1321 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Nevşehir Kalesi ve Çevresindeki Osmanlı Mimari Dokusu

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 84-106
Tam Metin
Türk mimarisinde, monografik ya da kronolojik ölçekli araştırmalarda, mimarlık eserlerini konu alan çok sayıda çalışma vardır. Ancak eserlerin bağlı bulunduğu bölge ya da şehirlerin mimarlık tarihi açısından gelişimi, yayılması gibi konuları içeren çalışmaların az olduğu dikkati çekmektedir. Nevşehir merkez bazlı böyle bir eksikliği gidermeye çalışan bu denemede, şehrin, ulu cami ve ticaret yapılarının etrafındaki gelişimi görsel materyalle desteklenmiş, şehrin siluetine etki eden ve onun gelişimine katkılar sağlayan ve 15'i ilk kez yayınlanacak olan tarihi eserlerin, Nevşehir'in gelişimindeki payı vurgulanmıştır. Kentsel görünümlerin yeni yapılaşma lehine geliştiği günümüz Türkiye'sinde, eski dokunun gelişimini unutturmamak ve tarihi şehir kurgusunun rastgele değil de bilinçli bir şekilde uygulandığını ortaya koymak çalışmamızın amaçları arasındadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Vakıf Kültür Varlıklarının Korunması

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 1-36
Tam Metin
Dini ve hayırservelik gayeleriyle kişiler tarafından oluşturulan vakıflar, Osmanlı döneminde 19. yüzyıla kadar yapılı çevrenin oluşumunda ve korunmasında asıl kurum olarak çalışmıştır. Tanzimat dönemindeki Batılılaşma hareketleri ile vakıflar, Evkaf Nezareti adı altında merkezi bir kurum haline getirilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu merkezi kurumsal yapıyı aynen devralmış ve o günden bu yana Türkiye'de vakıf kurumu ve vakıf kültür mirasının varisi olmuştur. Bu çalışma, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün vakıf kültür varlıklarının korunmasına yönelik politikasını belirlemeyi amaçlar. Bu doğrultuda, kurumun korumaya yönelik yasal ve finansal tavrı ile idari yapılanması ve de Cumhuriyet döneminden bu yana gerçekleştirmiş olduğu koruma politikalarına odaklanılır.

Macar Kaynaklarında Türk Kültürü ve Türkler (XIX. Yüzyıl Sonları - XX. Yüzyıl Başları)

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 107-120
Tam Metin
Macarlarla Türklerin tarih boyunca ortak siyasi, etnik, kültürel bağları, onlarda Türk kültürü ve Türklere karşı bir ilgi doğurmuş; çeşitli alanlarda pek çok Macar, anılarında, bilimsel yazılarında Türkler ve Türk kültürü hakkında yaşadıkları dönemlerle ilgili olarak bilgiler vermişlerdir. Türk-Macar ilişkilerinin siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ilerleme kaydedip, XX. yüzyılın başlarında oldukça gelişmiş olduğu bir ortamda, pek çok Macar uzmanın verdikleri bu bilgiler, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinin izlerini taşıyan bir kültürel dönüşümün tanıkları olarak oldukça önemlidir. Bu nedenle bu çalışmada Macar kaynaklarına göre Türk kültürünün bazı ögeleri , yüzyıllarca ilişki içinde olduğumuz bir millet olan Macarların bakış açısı ile ortaya konulup değerlendirilmiştir

