1336 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Kültür Merkezi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Peyami Safa ’nın Romanlarında Aydınlar

Erdem · 2005, Sayı 43 · Sayfa: 185-216
Peyami Safa, ıom anlaıında genellikle Türk toplumunda yaşanan aksaklıkları, batılılaşmanın yol açtığı değerler karmaşasını anlatır. Roman kişileri, özellikle de başkişi konum undakiler söz konusu karmaşadan fazlasıyla etkilenen bireylerdir. Yazar, bunların içinde doğu-batı değerleri, materyalizmidealizm arasına sıkışmış bunalımlı yarı aydınlara ağırlıklı olarak yer vermiştir. Bu kişilerin çoğunluğu başlangıçta gelenekleri bir yana bırakıp yeniye ayak uydurmaya çalışan, o sırada çıkan sorunlara çözüm üretmekte sıkıntıya düşen, mutsuz bireyler olarak görünür. Ama zaman içinde yeniye uyarken eski değerlere gereken özeni göstermeyi öğrenir ve bunalımdan kurtulurlar. Peyami Safa'nın romanlarında ayrıca, bunalımdan çıkmalarında bu kişilere yardım eden bir aydın tipine daha rastlanmaktadır. Ancak söz konusu aydınlar genellikle yalnızca bu yönleriyle ele alınır ve kişilikleri başka yönleriyle tanıtılmaz, özel yaşamları verilmez. Başka bir dikkati çeken nokta da Peyami Safa'nın öteki roman kişilerine eleştirel yaklaşımlarda bulunurken, "yazarın sözcüsü" diyebileceğimiz bu aydınlara hep benimseyici bir tutum takınmasıdır. Onlar âdeta yazarın ele aldığı konularla ilgili iletilerini vermelerini sağlayan birer sözcüdür.

Kırgız Boylarının Yenisey’den Çıkarılmaları Ve Coğrafî Dağılımları

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 77-100
Kırgızların yerleşim merkezi meselesi birçok araştırmacının ileri sürdüğü tezlerle önemli bir tartışma konusu olarak belirlenmiştir. Kırgızların Yenisey-Altay, Sibir, Hakasya ve Moğolistan topraklarını içine alan bölgede uzun dönemler yaşadığı bilinmektedir. Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar döneminde Kırgızların sistematik bir göç politikasına tabi tutulduğu ve bu yerleştirme siyaseti sonucunda eski vatanlarım terk ettikleri görülmektedir. Araştırmamızda, Kırgızların sonraki dönemlerde değil, Hunlar döneminden itibaren Tiyanşan (Tanrı Dağlan) bölgesine sürüldüğü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonraki dönemlerde Karahitaylann ve Moğolların saldırılan ile son guruplarda Tiyanşan bölgesine göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu göç döneminde Kırgız boylarının etnik yapılannda büyük değişiklikler olmuştur.

Türkiye’de Halkçılık İdeolojisi Ve Halkevleri

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 101-118
Meşrutiyet ve Milli Mücadele dönemlerinde halkın siyasete katılımım artırmak şeklinde ortaya çıkan halkçılık ideolojisi, Cumhuriyetin kurulmasıyla nitelik değiştirmeye başlamıştır. Halk Fırkasının yönetiminde tüm halkı kapsayan yeni halkçılık anlayışı, vatandaşları, laiklik, etnik milliyetçilik ve otoriter merkeziyetçilik çerçevesinde toplumsal kuramlarla halkı eğitmeyi amaçlama şekline dönmüştür. Siyasal katılmayı ve alternatif siyaset kanallarını sınırlayarak siyasi rejimin çoğulcu ve yarışmacı bir sisteme dönüşmesini engelleyen Halk Fırkası, vatandaşları, siyasal ve sosyal bir eğitim kurumu olması amaçlanan Halkevleri yoluyla, halkın, cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda terbiye edildiği kurum haline dönüşmüştür.

Kırgızistan’ın Kale Ve Şehirleri (XVII -XIX. Yüzyıllar)

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 59-76
Bu makalede XVIII. asırdan XIX. asrın ortalarına kadarki sürede Kırgızistan'ın etrafında bulunan şehir, kasaba gibi yerleşim birimleri ve surlann yapım tarihi, yeni bir bakış açısıyla araştırılmıştır. Yapılan araştırmada ortaya konan bilgilerle Kırgızistan'ın etrafındaki surları başka yerlerden gelenlerin değil, yerli Kırgızlar tarafından inşa edildiği ispatlanmaktadır. Bu surlar, genelde o civarda yaşayan halklar arasında ticari ilişkilerin devam etmesi ve yerli halkın dışarıdan gelen saldırılar karşısında korunabilmesi amacıyla yaptırılmıştır.

Masal Ve Destansı Anlatım

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 31-58
Sözlü gelenekte her bir tür kendine ait özellikler taşımaktadır. Efsane, masal, destan ve hikâye türü, yaygınlık ve çeşitlilik noktasında, sözel ürünlerin en çok incelenen alanları olmuştur. Pertev Naili Boratav, bu çalışmasında da, Er Töştük, Köroğlu kolları ve birkaç hikâye metni vererek, ele aldığı konuyu anlaşılır kılmıştır. Sözlü metinlerin arasındaki geçişme, Boratav'm bu yazıda üzerinde durduğu konulardandır. Anlatım/icra ve metinlerin yapısındaki değişmelerin boyutu bir başka açıdan ele alınmıştır.

