497 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Dil Kurumu 497
Yazarlar
- Nail Tan 22
- Mehmet Ölmez 12
- Sadettin Özçelik 10
- Ahmet Karaman 6
- Cüneyt Akın 6
Anahtar Kelimeler
- Turkish 15
- Türkçe 15
- Azerbaycan edebiyatı 10
- vocabulary 10
- edebiyat 9
- Eski Türkçe 9
- Eski Uygurca 9
- Kazakh 9
- literature 9
- söz varlığı 9
BAŞKURT TÜRKÇESİNDE KİP ADLI ESER HAKKINDA
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 39 · Sayfa: 243-246ESİR TOPRAKLARIN HALK DİLİ VE EDEBİYATI: KARABAĞ FOLKLORU
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 39 · Sayfa: 237-242Anadolu Saman Yığınları Hikâyesi
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 121-144
Özet
Bu çalışmada Anadolu ve Trakya'da yaygın olan "loda" sözcüğünün nereden kaynaklı olduğuna dair dil malzemesi işlenecek ve sözcüğün Anadolu ve Trakya Türkçesinin dışında bugün de yaşadığı Azerbaycanca, Kürtçe, Zazaki (Zazaca), Ermenice (sadece ağızlarda), Aramca (Mardin Ağzı), Arapça (Anadolu Arapçası-Siirt), Bulgarca (ağızlarda, oldukça seyrek) şekilleri karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Bu çalışmanın dikkat çektiği mühim bir yönü, sözcüğün yayılış alanının Anadolu ile Kuzey Mezopotamya'nın sınırlarını pek aşmaması ve Karadeniz'de görülmemesidir. Bu da sözcüğün Eski Anadolu dillerine ait olabileceği görüşünü destelese de elimizde 10. yüzyılın Kuzey Mezopotamya Arapçasındaki lwḏ biçiminden başka daha eski bir tarihi kayıt bulunmamaktadır. Sözcüğün "loda, noda, coda" gibi her şekli, geleneksel tarım yöntemlerinin hızla değişmesiyle her an tarihe karışıp unutulabilir
Teaching Turkish as a Foreign Language at Seoul National University (Seul Devlet Üniversitesinde Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretimi)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 167-188
Özet
Türk dil ve lehçeleri Büyük Okyanus'tan Baltık Denizi'e ve Kuzey Buz Denizi'nden Basra Körfezi'ne kadar uzanan çok geniş alanda konuşulmuş ve konuşulmaktadır. Altay teorisi, yani Türk dili, Moğol dili ve Mançu-Tunguz dilinin, Kore dili dahil veya hariç, akrabalığı hakkındaki teori bütün bilginlerce kabul edilmiş değildir. Bir grup bilgin Altay dillerinin genetik olarak ilişkili olan dillerin bir grubunu temsil ettiğine inanıyor. Başka bilginler kesinlikle kanıtlanmış bir gerçek olarak genetik akrabalığı kabul etmekten çekiniyor. Başka bilginler ise genetik akrabalığı kabul etmeyerek ve Altay teorisini reddererek açıkça belirtilen olumsuz tutumunu sergiliyor. Türkçenin en eski yazılı kayıtlar olan Orhon yazıtlarında bir eski Kore krallığı olan Goguryeo (고구려/高句麗, M.Ö. 37 - M.S. 668) ile ilgili iki pasaj var. Bu zamandan sonra, Türk askerleri Birleşmiş Milletler askerleri içinde yer alarak Kore Savaşı'na (25 Haziran 1950 - 27 Temmuz 1953) katılıncaya kadar Koreliler uzun bir zaman Türklerle hemen hemen hiç temas etmediler. Koreliler bu Türk askerlerinden Türkçe öğrendiler. Özel eğitim kurumlarındaki bazı dil kursları dışında, Türkçe Kore'de dört üniversitede öğretilmektedir. Türkçe, ilk olarak Eylül 1955'te Seul Devlet Üniversitesi'nde öğretildi. Türkçe dersi, 2012 yılının birinci dönemine kadar Beşerî Bilimler Fakültesi Dilbilimi Bölümü'ne aitti. 2012 yılının ikinci döneminden itibaren Türkçe dersi, aynı fakültenin Asya Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü'ne aittir. Seul Devlet Üniversitesi'nde gözlemlediğim kadarıyla, daha fazla Türkçe öğrenmek veya Türk dilbiliminde ihtisas yapmak isteyen öğrenci yoktu. Bunun ana nedeni, Kore'de birkaç kişi dışında pratikte hiç kimsenin Türkoloji alanında geçimini sağlayamamasıdır. Kasım 2012 ve Haziran 2013'te Türkiye'nin Yunus Emre Enstitüsü Seul Devlet Üniversitesi ile işbirliği talep etti. Ama bu talep Seul Devlet Üniversitesi tarafından reddedildi. Böylece, Seul Devlet Üniversitesi'nde Türkçenin öğretiminin daha fazla geliştirilmesi için iyi bir fırsat elden gitti.