Osmanlılarda Dondurma ve Dondurmacılık Mesleği İle İlgili Notlar

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 129-144
Tam Metin
Türklerin, henüz ata yurtta iken, yaşadıkları ortam genelde serin olmakla beraber özellikle yaz aylarında serinlemek amacıyla soğuk veya dondurulmuş meyve suları içtikleri tahmin edilmektedir. XIII. asırdan itibaren ise Selçuklular ile beraber soğuk veya dondurulmuş şerbetleri hazırlamak için "karlıklar" yapmışlardır. Karlıkların Osmanlılar döneminde de kullanıldığı hatta sarayda bu işleri organize eden "karcıbaşı ve buzcubaşı" adı verilen bir görevli tayin edildiği anlaşılmaktadır. Bu görevli sadece sarayın değil bütün esnafın ihtiyaç duyduğu kar ve buzu temin ederek bunların ilgililere dağıtımını organize etmiştir. Osmanlı toplumunda dondurma ise 17. yüzyıldan itibaren sofralarımıza girmeye başlamış, başlangıçta "ev dondurmacılığı" şeklinde ev ve tekke gibi alanlarda yapılmış, daha sonra ise sokağa taşınarak yaz günlerinin aranan tatlısı ve ticari bir emtiası olmuştur. Dondurma, başlangıçta muhallebici, helvacı, fındıkçı, kestaneci, kahveci gibi esnaflar tarafından satılırken daha sonra ihtisas bir meslek haline gelerek dondurmacılık mesleğinin ortaya çıktığı düşünülmektedir. 19. yüzyıl başlarında dondurmacılık mesleğinin bulunduğu ancak kar ve buz temininde hoşabçı ve şerbetçi esnafının dondurmacılara göre daha öncelikli olduğu anlaşılmaktadır. Bunun olası nedeni hoşabcı ve şerbetçi mesleklerinin dondurmacılık mesleğine göre daha köklü olmasıdır. 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı sarayında da dondurmanın ikram edildiği hatta 1910 yılında sarayda "mâbeyn-i hümâyûn dondurmacılığı" adı altında bir meslek grubunun bulunduğu görülmektedir.

Çanakkale Savaşı’nda Siper Hayatı ve Cephede Sosyal Faaliyetler

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 199-228
Tam Metin
Çanakkale savaşları olağanüstü şartların ve olağanüstü mücadelelerin savaşıdır. Türk askeri Çanakkale'de bir ölüm-kalım savaşı vermiş; gelecek nesillerin varlık ve bağımsızlık mücadelesi için hayatını vatanına feda etmiştir. Çanakkale Savaşı'nda siper hayatı ve cephede sosyal faaliyetler konulu bu çalışmada, Türk askerinin olağanüstü şartlarda oluşturulan cephedeki sosyal hayatı ele alınacaktır. Çalışma, siper hayatı ve askerlerin sosyal ihtiyaçlarının temini, cephede askerin psikolojik durumu ve propaganda faaliyetleri, esirlere yapılan muameleler ve cepheyi ziyaret eden heyetler çerçevesinde özellikle dönemin basınına yansıyan ve hatıratlarda yer alan veriler çerçevesinde incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Çanakkale Savaşı, cephe hayatı, Türk askerinin siper hayatı, Çanakkale Savaşı'nda sosyal faaliyetler.

“Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”nden, Değişen İstanbul’a Ziya Osman Saba’nın Hikâyeleri ve Hikâyeciliği

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 145-168
Tam Metin
Bu makalede, Ziya Osman Saba'nın hikâyeciliği ve hikâyeleri üzerinde durulmuştur. Çalışmamızda; Ziya Osman Saba'nın hayatı, şairliği ve şiir kitapları ile hikâyeleri ve hikâyeciliği hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra bu hikâyeler vaka, şahıs kadrosu, mekân, zaman, tema, anlatım ve bakış açısı başlıkları altında incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise, incelenen başlıklardan hareketle Ziya Osman Saba'nın hikâyeciliği ve Türk Edebiyatındaki yeri hakkında bir yargıya varılmıştır.