İçtihad Mecmuasında Dil Ve Dilde Sadeleşme Tartışmaları (Iı. Meşrutiyet Dönemi)

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 119-148
İçtihad mecmuasının Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Bu dergide ortaya atılan görüşlerde Batıcı düşüncenin etkin bir sözcülüğü yapılmıştır. Dergide toplumsal, siyasî, İktisadî ve kültürel hayatın hemen her detayıyla ilgili konular işlenmiştir. Dergide savunulan görüşlerin bir çoğu Cumhuriyet döneminde somut hayata geçmiştir. Bu hâliyle dergide düşünsel olarak inkılâpların hazırlığı yapılmıştır. Bu araştırmada İçtihad mecmuasının dil ve dilde sadeleşme tartışmaları konularında ileri sürdüğü görüşler İncelenmektedir. Dil konusuna baştan beri önem gösteren dergide bu konuda onlarca yazı yayımlanmış diğer yayın organları ile polemiklere girilmiştir. Konuşma ve yazı dilinde sadeleşme istenmiştir. Bu istek de zamanla gerçekleşmiştir.

İstanbul Divan Edebiyatı Müzesindeki İki Rahle

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 157-166
Türk sanatında, ahşap üzerine yapılan çalışmalar, oldukça sınırlıdır. Ahşap eserlerin gelişimi, meydana getirilen ekoller, sanatkarlar ve diğer kültür çevreleri ile karşılaştırılmasından oluşan bilgiler oldukça sınırlıdır. Zaman içerisinde tahrip olan ya da tamamen yok olmuş ahşap sanat eserlerinin bir gurubunu rahleler oluşturmaktadır. Terim anlamıyla rahle; "üzerinde kitap okunan veya çizim ya da yazı çalışmaları yapılan, bazıları açılır kapanır tarzda hareketli, bazıları sehpa ya da masa şeklinde sabit olan eşyalar" dır. Ana malzemesi ahşaptır. İlk dönemlerde sade olarak kullanılan ahşap zaman içinde değişikliğe uğrayarak sedef, bağa, fildişi, boynuz, gümüş ve değerli taşların kakılması ve kaplanması ile değişerek ve gelişerek günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu araştırmada incelenen iki rahle, açılır kapanır tarzda, ahşap üzerine kadife kaplı olup, birinci örnekte kumaş, ikinci örnekte ise gümüş plaka aplikasyon tekniği uygulanmıştır. Bu incelenen rahlelerden birinci örnekte görülen kumaş üzerine kumaş aplikasyonu, Türk sanatında kıyafetlerde yoğun kullanılmıştır. Kumaş üzerine metal aplikasyon uygulaması yapılmış ikinci örnek ise Türk sanatında ender olarak yapılmıştır.

Gürün Şallarının Durumu ve İran Şalları İle Benzerliği

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 149-156
Bin yıl kadar önce Anadolu'da yerleşik düzene geçen Türkler, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan yol üzerinde kültür ve sanat alanında, Türk egemenliği altında ortak kavram ve biçimlerini oluşturmuşlardır. Bu yüzden Orta Asya'da bulduğumuz bir motife Anadolu'da da rastlamamız mümkündür. Oğuzlar' ın Türkistan, Horasan, Kirman yöresine yerleşimi, sonra batıya akını, İran ile Anadolu arasındaki ilişkilerin temelini oluşturmuştur. Bu yüzden bu yol üzerinde yapılan eserlerde ortak özelliklere sahip pek çok sanat ürününe rastlanır. Örneğin; Bugünkü İran'ın Keşan ve Kirman yöresinde XIX. yy'da dokunmuş olan şalların benzerlerinin aynı yüzyıllarda Sivas/Gürün'de dokunmuş olduğu gibi.

Küreselleşme, Bireyselleşme ve Toplumsallaşma

Erdem · 2004, Sayı 41 · Sayfa: 29-58
Küreselleşme günümüzün en önemli olgularından biridir. Konu çeşitli yönleriyle ele alınmaktadır. Bireyselleşme sorunlarının aşılması ve toplumsallaşma süreçlerinin başarılması da küreselleşme açısından önemlidir. Hızlanan toplumsal değişmenin yarattığı ortam bireyselleşme yönünde giderek daha fazla olanak sağlama eğilimindedir. Ancak sağlıklı yollardan gerçekleşmeyen bireyselleşme çabalan kişiyi bencilliğe düşürme, bireysel özgürlükleri geliştirmek adına toplumsal uyum ve bireyler arası ilişkilerle birlikte birey ve toplum ilişkilerindeki dengeleri de bozma tehlikesi içermektedir. Bireyselleşmenin, sağlıklı olarak başanlabilmesi oranında, sağlıklı toplumsallaşma ve küreselleşmenin güvenli temelini oluşturacağım söyleyebiliriz. Bireysel, toplumsal ve küresel düzeyde ahlak sorunu giderek önem kazanmaktadır. Dünya insanlan olarak bir küreselleşme kültürü yaratmaya gereksinimimiz var. Bu aşamada bir dünya ahlakının nasıl oluşturulacağı, üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Değişimin dünyamız açısından arzu edilir yönde gerçekleşmesi için sağlıklı bireyselleşme, bireysel özgürlüklere saygılı toplumsallaşma, adaletli ve ahlaksal temele oturan bir küreselleşme anlayışına gereksinmemiz vardır. Gelişmekte olan toplumlann haklanna saygılı olmanın yalnızca bir etik sorun olmayıp, onlann gelişmiş toplumlar tarafından sömürülmelerinin dünyanın dengesini bozan ortak bir sorun olduğu kabul edilmelidir. Ahlaki temele dayanmayan bir dünya kültürünün sonuçta kendi kendini yok etme olasılığı vardır. Farklı dinlere ve kültürlere çokluk içinde birlik anlayışıyla yaklaşılmalı, dünya kültürünü yozlaştıracak, kısırlaştıracak, tek tip ve donuk bir hale getirecek girişimlerden uzak durulmalı, çok renkliliğin sunduğu çeşitli seçenekler yok edilmemelidir.