2068 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Dil Kurumu
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tatar Şairi Musa Celil ve Moabit Defterleri

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2013, Sayı 36 · Sayfa: 43-54
Şair, yazar, aktör ve aynı zamanda bir çevirmen olan Musa Celil, Sovyet devri Tatar edebiyatının en önemli simalarından biridir. 1906'da Orenburg'da başlayan hayatı 1944'te bir Alman esir kampında hazin bir şekilde son bulur. Musa Celil, kısacık ömrüne pek çok şey sığdırır; komsomol ve parti üyeliği gibi siyasi görevlerinin yanı sıra Tatar operası ve Tataristan Yazarlar Birliği gibi sanatsal ve kültürel oluşumlara da önemli katkılarda bulunur. Şiirden librettoya kadar oldukça geniş bir tür aralığında eserler veren Celil'in sanat hayatını taçlandıran eseri, tutsaklık yıllarında kaleme aldığı Moabit Defterleri'dir. Bu makalede, Musa Celil'in hayatından ve edebî şahsiyetinden söz edilecek ve Moabit Defterleri adlı külliyatı daha ayrıntılı ele alınacaktır

Kırım-Tatar Edebiyatının İslam Kültürü Çerçevesindeki Gelişimi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2013, Sayı 36 · Sayfa: 87-92
Bu yazıda İslam kültürü çerçevesinde Kırım-Tatar edebiyatının gelişimi konumuzu oluşturmaktadır. Günümüzde insani eğitimin yenileşmesi, edebiyat çalışmaları için yeni fırsatlar doğurmaktadır. Bu tür programlarda eserler üzerindeki sorular temelinde ve de bir dizi geleneksel konular temelinde yeni eserleri anlama sorunu ortaya çıkmıştır. Burada Kur'an-ı Kerim'de yer alan metinler ile İslami manzumelerin verdiği fikir ve durumların oynadığı rol ele alınmaktadır

Elçin Hüseyinbeyli ve “Ninemin Tütün Kesesi” Adlı Öyküsü

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2013, Sayı 36 · Sayfa: 73-86
Elçin Hüseyinbeyli çağdaş Azerbaycan edebiyatının yaşayan temsilcilerindendir. Yazarlığının yanı sıra basında ve çeşitli kuruluşlarda da pek çok faaliyeti bulunmaktadır. Günümüzde de çalışmalarını sürdüren yazarın "Nenemin Tütün Kesesi" adlı öyküsünde İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda, savaşın Azerbaycan halkının yaşamına nasıl yansıdığını yetim kalmış bir çocuk ve onun ailesi üzerinden aktarmaktadır. Bu makalede yazarın biyografisiyle beraber Azerbaycan Türkçesinden aktarımı yapılan öykünün üzerinde durulacaktır

Uluslararası III. Azerbaycanşinaslığın Güncel Sorunları Kongresi

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2013, Sayı 36 · Sayfa: 107-112
lonlarında, 3 Mayıs günü de Akva-Park Otelinin salonlarında devam edildi. Programda yer alan 229 bildiriden 48'i yabancı 18'i de Azerbaycanlı bilim adamı ve uzmanlarca hazırlanmıştı. Mazereti sebebiyle katılamayanlar, daha çok Azerbaycanlı bilim adamlarıydı. Bildirilerin basılmış olması dolayısıyla sunulamayan bildirilerden de yararlanma ortamı yaratılmıştı

TARİAT YAZITI’NIN KUZEY YÜZÜNÜN 5. SATIRI ÜZERİNE YENİ OKUMA VE ANLAMLANDIRMA ÖNERİLERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2013, Cilt 61, Sayı 1 · Sayfa: 13-22
Tariat yazıtı, hem Uygur Kağanlığı yazıtları hem de bütün eski Türk yazıtları içerisinde ayrı bir yere sahiptir. Özellikle askerlik düzeni, boyların dağılımı ve diğer yazıtlarda adları geçmeyen çeşitli Türk boylarından söz edilmesi yazıtın değerini artırmaktadır. Bu yazıtın kimi satırlarındaki sözcüklerin okunuşu ve anlamlandırılması konusunda birlik sağlanamamıştır. Bu makalede, sorunlu satırlardan biri olan kuzey yüzünün 5. satırında çeşitli okuma ve anlamlandırma önerileri dikkatlere sunulacaktır. Bunlar aşağıda maddeler hâlinde verilmiştir:1. Naşirlerce Yagma 'Yağma (boyu)' okunan sözcüğün ayıgma 'söyleyen' okunup anlamlandırılması önerilecektir.2. Genellikle alumçısı veya alumçisi olarak okunup 'tahsildar, devlet alacaklarını tahsil etmekle görevli kimse' biçiminde anlamlandırılan sözcük, iki ayrı sözcük olarak değerlendirilerek lum veya alum sözcüğünün ya yabancı kökenli olduğu ya da taşa işleyenin yanlış yazdığı ve burada kanım biçiminde bir sözcüğe ihtiyaç duyulduğu belirtilecek; ikinci sözcüğün ise eçisi biçiminde okunmasının daha uygun olacağı, böylelikle kanım eçisi 'hanımın amca(lar)ı' olarak okunup anlamlandırılması gerektiği savunulacaktır.3. Son öneri ise aynı satırda iki kez geçen YWR sözcüğünün okunması ve anlamlandırılmasıyla ilgilidir. Daha çok yur okunarak yazıtlarda ve sonraki dönemlerde kullanılan yurç 'kayınbirader' ile ilişkilendirilen bu sözcük, tereddütler olmakla birlikte, ayur 'anlatıcı' olarak okunup anlamlandırılacaktır.Bu satırda yazıtı yazan ve yapan kimseyle yazıtta adı geçen kişileri ve boyları anlatan kimselerin kimliği konusunda bilgi verilmek istendiği açıktır. Yukarıda sayılan bu üç öneriden hareketle makalenin asıl amacı, yazıtta geçen bütün olayların, komutan ve bey adlarıyla boyların düzeni gibi konuların, kağanın amcaları olan iki anlatıcı tarafından anlatıldığı sonucuna ulaşmak olacaktır