Kıpçak Türkçesi Söz Varlığındaki Meyve Vermeyen Ağaç Adları Üzerine Bir İnceleme
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 197-208
Özet
Toplumların yaşadıkları iklimler ve dolayısıyla bitki örtüleri onların yaşamlarına etki etmiştir. Bu etki, o toplumların konuştukları dilin söz varlığında kendisini hissettirir. Geniş bir coğrafyada konuşulmuş olan Kıpçak Türkçesinin söz varlığında da bulunduğu iklimlerin bitki örtüsüyle ilgili kelimeler yerini almıştır. Bu söz varlığının bir kısmı Çağdaş Kıpçak lehçelerinde yaşamaya devam etmektedir.Bu çalışmada, Kıpçak Türkçesinde bulunan ağaç adları incelenmiştir. Çalışma meyve vermeyen ağaç adları ile sınırlandırılmıştır. Ağaç adlarının tarihi dönemler ve çağdaş Kıpçak lehçelerindeki durumu göz önüne konulmaya çalışılmıştır. Recep Toparlı'nın Kıpçak Türkçesi Sözlüğü'nden yola çıkılarak her bir ağaç adı için etimolojik sözlükler, kitap ve tezlerden yararlanmakla birlikte Kıpçak Türkçesiyle yazılmış sözlük, gramer ve fıkıh kitapları temel alınmıştır
Eski Uygurca çımılaş-/çımşılaş-/çımkılaş- Fiilleri Üzerine
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 189-196
Özet
Eski Uygurca yazmalar içinde önemli yere sahip olan Altun Yaruk Sudur'un bol kelime hazinesi ile Eski Uygurcanın söz varlığına sağladığı katkı tartışılmazdır. Sadece bu eserde rastlanan bazı söz ve ibareler bunu kanıtlamakta ve başlı başına bir inceleme konusu oluşturmaktadır. Bu makalede bir olası çım < *çımı isim kökünden türeyen çımılaş-/ çımşılaş-/ çımkılaş fiilleri ele alınacaktır. Bu yazıda ele alınan fiiller diğer kaynaklarda geçmediği için sözcüğün yapı ve anlam bilgisi Çağdaş Türk dillerinde yaşayan biçimleri ile karşılaştırılarak açıklığa kavuşturulabilir
Uygur Budizminde Nirvana Öğretisi (I)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2015, Cilt 63, Sayı 2 · Sayfa: 145-166
Özet
Uygur Budizminin çeşitli kökleri vardır: İlk önce batıdan, Toharlardan, Maitreya Budizmi gelmiş ve ardından Uygurlar Çin Budizminin değişik ekolleriyle tanışmışlardır. Tarihî Śākyamuni Buddha uzun zamandır nirvāṇada olmasına rağmen, bu iki akımın merkezinde, canlıların kurtuluşu için çalışan bir Buddha yer alır. Belli ki Maitreya Budizminin, Buddha ve nirvāṇa kavramlarıyla ilgili bü- yük bir sıkıntısı yoktu. Bu mezhebin Budholojisi aslında, Pali yazmalarında anlatılan Budizmin ilk yüzyıllarının anlayışının "genişletilmiş" hâlidir1 . Bu ise Uygurların Çinliler vasıtasıyla öğrendiği Budizmden farklıdır. Bu Budizm metafizik spekülasyonla kendini belli eder ve nirvāṇa yani dinginliğe ulaş- ma ve canlıların hidayete ermesi için aktif olarak uğraşan Buddha fikirlerinin nasıl birbiriyle çelişmeyeceği sorusu, Çin Mahāyāna'sının büyük problemlerinden biridir. Orta Asya Budizminin son dönemine kadar (14. yy.)2 , bu konudaki tartışma Tibet ve Çin'de kesintisiz devam etmiş ve Uygur Budizmini etkilemiştir.Budistler arasındaki bu konuya değişik çözüm önerilerini özetleyen çalışmalar mevcuttur3 . Batı ilmi de bu konuyla ilgilenmiş ve Avrupa'da Lambert Schmithausen ve öğrencileri rehberlik etmiştir4 . Uyguroloji alanında Jens Wilkens Altun Yaruk'un üçüncü bölümünün edisyonuyla öncü olmuştur5 . Biz burada, Avrupalı ve Japon araştırmacıların tartışmaları ışığında, Uygur kaynaklarını Hint ve özellikle Çin kaynaklarıyla ilişkilendirmeye çalışacağız.