2068 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 2068
Yazarlar
- Zeynep Korkmaz 37
- Nail Tan 29
- Agâh Sırrı Levend 27
- Hasan Eren 23
- Mustafa Öner 21
- Osman Fikri Sertkaya 21
- Mehmet Ölmez 16
- Saadet Çağatay 15
- Sadettin Özçelik 14
- Şinasi Tekin 14
Anahtar Kelimeler
- Türkçe 42
- Abdullah Tukay 26
- Turkish 23
- Dede Korkut 20
- Türkiye Türkçesi 20
- Eski Türkçe 19
- Tatar edebiyatı 19
- TÜRKÇE 19
- dil 16
- Eski Anadolu Türkçesi 15
Seul Devlet Üniversitesi Kütüphanesinde Bir Huá-Yí-Yì-Yǔ Nüshasında Bulunan Uygurca Malzeme (II)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 7-30
Özet
Huá-yí-yì-yǔ (華夷譯語), Ming (明) Hanedanı'nın (1368~1644) başlagıcından beri telif edilegelen Çince ve komşu dilleri arasındaki türlü lügatçelerin genel bir adıdır. Genel olarak 4 farklı gruba ayrılır: 1. Huo Yuan-Jie (火源潔), Ma-sha-yi-hei (馬沙亦黑) vs. tarafından telif edilmiş olan Çince-Moğolca lügatçe: Bu lügatçede Moğolca kelimeler Moğolların Gizli Tarihi'ndeki harf çevirisi kurallarına göre yazılmıştır. 2. Si-yi-guan'da telif edilmiş, sürekli redaksiyonu yapılmış ve ekleme yapılmış / kısaltılmış olan lügatçeler: Bu gruptaki lügatçelerde her yabancı dilin kelimeleri hem Çin yazısı ile hem de söz konusu dilin asıl yazısı ile yazılmıştır. 3. Herhâlde Hui-tong-guan'da telif edilmiş olan lügatçeler: Bu gruptaki lügatçelerde her yabancı dilin kelimeleri sadece Çin yazısı ile yazılmıştır ve söz konusu dilin asıl yazısı ise kullanılmamıştır. 4. Hui-tong-si-yi-guan'da telif edilmiş olan lügatçeler: Hui-tong-si-yi-guan, Qing (淸) Hanedanı'nın imparatoru Qian-long'un (乾隆) (1735~1795'te tahtta) 13. yılında (1748) Hui-tong-guan ile Si-yi-guan'ın birleştirilmesiyle meydana gelmiştir. Seul Devlet Üniversitesi Kütüphanesinin koleksiyonundaki nüsha da 3. gruba aittir. Bu nüsha şu 8 ciltten oluşuyor: (1) Kore, (2) Ryukyu, (3) Japonya, (4) Annam (Kuzey Vietnam), (5) Siam (Tayland), (6) Tatar (= Doğu Moğollar), (7) Uygur, (8) Malakka. Uygur cildi 19 bölümü içeriyor. Bunların üçüncüsü 28 maddeli 'Yer adları Bölümü' olup bu yazıda işlenmiştir. Bu malzemenin redaktörünün/müstensihinin Çinceyi veya Uygurcayı iyi bilmediği gözlemlenebildi. Çünkü çok sayıda istinsah ve gramer hatası vardır. Bu da şimdiye kadar bu gruptaki Uygurca malzemenin iyi işlenmemesinin başlıca sebebi olabilir
SIRPÇADAKİ TÜRKÇE SÖZCÜKLERİN TÜRKÇE ÖĞRENEN SIRPÇA KONUŞURLARA KATKISI
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 139-146
Özet
Tarihin karanlık çağlarından beri insanoğlunun en önemli iletişim aracı olan dilhem insanların birbirleriyle anlaşmasını hem de insanların yüzyıllar boyu edindikleribirikimlerini, gelenek ve göreneklerini, inançlarını, ilerlemelerini nesilden nesileaktarımlarını sağlamıştır.Türk toplumunun millet olma yolundaki temel taşı olan Türkçe, yüzyıllar boyuçok geniş coğrafyalarda konuşulmuş, diğer milletlerle sürekli bir iletişim hâlindeolmuştur. Tarihî derinliği ve coğrafik genişliği sayesinde birçok kadim dil ile sözcükalışverişi yapmıştır. Başka dillere ödünçleme yoluyla Türkçe sözcük vermenin yanısıra bir köprü vazifesi görerek başka dillerden