YENİSEY KIRGIZLARININ ETNİK GRUBU OLARAK FU-YU KIRGIZLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2013, Cilt 61, Sayı 1 · Sayfa: 35-42
Fu-yu Kırgızları Çin'in kuzeydoğusunda Mançurya topraklarında 18. yüzyıldan 20. yüzyılın ortasına kadar öteki Türk dünyasından izole edilmiş hâlde yaşıyorlar. Onların toplam sayısı 2002 yılında 1.473 kişiydi. 1988 yılından beri Fu-yu Kırgızlarını Finlandiya, Rusya, Kazakistan, Polonya, Kore ve Türkiye'den araştırmacılar ziyaret ediyorlar. Bunun sonucunda çıkan birçok çalışma genellikle Fu-yu Kırgızlarının kökeninin Yenisey teorisini doğruladı. 1703 yılında Yenisey Kırgızlarından 15.000~20.000 kişi, yani Ḫongoray ülkesinin sakinlerinin büyük kısmı, Çungarya topraklarına göç etti. Rusya'nın askerî seferleri yüzünden 1706 yılında Çungarya'ya Yenisey Kırgızlarının başka bir kütlesel göç hareketi oldu. Çungarya'ya göçten hemen sonra Yenisey Kırgızlarının kısımları Ḫongoray'a dönmeye başlıyorlar. Hakasların çoğu, Çungarya'dan dönen Yenisey Kırgızlarının torunlarıdır. Mançu dilli tarihsel arşivlerde, modern Tuva'nın güney toprakları ile kuzeybatı Moğolistan'dan 1733 yılında Mançurya'ya Kırgızların göçünün ilk aşamasını anlatan belgeler bulundu. Efsanevî bilgiler Fu-yu Kırgızlarının atalarının Mançurya'ya göçünün ikinci aşaması esnasında (1755~1757 yılları) 1733 yılındakinden çok daha fazla Kırgız'ın göçürüldüğünü ima ediyor. Fu-yu Kırgızlarının dili çeyrek bin yıl boyunca bütün öteki Türk dillerinden izole edilmiş kaldı, Moğol ve Çin dillerinden etkilendi. Şimdiki aşamada Fu-yu Kırgız dili yok olma eşiğindedir. Fu-yu Kırgız dilinin kelime hazinesi genel Hakasça kelime hazinesine tekabül ediyor. Fu-yu Kırgızları, geç ortaçağın Yenisey Kırgızlarının geride kalan etnik grubudur ve aynı zamanda etnik özelliklerin tümüne göre Hakasların izole edilmiş bir grubu olarak tanımlanabilir

Çağdaş Uygurcadaki Ünsüz Kümelerine Bir Bakış

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2013, Cilt 61, Sayı 1 · Sayfa: 23-34
Çift ünlüler bir hece içerisindeki iki veya üç ünlüyü gösteriyor. Çağdaş Uygur dilinde çift ünlüler öz Uygurca kelimelerde çok az görülür, çoğunlukla diğer dillerden giren kopya sözlerde gözükmektedir. Çağdaş Uygur dilindeki çift ünlülerin çoğunluğu iki ünlüden oluşmuş. Öz Uygurca kelimelerde hiçbir zaman ikiden fazla çift ünlü görülmeyecektir. Çağdaş Uygurcada çift ünlüler hece önünde veya sonunda ortaya çıkmaktadır. Hece önündeki çift ünlüler özellikle Rusça kopya kelimelerde görülür. Arapça, Farsça ve öz Uygurca kelimelerde ise sadece hece sonunda ortaya çıkıyor. Bu yazıda Çağdaş Uygurcadaki çift ünlülerin nereden geldiği anlatılacak, çok kullanılan çift ünlülü kelimelerin listesi verilecek ve onların asıl telaffuzu hakkındaki görüş ortaya koyulacaktır