Artuklu Türkmenlerinin Sikkelerinde Görülen İktidar ve Güç Sembolü Hükümdar Portreleri

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 169-198
Tam Metin
Bu makalede 11-12. yüzyıllar arasında bugünkü Güneydoğu Anadolu bölgesinde Artuklu emirleri için basılmış bir grup figürlü Artuklu sikkesi irdelenmiştir. Zengin figür programları ile Orta Çağ imge dünyası hakkında önemli veriler sunan bu sikkeler üzerindeki hükümdar portreleri özellikle dikkat çekicidir. Bu makalede, tüm figürlü süslemeler yerine sadece "iktidar ve güç sembolü" olarak kullanılan hükümdar portreleri ele alınacaktır.

Milas Halı ve Kilimleri için Kullanılan Yanış (Motif) Adlarının Dil İncelemesi

Arış · 2011, Sayı 5 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 1) · Sayfa: 6-11 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.0
Tam Metin
Milas halıları kompozisyon özellikleri, renkleri ve yanış çeşitliliği açısından Anadolu sahası Türk halıları içerisinde özgün bir yere sahiptir. Milas halılarındaki yanışlar, yöre insanı tarafından Türkçenin imkânları içerisinde farklı yollarla adlandırılmışlardır. Yapılan araştırmada Milas yöresi yanışlarının 173 farklı adı tespit edilmiştir. Bu yanış adları, "Yapı", "Kaynak" ve "Anlam Olayları" bakımından sınıflandırılmıştır. Yapılarına göre yapılan sınıflandırmada yanış adlarını oluşturan yapı birimleri, kaynaklarına göre yapılan sınıflandırmada yanışların adlarını hangi unsurdan aldıkları, anlam olaylarına göre yapılan sınıflandırmada ise yanışların adlandırılması sürecinde gerçekleşen anlam olayları belirlenmiştir. Böylece Milas yöresi yanışlarının, Türkçenin hangi imkânlarının kullanılarak adlandırdığı tespit edilmiştir.

Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Arış · 2011, Sayı 5 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 1) · Sayfa: 32-43 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.3
Tam Metin
Halı ve diğer dokumalar, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda isim olarak belirtilmemekte, 23 ncü maddenin a) bendinde etnoğrafik eserler içerisinde yer bulmaktadırlar. Etnoğrafik eser tanımı çok genel olmakta ve çok geniş bir zamanı kapsamaktadır. Çok erken veya çok geç bir tarihe ait olan eserler arasındaki farkın ve yapılacak muamelenin belirlenmesi gerekmektedir. Aynı Kanun'un 24 ncü maddesine göre etnoğrafik eserlerin yurt içinde alımı satımı serbest olup, hangilerinin alınıp satılacağı bir yönetmelikle belirlenmektedir. Bu işlerde daha çok kişisel tercihler kullanılmaktadır. Ayrıca etnoğrafik ifadesi, insanlarda, eserlerin birinci derecede korunması gerekli eser olmadığı imajı oluşturmaktadır. Eserlerin müzelere alınması konusunda, 25. maddeye göre Devlet müzelerinde bulunması gerekli görülenler, müzecilerin ifadesiyle "koleksiyonu tamamlayıcı nitelikte olanlar" müzelere alınmaktadır. Yani 200 yıllık bir Milas Seccadesi müzeye götürüldüğünde koleksiyonda ihtiyaç yoksa alınmayabilmektedir. Buna karşın 20-30 yaşlarında bir dokuma müzeye alınabilmektedir. Bu çelişkilerin giderilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde etnoğrafik ifadesinin kullanılmaması ve başta hah ve diğer dokumalar olmak üzere taşınır kültür varlıklarının müzayede yoluyla satışının yapılmaması önerilmektedir.Vakıflar Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda bulunan halı, kilim ve diğer düz dokuma yaygılar için yeni bir tasnif sistemi getirilmiş, üzerinden 100 yıl geçmediği için müzelere alınacak nitelikte eski eser olmayan, fakat yöresel, özgün renk, desen ve motifleri taşıyan dokumalar ayrı bir sınıf olarak belirlenerek önümüzdeki yüzyıllar için saklanmıştır.