1336 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
- Aydın Sayılı 16
- Erdem Dergi̇si̇ 14
- Müjgan Cunbur 12
- Ömer ÇAKIR 12
- Mübahat Türker Küyel 11
Anahtar Kelimeler
- Dokuma 37
- Halı 33
- Weaving 25
- Mustafa Necati Sepetçioğlu 24
- Kilim 21
- Osmanlı 20
- Peyami Safa 20
- Motif 17
- roman 16
- novel 15
Kahire Millî Kütüphanesi’nden Minyatürlü Farsça Yazmalar
Erdem · 2008, Sayı 51 · Sayfa: 235-254
Özet
Tam Metin
Mısır, antik medeniyetiyle ve önemli tarihsel anıtlarıyla dünyanın en çok ilgi çeken ülkelerinden biridir. Mısır 1517'de Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Kahire sokaklarındaki Osmanlı mimari üslubunun özelliklerini taşıyan birçok yapı, Mısır'ın bu kültürden etkilendiğinin göstergesidir. Osmanlı kültürünün etkileri sadece mimaride değil diğer sanat alanlarında da görülmektedir. Mısır kütüphanelerinde Osmanlı dönemine tarihlenen birçok resimli yazma bulunmaktadır. El yazmaları bakımından ülkenin zengin kütüphanesi hiç şüphesiz Dâru'l-Kütüb el-Kavmiyye olarak bilinen Kahire Milli Kütüphane'sidir. Kütüphanede Arapça, Türkçe, Farsça resimli yazmalar bulunmaktadır. 70 civarındaki minyatürlü eserle Farsça yazmalar sayı bakımından en geniş grubu teşkil etmektedir. Daha çok edebî konulu bu yazmalardaki minyatürler genellikle İran resim üslubu ile Hind-Moğol resim üslubunu yansıtmaktadırlar.
Rumeli Türküleri
Erdem · 2008, Sayı 51 · Sayfa: 217-234
Özet
Tam Metin
Rumeli eyâleti 500 yıldan fazla bir süre Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde kalmış, imparatorluğun en büyük ve en önemli beylerbeyliğinden biri olmuştur. Günümüze kadar ulaşan kültür mirasının büyük bir kısmı bu dönemde inşa edilmiştir. Rumeli türküleri denince Rumeli bölgesi sınırları içindeki sanatkârlar ve halk tarafından bestelenmiş türkü formundaki eserler akla gelmektedir. Rumeli bölgesine ait 356 adet Rumeli türküsü tespit edilmiştir. Bu çalışmada türküler konularına, makam ve usûl yapılarına, melodik ve ritmik özelliklerine göre farklı açılardan değerlendirilmiştir. Ayrıca Rumeli bölgesinde ve türkülerinde kullanılan çalgılara da yer verilmiştir.
Birlik Denizinde Kaybolmanın Zamanı
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 15-26
Özet
Turgay Nar, 1990 sonrası yazdığı oyunlarıyla Türk tiyatrosunda dikkat çeken yazarların başında gelmektedir. Tiyatrolarında daha çok toplumsal sorunları ele alan yazar, Türk kültürünün zengin kaynaklarından da beslenerek felsefi-tasavvufi-mistik bir birikimden de yararlanır. Turgay Nar'ın Mevlânâ'nın çıktığı içsel yolculuğu anlattığı Can Ateşinde Kanatlar (Mevlânâ) (2000) adlı oyunu da bunlardan biridir. Bu eserde yazar, Mevlânâ'yı merkeze alarak Hallâc-Mansûr, Ömer Hayyam, Feridüddin Attar, Yunus Emre, Şirazlı Hafız, Seyyid Nesîmî gibi tasavvuf ehli kimseleri ve Zerdüşt, Hititli Yontucu, Menocchio gibi farklı dine mensup olmakla birlikte aynı özü taşıyan kişileri, hümanist bir felsefe etrafında bir araya getirir. Tasavvuftaki "tayy-ı zaman" ve "tayy-ı mekân" anlayışından da yararlanan yazar, Mevlânâ'nın zamanından geçmişe ve geleceğe uzanırken; farklı mekânları da mekânsızlıkla birleştirir. Böylece Mevlânâ öğretisindeki evrenselliğin, kişi, zaman ve uzam boyutunda da yakalandığı bir eser ortaya koyar.
Mehmed Şakir'in Manzum Mesnevi Tercümesi
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 51-58
Özet
Mevlana Celaleddin-i Rumî (ö: 672/1273)'nin Mesnevi'si, yazıldığı günden bu güne kadar manzum ve mensur olarak birçok dile tercüme edilen ve üzerine şerhler yazılan bir eserdir. Seyyid Mehmed Şakir (ö. 1252/1836)'in "Tercemânu'l-Ma'nevî fî-Tercemeti'l-Mesnevî" adlı eseri de, Mesnevi'nin manzum tercümelerinden birisidir. Eser, Mesnevi'nin tamamını içeren bir tercüme olması bakımından önem taşımaktadır. Bu yazıda, tam bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan bu eserin Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi'nde bulunan gözlerden uzak kalmış ve mütercim Mehmed Şakir'in kendi hattıyla bir nüshası tanıtılmakta, ayrıca mütercimin kimliği açıklığa kavuşturulmaktadır.
Mevlana ve Dünya Kültürüne Etkisi
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 27-50
Özet
Anadolu coğrafyası 11. yüzyılın sonlarından itibaren yeni bir kültür ve inancın ev sahipliğini yapmaya başlamıştır: Türk kültürü ve İslamiyet. Türklerin İslamın birçok unsurlarını kabullenişlerinde Araplardan önce Acemler etkin olmuşlardır. Türkler Anadolu'ya yerleştikten sonra bu coğrafyanın egemen devleti, içinde barındırdığı diğer unsurların koruyucusu ve kollayıcısı, Anadolu ise bir barış ve kardeşlik coğrafyası olmuştur. Çalışmamızda, Mevlana'nın anadoludaki bu barış ve kardeşlik ortamının oluşmasında üstlendiği misyonu ayrıca günümüzde de bir değer olarak kabul edilen ve tüm unsurları etkileyen hoşgörüsünü, fikirlerini ve dünya görüşünü irdeleyeceğiz.
