497 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
  • Son 10 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Gyula Mészáros’un 1908 Yılı Raporuna Göre Çuvaşlar Üzerine Tespitler (Findings on Chuvashes with Regards to the Year 1908 Report of Gyula Mészáros)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 21-35
İdil-Ural bölgesinin batısında yaşayan Çuvaşlar özellikle dilleri ve dinleri ilebilim adamlarının ilgisini en fazla çeken Türk boylarındandır. Batı'da özellikle deMacar Türkolojisinde Çuvaşlara yönelik çalışmaların yoğunluğu dikkat çekmektedir.Bunun bir neticesi olarak dil, edebiyat, folklor, tarih, müzik gibi sosyal bilimlerinfarklı alanlarında çalışan Macar bilim adamları Çuvaşlarla ilgili çok sayıda yayınyapmışlardır. Bu bilim adamları arasında yer alan Gyula Mészáros'un Çuvaşlarlailgili yaptığı derlemeler dikkat çekmektedir. Günümüze kadar yapılan birçok çalışmanınana kaynakları arasında onun yaptığı çalışmalar özel bir yer tutar. Çuvaş folklorununher alanına ait çok sayıda malzeme, araştırmacı tarafından yayımlanmıştır.Yirminci yüzyılın başında İdil-Ural bölgesinde Tatarlardan ve özellikle Çuvaşlardanönemli malzemeler derleyen bu bilim adamının eserleri halk bilimi, dil, dinler tarihi,halk edebiyatı alanlarında temel malzemeleri teşkil etmektedir. Döneminin alan araştırmasımetotlarını mükemmel bir şekilde kullanarak çok sayıda metni derleyen vebunları iki cilt hâlinde yayımlayan Mészáros, derlemelerini yayımlamadan önce alanaraştırması tecrübesini aktardığı raporunu Macar Bilimler Akademisinde okumuş vebu raporu yayımlamıştır. Daha sonra Rusya'da da yayımlanacak olan rapor en azderlediği metinler kadar önemli başka bilgileri içermektedir. Onun derlediği metinlerinve günümüze kadar başka bilim adamlarının derleyip yayımladığı metinlerindeğerlendirilmesinde kullanılabilecek önemli açıklamalar bu raporda yer bulmuştur.Bu makalede adı geçen rapor dönemin bazı kaynaklarına da atıfta bulunularak değerlendirilmiştir.Chuvashes living in the west of Idil-Ural Region are Turkic ethnic groups whoattract attention of researchers by particularly their language and religion. The intensityof studies on Chuvashes in the west and especially in Hungarian Turcology isstriking. As a result of this, Hungarian researchers working on different branches ofsocial sciences such as language, literature, folklore, history and music, have a greatdeal of publications on Chuvashes. At this point, Gyula Mészáros, who is one of thoseresearchers and his collections on Chuvashes are remarkable. His studies have a specialplace as main references in studies carried out up to the present. Many materialsbelonging to all parts of Chuvash folklore have been published by the researcher. Theworks of that researcher, who compiled many important materials belonging to Tatarsliving in Idil-Ural Region and especially to Chuvashes, at the beginning of the twentiethcentury, constitute the main materials in folklore, language, history of religionsand folk literature. Mészáros, who compiled many texts of the period by using the fieldstudy techniques of the period perfectly and published them in the form of two volumes,had announced his report in which he reflected his field study experience to theHungarian Academy of Sciences and had published that report before he publishedhis collections. The report to be published in Russia later, includes other informationat least as important as the texts he compiled. The report in question has crucialexplanations that could be used in analyzing the texts he compiled and in the textscompiled and published by other researchers up to the present. The report mentionedin this study has been analyzed also by referring to some of the resources of the period.

