1321 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Aydın Sayılı 16
- Erdem Dergi̇si̇ 14
- Müjgan Cunbur 12
- Ömer ÇAKIR 12
- Mübahat Türker Küyel 11
Anahtar Kelimeler
- Dokuma 35
- Halı 32
- Mustafa Necati Sepetçioğlu 24
- Weaving 23
- Kilim 20
- Peyami Safa 20
- Osmanlı 19
- Motif 17
- roman 16
- novel 15
Turgut Uyar’ın Şiirlerinde Uyumsuzluk ve Yabancılaşma İzleği
Erdem · 2009, Sayı 53 · Sayfa: 237-248
Özet
Tam Metin
Uyumsuzluk, insan tutum ve davranışlarını anlamlandıran ve yönlendiren kaçınılmaz bir olgudur. Fakat modernleşmeyle birlikte insan, yaşam içerisinde uyumsuzluk dengesini zorlayarak, kendini içinde bulunduğu koşulların yabancısı durumuna düşürür. O, özünde taşıdığı bazı ölçütlerin (insanî değerler) yokluğu nedeniyle tedirgin vc yaşamını yutmaya namzet bu kara delik karşısında gelecek endişesi içindedir. Turgut Uyar'ın şiirlerinde bu şekilde uyumsuzluğun yabancılaşma gibi tehditkâr bir soruna dönüşmesinin izlerine rastlamak mümkündür. O, şiirlerinde her insanın yaşadığı uyumsuzluklarla birlikte modern insanın karşılaştığı en önemli sorunlardan biri olan "yaşamdaki anlamsızlık" sorununa, dolayısıyla da yabancılaşmaya dikkat çekmeye çalışır. Bu çalışmada şairin bu çabası tespit edilmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır.
Geleneksel Doğu Karadeniz Evleri
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 41-90
Özet
Tam Metin
Doğu Karadeniz'de halk yapı sanatı görsel ve biçimsel bir zenginliğe sahiptir. Bu yapı sanatı taş dolgulu ahşap çatkılı yapı sistemi ile kütük veya kalasların yatay doğrultuda üst üste konulmasıyla oluşturulan ahşap duvar sistemi ve 'çakatura' denilen Bağdadi duvar sistemleri ile bölgesel bir özellik gösterir. Doğu Karadeniz halk yapı sanatında tümüyle ahşap veya tamamen taştan ya da bu malzemelerin bir arada kullanıldığı çeşitli yapılar görülmektedir. Yapı ustaları Ordu'da, Gisesun'da, Sürmene'de, Artvin'de, Trabzon'da taşı ve ahşabı aynı şekil ve teknikle kullanmıştır. Bundan farklı olarak Tirebolu'da, Fındıklı'da, Bolaman'da, Akçaabat'ta, Ardanuç'ta yaşayan insanların farklı gereksinimleri ve farklı yaşam koşulları farklı görüntülerde bir Karadeniz sivil mimarlığı panoraması ortaya çıkartmıştır. Özellikle 19. yüzyılın son yılları ile 20. yüzyılın ilk onbeş yılında, Karadeniz deniz ticaretinden kazançlı çıkan ve bir bakıma ticari burjuvazinin oluştuğu sahil kentlerinde, çoğunlukla kagir yapım malzemesi, zengin planlama anlayışı ve anıtsal ölçüleri bakımından bölge standartlarını da bir ölçüde aşan, 'Dersaadet'in yabancı, Levanten köşk ve konaklarını hatırlatan yapılar yapılmıştır. Karadeniz'in eski kentsel yerleşmelerindeki eski kent kültürü veya Karadeniz'in yükseklerindeki dünyaya kapalı, kırsal yerleşmelerindeki geçmişle bağlarını sıkı sıkıya koruyan geleneksellik, aynılaştırıcı bir rol oynamış ve birbirine benzer yapı ve plan tipolojilerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır
Lev Nikolayeviç Gumilev'in Geleneksel Türk Dini ile İlgili Görüşleri
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 183-230
Özet
Tam Metin
Çalışmamızın konusunu Lev Nikolayeviç Gumilev'in eserlerinde geleneksel Türk dini ile ilgili görüşleri oluşturmaktadır. Türklerin uzun yıllar konar-göçer hayat sürmeleri, yaşam tarzları ve dinleri hakkında ilk bilgilerin karanlıkta kalmasına sebep olmuştur. Bu bilgileri açıklığa kavuşturmak ise Türklerle temasa geçmiş komşu medeniyetlerin aktardıkları bilgiler sayesinde mümkün olabilmektedir. Bu hususta Rus araştırmacıların verdikleri bilgiler önem arz etmektedir. Özellikle XVII. yüzyıldan sonra Orta Asya'ya egemen olmalarıyla birlikte o coğrafyada yaşayan Türk topluluklarıyla bir arada bulunmaları Rusları, Türk örf-âdet ve inançları ile ilgili bilgilere ulaşabilme konusunda