresel dokumacılıkta (yaygılarda, ev- mekân tekstillerinde) bir taraftan toplumsal yapı ile dokumalarda kullanılan hammaddenin değişimi, diğer taraftan da kullanım alanlarının farklılaşması nedeni ile gittikçe üretimin azaldığı bir dönem yaşanmaktadır. Özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde el dokumacılığı, günümüze ulaşabilen ve bugün kısmen fonksiyonunu sürdürebilen bir uğraş alanıdır. İzmir'in Kadifekale semtinde yaklaşık 40 yıl önce Mardin'den göç eden aileler tarafından kondu (yer) tezgâhlarında yapılmakta olan Tevni dokumaları, yöresel özelliklerini koruyarak sürdürülmeye çalışılan dokumalarımıza örnektir. Atkı ve çözgüsünde Mardin'de yün iplik, İzmir Kadifekale'de ise akrilik iplik kullanılan bu dokumalarda daha çok lacivert, yeşil, sarı, beyaz ve kırmızı renk kullanılmaktadır. Bu çalışmada Tevni dokumacılığı tanıtılacak, kültürel ve güncel sorunları üzerinde durulacak ve günümüzde daha çok turistik amaç için üretilen bu dokumaların kazandığı yeni işlevleri üzerinde değerlendirme yapılacaktır.

Lâdik (Konya) Halıcılığının Günümüzdeki Durumu

Arış · 2012, Sayı 7 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 3) · Sayfa: 42-73 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.29
Tam Metin
Lâdik; Konya- Sarayönü'ne bağlı bir kasabadır. Halıcılık sanatı açısından önemli bir merkezdir. Lâdik halıları XVII. yüzyıl sonlarından itibaren yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu araştırma ile yüzyıllardır varlığını sürdüren ve çeşitli yayınlarda yer alan Lâdik halıcılığının günümüzdeki durumunu tespit etmek amaçlanmıştır. Günümüz Lâdik dokumalarının tür, teknik, renk, motif ve kompozisyon özellikleri alan araştırması ve gözlem metodu ile çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır. Ayrıca satış atölyelerinin problemleri, hammadde temini ve ürünlerin pazarlanması gibi önemli bilgiler belirlenmeye çalışılmıştır. Bugün Konya Etnografya Müzesi, Vakıflar Sahip Ata Müzesi, İstanbul Türk ve İslâm Eserleri gibi çeşitli müzelerde örnekleri bulunmaktadır. Bu araştırmada geleneksel özellik gösteren Konya Etnografya Müzesi'nde bulunan örnekler ile gelenekselliği kısmen devam ettiren son yüzyılda dokunan ve halen halkın kullandığı halıların teknik, desen, renk, malzeme özellikleri incelenmiştir. Son 50-60 yılda dokunan ve teknik, malzeme, motif, kompozisyon ve renk açısından farklılık gösteren ve günümüzde "Lâdik Halıları" olarak adlandırılan örneklerle kıyaslanarak, bu el sanatının yaşatılması ve gelenekselliğini koruması anlamındaki öneriler araştırmada önemle vurgulanmıştır.

Yozgat Halı Yastıkları

Arış · 2012, Sayı 7 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 3) · Sayfa: 112-121 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.33
Tam Metin
Yozgat ili, ilçe ve köylerinde 2004-2007 yılları arasında yapılan alan araştırmalarında yöreye has halı yastıklar tespit edilmiştir. Halı yastıklar Yozgat'ta ev döşemede kullanılan önemli unsurlardan biridir. 19.yy. sonu, 20. yy. başı dokunan bu yastıklar yörede makat denilen sedirlerde duvara dayalı olarak kullanılmaktadır. Yörede iki nesil önce kadınların kendi ihtiyaçları için dokuduğu halı yastıklar ticari kaygı olmadığı için orijinal desenlere sahiptir. Malzemesi el eğirmesi yün olan bu yastıklar Türk düğümü ile dokunmuştur. Halı yastıklar genellikle köşe-göbek denilen ¼ desen raporlu olmalarının yanında, birbirinden farklı özgün motiflere sahiptir. Damgalı ayak, nuskamuska, tırnaklı yapraklar, göl-gül vb. motifler sembolik, geometrik ve bitkisel konuludur.