Dede Korkut Kitabı’nın Dresden ve Vatikan Nüshalarının Müstensihlerinin Karşılaştırılması (Comparison of the Scribes of the Book of Dede Korkut’s Dresden and Vatican Copies)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 147-171
Dede Korkut Kitabı'nın bilinen iki nüshası vardır. Bulundukları yerlere göre isimlendirilmişbu nüshalardan Dresden nüshasında on iki, Vatikan nüshasında ise altıdestan bulunmaktadır. Her iki nüshasının ortak bir dip nüshaya dayandığı yaygınolarak kabul edilmiştir. Bu ön kabule bağlı olarak, iki nüshada kolayca fark edilenfarklılıkların kaynağı nüshaları kopyalayan müstensihlerdir. Müstensihler, yaygın kanaatinaksine, metinler üzerinde düzenlemelerde bulunabilen kişilerdir. Nitekim DedeKorkut Kitabı'nın var olan iki nüshası bunun en çarpıcı örneğidir. Bu nüshalardakifarklılıklar kelime/ek tercihlerinden kurgulamaya ulaşabilen derecededir. Bu durum,Dede Korkut destanları üzerinde yapılan içerik ve kurguyla ilgili çalışmalarda dikkatealınmayan bir husustur. Bu makalede iki nüshanın müstensihleri "aile sevgisi","sözlü kalıpları kullanma", "kurgu dikkati", "kurgu eksiğini tamamlama", "ayrıntıcıtavır", "ek kelimelerle anlamı açma", "İslami terim kullanımı" ve "Kazan taraftarlığı"bakımından karşılaştırılacaktır. Böylece müstensihlerin de kendilerine ait dünyalarınınolduğu, onları basit bir kopyacı olarak görmenin, en azından her zamanmümkün olmadığı ortaya konacaktır.The Book of Dede Korkut has got two known copies as Dresden copy and Vaticancopy, which were named after the places in which they were found. The former one includes twelve epics while the latter has got six. It is broadly presumed that both copiesare based on one common copy. With regard to this presumption, it is said that thereason for the easily recognised differences is the scribes that copied them. Scribes,contrary to the common belief, are such people who can make some arrangements inthe text. Thusly, the two existent copies of The Book of Dede Korkut stand as moststriking examples of this. The differences in the copies can be seen in a range fromchoices of words or affixes to fictionalising. This matter is not usually taken into considerationin the content-related or fictional studies on The Book of Dede Korkut. Inthis essay, the scribes of the two aforementioned copies will be comparatively analysedin terms of "family love", "use of figures of speech", "consideration of fiction","complementaion of deficiencies in fiction", "elaborative manner", "elaborating onmeaning with additional words", "the use of Islamic terms", and "the advocay of Kazan."Hence, it will be suggested that scribes, too, have their own worlds, and seeingthem as mere copiers is not, at least, always possible.

Güney Batı Sibirya Türkleri Materyallerine Göre Epik Metinlerde ve Kültürde Antroponim Modeller (Antroponomical Models in Epic Texts and Culture with Regard to the Materials of Southwest Siberian Turks)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 81-99
İlk defa karşılaştığımız birini tanımak ve tanımlamak için önce ismini sorarız.İnsan ismi ile tanınır, topluma kendisini kabul ettirir ve bir değer kazanır. İnsan ismisayesinde kendisini ve çevresini tanımlar, onu anlamlandırır. Bu makale, bazı Türkşubelerine ait isimler üzerine yapılmış bir araştırmadır. Türk dilli halklarda isimlerinteşekkül etmesi ve işlenmesi ikiye ayrılır: gerçek/günlük ve epik isimler. Şor Türklerininepik metinleri bu bakımdan henüz incelenmemiştir. Burada iki temel kaynakanaliz edilmiştir: büyük aile ve ev sahiplerinin yazıldığı kayıt defterleri ve yazarınsaha çalışması verileri. Şor, Teleüt ve Çelkanların isimleri incelenmiştir. İsimleri etimolojikaçıdan analiz etmek, onları birkaç gruba ayırma imkânı vermiştir. Türk dillihalklar yan yana yaşadıkları Rusların bazı isimlerini almışlar, onları kendi dillerineuyarlamışlardır. Türk halklarında gerçek isimler tanıtıcı olması için baba adı ve sülaleadı kullanılır. Epik metinlerde kahramanların adları epitetlerle kullanılır. Buradaverilen isim listesi elbette tam değildir, ama bu liste yapılacak yeni araştırmalarlagenişleyecektir.To know about a person we meet for the first time we ask for his/her name. Aperson is known by his/her name and recognized by the society and appreciated. Byhis/her name a person defines his surrounding and himself and gives a meaning. Thisarticle is on research on the names of some Turkish communities. In the communites speaking Turkish the names are formed in two ways: the reel (persons) names and theepic names. The epic text of Shor Turkish hasn't been studied in this way. Two basic(main) resources have been analyzed; the registry notebook of the house owners, thebig families and the writer's field analysis datas. Shor, Teleut and Chelkan nameshave been investigated. Analyzing the names etymologically has given us the opportunityto divide them into a few groups. Turkish speaking people took the name of theRussians when they lived together and adapted them into their language. Turkishpeople usually use father's name and family name to be recognized. In epic texts thenames of the heros are used with epitets. The list of names given here is certainly notcomplete, but this list will expand with future studies.

