1321 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bilim Etiğine Kısa Bir Bakış

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 119-134

Bilim etiğinin prensiplerine hukuk yasaları ve dini doğmalar karıştırılmamalıdır. Bilimlerin her birinin alanları farklıdır. Dolayısıyla, hepsinin de kendi alanlarıyla ilgili etik prensipleri vardır. İlk defa etik prensiplerinden söz eden Hippokrates'tir. Diğer bilim dallarında ise, bilimlerin yoğun gelişme gösterdiği on dokozuncu yüzyıldan itibaren söz edilmeğe başlanmıştır.

Bilim adamı siyasi, dini ve bazı diğer görüşlerinin bilimsel çalışmalarını etkilemesine izin vermez. Bilimsel etik prensipleri arasında açıklık ilkesi zikredilebilir. Bir bilim adamı kendi menfaati için çalışmalannı gizleyemez.

Bilimsel yayınlar da bilimsel etik prensiplerine uygun olması gerekir. Bu prensiplerden birisi yansız yayın yapmaktır; dini, siyasi veya milli açıdan yanlı olmaması gerekir. Ancak onlar toplumun menfaatlerine aykırı olmamalıdır. Toplumu yanlış yönlendirmemelidir. Tersine, bilim adamı öğretici ve aydınlatıcı olmalıdır. Bilim adamı öğrencilerine karşı sorumludur; öğrencilerini bilgilendirmesi yetmez, ancak onlara bilim etiğinin prensiplerini de öğretmesi gerekir.

Bilim adamı dini, milliyeti ve siyasi görüşünden dolayı zarar görmemelidir. O, maddi olarak desteklenmelidir.

Devrimizde bilim ve sanayii arasında sıkı bir ilişki vardır. Sanayii bilimsel bilgiyi yoğun bir şekilde kullanmaktadır. Bunun yarattığı prblemler, hala çözülmüş değildir, ve toplumda sorunlar yaratmaktadır. Örneğin nükleer güç ve onun elde edilmesi ve onun insan sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz etkiler zikredilebilir.

Etik ve Yaşamın Anlamı

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 147-160
Bu yazıda ilk önce etiğin temel dallarını tanıtıyoruz. Bu bağlamda normatif etik kuramlarını oluşturan yükümlülük etiği ile değer etiği kuramlarının ve meta-etik kuramlarının bir sınıflaması veriliyor. İkinci olarak da etikle yakın ilişkili olan "yaşamın anlamı ne olmalıdır?" sorusuna bir yanıt önerisi getirilmeye çalışılıyor. En sonda da bu yanıtın etik kuramlar ile olan ilişkisine kısaca değiniliyor.

Tıp ve Etik

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 103-118
Ahlak felsefesi ile eş anlamlı olan etik, Yunanca "Ethos" kelimesinden türetilmiştir. Hekimlik çok boyutlu bir meslektir ve malzemesi "insan" olan hekimin çok yönlü olmasını zorunlu kılmaktadır. Tıp, özü itibariyle ahlaki bir faaliyet de olup, doğru davranışın bilinmesini ve tartışılmasını da gerektirmektedir. Tıbbın temel hedefi, bilimsel bilgiyi ve teknolojiyi kullanarak insan sağlığını korumak ve bozulan sağlığın yeniden kazanılmasına yardımcı olmaktır. Tıp dünyasında "sağlıklı yaşama hakk f'nın kullanılması sırasında ortaya çıkabilecek bütün problemler etik tartışmanın konusuna girmektedir. Makalede, hekimin hastayı tedavi etmesi sırasında tıbbi etiğin karşı karşıya geldiği problemlerden örnek vakalar (gebeliğin sonlandınlması, Yehova şahidine kan nakli, ağır yanık hastasının çektiği ızdıraplann dindirilmesi) tartışılmıştır. Ayrıca tabbi yardım sırasında kaynak kısıtlılığı, sağlıkta eşitsizlik, bioetik, sorumluluk, hekimin ödevi hasta-hekim ilişkisi vb. üzerindeki tartışmalarla okuyucu bilgilendirilmeklerdir.

Bilimsel Faaliyet ve Etik

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 173-180
Bu makalede, bilginin tanımıyla, bilimsel bilgi, bilimsel faaliyetin rasyonalite teorileri/metodolojileri ve üniversiteler arasındaki ilişki irdelenmektedir. Bu irdeleme çerçevesinde, bilginin elde edilmesi ve haklı gösterilmesi uğraşısında normatif değerler olarak karşımıza çıkan metodolojik kriterlerin, hem epistemolojik faaliyette hem de genel olarak üniversitelere, özelde de üniversitelerin nasıl yapılanmaları ve başarılarının nasıl tespit edilmesi gerektiğine dair etiksel kriterler olarak da nasıl tezahür ettikleri ortaya konulmaktadır. Günümüzde, bilgiyi bir ürün olarak gören hakim epistemolojik tavnn etiksel kriterlerinin, üniversitelere dair negatif sonuçlarına dikkat çekilerek, yeni bir epistemolojik tavnn geliştirilmesi gerekliliğine işaret edilmiştir.