ödünçlediği sözcükleri çoğunluklaTürkçe sesletimiyle başka dillere yine ödünçleme yoluyla vermiştir.19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda ivme kazanan filoloji çalışmaları sonucundaSırpçada yaklaşık 9000 Türkçe ya da Türkçe kanalıyla diğer dillerden geçen sözcüktespit edilmiştir. Yapılan çalışmaların dönemine ve kapsamına göre farklı istatistikselverilere ulaşılsa da bu veriler Türkçeden en fazla ödünçleme sözcük alan dilin Sırpçaolduğunu göstermektedir.Bu çalışmada Slav dillerinden Türkçenin en fazla ödünçleme sözcük verdiğiSırpça incelenmiş ve Sırpçadaki Türkçe sözcüklerden "yabancılara Türkçe öğretimi"kapsamında nasıl faydalanılacağı açıklanmıştır.Yabancı dil öğretiminin temel ilkelerinden olan bilinenden bilinmeyene, kolaydanzora ve basitten karmaşığa ilkesi kapsamınca Sırpçadaki Türkçe sözcüklerdenfaydalanılarak söz varlığı öğretiminde nasıl başarı sağlanabileceği örnek listelerlegösterilmeye çalışılmıştır. Bir anlamda sözlük işlevi gören bu listelerle sözcüklerin vebazı yapıların çok daha kolay ve kalıcı öğrenildiğini göstermek hedeflenmiştir.
Rusça Konuşurlara Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi: Tarihî Arka Planı, Eserler ve Ders Materyalleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 31-42
Özet
Rus coğrafyasında Türkçe çalışmalarının geçmişi bölgedeki politik değişikliklere bağlı olarak farklı aşamalar sergiler. İlk çalışmalar Rus-Osmanlı ilişkileri çerçevesinde 1700' lü yıllarda Çar I. Petro zamanında başlamıştır. Zamanla Sovyet Türkolojisi merkezleri, bilim insanları ve çalışmalarının sayısı büyük oranda artmıştır. Bölgedeki özerk ve bağımsız Türki cumhuriyetlerine bağlı olarak yapılan çalışmalar ve araştırmalar sadece Türk kültürü üzerine değil aynı zamanda Türk dili üzerine de yoğunlaşmıştır. Türk dilini öğrenme ve öğretme süreci, özellikle SSCB döneminde ve birliğin dağılmasından sonra konu üzerine yoğunlaşan çok sayıda basılı eserle desteklenmiştir. Rusça konuşurlara yabancı dil olarak Türkçe öğretimi üzerine çoğunlukla son dönemde basılmış eserler bu çalışmada araştırılmış ve sunulmuştur
KARA-KIRGIZ DİL BİLİMİ NOTLARI
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 87-101
Özet
Bu çalışma, Macar zoolog, etnograf, gezgin ve aynı zamanda Asya araştırmacısı György Almássy'nin 1900 yılında Türkistan çevresinde, Kara-Kırgızlar ve Kazaklar arasında kaldığı süre içerisinde özellikle Kara-Kırgızlar (bugünkü Kırgızlar) ile ilgili yapmış olduğu gözlemlerini ve tutmuş olduğu notlarını aktardığı "Kara-Kirgiz Nyelvészeti Jegyzetek" adlı makalesinin Macarcadan Türkçeye çevirisidir.1 Almássy, bu yolculuğu sonucunda, bu yazıda bazılarının isimlerine de yer verdiği ve birçoğu ilk kez keşfedilen yaklaşık 20.000 hayvan türünü (çoğu kuş) belirlediği bir koleksiyon oluşturmuştur. Bu makale, özellikle Kara-Kırgızların/Kırgızların yaşadıkları coğrafyayla ve dilleriyle ilgili bilgilerin, kökenleriyle ilgili anlatıların, günlük yaşamda kullandıkları malzemelerin adlarının, halk edebiyatından bazı örneklerin sunulduğu ve küçük bir kavramlar sözlüğünün de bulunduğu çok yönlü ve önemli bir çalışmadır.