Ahıska Ağzının Türkçenin Ağızları Arasındaki Yeri (The Place of Meskhetian Dialect among Turkish Dialects)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 69-80
Osmanlı döneminden beri bir Türk şehri olan Ahıska, tarihte yaşanan çeşitli olaylarnedeniyle bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dâhil olamamıştır. Ahıska'dayaşayan Türk halkı da sürgünler sebebiyle yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılmışve farklı bölgelerde yeni bir hayat kurmak zorunda kalmışlardır. Tarihî Ahıska ağzıda, onu konuşan Ahıskalılarla birlikte farklı coğrafyalardaki farklı dil ve kültürleetkileşime girmiş ve ilişkide bulunduğu her baskın dil ve kültürden, az da olsa, izlertaşır hâle gelmiştir.Ama yine de Ahıskalıların ve dolayısıyla Ahıska ağzının, dil, kültür ve akrabalıkgibi unsurlar dikkate alındığında, Türk halkından ve Türkçeden farklı olmadığı görülür.Bu bakımdan Ahıska ağzı da Türkçenin sınır ötesi bir varyantı olarak değerlendirilmelive Türkiye Türkçesi ağız tasnifleri arasında yerini almalıdır.Makalede, bu gerçekten yola çıkılarak, Ahıska ağzının Türkçenin ağızları arasındakiyeri bilimsel ölçütlerle ve ayrıntılı olarak tespit edilmeye çalışılmıştır.Meskhetia, being a Turkish city since Ottoman period, today is not included inthe territories of Turkish Republic due to some events took place within the course ofthe history. Turkish population living in Meskhetia was also forced to leave their landbecause of the exiles, and they had to build a new life in different regions. Accordingly,historical Meskhetian dialect interacted with different languages and cultures in differentgeographies along with the Meskhetians speaking in that dialect, and leastwise,it began to bear the traces of each interacted language and culture.However, it is understood that Meskhetian people, and accordingly Meskhetiandialect is not different from Turkish population and Turkish when the elements suchas language, culture and affinity are taken into account. In this regard, Meskhetianlanguage should be evaluated as an extraterritorial variant of the Turkish language,and should be placed into the dialect classifications of Turkish dialects.In the article, it was attempted to determine the place of the Meskhetian dialectsin the Turkish dialects through scientific criteria and in a detailed manner on thebasis of the mentioned fact.

Ahıska Türkü Bir Şair: Ali Fuat Azgur (A Meskhetian Turk Poet: Ali Fuat Azgur)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 183-192
Ahıska Türkleri 1944 yılındaki sürgünden sonra bugün dünyanın çeşitli bölgelerinedağılmış olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Kendi vatanlarından uzakta yaşayanAhıska Türklerinin diğer Türk toplulukları gibi bir edebiyatı da bulunmamaktadır.Ancak, dünyanın farklı yerlerinde de yaşasalar bulundukları bölgelerde az da olsaedebî eserler veren Ahıska Türkleri de bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nde sonderece önemli kademelerde görevde bulunmuş Ali Fuat Azgur da bunlardan biridir.Asıl mesleğinin yanında şiirler de kaleme alan Azgur hemen hemen her konuda şiiryazmış, yaşadıklarını, hissettiklerini şiire dökmüştür. Azgur'un bu anlamda en önemliözelliği de aruz vezniyle şiirler yazmasıdır.Biz bu çalışmamızda hem bir asker hem de bir bürokrat olarak görev yapmış AliFuat Azgur'un şairlik yönüne vurgu yaparak onun "Aruz'un Meltemiyle" adlı şiirkitabında yer alan şiirlerini inceleyeceğiz.Meskhetian Turks have been scattered on different parts of the world since theexile in 1944. Since they live far from their homeland, they do not have a literatureof their own unlike other Turkic peoples. There are, however, a few Meskhetian Turkswho have had literary works. Ali Fuat Azgur, who served at important positions inTurkey, is one of those people. In addition to being a soldier, a high judge, Azgur also wrote poems on almost anything he witnessed or felt. His most distinct feature, perhaps,was his using prosody in his poems.In this study, I will examine the poems of Ali Fuat Azgur in his book "Aruz'unMeltemiyle", emphasizing his poetics.

