10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Afif Büyüktuğrul
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Cumhuriyetin Denize Çıkan İlk Savaş Gemisi ve Hamidiye'nin Beşiktaş Deniz Müzesindeki Şeref Defteri

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1073-1118 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1073
Hamidiye kruvazörü, Rahmetli Rauf Orbay komutasında olarak Balkan Savaşı'nda (1912-1913) müstesna bir tarih yaratmıştı: Yunan donanmasını kuvvet ayırımına zorlamak amacıyla Ege, Doğu Akdeniz ve Adriyatik Denizi'ne açılan bu gemi, düşman üslerini bombalayıp asker yüklü gemilerini batırmaktan başka şerefli bayrağımızı Akdeniz'de dolaştırarak devlete büyük itibar sağlamış ve silahlı kuvvet birlikleri içinde tek muzaffer Türk birliği olarak yurda dönmüştü. İngiltere'de Brezilya devleti hesabına yapılmakta olan Rio de Janeiro muharebe gemisinin "Sultan Osmanı evvel", adıyla Yunanlılara tercih edilerek, bize satılmasını da Hamidiye kruvazörünün bu itibarlı harekâtı sağlamıştı.

Sultan II. Mahmut Döneminde Rütbe Alameti Boyun Nişanları

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 186 · Sayfa: 537-544 · DOI: 10.37879/belleten.1983.537
Tam Metin
Sultan II. Mahmut döneminin özelliği: Sayın Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karal'ın anlattığına göre 28 Temmuz 1808 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu hükümdarlık makamına gelen Sultan II. Mahmut iç ve dış düzen olarak çok zor koşullarla karşılaşmıştı: Devlet 1768 yılındanberi yaptığı bütün savaşları kaybetmiş; düşmanlarına büyük topraklarını bırakmış; hükûmet işlerine karışmalarını şiddetlendirmiş olan yeniçerilerin ayaklanmalarını bastırmak güçleşmişti. Sultan III. Selim sonra da Sadrazam (Başbakan) Alemdar Mustafa Paşa'nın öldürülmeleri, dönemin en feci olayları arasındaydı.

Türk Denizcilerinin Atlas Okyanusundaki Harekâtı

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 35-62 · DOI: 10.37879/belleten.1982.35
Tam Metin
"Garp Ocakları" adı altında Türk denizcilerinin yaptıkları harekâttan söz etmek istiyorum. Bunlar Cezayir, Trablusgarp ve Tunus limanlarına dayanarak ilk önce Batı Akdeniz'de sonra da Kuzey Atlantik'te korsanlık yapan denizcilerdi. Tekil olarak Kuzey Batı Afrika kıyılarına yerleşip korsanlıklara başlamışlardır. Sonradan, mütareke yıllarında Atatürk'ün yaptığı gibi, Barbaros'un büyük kardeşi Oruç Reis bunları bir araya getirerek tek bir güçlü donanma biçimine getirmiştir. Bunların en ünlüleri Barbaros Hayrettin, Turgut Reis, Kılıç Ali Paşa, Barbaros oğlu Hasan Bey Murad, Aydın, Burak ve Kalafat Memi reisler, Mezomorta Hüseyin Paşa ve bunlar gibi pek çoklarıydı. Bunların yaşadığı dönemde dünyanın deniz ticareti korsanların etkisinde olduğu için ve deniz mücadeleleri de denizlere sahip çıkmak hedefine yöneldiği için İstibdat ve İkinci Meşrutiyet tarihçileri, bu gerçeğe kulak asmayarak "Deniz tarihi, denizcilerin tarihidir" mütaleasıyla onların Atlas Okyanusundaki hareket etkilerini pek Osmanlı tarihinin içine almamışlardı. Bundan ötürü İkinci Meşrutiyetin deniz tarih yazarı Ali Şükrü Bey, 1917 yılında "Türklerin hangi tarihte dış denizlere çıktıkları ve orada ne yaptıkları gereği biçimde bilinmemektedir" diye yazmıştı.