Tarihsel ve Güncel Yönden Tıp Etiği

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 83-102

Tıp etiği tıp biliminin tarihi kadar eskiye gider. Tıp bir toplumda yaşayan tüm insanları ilgilendirdiği için bu bilimin yöntem ve kuralları diğer bilimlere göre daha erken geliştirilmiştir.

Tarihsel süreç içerisinde baktığımız zaman günümüzde dahi kabul edilen hasta-hekim ilişkisinin etik yönünün temel ilkeleri eski Yunanlı hekim Hipokrat'a; özellikle de hekimlerin içmelerinin öngörüldüğü onun andına (yeminine) atfedilir.

Kesin bilgiler olmamasına karşılık Hipokrat Andı, Yunan kültür ve bilimine ait diğer unsurlarla birlikte bütün Orta Çağ boyunca unutulmuştur.

Ancak Avrupa'da başlayan Rönesans düşüncesi ile eski Yunan kültürünü arama çabaları sonucu Hipokrat Andını tıp etiğinin temel taşı durumuna getirmiştir.

Son 30 yıl içinde değişen ve gelişen toplumsal değerler, insan haklan vd. gibi kavramlar ile Hipokratik geleneğe içerik ve kapsamı zengin yeni ilke ve kurallar eklenmiştir.

“Ahlak” Üzerine Notlar

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 161-172
Günümüzde giderek yaygınlaşarak kullanılan etik kavramı ve onunla sonlanan isim tamlamaları analitik bir temelden yoksundur. Doğrusu Türkçe'ye 'ahlak' olarak çevrilmesi gereken günümüz 'etik' söylemlerinin analizi Hegel'in Kant eleştirisinde olduğu gibi bu alanın iki farklı kavramla ele alınması gerekliliğini ortaya koyar. Buna göre, insanın içsel akıl yürütmesi sonucu sahip olduğu iyikötü bilgisi olarak ahlak (moralitat) ve toplumsal yaşayıştan doğan kurallar dizgesi olarak kendisini gösteren töre (ya da töresel yaşam, ethic veya Sittlichkeit) arasında ciddi bir aynm vardır. Bu ikisinin karıştırılması ve ahlakın töresel yaşamın gerçekleri aleyhine önplana çıkartılması gerçekçi olmamasının ötesinde felsefi, hukuki ve siyasi açıdan ciddi sorunlar doğurur.

Etik ve Edebî Metin İlişkisi Üzerine

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 135-146
Etik, çok farklı alanlara özgü davranış ve düşüncelerden yola çıkılarak geliştirilen bir felsefedir. Etik çeşitleri "en yüksek iyi", "doğru eylem", "irade özgürlüğü" söz gruplarında ifade edilen kavramlardan hareketle gruplandınlabilir. Etik ile edebi metin arasında yakın bir ilişki vardır. Her etik türü geçerli olduğu zaman diliminde başta edebi söylem olmak üzere eserin yapısını, temasını, anlatımını belirleyen etkenlerden biridir.

Atatürk ve Siyasi Etik

Erdem · 2005, Sayı 44 (Etik Özel Sayısı) · Sayfa: 181-193

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve devrimleriyle modem Türk toplumunun yaratıcısı yüce Atatürk, siyasî hayatında eski-yeni devlet yöneticilerine, politikacılara daima örnek alınacak davranışlar sergilemiş, etiği siyaset alanında da uygulamaya özen göstermiştir.

Her şeyden önce, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi üzerinde kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde halk egemenliğini sağlamak için 1924 ve 1930 yıllarında iki kez çok partili demokratik hayata geçişi denemiştir. 1924 Anayasası şekillendirilirken, ömür boyu cumhurbaşkanı seçilmesi hükmünü anayasaya koydurması mümkünken yapmamış, 1927, 1931 ve 1935 yıllarında TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilme yolunu benimsemiştir.

Bu makalede, Atatürk'ün hayatında siyasî etiğe ne derecede önem verdiğini gösteren yüzlerce olaydan bir bölümü ele alınacak, günümüz politikacıları bu konuda bilgilendirilmeye çalışılacaktır.