diğer araştırmacılardan daha avantajlı konuma getirmiştir. Buna rağmen Rusların Türkler ve Onların dinlerine bakış açıları şimdiye kadar değerlendirilmemiştir. Bu çalışmayla, L. N. Gumilev'in Türk dini ile ilgili bulguları ve geliştirdiği yöntemlerden hareketle bir Rus tarihçisinin konuya bakış açısı değerlendirilmek suretiyle Türk dini incelemelerine katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte akademik bir çalışma için yeterli seviyede Rusçaya hâkim olamadığımızdan L. N. Gumilev'in Türkçeye çevrilmiş eserlerinden yararlanmış bulunmaktayız. Çalışmanın giriş kısmında Türk dini ile ilgili kısaca bilgi verildikten sonra yazarın hayatı ve eserlerine geçilmiştir. İlerleyen kısımda ise Geleneksel Türk Dini'nin unsurları ve Gumilev'in bunları ele alış tarzı değerlendirilmektedir.
Millî Mücadeleyi Destekleyen ve Bilinmeyen Bir Coğrafya Eseri: Anadolu
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 137-182
Özet
Tam Metin
Bu çalışmada, Millî Mücadele'yi destekleyen ve bu güne kadar araştırmacılar tarafından bilinmeyen bir coğrafya eseri Anadolu konu edilmiştir. Bu yapılırken, konuya giriş mahiyetinde, Millî Mücadele'nin başlaması, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde yapılan psikolojik hazırlık veya kamuoyu oluşturma çabası, emperyalist devletlerin Türk milletine yaptıkları, bu yapılanların değişik yöntemler kullanılarak Türk ve dünya kamuoyuna anlatılması, Türk milletinin bilinçlendirilmesi çalışmalarından kısaca bahsedilmiştir. Bu çalışmaların yapıldığı süreçte, öncelikle Anadolu adlı eserin kim tarafından ve niçin yazılmış olduğu ortaya konulmuştur. Devamında ise; eserin incelenmesi ve değerlendirilmesi yapılmış olup, evvela müellifin hayatı ve çalışmaları hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra, eserin içeriğindeki bilgiler ışığında bazı yorum ve tahlillere yer verilmiş olup, bu tahlillerden biri, Millî Mücadele sırasında Türk milletine vatan sevgisi kazandırmak adına şairane bir üslupla Anadolu coğrafyasının kaleme alınmasıdır. Dolayısıyla eserin, bu ve diğer nedenler yüzünden, hem Millî Mücadele tarihi, hem de içerik açısından araştırma yapacaklar için oldukça önemli olduğu ortaya konulmuştur. Bizim yapmış olduğumuz tahliller dışında, başka araştırmacılara da bu fırsatı vermek amacıyla, çalışmanın sonuna transkripsiyon metin de ilave edilmiştir.
Venizelos'un Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne Aday Göstermesi
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 91-110
Özet
Tam Metin
Yunanistan'da Venizelos'un 1928'de iktidara gelişi, Türk-Yunan ilişkileri açısından yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Venizelos Yunanistan'da iktidara geldikten sonra, geçmişte Megali İdea'yı gerçekleştirebilmek için Türkiye'ye karşı takip ettiği yayılmacı dış politikadan vazgeçerek, Türk-Yunan dostluğunu kurabilmek için bazı girişimlerde bulunmuştur. Venizelos'un Türkiye ile dostluk kurma girişimleri, Atatürk tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Nitekim bir süre sonra Venizelos Türkiye'ye davet edilmiştir. Bu daveti kabul eden Venizelos, 1930 yılında Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Bu ziyaret sırasında Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan antlaşmalar, TürkYunan ilişkilerinin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Venizelos, 1933 yılında Yunanistan'da yapılan seçimleri kaybetmiş ve muhalefete düşmüştür; fakat Türk-Yunan ilişkileri ve Balkan Paktı ile ilgili görüşmeleri yakından takip etmeye devam etmiştir. Balkan Paktı imzalanmadan kısa bir süre önce de, dünya siyasi tarihinde bir ilki gerçekleştirerek, Balkan Paktı'nın gerçek kurucusu olduğuna inandığı, eski düşmanı Atatürk'ü 12 Ocak 1934'te Nobel Barış Ödülü'ne aday göstermiştir.
