5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Ömer TURAN
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bulgaristan'da Prenslik Döneminde Türklerin Sosyal ve Siyasal Kurumlaşma Çalışmaları

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 89-100
Tam Metin
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın sonunda imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Sultanına bağlı, Bulgaristan Prensliği ve Doğu Rumeli Vilayeti kuruldu. Prenslik yaklaşık olarak bugünkü Bulgaristan coğrafyasının Tuna nehri ile Balkan Dağları arasındaki kısmını, Vilayet ise Balkan Dağları'nın güneyinde kalan yerleri kapsıyordu. Bulgaristan Türkleri için yeni bir dönem başlamıştı. Yüzyıllardır sahibi ve hâkimi olarak üzerinde yaşadıkları topraklarda artık bir azınlık olarak varlıklarını sürdürmek durumundaydılar. Bu yeni statülerine hiç mi hiç hazırlıklı değillerdi. 1877-78 Harbi'nde öldürülenler ve canlarını kurtarmak için Anadolu'ya göçmek zorunda kalanlardan dolayı nüfusları yarı yarıya azalmıştı. İdareciler, askerler, varlıklı kesim, aydınlar ve seçkin din adamları bu topraklardan kaçmak zorunda bırakılırken geriye fakir, cahil, hakkını aramasını bilmeyen, kendi tabirleri ile "başsız bir gövde" kalmıştı.

XIX. Yüzyılda Kırım, Kafkasya ve Civarında Misyonerlik Faaliyetleri

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 921-948
Tam Metin
Rusların 1550'li yıllarda Kazan ve Astrahan'ı, 1722 yılında Derbent ve Bakü'yü, 1783 yılında da Kırım'ı zabtederek Tiflis Krallığı'nı himayelerine almaları ile bu bölgedeki güç dengesi önemli ölçüde Ruslar lehine değişti. 1785'te Şeyh Mansur'un Ruslara karşı direnişi ile başlayan Kafkas kabilelerinin Rus kuvvetlerine karşı mücadeleleri Şeyh Şamil ile doruk noktasına çıkmış, O'nun 1859 yılında teslim olmak zorunda kalmasıyla bir müddet de Muhammed Emin Efendi tarafından yürütülmüş ise de, 1864 yılından sonra buralar da Rusların hâkimiyet alanı olmaktan kurtulamamıştır.

Milli Mücadele Lehine Kamuoyu Oluşumunda Din Adamları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 45 · Sayfa: 821-834
Milli Mücadele Türk milletinin çok zor bir döneminde gerçekleştirilmiştir. I. Dünya Savaşı'nı takip eden günlerde Anadolu insanı ard arda gelen ve sonu yenilgilerle biten savaşlardan bitap düşmüştür. O dönemin şartlarında halkın yönlendirilmesinde din adamları birinci derecede güç sahibidirler. Din adamları, bu güçlerini Milli Mücadele için kullanmışlardır: Halkın vatan sevgisinin ve bağımsızlık aşkının harekete geçirilmesinde ve Anadolu'nun işgal edilmesine karşı çıkmak üzere Müdafaa-i Milliye cemiyetleri kurulmasında, hocalar, müftüler ve şeyhler gibi din adamlarının çok önemli rolleri olmuştur. 1919 ve 1920 yıllarında Anadolu'nun hemen her tarafında kurulan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinde bizzat görev almışlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde milli bağımsızlığın sağlanması için gayret göstermişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk, söz konusu din adamları ile görüşerek, haberleşerek, tebrikleşerek ve onları onore ederek, onların desteklerini almış ve bu desteği de çeşitli yollarla göstermiştir.

1926 Hukuk İnkılâbının Fikrî Temelleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 32 · Sayfa: 477-492
Tarih boyunca başarılı olmuş her büyük inkılâp hareketi uzun bir fikri hazırlık devresi geçirmiştir. Bu itibarla Mustafa Kemal Atatürk'ün Millî Mücadele'yi kazandıktan sonra gerçekleştirdiği diğer inkılâplarda olduğu gibi, İsviçre Medeni Kanunu'nun kabul edilmesi suretiyle gerçekleştirilen 1926 Hukuk inkılâbının gerek fikir plânında ve gerekse uygulama alanında temelleri de, 1839 Tanzimat hareketine kadar çıkar.