11 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 11
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler
- Türkiye 5
- Fransızlar 4
- Türkler 4
- Fransa 3
- Tarih 3
- İngiltere 2
- 19 Ekim 1939 1
- 1921-1984 1
- 1934-1937 1
- 1936-1939 1
1955 Bağdat Paktı
Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 212 · Sayfa: 179-238
Özet
Bağdat Paktı diye anılan "Karşılıklı İşbirliği Andlaşması" (Treaty of Mutual Cooperation) Türkiye ile Irak arasında 24 Şubat 1955'de Bağdat'ta imzalanmıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetler Birliğinin Ortadoğu'da yaratabileceği tehlikeyi karşılamak üzere bir bölgesel savunma paktı yapılması için, 1947 yılından başlayarak, önce İngiltere kimi temaslar yapmıştı. Daha sonra İngiltere, ABD, Fransa ve Türkiye sorunu birlikte ele almışlardı. Böyle bir örgüte bu dört devletin yanı sıra, İran, Pakistan ve, başta Mısır olmak üzere, bölgedeki başlıca Arap devletlerinin de katılması öngörülüyordu. Ne var ki, Filistin'de 1948'de İsrail devleti ortaya çıkınca Arap devletleri asıl tehlikeyi orada görüyor, Israil'in kurulmasını destekleyen ABD ve eski mandater devletler İngiltere ile Fransa'ya güven duymuyordu. Ayrıca, Mısır Süveyş Kanalı bölgesindeki İngiliz kuvvetleri geri çekilmedikçe İngiltere ile herhangi bir siyasal işbirliğine girmek istemiyordu.
Complémentarité des Intérèts de la Turquie et de la France vue dans une Perspective historique
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 477-492
Özet
Tam Metin
Je voudrais tout d'abord remercier Monsieur l'Ambassadeur Rouillon, qui m'a donne cette occasion de m'adresser a une audience aussi distinguee et choisie. Peut-etre le titre de ma conference pourra-t-il paraître trop optimiste voire meme audacieux. Mais je crois que les rapports turco-français, vieux de quelque cinq siecles, et les realites d'aujourd'hui qui vont determiner leur avenir, sont de nature a justifier une telle approche. Tout en situant l'histoire de nos relations dans un cadre chronologique, je vais tâcher d'analyser les changements qui ont eu lieu dans cette trame et, partant de la, essayer de tirer mes propres conclusions quant a leur prolongement dans le futur.
Tarihsel Açıdan Bakıldığında Türkiye ile Fransa'nın Menfaatlerinin Birbirini Tamamlayıcı Niteliği
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 463-476
Özet
Tam Metin
Bu yazının başlığı Türk-Fransız ilişkilerinin beş yüzyıllık tarihine yabancı olanlara belki fazla iyimser görünebilir. Ama, sanırım, iki devlet arasında geçen tarihsel olaylar, hatta geleceğe ışık tutabilecek bugünkü gerçekler böyle bir başlığı yerinde gösterici niteliktedir. Konuyu hem kronolojik, hem de analytique bir düzen içinde anlatmağa çalışacağım. Sonunda, ilişkilerimizin ileriye yönelik görünüşü üzerinde kişisel düşüncelerimi açıklayacağım.
General De Gaulle'ün Türkiye'yi Ziyareti (25-30 Ekim 1968)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 949-964
Özet
Tam Metin
Fransa'nın büyük devlet adamı de Gaulle 1968 Ekim ayı sonlarında Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Böyle bir şey tarihte ilk kez oluyordu. Görünüşte bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın bir yıl önce Fransa'ya yaptığı ziyaretin karşılığı idi. Ama, aynı zamanda, beşyüz yıllık Türk-Fransız ilişkilerinin çerçevesi içinde, 1867'de Sultan Abdülaziz'in Fransa'yı ziyaretinin, geç de olsa, bir iadesi sayılabilirdi. Olayın üzerinden henüz 19 yıl geçmiş olmasına karşın, onun Tarih Kurumumuzda bir Konferans konusu yapılması doğru muydu? Kanımca doğru idi, çünkü yüzyılımızın büyük devlet adamlarından biri olan de Gaulle'ün Atatürk Türkiye'sinin geleceğine olan inancı, Türk-Fransız ilişkilerine verdiği önem ve gelecekteki işbirliği için getirdiği mesaj bir an önce değerlendirilmeliydi.
Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasal İlişkileri (1936-1939)
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 79-110
Özet
Tam Metin
Hatay Sorunu 1936 yılında ortaya çıkmış ve 1939'da, 2. Dünya Savaşı'ndan birkaç ay önce, Hatay Türkiye'ye bağlanmak suretiyle, kesin bir çözüme kavuşturulmuştur. Sorunun üç yıllık süreci bir diplomasi savaşımı içinde geçmiştir. Yüce Atatürk, bu sorunu kan dökmeden en son aşamasına ulaştırıp aramızdan ayrılmış, İnönü ve onun Dışişleri Bakanı Saraçoğlu da, savaş öncesi uluslararası siyasal konjonktürden ustaca yararlanmasını bilerek, mutlu sonucu elde etmişlerdir. Sonuç, diplomatik tarihimiz bakımıdan, kuşkusuz, üstün bir başarıdır. Hatay Sorunu üzerinde Türkiye'de, arşivlere ve öbür belgelere dayanılarak henüz bir araştırma yapılmış değildir. Yayımlanan kitap ve makaleler daha çok gözler önünde geçen olayları yansıtmaktadır. Oysa, Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler ve yapılan anlaşmaların gerisindeki gerçekler bilinmeden, varılan sonucu değerlendirmek olanaksızdır. Biz bu konferansımızla, özellikle Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivlerine dayanarak, boşluğu bir ölçüde de olsa, doldurmaya çalışacağız.
Türk-Fransız Siyasal İlişkileri (1921-1984)
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 959-1044 · DOI: 10.37879/belleten.1983.959
Özet
Son 60-65 yıllık Türk-Fransız siyasal ilişkileri, bir bakıma daha önceki 400 yıllık Osmanlı-Fransız ilişkilerinin doğal bir uzantısıdır, bir bakıma da bunların yeni temeller üzerine kurulmak üzere, arıtılması dönemidir. Doğal uzantısıdır, çünkü iki ülkeden birinin Avrupa'nın doğusundaki, ötekinin ise batısındaki konumları onları kıta üzerinde güçler dengesini bozucu eylemler karşısında yaklaşmağa itmiştir, bugün de itmektedir. XVI. yüzyıl başlarında Avusturya İmparatoru V. Charles'a karşı Türk-Fransız ittifakı, XIX. yüzyılda Rusya'ya karşı girişilen Kırım Seferi, II. Dünya savaşı başlangıcında 1939 Üçlü Paktı ve bugün NATO ittifakı bunun örneklerindendir. Fransızca deyimi ile, iki devlet "Politique generale" üzerinde genellikle uyum içinde bulunmuşlardır.