Balkan Savaşı Deniz Harekatı Üzerine Gerçekler (1912-1913)

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 176 · Sayfa: 717-752 · DOI: 10.37879/belleten.1980.717
Tam Metin
Yakın tarih savaşlarımız birbirini izlediği ve hatta birbirinin içine girdiği için bu savaşlara ilişkin resmi araştırmalar yapmak olağan olamamıştı. Balkan savaşı sonunda da bir harp divanı ve bir de askeri belge araştırma komisyonu kurulmuş ve fakat komisyonun çalışmaları durdurulmuştu. Tarih otoritelerimizin deniz tarihini yalnız denizcilerin tarihi olarak değerlendirmeleri ve denizcilerimizin de işe siyaset de karıştırarak amaçlı yayın yapmaları ve bu yayına da otoritelerin iltifat etmemeleri, deniz konusunda kamuoyunu bilinçlendirecek gerçeklerin ortaya çıkmamasına neden olmuştu. Sayın Büyükelçi Hilmi Bayur'un belletenlerde Balkan savaşından söz etmesi, sonra da Balkan savaşının donanma komutanlarından bir tanesi olan Albay Ramiz'in anılarından esinlenerek piyasanın bir tarih dergisine yazı yazması beni bu savaşın deniz cephesine ilişkin geniş bir araştırma yapmaya sürükledi. Kendisini temize çıkarmak amaciyle yayınlanan anılar, belgelerle karşı karşıya getirilmedikçe, elbette tarihi olayların saptanmasına kaynak hazırlanamazdı. Yazımı böyle bir amaca hizmet etmek için hazırladım.

Preveze Muharebesine İlişkin Belgeler

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 168 · Sayfa: 629-666 · DOI: 10.37879/belleten.1978.629
Tam Metin
İlimle ilişkisi az olan çevrelerde deniz tarihi "yalnız denizcilerin tarihi" sanılır, deniz olaylarının politika ve savaş üzerindeki büyük etkileri pek düşünülmez. Bu olaylar tarih kitapları içine sadece olay ve hamaset örneği olarak konur. Yalnız bizim değil, yabancı devletlerin de tarih yazma anlayışı ta 1890 yılına kadar bu biçimde gelişmiştir. Bunun birinci nedeni insanoğlunun yaradılış karakteridir. İnsanoğlu serüven sever bir yaradılıştadır. Toprakların alınması, şehirlerin yakılıp yıkılması, yüzbinlerce esirin alınması ya da askerin öldürülmesi onun ruhunu daima okşamıştır. Denizleri, topraklar gibi işgal etmek olağan değildir. Bundan ötürü deniz sorunlarına, uzak milletlerin kamuoyları "deniz satveti", "deniz kudreti" ve "deniz ilgi ve çıkarları" gibi denizci terimlerine pek iltifat etmezler. Çoğunlukla savaşlarda ya da savaşlardan sonra sorarlar: "Nedir bu donanma, limanlardan çıkıp yine kalktığı limana dönüyor. Harcadığımız paralar boşuna gitmiyor mu? Ya da gitmedi mi?

Osmanlı (Türk) - Yunan Deniz Silahlanma Yarışı

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 725-774 · DOI: 10.37879/belleten.1975.156-725
Beni bu konuda etraflı bir inceleme yapmaya götüren neden 1951, 1953 yıllarında Roma Büyükelçiliği nezdinde Deniz ateşesi bulunduğum sırada, rastgele olarak, İstiklal savaşımızdan hemen sonra Yunan Büyükelçiliği yapmış olan Ekselans Papa ile yaptığım bir konuşma oldu. Ekselans Papa, nezaket konuşmalarından sonra sözü Türk - Yunan ilişkilerine getirdi ve şu fikri ortaya attı : "Osmanlı devletinden ayrılmakla en büyük günahı biz işledik. Çünkü ayrılmadan önce Osmanlı devleti içinde çok mutlu bir hayatımız vardı. Osmanlı Imparatorluğunun dağılması ise en acı sonucunu kocaman bir ekonominin paralanmasında verdi. Artık ufak ufak Arap ve Balkan devletlerinin, Türkiye Cumhuriyetinin ve Yunanistan'ın yalnız başlarına eski mutluluğa kavuşmaları hiç mümkün değildir". Gerçekten de Türk ve Yunan milletlerinin yaşadıkları coğrafya Avrupa uygarlığının doğu tarafını koruyacak bir noktada idi. Ünlü Alman mareşal' "Almanya bin yıl Avrupa uygarlığını Slav tehlikesine karşı korudu". dedikten sonra elbette Osmanlı Devleti de, Çarlık Rusyasına karşı onsekiz savaş yapmakla, ikiyüz yıl aynı hizmeti görmüştü. Üstelik bu hizmeti görürken İngiltere'nin dostluğu değil düşmanlığı ile karşılaşmıştı : 1771 yılında Çarlık filosu Çeşme'de Osmanlı filosunu yakarken Ruslara o rehberlik etmiş ve hatta Rus amiralına Boğaza saldırmayı bile teklif etmişti; 1827 yılında içinde Navarin limanında yatan Osmanlı donanmasını o yakmıştı; Kırım savaşından önceki Osmanlı-Rus savaşında Rusların Sinop'ta Osmanlı filosunu yakmasına da İngiliz amiralı neden olmuştu.