Türkçe ile Rusçada Dil Bilgisel Cinsiyet ve Bu Dillerdeki Cinsiyetçi Deyim ve Atasözleri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 125-137
Özet
Dünyada sayısız dil vardır ve bu yüzden dillerin dil ailelerine göre gruplaraayrılması kaçınılmazdır. Farklı dillerin farklı dil özelliklerini barındırması normaldir.Bu farklar cümle yapısı ve biçem bilimi gibi ögelerde kendini gösterir. Rusça Hint-Avrupa dil ailesinin Slav grubuna aittir. Türkçe ise Altay dil ailesine aittir. Bu çalışmadaRusça ve Türkçe genel bakışla dil bilgisel açıdan ele alınmış, ana dili Rusça olan veTürkçeyi ikinci dil olarak öğrenen bir kişiyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiylegörüşme düzenlenmiş, bu dildeki kadınlara yönelik cinsiyet ayırımı taşıyan ögeleribarındıran kelimeler, deyimler ve atasözleri ile ilgili bilgi alınmış ve bulgulardakibenzerlik ve farklılıklar belirlenmiştir.
BUDDHISTISCHE ERZÄHLUNGEN AUS DEM ALTEN ZENTRALASIEN EDITION DER ALTUIGURISCHEN DAŚAKARMAPATHĀVADĀNAMĀLĀ, JENS WILKENS
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 147-151
Özet
Kısaca "On Kötü Amelin Yolları'na Ait Anlatılar" olarak çevirebileceğimiz (harfiyen çeviri daha uzundur) metin toplamı Budizme ve Buda'nın geçmişteki hayatına ait hikayeleri ele alan bir metinler zinciridir. Burada ele alınan çalışmadaki metinler F. W. K. Müller'den başlayarak günümüze değin değişik çalışmalarda değişik başlıklarda ele alınmıştır (A. v. Gabain, M. Shogaito, Geng Shimin, H. J. Klimkeit ve J. P. Laut'un çalışmaları). Önceki çalışmalarda bu metinlerin kimisi Jātaka, kimisi de Pañcatantra metinleri olarak adlandırılmış ve yayımlanmıştır
Ongi Yazıtı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2016, Cilt 64, Sayı 1 · Sayfa: 43-86
Özet
Ongi yazıtı Kül Tėgin ve Bilge Kagan yazıtları ile aynı dönemde, 1891'de keşfedilmiştir. Yazıt ilk bulunduğunda daha sağlam ve okunaklı iken bugün üç parça halinde ve çok yıpranmış bir haldedir. Yazıt üzerine çok sayıda okuma ve tamir etme girişimleri olmuştur. Yer verdiği konular ve dil özellikleri dolayısıyla önemli yazıt bugün Moğolistanda Övörhangay müzesinde saklanmaktadır. Mevcut yayınları kendi saha çalışmamla birleştirerek yaptığım değerlendirme aşağıdadır.
Ali Şir Nevâî’nin Kalenderîlikle İlgili Düşünceleri (The Thoughts of Ali Shir Navai about Qalandariyyat)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 89-98
Özet
Orta Asya Türk edebiyatında Kalenderîlik düşüncesinin bazı etkileri görülmüştür. Ali Şir Nevâî, Baba Rahîm Meşreb, Hüveydâ, Harâbâtî, Meczûb-i Nemengânî gibi birçok mutasavvıf şairler eserlerinde Kalenderîlik ve Kalenderlerle ilgili konulara yer vermişledir. Bu makalede daha çok Ali Şir Nevâî'nin bazı eserlerinde Kalenderîlikle ilgili konular incelenecektir.Abstaract Some effects of Qalandariyyat thought in the Central Asian Turkish literature had been encountered. Some sufi poets such as Ali Shir Navai, Baba Rahim Meshreb, Hüveyda, Harabati, Meczub-i Nemengana had written about Qalandariyyat and topics about Qalandariyyat in their works. In this paper, mostly the topics about Qalandariyyat in some works of Ali Shir Navai will be studied.
