1336 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Lutfî Muhammed Efendi'nin "Hilye-i Hazret-i Mevlana’’sı

Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 111-128
Hilye, Hz. Peygamberin vasıflarını ihtiva eden eser ya da levhaları ifade etmek için kullanılan bir ıstılahtır. Başta Tirmizî'nin Şemâil'i olmak üzere diğer bazı şemâiller, hilyenin Türk edebiyatında da dinî nitelikli bir tür olarak doğmasına kaynaklık etmiştir. Hz. Peygamberin vasfında olan bu eserler zamanla diğer peygamberler, dört halife, din ve tarikat büyükleri için de yazılmıştır. Adına hilye yazılan şahsiyetlerden biri de Hz. Mevlânâ'dır. Mevlevi şâirler tarafından kaleme alınan bu eserler, genel olarak Hilye-i Mevlânâ adı altında gösterilmektedir. Manisa Mevlevihanesi şeyhlerinden Lutfî Muhammed Efendi, Mevlânâ'nın hilyesini yazan şâirlerdendir. Hilye-i Hazret-i Mevlânâ adlı mesnevisinde şâir, Mevlânâ'nın fizikî ve ahlakî vasıflarını anlatır, ona övgülerde bulunur. Bu çalışmada, hilyenin özelliklerine kısaca değinilecek, Lutfî Muhammed Efendi ve onun eseri Hilye-i Hazret-i Mevlânâ söz konusu edilecektir.

Mevlana Celaleddin Rumî and Mawlawism in Turkish Cultural Life

Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 161-168

Mevlana, one of the 13th century Anatolian sufis, is among the major scholars who laid the foundations of Turkish sophism. Based on Mevlana's ideas, Mawlawism reached every area within the borders of the Ottoman empire end became one of the fundamental dynamics setting the course of Ottoman cultural life. Mawlawism is still being kept alive in many parts of the world, from Anatolia to Europe and America; and the Mevlana's universal messages are enlightening people even today. The reason why Mawlawism has unique position among other mystic institutions is that Mevlana was able to reach a synthesis which embraced every sort of person by bringing together different understandings in an entirely new system where different cultures and thoughts were in conflict in 13 th century Anatolia.

Lütfî Mehmed Dede ve Hilye-i Mevlânâ Adlı Eserine Göre Mevlânâ'nın Özellikleri

Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 59-82
Mevlânâ'nın soyundan gelen ve Manisa Mevlevîhânesi şeyhi Nakşî Ali Dedenin oğlu olan Lütfî Mehmed Dede, babasının vefatından sonra aynı Mevlevîhânede şeyhlik yapmış, 1737 yılında vefat etmiştir. Lütfî Dedenin Hilye-i Mevlânâ adlı mesnevî tarzında bir eseri vardır. Mevlânâ hilyelerinin Türk edebiyatındaki ilk örneği olan bu eser, yazma halinde ve 124 beyit uzunluğundadır. Lütfî Dede bu eserinde, Mevlânâ'nın fizikî ve manevî portresini çizmiştir. Bu yazıda öncelikle Lütfî Dedenin hayatından bahsedilmiş, ardından eseri incelenmiş ve bu esere göre Mevlânâ'nın özellikleri üzerinde durulmuş, en son da eserin tam metni verilmiştir.

Mevlânâ'nın Vahdet Anlayışı ve Paradoksal Söylemi

Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 223-232
Tasavvufun farklı coğrafya ve kültürlere yayılmış olması nedeniyle, mutasavvıfların Yaratıcı, âlem ve insanla ilgili görüşlerinde bazı farklılıklar bulunmaktaydı. Bu farklılıklar onların vahdet-i vücud anlayışında da görüldü. Tasavvufun önde gelen şairlerinden biri olan Mevlânâ, vahdet-i vücud anlayışını vahdet-i şuhud olarak yorumlamıştır. Onun şiirlerinin önemli bir özelliği de paradoksal olmasıdır.

Sepetçioğlu’nun Kuruluşu Konu Alan Romanlarının İlk Beşinde Manevî Ocaklar

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 67-76
Tam Metin

Türk romanının birçok örneğinde Anadolu'nun fethi, Osmanlı'nın kuruluşu ve teşkilâtlanması değişik bakış açılarıyla ele alınmıştır. M. N. Sepetçioğlu'nun "Dünkü Türkiye Serisi" isimli 13 cilttik roman dizisi, bu eserler arasında çok ayrıcalıklı bir yer işgal etmektedir. Bu romanların en belirgin özelliği Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi hadisesini belli, bilinen, tarihî verilere dayandırmasıdır. Bilindiği ve Fuad Köprülü ile Ömer Lütfi Barkan'ın ilmî yönden gösterdikleri gibi, Anadolu ve Balkanlarda kurulan ocakların kuruluşta, devlet oluşta çok önemli bir payı vardır.