İkonografik Açıdan Orta Çağ Türk Mimarisinde Yer Alan İstiridye Motifi
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 111-124
Özet
Tam Metin
Eski çağlardan itibaren pek çok ülkenin sanatında gördüğümüz istiridye motifinin genel olarak "yeniden doğuşu, ikinci hayatı" simgelediği bilinmektedir.Bu makalede Orta Asya'da "Gök Tanrı" ve "Budizm" gibi farklı inançların etkisindeki Türk sanatının kaynaklarında istiridye motifinin varlığına değinilmekte, X. yüzyıldan başlayarak büyük ölçüde Müslüman olan Türklerin 1071'den itibaren kendilerine yurt edindikleri Anadolu'daki mimari eserlerinde istiridye motifini nasıl ve nerelerde kullandıkları üzerinde durulmaktadır. Yine bu araştırmada Selçuklu devleti ve beyliklerin hüküm sürdüğü Orta Çağ Anadolu'sunda öncelikle hangi yapılarda, nerelerde istiridye motifinin kullanıldığı tespit edilmekte ve mezar yapılarında istiridye şeklindeki kubbeye geçiş elamanlarının İslam inancı içersinde taşıdığını düşündüğümüz sembolik anlamları ve bu anlamların diğer kültürlerdeki örnekleri ile benzer ya da ayrılan yönleri irdelenmektedir.
Klâsik Türk Edebiyatında İdiyye Şiirleri (Bayram Şiirleri)
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 125-136
Özet
Tam Metin
Klâsik Türk edebiyatı şairleri, şiirlerinde içinde yaşadıkları toplumun sosyal ve kültürel hayatını, bağlı bulundukları edebiyatın kurallarına uyarak sanatsal bir üslûpla işlemişlerdir. Türk toplumunda önemli bir yere sahip olan Ramazan ve Kurban Bayramı, özellikle kasidelerin nesib bölümlerinde olmak üzere gazel, kıta gibi nazım şekilleriyle yazılan idiyyelerde (bayram şiirlerinde) belli başlı bir tema olarak ele alınmaktadır. İleri gelen kişilere sunulmak amacıyla yazılan idiyyelerde dönemin bayram anlayışı, düzenlenen bayram törenleri, oyun ve eğlenceler vs. ayrıntılı biçimde sanatsal bir üslûpla anlatılmaktadır. Makalenin amacı, eski dönemlerdeki bayram anlayışının, düzenlenen tören, oyun ve eğlencelerin idiyyelere nasıl yansıdığını belirlemektir.
İran'ın Farslaşma Süreci ve Bu Süreçte Farsçanın Rolü
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 1-40
Özet
Tam Metin
İran, Selçuklulardan 1925 yılına kadar Türk hâkimiyeti altında yaşamıştır. Fars siyasal kimliği daha çok 1920'li ve 30'lu yıllara ait bir olgudur. Farsçılık akımının ortaya çıkışı yeri Hindistan'dır. Günümüz Farsçası, Pehlevicenin devamı değildir. Farsçanın etkinliği, özellikle Samanoğulları devrinde birçok İslam kaynağının Farsçaya aktarılmasından sonra başlamıştır. 1925'te kurulan Pehlevi idaresi framason aydınlarla işbirliği yaparak Farslaştırma politikasını başlamışlar ve bunda da kısmen başarılı olmuşlardır.
"Koyunu Hazmederek Arslan Kalmak" Orhan Veli'ye Yöneltilen Taklit ve İntihal Suçlamaları
Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 261-276
Özet
Tam Metin
Ülkemizin yazar-şair camiasında, birbirini taklit ve -daha da kötüsü- intihalle itham etmek, adeta eskimeyen bir modadır. Bu ithamlara, daha sağlığından itibaren maruz kalan şairlerimizden biri de, üstelik Türk şiirinde çığır açmış şairlerden biri olan Orhan Veli'dir (1914-1950). Konu üzerine günümüzün mukayeseli edebiyat ve tercüme bilimi ölçüleriyle eğilince, bu ithamların isabetsizliği ve bunların -m aalesef- hakikat endişesinden ziyade ideolojik-nefsanî çekişmelerin mahsulü olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Éluard'dan intihal olduğu iddia edilen "Dağ Başı" şiiri, intihal tartışmalarına ışık tutan çok çarpıcı bir örnektir.