ŞEMSETTİN SAMİ’NİN ORHON YAZITLARI ÜZERİNE ETİMOLOJİ DENEMELERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2013, Cilt 61, Sayı 1 · Sayfa: 43-56
Orhon Yazıtları'nın 1893'te V. Thomsen tarafından çözümlenmesinin ardından yazıtlarla ilgili olarak Osmanlı'da ilk çalışmayı yapanlar Necip Asım ve Şemsettin Sami'dir. Şemsettin Sami, 1903'te, Osmanlı Devleti'nde yazıtları bütünüyle okuyan ilk araştırmacıdır. Ancak ne yazık ki bu çalışması çeşitli sebeplerle 2011'e kadar yayımlanamamıştır. Şemsettin Sami eserini W. Radloff ve V. Thomsen'in okumaları üzerine kurmuştur. Bununla birlikte onları pek çok konuda eleştirmiştir. Bu çalışmada, Şemsettin Sami'nin etimoloji denemeleri ele alınmıştır. Divanü Lugati't-Türk'ün henüz bulunmadığı, çağdaş Türk dillerinin sözvarlığının tam anlamıyla ortaya koyulmadığı dönemde Şemsettin Sami'nin çalışması kuşkusuz kayda değer. Ancak yanlış yorumlarının da olduğu bir gerçektir

TÜRK RUNİK YAZISININ YENİSEY DEĞİŞKESİNİN ORHUN VE DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ BENZERLERİYLE MÜNASEBETLERİ

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2013, Cilt 61, Sayı 1 · Sayfa: 7-12
Bu makalede, Türk runik alfabesindeki işaretlerin çizim özelliklerinde görülen değişim silsilesinin kendisine has mantığı vardır, fikrine göre daha önce ortaya konulan t1 işaretinin tipik değişkelerinde görülen değişim silsilesi gibi ön damak b2ve ök/kö için kullanılan kaydedilmiş işaretlerin gelişim silsilesi karşılaştırmalı olarak yorumlanır

Tunyukuk Yazıtı’nın 51. Satırı Üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2013, Cilt 61, Sayı 1 · Sayfa: 57-66
Tunyukuk Yazıtı hâlâ dik duran iki dikili taştan oluşuyor. Daha büyük olan birinci taş 35 satırlık bir yazıt içeriyor. Daha küçük olan ikinci taşta ise 27 satır vardır. Bu yazıtın büyük kısmı iyi anlaşılıyor. Hâlbuki 51. satır daha bu yazıt bulunduğunda ciddi bir şekilde tahrip olmuş durumdaydı. 51. satırdaki cümleler yayınlarda farklı çıkıyor. Araştırmacıların çoğuna göre, bu satırda iki cümle vardır. Çin vakayinamelerine göre, Kapgan Kağan, Elteriş Kağan'ın (= Kutlug) küçük erkek kardeşlerinden biri olup onun tarafından şad atanmıştır; Kapgan Kağan 27 yaşındayken Kutlug hastalıktan ölmüştür; Kapgan Kağan, küçük erkek kardeşini sol kanadın [yani, Tӧlis'lerin] şad'ı ve Kutlug'un oğlunu [yani, gelecekteki Bilgä Kağan'ı] sağ kanadın [yani, Tarduş'ların] şad'ı atamıştır. Dolayısıyla, eğer biz Radloff'un metnini kabul edersek birinci cümle şöyle tamir olarak okunabilir: :iTR[dw:azUndobSiLOT:]aF[qdCumngk:]akSj:ztoiTJ:ngkngpk ḲapŞan ḳaŞan : y(e)ti ot(u)z : yaşḳa [ḳaŞan(ï)m uçdoḳ(ï)]nta [tӧlis bod(u)n üzä şad] ärti : "Kapgan Kağan, yirmi yedi yaşında [kağanım vefat ettiği]nde [Tӧlis halkı üzerine şad] idi". Olor- eyleminin geçmiş zamanı, olortı veya olortum'dur, olordı veya olordum değildir. Alyılmaz'a göre, ikinci cümlenin son kısmı :md, yani -d(ï)m veya -d(u)m'dur. Bu yüzden ikinci cümle, daha Aalto'nun gösterdiği gibi, :mdtrlo:ngkngpk olmalı, :idrlo:ngkngpk olmamalıdır. Bu cümle ḳapŞan ḳaŞan : ol(o)rtd(u)m : "Kapgan Kağan'ı tahta oturttum" okunabilir