Eski Türk Yazıtlarında Kelime Başında /h-/ Sesi Gösterilmiş miydi? (Was the Initial /h-/ Shown in the Old Turkic Inscriptions?)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 127-136
Özet
Eski Türk yazıtları yüz yılı aşkın bir zamandan beri çeşitli alandaki araştırmacılar tarafından ayrıntılı olarak incelenmektedir. Filologlar da bu metinlerin ses, şekil, söz dizimi, söz varlığı gibi dil özelliklerini belirlemişlerdir. Bununla birlikte her geçen gün yeni yeni bakış açıları, yeni yeni varsayımlar ortaya konulmakta ve yeni okuma şekilleri, yeni anlamlandırmalar teklif edilmektedir. Gerhard Doerfer Eski Türkçede kelime başında /h-/ ünsüzü bulunduğunu ve bunun Orhun Yazıtları'nda özel bir imlayla gösterilmiş olduğunu iddia etmektedir. Bilindiği gibi Orhun Yazıtları'nda /a/ ve /e/ ünlüleri harfi ile gösterilir. Ancak kelime başındaki /a/ ünlüsü harfi olmadan yazılır. Sadece at 'isim' ve aç 'tok olmayan' kelimeleri bazen olmadan bazen de harfi ile yazılmıştır. Doerfer'e göre harfi olmadan yazılan ve bugünkü Türkmencede /â/ (uzun a) ile kullanılan kelimeler Halaççada /h-/ ünsüzüyle başlamaktadır. O hâlde Türkmencede /â/, Halaççada /hâ-/ ile başlayan kelimeler Orhun Türkçesinde de /hâ-/ ile başlamakta olduğu için harfi yazılmamıştır. Buradaki bildiride Doerfer'in varsayımını tartışıp değerlendireceğiz. İleri sürülen varsayımın tutarsızlıklarını göstereceğiz.Abstract Old Turkic inscriptions have been studied by researchers in several fields for over a century. Philologists have determined the phonetic, morphological, syntactic, and lexical characteristics of these texts. However, day by day new perspectives and hypotheses are being put forward and new readings and meanings are being suggested. Gerhard Doerfer claims that there was an initial /h-/ in Old Turkic and a special spelling was used to show it. As it is known, in the Orkhun Inscriptions the vowels /a/ and /e/ were shown with A. But the initial /a/ was written without A. Only the words at 'name' and aç 'hungry' were written sometimes without A and sometimes with A. According to Doerfer the words that were written without A and that are used with /â/ (long a) in contemporary Turkmen start with /h-/ in Khalaj. Then, since the words starting with /â/ in Turkmen, and /hâ-/ in Khalaj started with /hâ-/ in Orkhun Turkic A was not written. In this paper, the hypothesis of Doerfer will be discussed and evaluated. I will show the inconsistencies of this hypothesis.
Yenisey Yazıtları'ndaki Ağız Özellikleri (Fonolojik ve Morfonolojik İnceleme) [Dialectal Occurrences of the Yenisei Inscriptions (Phonological and Morphonological Research)]
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 42 · Sayfa: 153-165
Özet
Dünyadaki dillerin hepsinin ağızları vardır. Edebî dilden belli bir derecede farklı olan bu ağızlarda hem ses bilgisi hem şekil bilgisi hem cümle bilgisi hem de söz varlığı açısından değişikliklerin olması doğaldır. Türk dilleri için de aynı durum söz konusudur. Çağdaş Türk dillerinin hepsinin ağızları vardır ve Türkçenin eski dönemlerinde de ağız farklılıkları muhtemelen vardı. İşte o eski Türkçenin ağızlarının bazı özellikleri, Türk dillerinin ortak mirası ve yazılı ilk kaynağı olan Köktürk harfli yazıtlarda da yansıtılmıştır. Çalışmada bu yazıtların içinden Yenisey Yazıtları ele alınıp bunlarda görülen ağız özellikleri fonolojik ve morfonolojik açıdan incelenmiştir. Araştırma sırasında yazıtlarda tespit edilen farklılıkların çağdaş Türk lehçelerindeki durumu yansıtılmaya çalışılmıştır.Abstract All languages in the world have their dialects. It is normal for these dialects to have phonetic, morphological, syntactic and lexical differences from literary language. It concerns Turkic languages too. All the modern Turkic languages have their dialects and they must have had them in the past. Some specialities of these old Turkic dialects were recorded in Old Turkic inscriptionss - their first written source and common heritage. This research was made on Yenisei Inscriptions and its dialects were studied from the point of phonological and morphological perspective. In this research, we tried to investigate signs of dialects in Yenisei Inscription in modern Turkic languages.