1939 Türk-İngiliz-Fransız ittifakı
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 367-414 · DOI: 10.37879/belleten.1982.367
Özet
Tam Metin
19 Ekim 1939'da Ankara'da Türkiye, İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Yardımlaşma Andlaşması (Traité d'Assistance Mutuelle) Türkiye'nin Batılı Devletlerle yaptığı ilk ittifak bağıtıdır. Andlaşma, İkinci Dünya Savaşı yaklaşırken, 1939 baharında İtalya ve Almanya'nın (Mihver Devletleri) Akdeniz ve Balkanlarda yarattıkları tehlikeyi gözönünde tutarak, aşağıda ayrıntılarıyla inceleyeceğimiz üzere, bir yandan Türkiye ile İngiltere ve Fransa'nın savunma gereksinimlerini karşılamak, öte yandan Balkanların güvenliğini, özellikle Yunanistan Romanya'nın korunmasını sağlamak, ancak bu yüzden Türkiye'nin Sovyetler Birliği ile savaşa sürüklenmesi olasılığını da önlemek gibi girift ve karmaşık sorunları düzenliyordu. Dünya Savaşı 1 Eylül'de başlamış, Ankara Andlaşması da 39 gün sonra yürürlüğe girmişti. 10 Haziran 1940 günü İtalya'nın müttefiki Almanya'nın yanında, İngiltere ve Fransa'ya savaş açmasıyla savaş durumu Akdeniz'e yayılınca, hukuksal bakımdan, Türkiye için "casus foederis" ortaya çıkmış, onun İngiltere ve Fransa yanında savaşa katılması gerekmişti. Nitekim, İngiliz ve Fransız Hükümetleri bunu resmen Türk Hükümetinden istemişti. Ne var ki, o sırada Fransa çökmüş, Mareşal Pétain Hükümeti Almanya ile bir silah bırakışımı sözleşmesi yapmış, böylece İngiltere yalnız kalmıştı. Türkiye ise Müttefiklerinden beklediği silahları henüz alamamıştı. Öte yandan, Almanya ile 1939 Ağustosu ve Eylülünde bağıtladığı Saldırmazlık ve Dostluk Andlaşmaları çerçevesinde yakın ilişkiler sürdüren Sovyetler Birliği'nin de ne yapacağı pek belli değildi. Bu durumda Türkiye'nin hemen savaşa girmesi İngiltere'ye bir şey kazandırmayacağı gibi, Balkanları ve Yakın Doğuyu tehlikelere atabilirdi. İşte bu koşullar içinde Türk Hükümeti, Ankara Andlaşmasına ekli "Sovyet Çekincesi"ni ileri sürerek, 26 Haziran 1940 günü "savaş dışı" müttefik durumunu açıklamıştı.
Türkiye'nin Batı İttifakına Yönelişi (1934-1937)
Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 95-156 · DOI: 10.37879/belleten.1981.95
Özet
Atatürk Türkiyesi, Lozan Antlaşmasından sonra, Avrupa'da henüz tehlikelerin belirmediği 1923-1932 döneminde, bir yandan Sovyetler Birliği ile, 1925 Saldırmazlık Paktı ve 1929'da onun kapsamını genişleten Uzatma Protokolü çerçevesinde, dostluk ve dayanışmasını güçlendirirken, öte yandan başlıca Batı ülkeleriyle ortada kalan sorunlarını çözümlemek, onlarla sağlıklı ilişkiler kurmak yolunu tutmuştu. İngiltere ile Musul anlaşmazlığına son verip Türk - Irak sınırını kesinlikle belirleyen 1926 Antlaşması, İtalya ile 1928 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Fransa ile, Suriye ve Lübnan için, 1928 Sözleşmesi ve 1930 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Yunanistan ile 1930 Dostluk Antlaşması bu dönemin en önemli aşamaları olmuştu. 1932'de Milletler Cemiyetine katılan Türkiye, toplu güvenlik düzeni içinde, "statu quo" yanlısı bir politika izleyecek, Boğazların askerselleştirilmesi, Hatay gibi ulusal sorunlarını barışçı yoldan çözümlemek isteyecekti. 1933 ve 1934 yıllarında, Avrupa'da savaş hazırlıklarının başladığı bir sırada ise, Türkiye kendisini Akdeniz'de İtalya'nın tehdidi karşısında görmüştür. Bu durumda, Atatürk Türkiyesi Sovyetler Birliği ile dayanışmasının yanı sıra, yeni savunma çareleri aramak, caydırıcılık olanaklarını artırmak çabası içine giriyordu. Onun 1934 Şubatında Balkan Paktını gerçekleştirmesi; Habeşistan savaşı üzerine 1935 sonlarında, İtalya'ya karşı Milletler Cemiyeti çerçevesinde, İngiltere ve Fransa'nın önayak olduğu yaptırım önlemlerine katılması ; ayrıca İtalya'nın yaptırımlar nedeniyle saldırıya geçmesi olasılığına karşı, İngiltere ile Akdeniz Anlaşmasını yapması ; Boğazların yeniden askerselleştirilmesi amacıyla 1936 yazında bir Konferans (Montreux) düzenlemesi; bu Konferans sırasında ve sonrasında Sovyetler Birliği ile - sonuç vermeyen - ittifak antlaşması görüşmeleri; 1936'da İspanya iç savaşı çıkınca, bu savaşa karışmama politikasında İngiltere ve Fransa'ya ayak uydurması ; 1936-37 döneminde bir Akdeniz Paktı yapılması amacıyle Fransa'nın girişimlerini olumlu karşılaması ; 1937 Sâd Abad Paktı ile Orta Doğu'da İtalyan'nın emellerine set çekmek isteyişi ve, 2. Dünya Savaşı henüz çıktığı bir sırada, İngiltere ve Fransa ile Üçlü İttifakı imzalaması gibi olgular özellikle İtalya'ya karşı korunma gereksiniminin göstergeleri olmuştur.