Halkevleri (1932-1951), Temsil Şubeleri ve Bir Örnek: Adana Halkevi Temsil Şubesi

Erdem · 2005, Sayı 43 · Sayfa: 15-26
Halkevleri 1932-1951 yılları arasında etkinliklerini sürdüren kuruluşlardır. Amacı; Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve devrimleri doğrultusunda, halkın sosyal ve kültürel alanda gelişimine katkıda bulunmaktır. Aynı zamanda, 1929 Ekonomik Bunalımı ve İkinci Dünya Savaşı'ndan etkilenen Yeni Türkiye Cumhuriyeti'm yıpratmaya yönelik risklere karşı, cumhuriyet coşkusuyla bir kültür seferberliği yaratmak ve cumhuriyet bilincini yükseltmek yolunda bulunan bir çözümdür. Kuruluş aşamasında, OsmanlI'nın son döneminde M illiyetçilik ideolojisiyle örgütlenen birçok dernekle birlikte, özellikle Türkocaklan'nın örgütlenme ve çalışma biçiminden etkilenmiştir. Aynı süreçte, iilke dışından birçok benzeri örgütlenmeler de araştırılıp incelenmiştir. Türkocaklan'nın 1931 yılında kapanmasından sonra 1932 yılında kurulan Halkevleri'nde, her vatandaşın tercih edebileceği çeşitli şubeler vardır. Dil Şubesi, Edebiyat Şubesi, Güzel Sanatlar Şubesi, İçtimai Yardım Şubesi, Halk Dersaneleri ve Kurslar Şubesi, Kütüphane ve Neşriyat Şubesi, Köycülük Şubesi,Müze Şubesi ve Temsil Şubesi gibi. H alkevleri Temsil Şubeleri'nde temel amaç; "Milliyetçilik, Halkçılık, D evrimcilik" ilkeleri çerçevesinde, yeni Türkiye'nin oluşum sürecine tiyatro yoluyla katkıda bulunmaktır. Temsil Şubesi üyelerinin çoğunluğu cumhuriyet coşkusuyla dolu tiyatro heveslisi gönüllülerden oluşur. Halkevleri Temsil Şubeleri'nin içinde en etkin olanlardan biri de Adana H alkevi Temsil Şubesi'dir. Genelde Halkevi çalışmaları ve özelde Temsil Şubesi etkinlikleri, her ne kadar topyekün bir bilinçlendirme ve halkın kültürel donanımını zenginleştirme iddiasıyla gerçekleştirilse de, gerek dünya, gerekse Türkiye koşulları nedeniyle bu iddia süreklilik kazanamamış, 1951 yılında da Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır. Öte yandan, Kemalist ilkeler ışığında yapılan pek çok araştırma-inceleme ve uygulamalar ciddi bir kültürel-sanatsal birikim de sağlamıştır. Özellikle tiyatro alanında sağlanan bu birikim, altmışlı yıllardan başlayarak Türk Tiyatrosu'nun yükseliş dönemine kayda değer katkılarda bulunm uştur.

Kayseri Etnografya Müzesindeki Bir Grup Cilt Hakkında

Erdem · 2005, Sayı 43 · Sayfa: 27-58
1983 yılında Kayseri'nin Erkilet beldesindeki Mehmed Paşa Camisinden, kapladıkları elyazması kitaplardan eskidikleri gerekçesiyle sökülen ve cami içinde muhafaza edilen bir grup kitap kapağı Kayseri Müzesine getirilmiştir. Bu ciltlerin envanteri yapılmamış, etütlük eser olarak müze deposuna kaldırılmıştır. Bir kısmı çift kapak ve miklepten, bir bölümü çift kapaktan ve bir grubu da tek kapaktan oluşan bu ciltlerin bezemeli 25 örneği bu yazıda tanıtılacaktır. Ciltlerin ölçüleriyle, şu anda Kayseri Raşid Efendi Kütüphanesinde bulunan ve Mehmed Paşa'nın vakıf kaydını taşıyan Erkilet'ten getirilmiş kitapların ölçüleri karşılaştırılmıştır. Kesin olmamakla birlikte bazı ciltlerin hangi eserlere ait olabileceği belirlenmiştir. Ciltlerin büyük bölümü soğuk kalıp baskılı şemselerle süslenmiştir. Bazı örneklerin malzemeleri, bezemeleri ve hatta iç kapaktaki ebrû kaplamaları aynıdır. Bu örnekler aynı kitabın cildlerinin kapakları olmalıdır. Eserlerin çok azında altın yaldız kullanıldığı, şemse yüzeylerinin alçak kabartmalı rumî-palmet ve saz üslûbunda yapraklarla süslendiği görülür. Birkaç örnekte Selçuklu geleneğinin devam ettirilmeye çalışıldığı dikkati çeker. Bir ciltte şemseye yapılmış tamiratın izi görülür. Bu ciltlerin Mehmed Paşa'nın vakfettiği kitapların orijinal ciltleri mi olduğu yoksa daha sonra örneğin 19.yüzyılda yerel bir atölye veya usta tarafından tamir ya da yenilenmiş mi olduklarına dair bilgi ve belge yoktur.