Bu çalışmada yazarın Anadolu'daki Türk tarihini konu alan romanlarında yani Kilit, Anahtar, Kapı, Konak ve Çatı'da bu teşekküllerin yer alışları söz konusu edilecektir. Zira söz konusu manevi ocaklar, buralara yerleşme gayreti içinde olan insanların yanında bulunmuşlar, onlara rehber olup pek çok konuda yardım etmişlerdir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun ‘Büyülü Dünya’sından ‘Büyük Türkiye Rüyası’na

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 49-56
Tam Metin
Efsaneler, toplumun genel belleğidir, kişiliğini ve kimliğini yansıtır. Ancak sebep sonuç ilişkisine dayalı tarih anlatısından farklıdır. Efsane anlatısında temel amaç, olağanüstü olayları nakletmek değil; derviş, veli, arif, eren ya da bilge adını verdiğimiz özel kişilerin yaşam serüvenleri çevresinde oluşan öykülerden ders çıkarmak ve alınması gereken bu dersleri belleklere kazımaktır. Nitekim söz konusu öyküler / efsaneler, Osmanlı coğrafyasında dilden dile söylenerek, gelişerek, farklı varyantlarıyla zenginleşerek bir yandan gönülleri fethettiler; bir yandan da birliğin, dirliğin ve ulus olma bilincinin uyanmasında önemli görevler üstlendiler. Sepetçioğlu bu mucizeyi gerçekleştiren efsaneleri bir folklor araştırmacısı olarak değil, bir öykücü gözüyle görmüş, düzenlemiş ve hatta kurgulamıştır.

Türklerde Devlet Bilinci ve Birlik Düşüncesinin Uyandırılması Açısından Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Kilit ve Çatı Romanlarını Yeniden Okumak

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 19-34
Tam Metin
Bu çalışmada, Türk tarihinin önemli aşamalarını işlediği tarihî romanları ile okura tarih sevgisi aşılayan, "devletleri var eden başlıca unsurun milletler olduğu, bir devletin ne kadar güç koşullar altında olursa olsun dinamizmini milletin "birlik" düşüncesinden alacağı, bu sebeple nesillerin, atalarının sahip olduğu 'devlet bilinci' ve 'birlik' düşüncesini unutmaması gerektiği" düşüncelerini gelecek nesillere anlatabilmek amacına ömrünü vakfetmiş Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun Kilit ve Çatı romanları üzerinde durulacaktır. Böylece, Selçuklu ve kuruluş dönemindeki Osmanlı toplumunun sahip olduğu devlet bilinci, Türk kültürel hayatının kaynakları, Türk boylarındaki birlik düşüncesi Sepetçioğlu'nun bakış açısından değerlendirilecektir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Tarihî Roman Anlayışı ve Türk Edebiyatında Tarihî Roman Geleneğindeki Yeri

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 35-48
Tam Metin
Tiyatro, hikâye ve roman yazarı olarak tanınan Mustafa Necati Sepetçioğlu (1932-2006), yazdığı tarihî romanlar ile edebiyatımıza bu alanda, önemli eserler kazandırmıştır. Yazar, tarihî romanlarını, 1971 ve 1992 yılları arasında kaleme almıştır. Tarihî bilgiyi bir bütün olarak kavrayan, millî birlik ve beraberliği esas alan, Türk kültürünü genç kuşaklara aşılamayı kendisine hedef edinen, Sepetçioğlu seri romanlar yazar. Seri romanların her biri, Türklerin Anadolu'ya geliş sürecinden başlayarak günümüze kadar uzanan süreç içerisinde, Türk tarihinin bir dönemini kendisine konu olarak alır ve bütüncül, resmî tarih anlayışını bu yolla, okuruna aktarmayı amaç edinir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Tarihî Romanlarının Millî Bilince Katkısı

Erdem · 2007, Sayı 49 (Mustafa Necati Sepetçioğlu Özel Sayısı) · Sayfa: 7-18
Tam Metin
Mustafa Necati Sepetçioğlu, Cumhuriyet dönemi Türk romanında tarih konulu roman yazarları arasında öncü bir kişiliğe sahiptir. O, Türk tarihini romanlarında doğru biçimde yansıtmıştır. Ayrıca Türk tarihini kendi bütünlüğü içinde sergilemiştir. O, romanlarında Türk gençliğine millî bilinç kazandırma düşüncesinde olmuştur. Bu bakımdan onun romanları, Türk gençliğinin yetişmesinde önemli bir role sahiptir.