Kazak Kültüründe “Jarapazan” (“Jarapazan” in Kazakh Culture)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 121-146
"Jarapazan aytuw" kökeni İslam öncesine dayanan yüzlerce yıllık bir gelenektir.Ancak "jarapazan aytuw" geleneği ve tören yırlarından olan "jarapazan" SovyetDönemi'nde özellikle unutulmaya terk edilmiştir. Halk edebiyatı kitaplarında yalnızca"tenkit" maksadıyla yer alan "jarapazan aytuw" geleneği Sovyetler Birliği'nindağılmasından sonra tekrar canlanmıştır. Bu yazıda Kazaklarda jarapazan yırı incelenmiştir.Makalede önce "jarapazan" geleneğinin Kırgızlarda, Karakalpaklarda,Özbeklerde, Uygurlarda ve Türkmenlerdeki görünüşü ele alınmış, "jarapazan" sözününkökeni üzerinde durulmuştur. Sonra da "jarapazan"nın vakti, "jarapazanşı","jarapazan"ın maksadı, "jarapazan" hediyeleri, "jarapazan"ın yapısı ve içeriği gözönünde bulundurularak Kazaklarda "jarapazan geleneği" anlatılmıştır. Makaleninsonunda ise Kazakça jarapazan örnekleri aktarmalarıyla birlikte verilmiştir.One of the ceremony songs of Kazakh "jarapazan" was abandoned, forgotten,especially in the Soviet Union period. Only in the folk literature in "criticism" it hasbeen mentioned "jarapazan aytuw" tradition was revived after the breakup of the SovietUnion. In this article, "jarapazan" culture in Kazakhs was examined. First of all,view of traditions of "jarapazan" in the Kyrgyz, in the Karakalpaks, in the Uzbeks,Turkmen and Uighurs are discussed. Secondly, it was focused on the origin of theword "jarapazan". Then, considering of time, purpose, gifts, structure and content ofthe "jarapazan" in Kazakh the "jarapazan" culture is explained. Finally, examplesare given together with the transfer of Kazakh "jarapazan".

Özbek Edebiyatında Enver Abidcan’ın Nevruz Kıssası: “Kezargon Boychechak (Gezen Bayçiçek/Kardelen) (Enver Abidcan’s Newroz Parable from Uzbek Literature: “Kezargon Boychechak”)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 37-67
Enver Abidcan, çağdaş Özbek edebiyatının yaşayan temsilcilerindendir. Satirikedebiyat geleneğinin de önemli ediplerinden olan Abidcan, çocuk edebiyatına daönem vermiştir. Çalışmamızda yazarın kısa biyografisinin yanı sıra Özbekçeden aktarımıyapılan "Kezargon Boychechak (Gezen Bayçiçek/Kardelen)" isimli nevruz kıssasınayer verilecektir. Bu kıssada kışın sona erip baharın gelmesi olayının anlatımısırasında kış ile baharın mücadelesi ve varlıkların konuşturulmuş olması anlatımamünazara şekli kazandırmıştır. Bu bağlamda hem nevruzun geliş öyküsü, hem de kutsiyetininifade edilmesinde kullanılan masalsı anlatım dikkat çekmektedir.Enver Abidcan is one of the represantatives of modern Uzbek literature. One ofthe most important writers of satiric literature tradition, Abidcan also consideredchildren literature. In this article besides the author's short biography newroz parable"Kezargon Boychechak" that was translated from Uzbek will be recounted. Thisparable also turns into a debate during the process that creatures are personifiedwhen the winter ceased and spring rised. In this context, both the story celebrating ofNewroz festival and expressing its holiness draws attention at the narration of the tale.

Eski Anadolu Türkçesi Bağlamında Yûnus Emre’nin Eserlerindeki Atasözlerine Bir Bakış (A Review of Yunus Emre’s Proverbs in the Context of Old Anatolian Turkish Language)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 101-119
Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Atasözleri, Türkçenin ilk devresinden bugüne kadaredebî eserlerde söz sanatı unsuru olarak kullanılmıştır. Yûnus Emre de şiirlerindesık sık atasözlerini kullanmıştır.Makalede Risäletü'n-Nushiyye ve Yûnus Emre Divanı'nda geçen atasözlerinintespiti yapılacak ve Yûnus Emre'nin üslubunda atasözlerinin yeri değerlendirilecektir.Proverbs are stereotype words. They have been used as rhetorics in literary workssince the first period of Turkish Language. Yunus Emre often used proverbs in hispoems.In this article, proverbs used in Risaletü'n Nushiyye and Yunus Emre Diwan is goingto be determined and the proverbs are going to be evaluated in Yunus Emre's style.