Tatar Dilinde Halıcılık ve Dokuma Terimleri

Arış · 2012, Sayı 7 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 3) · Sayfa: 122-129 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.34
Tam Metin
Tarihçilerin ve arkeologların dediklerine göre Mogol saldırılarından önceki Bulgar'da el sanatları çok gelişmiştir. Dokuma işleri ve halıcılık da bunlardandır. Sanat tarihçisi F. Veliev Bulgar'da arkeolojik kazılarda halıcılık, yün ve keten işleme aletleri bulunduğunu bildirmektedir. Tatar dilinde halı terimlerinin çokluğu, yaygınlığı, çeşitliliği de halıcılık sanatının Tatar halkında eskiden beri bilindiğini açıkça göstermektedir. Tatarlarda havlı dokumalar üretme geleneği çeşitli sebeplerden dolayı bugüne kadar ulaşmamıştır. Düz, havsız dokuma daha çok yayılmıştır. Terimler örneğinde de bunu görebiliriz: kelimelerin çoğu kilim türlerini adlandırmaktadır. Tatar ağızları konumuza ait terimlerle ayrıca zengindir. Örnek olarak, адаwа, тулак, йапма, дируга kelimeleri ayrı ağızlarda kilim türleri adlandırmalarıdır. Tatar dilinin halıcılık ve dokuma terimleri sisteminde eş anlamlı, çok anlamlı sözcükler yaygındır. Terimlerin kullanılma ve yaygınlık alanını inceleyip türlü bölgelerde bu tür el sanatının yaygınlık alanını da belirlemek mümkündür. Terimlerin çoğu Tatar dilinin kendi söz varlığına aittir, ama alınma sözcükler de kullanılmaktadır.

Endülüs Bilim Tarihçisi ve Oryantalist Prof. Dr. Mercè Comes Maymó (1949-2010)

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 15-30
Tam Metin
Prof. Dr. Mercè Comes Endülüs matematiksel coğrafyası, astronomisi ve Arap dili ve bilimi konularında Barselona Üniversitesi'nin seçkin öğretim üyelerindendi. Şubat 2010'da vefatından önce aşağıda belirtilen kurumlarda görev aldı, yöneticilik yaptı: Uluslar Arası Bilim Tarihi ve Felsefesi Birliği (International Union for the History and Philosophy of Science) (UHPS), Uluslar Arası Bilim Tarihi Akademisi (International Academy of History of Science), İslam Toplumları Bilim ve Teknoloji Tarihi Komisyonu (The Commission on History of Science and Technology in Islamic Societies) (CHSTIS), Katalan Araştırmaları Enstitüsü (Institut d'Estudis Catalans) (IEC). Prof. Mercè Comes'in son çalışması Akdeniz haritalarını konu alan İspanya Kültür Bakanlığı'nın "Cartografía náutica árabe en el contexto mediterráneo (ss. XIII - XVI), influencias entre oriente y occidente" adlı projesi olmuştur. Bu yazıda okuyucu Prof. Comes'in yayınlanan çalışma ve çevirilerinin bir listesini bulacaktır.

“Ki Dirler O Bizüz” Redifli Gazellerde Divan Şairinin Kimliği

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 1-14
Tam Metin
Divan şiirinde konunun genellikle redifi belirlediği düşünüldüğünde "…ki dirler o bizüz" redifinin şiire kattığı anlam dikkat çekmektedir. Şairlerin dile getirdikleri "biz" ile divan şairinin kendisini kastetmesi fikrinden hareketle bu redifteki şiirler incelenmeye değer bulunmuştur. Şiirlerin tespitinde aynı redifli gazellerin "nazîre" olabileceğinden yola çıkılmıştır. Böylece hikemî tarzın büyük temsilcisi Nâbî'nin bu redifle yazılan şiiri model kabul edilerek; XVII. yüzyıl ve sonrasındaki "… ki dirler o bizüz" redifli gazellerden tespit edilebilenler ele alınmıştır. Klasik Türk edebiyatı geleneğinin bir parçası olan nazîreciliğe değinilirken; ortak bir zevki paylaşan şairlerin şiirleri incelenmeye ve redifin muhtevaya kattığı değer göz önüne alınarak, "biz" olarak adlandırılan şairin kimliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Divan şairi, nazîre, redif, Nâbî.

İslam Cebirinde ve Gelenbevî’de Matematiksel Notasyon Sistemi

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 159-192
Bu makalede, kendi döneminde Batılılarca da takdir edilmiş olan bir Osmanlı âlimi İsmail Gelenbevî'nin (18. yüzyıl) Hisâbü'l-Küsûr adlı eseri incelenerek, Gelenbevî'nin cebirsel sembolizme yaptığı katkıyı ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Çalışmamızda, İslam klasik geleneğinin son temsilcisi olan Gelenbevî'nin yaşadığı döneme kadar yetişmiş İslam cebircilerinin en önemlilerinin eserleri taranarak, İslam dünyasının oluşturduğu kendine özgü matematiksel sembolizmin Gelenbevî'ye dek kesintisiz devam edip etmediği ve ne ölçüde geliştirildiği ele alınmıştır. Ayrıca, İslam dünyasında ve Avupa'da matematiksel sembolizmin gelişmesi de karşılaştırılmıştır. Bulgularımıza göre, İslam dünyası Avrupa'dan yaklaşık bir asır kadar önce kendine özgü bir matematiksel notasyon sistemi kurmayı başarmış ve bu notasyon sistemi Gelenbevî'ye dek gelişerek devam etmiştir. Endülüslülerin (Batı İslam dünyası) katkısı olarak bilinen, (büyük ihtimalle) Magribli matematikçilerce Osmanlılara nakledilen ve 16. yüzyılda olgunlaştırıldığı düşünülen matematiksel sembolizmin esasında 18. yüzyıl âlimlerince ikmal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada ağırlıklı olarak Arapça ve Osmanlıca yazma eserlerden yararlanılmış, bunlardan elde edilen bilgiler İngilizce ve Türkçe kaynaklarla bütünleştirilerek incelenmiştir.