Türk - Amerikan Siyasal İlişkilerinin Ana Çizgileri
Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 257-276 · DOI: 10.37879/belleten.1977.257
Özet
Tam Metin
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Türk - Amerikan ilişkileri bir patlama halinde geliştiği ve 15-20 yıl sonra da ciddi sarsıntılara uğradığı için, bu alanda Türkiye'de duygusallıktan uzak, bilimsel araştırma ve incelemeler henüz yapılamamıştır. Biz bu yazımızla, yeni Türkiye'nin Amerika B. D. ile ilişkilerinin bir kronolojisini, iki hükümetin birbiri nezdinde gönderdiği diplomatik temsilcilerinin bir listesini verirken ve bu ilişkiler üzerinde yapılacak incelemelere yararlı başlıca kaynakları gösterirken, sadece ana çizgiler biçiminde de olsa, onun son 60 yıllık gelişmesinin seyrini ve özelliklerini, kişisel kimi düşüncelerimizle birlikte, açıklamağa çalışacağız.
Mohaç Sonrası Türk - Macar Siyasal ilişkileri üzerinde Macar Tarihçisi Géza Perjés'in Bir Değerlendirmesi
Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 157 · Sayfa: 127-138
Özet
Tam Metin
1972 yılı sonbaharında Budapeşte'deki görevim sona erip Ankara'ya dönerken, Macaristan Halk Cumhuriyeti Dış Kültür ilişkileri Enstitüsü Başkanı Sayın Rosta, 1526 Mohaç Savaşından sonra 15 yıllık dönemde Macaristan'ın durumu ve Macar yöneticilerin tutumuna objektif bir yaklaşım niteliğinde tarihsel bir yapıtı Türkçeye çevirttiklerini söyleyerek, bunun bir kopyasını bana vermişti. Géza Perjés adlı Macar tarihçisi "Yolun kenarına itilen ülke" başlıklı bu yapıtında, Mohaç Savaşı ve Türklerin Macaristan'ı işgalinden, bu ülkeyi doğrudan doğruya yönetmeğe başladıkları 1541 yılına dek süren çok çekişmeli ve karmaşık bir dönemini anlatmakta ve kişisel, ilginç bir değerlendirme yapmaktadır. O zamanki Macar yöneticilerini eleştirerek, onların Kanuni'nin Macaristan'ı Türk himayesinde, Türk ve Avusturya imparatorlukları arasında bir tampon devlet biçiminde kalması yolundaki önerisini kabul etmeyişlerinin tarihsel bir yanılgı olduğunu belirten yazar, bunun sonucunda ülkenin birlik ve bütünlüğünü yitirdiğini ve birçok kanlı savaşlara sahne teşkil ettiğini belirtmektedir. Perjés, yapıtının son bölümünde de, 1541'den 1686'ya süren 150 yıllık Türk yönetimi döneminin Macar ulusu için teselli sayılabilecek yönlerini anlatmaktadır.