Rus Şecerelerinde Tatar Yönetici Aileler (The Tatar Ruling Houses in Russian Genealogical Sources)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 195-207
Tatar ve Rus tarihlerinin her ikisinin de tek ve değerli bir yadigârı olan 16-17.yüzyıl (resmî ve özel) çeşitli soy kayıtlarında "Tatar Hanlarının Şeceresi" (RodoslavnayaTatarskih Tsarey) korunmuştur. Bu metinler, varlıklarını 16. yüzyıl ortalarındanitibaren Tatar hanlıklarının çöküşüne bağlı olarak Rus devletinin yakın ilgisine borçludurlar.Bu metinlerin teşekkülü Rusların Kazan ve Astrahan'ı işgal etmelerindenayrı düşünülemez. Tatar kaynaklarına dayanan şecerelerin büyük bir kısmı 1550'lerdederlenmiştir. Bu şecerelerin eleştirel bir analizi yani her bir bilginin diğer çağdaş(Rus ve Şarki) kaynaklarla karşılaştırılması henüz yapılmamıştır; fakat bu metinlerinönemi şüphe götürmez. Bu yazıda söz konusu yadigârların dikkate değer birkaç yönüdeğerlendirilmeye ve gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.The "Genealogy of the Tatar Sovereigns" (Rodoslovnaya tatarskih tsarey) preservedin various (official and private) genealogical books of the 16th-17th centuriesis a unique and precious monument of both Tatar and Russian history. This text owesits existence to the lively interest of the Russian state in the inner relations of thedeclining Tatar states towards the middle of the 16th century. Its genesis cannot bedisconnected from the Russian conquests of Kazan and Astrakhan. The bulk of the genealogieswas compiled in the 1550s and based on Tatar sources. A critical analysis ofthese genealogies, comparing every piece of data with other contemporary (Russian and Oriental) sources, is a task yet to be accomplished, but the significance of thesetexts is beyond doubt. What I tried to do in this paper was to emphasise and analysea few noteworthy aspects of this group of monuments.

“Başkurt Destanları” Hakkında (On “Bashkir Epics”)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 40 · Sayfa: 223-227
başlamaktadır. Burada Başkurt adı üzerinde durulmakta, Başkurtların millet olmasına katkı sağlayan uruk ve kabileler açıklanmaktadır. (s. 11) Bu yazıdan sonra "I. Başkurt Halkına Ait Epik Eserlerin Araştırılması ve Sınıflandırılma- sı" başlığı altında "1. Epik Yadigârları Toplama ve Araştırma Tarihi" başlıklı yazı yer almaktadır. Burada Başkurt folklor araştırmalarının nasıl başladığı, Başkurt destanlarını araştıran ve inceleyen Rus ve Başkurt bilginleri, Başkurt folklorunu araştırmada önemli görev üstlenen kuruluşlar vs. bilgiler yer al- maktadır. Bu yazıdan öğrendiğimize göre uzun yıllar süren çalışmalar sonucu, 1970'li yılların başında Ufa'da 18 ciltten oluşan Başkort Halk İjadı (Başkurt Halk Edebiyatı) serisi hazırlanır ve Moskova'da Nauka Yayınevinde destan örneklerinin Başkurtça ve Rusça olarak yapılan ilmî baskısını yayımlama imkânı doğar. Başkurt destanlarını derleme ve yayımlama işine 20. yüzyılın 20 ve 30'lu yıllarında Gebdelehet Vildanov, Gebbes Devletşin, Segit Mirasov, Neki İsenbet, Gelimov Selem, Kirey Mergen, Ali Karnay gibi Başkurt bilim adamları önemli katkıda bulunur. Bilim adamlarının Başkurt destanlarını bi- limsel yönden inceleme ve bu yadigârları araştırmaya başlamaları ise ancak 20. yüzyılın 60'lı yıllarında mümkün olmuştur