Cengiz Dağcı’nın Hatıralarda’sı ve Anneme Mektuplar’ında Metinlerarası İlişkiler

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 59-82
Tam Metin
Metinlerarası okuma, hem teorik hem de eleştirel olarak edebiyatın sınırlarını genişleten bir imkândır. Edebiyat yaklaşımları teorisyenlere göre değişiklik gösterse de metinlerarası kavramı, eser merkezli bir okuma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, aynı zamanda okurun diğer metinlerle ilişkisini de araştıran yöntemdir. Metnin anlam katmanlarına inmenin yolu olarak diğer metinlere işaret eder. Bu çalışmada Cengiz Dağcı'nın biri biyografi diğeri roman olan iki eseri esas alınarak metinlerarası bir okuma denenmiştir. Öncelikle Dağcı'ya ait iki eser arasındaki ilişkiler kısıtlı metinlerarası yaklaşımla ele alınmış, daha sonra da Anneme Mektuplar romanının genel göndergeleri değerlendirilmiştir. Cengiz Dağcı örneği kendi hayatından pek çok ayrıntıyı romanlarında kullanması dolayısıyla kısıtlı metinlerarası değerlendirme açısından çok uygun bir örnek olarak düşünülmüştür. Genel metinlerarasılık yönündense Anneme Mektuplar ilginç örnekler sunan bir metindir. Çalışma bu okuma yönteminin metnin genel anlamına katkılarının değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Edebiyatımızda “Mektup” Türü ile İlgili Başlıca Çalışmalar

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 83-102
Tam Metin
Mektup, bir anlatım biçimi olmanın yanı sıra aynı zamanda bir edebî türdür. Yazılış itibariyle mektuplar, resmî ve özel olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Resmî mektuplar, kamu veya özel sektör arasında veya kendi içlerinde yapılan yazışmalardır. Özel mektuplar ise aile, eş, dost, akraba, yakın arkadaş ve meslektaşlar arasında yazılır. Tarihî, siyasî, felsefî, ahlakî, estetik, dinî, edebî… pek çok konuda kaleme alınan ve yazıldıkları döneme ışık tutan özel mektupları bütünüyle toplayıp tasnif etmek zordur, ancak bunların önemli arşiv belgeleri olduğu muhakkaktır. Edebî mektuplar, çoğu kez mektup biçiminde yazılmış eleştiri, makale, deneme, günlük ve anı niteliğindeki yazılardır. Bir anlatım tekniği olarak hikaye ve romanda da kullanılan mektup, şiir dahil, diğer edebî türlere daima sızan, karışan bir özelliğe sahiptir. Gerek bunlar üzerinde yapılan akademik, tenkitlimukayeseli araştırmaların ve gerekse yeni-popüler mektup yayımlarının çokluğu karşısında, dağınık materyali genel bir bakış açısıyla da olsa sınıflandırmak, daha geniş okumalara zemin hazırlamak bakımından faydalı olacaktır.

Modernleşme Çağının Bir Eğitim Kurumu: Denizli İdadisi

Erdem · 2011, Sayı 61 · Sayfa: 31-58
Tam Metin
İdadiler, eğitim kurumlarının modernizasyonunda yakın dönem tarihimizin önemli kilometre taşlarından biri olmuştur. Rüşdiye mekteplerinin üzerinde, sultanilere öğrenci hazırlamak amacıyla tesis edilen idadilerin ilki İstanbul'da 1873'te açılmıştır. İdadilerin taşrada yaygınlaşmaya başlaması ise 1880'lerden sonradır. Bu bağlamda Denizli İdadisi 1891'de Osmanlı taşrasındaki idadiler arasına katılmıştır. Beş yıllık gündüz öğretim veren Denizli İdadisi'nde incelediğimiz dönemde yedi öğretmen görev yapmıştır. Okul yönetimi, okutulan dersler, öğretim kadrosu, okulun öğrenci durumu bu çalışmanın üzerinde durulan konuları olmuştur. Ayrıca, Denizli'de büyük tahribata yol açan 1899 depreminin Denizli İdadisi ve şehrin eğitim yaşamı üzerindeki etkileri ele alınan başlıca konulardan bir başkası olmuştur.