Mevlana’ya Göre İnsanın Mahiyeti ve Kâmil İnsan Olma
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 1-14
Özet
Tam Metin
Mevlâna, en mükemmel varlık olarak yaratılan insana büyük değer vermiştir. Kendi özünün farkına varıp aslını idrâk eden insan, yüce Allah'ın huzurunda saygıyla eğilir ve başkalarının eksiklerini görüp kusurlarıyla uğraşmaz. Mevlâna, bilgelik, sevgi ve hoşgörü gibi ahlâkî iyilikleri şahsında toplayan insan-ı kâmili ney ile sembolize eder.
Nâzım Hikmet'in Sanat Evreninde Bilinç Parçalanması ve Mevlânâ Karmaşası
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 83-110
Özet
Nâzım Hikmet, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını batılı hayat tarzıyla doğulu hayat tarzının iç içe yaşandığı aile ve toplum içerisinde geçirir. Bir yandan batı etkisine, diğer yandan doğu kültürüne açık yetişir. Bu ikili yapı onun iç dünyasında zamanla bilinç parçalanmasına kadar giden çatışma alanı yaratır. İlk gençlik yıllarında devrin atmosferine uygun millî ve dinî şiirler yazar. Mevlevî dedesinden gelen etkiyle Mevlânâ'ya ve onun dünya görüşüne bağlılık gösterir. Fakat, daha sonra yazdığı bir rubai ile Mevlânâ'ya cephe alır. Ölümünden bir yıl önce 1962'de Moskova'da yazdığı Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim adlı romanıyla tekrar Mevlânâ'ya dönmek ihtiyacı duyar. Bu makalemizde Nâzım Hikmet'in Mevlânâ hayranlığını, daha sonra ideolojik bakışla ona karşı çıkışını, tekrar Mevlânâ'ya dönüşünü ortaya koymak, bunun psikolojik temellerini araştırma konusu yapmak, Mevlânâ'ya karşı yazdığı rubaisini metinlerarasılık düzleminde çözümlemek, konuyu süreklilik-süreksizlik açısından tartışmaya açmak istiyoruz.
Tâhirü'l-Mevlevî'nin Hilye'sine Göre Mevlana
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 197-222
Özet
Arap edebiyatındaki şemaillerden ve hadis-i şeriflerden doğan, "süs, bezek, vasıflandırmak, yaratılış, sûret, sıfat" gibi anlamlara gelen hilye, edebî tür terimi olarak Hz.Muhammed'in fizikî ve ruhî özelliklerini anlatan eserlere verilen addır ve hilye-i sa'âdet/hilye-i şerîf/hilye-i nebeviye adlarıyla da anılır. Hilye türü, Türk edebiyatında çok rağbet görmüş, Hz. M uham m edi birlikte diğer peygamberler, Dört Halife, Aşere-i Mübeşşere, din ve tarikat büyükleri için de yazılmıştır. Yüzyıllar boyunca eserleriyle okuyucuyla buluşan büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye (1207-1273) duyulan sevgi ve saygı, Lütfî Çelebi (ö.1737), Ali Rızâ Efendi (ö.1905), Tâhirü'l-Mevlevî (1877-1951) gibi şairler tarafından kaleme alınan başka bir hilye türünü ortaya çıkarmıştır: Hilye-i Mevlânâ. Yazımızda, Tâhirü'l-Mevlevî'nin (1877-1951) Hilye-i Hazret-i Mevlânâ'sı şekil ve içerik olarak incelenerek, Mevlânâ'nın bu eserde belirtilen özellikleri kaynaklardaki bilgiyle karşılaştırılmıştır. Yazımızın sonunda, 197 beyitten oluşan eserin Konya Mevlana Müzesi'nde bulunan yazma nüshasından tıpkıbasımı ve çeviri yazısı karşılıklı olarak sunulmuştur.
Mesnevî'de Temsîlî Anlatım ve Hikâye ve Temsîllerle Kurân Âyetlerinin Açıklanması
Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 129-160
Özet
Mevlânâ'nın en önemli ve en büyük eseri olan Mesnevî, İslâm ve insanlık tarihinin en faydalı ilim ve kültür hazinelerinden biridir. Bu değerli eserinde Mevlânâ, çok zengin bilgi ve tecrübelerini, eşsiz dehasıyla çok yararlı ve cazip bir şekilde okurlarına sunmaktadır. Mesnevî'yi cazip ve unutulmaz kılan en önemli üslûp özelliklerinden birisi de onun "temsîlî anlatım metodu" dediğimiz birtakım çekici hikâye ve temsillerle konuyu anlatmasıdır. Bu metot sayesinde konu bir yandan daha iyi bir şekilde anlaşılırken, öte yandan akılda daha kalıcı tesirler oluşturmaktadır. Mesnevî, aslında Kurân âyetleri ile Hz. Peygamber'in hadislerinin açıklandığı ve özetlendiği İslâmî bir eserdir. Onu iki kelime ile en iyi bir şekilde özetleyen "Mağz-ı Kurân/Kurân'ın Özü" ifadesi de bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmektedir. Ancak onun bu görevini yerine getirirken yukarıda faydalarına işaret ettiğimiz temsîlî anlatım metodunu kullanması, diğer İslâmî kitaplardan farkını ortaya koymaktadır.