İstiklâl Savaşında Türk Sularında Yabancı Devlet Donanma Harekatı (1918-1922)

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 77-96 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-77
Tam Metin
Deniz coğrafya ve Deniz Kuvvetleri ilmi olarak incelenmezse başka savaşlar gibi İstiklal savaşının da tam bir etüdünü yapmak mümkün olamaz. Gerçi kitaplarından büyük istifadeler sağladığımız sayın tarih otoritelerimiz istiklâl savaşına başlarken İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan'ın işgal ettikleri bölgeleri belirtmişlerdi. Lâkin bu işgallerin coğrafi manzaralarının değerlendirilmesi okuyucuya bırakacaklardı. Biz, deniz tarih uzmanı olarak, bu işgalleri bir harita üzerine koyduğumuz zaman Anadolu'nun insan, kültür, sanayi, ziraat, ticaret, ulaştırma merkezlerinin düşman eline geçtiğini ve Türklere savunacak yolsuz, demiryolsuz, kaynaksız, kıraç bir toprak kaldığını gördük. Üstelik saldırıcıları, Anadolu'ya çıkmadan önce denizde zarara uğratmak için Türklere hiç bir imkân bırakılmadığını da farkettik. Esasen İstiklâl savaşının açılmasına en büyük neden Osmanlı Devleti'nin yakın tarih savaşlarını "Donanmasız bir Deniz imparatorluğu" halinde yapması idi. Bu hal gerek Yunanistan gerekse Yunan taraflısı devletlerin denizleri güvenliği tam olan bir ulaştırma alanı olarak kullanmalarına neden olmuştu.

Türkiye Cumhuriyeti Donanmasının Ellinci Yılı

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 148 · Sayfa: 497-526 · DOI: 10.37879/belleten.1973.148-497
Tam Metin
Heybeliada'daki Mekteb-i Bahriye-i Şahaneye (Padişahın deniz okuluna) 1918 yılında en son bizim sınıf girmişti. Mütarekeden ötürü, ta Cumhuriyet dönemine kadar da başka öğrenci alınamamıştı. O yıl tepedeki Rum Ruhban Okuluna da el konulmuş ve bu binada, "Güverte ve Makina Namzed (Aday) Okulu" açılmıştı. İki yıl bu okulda hazırlık dersleri okunacak, ondan sonra da güverte öğrencileri Güverte Okuluna, makina öğrencileri de Makina Okuluna gideceklerdi. Böylelikle Ada'da Deniz Kuvvetlerine ait dört okul olmuştu. İskelenin yanındaki Güverte Okulu ile Namzet Okullarının müdürü Yarbay Şevket, yukarıdaki Makina Okulu ile bunun yanındaki Mızıka Okulunun müdürü de Kıdemli Yüzbaşı Ferit idi. Bahriye Nazırı Cemal Paşa, yönetim sorumluluğunu "Eti senin, kemiği benim" der gibi bu iki değerli subaya bırakmıştı. Onlar ne isterse yapacaklar, Cemal Paşa da bir dediklerini iki etmeyecekti. O kadar ki, öğrencilere ilişkin öğretim kurulunun verdiği kararların hiç bir temyizi yoktu, "kifayetsizdir" hükmü verilen her öğrenci bavulunu alıyor ve okulla ilişkisini kesiyordu.

Preveze Deniz Muharebesine ilişkin Gerçekler

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 145 · Sayfa: 51-86 · DOI: 10.37879/belleten.1973.145-51
Tam Metin
Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetlerinden Albay Braoun Taylor'ın Cenevizli Amiral Andrea Doria'nın hayatına ilişkin yazısı üzerine Preveze Deniz Muharebesini, ilmi esaslara dayanarak, baştan etüt etmek zorunlu oldu. Çünkü Albay Taylor'ın fikirlerine göre on altıncı yüzyılın en büyük denizcisi Andrea Doria idi. Büyük Amiral Barbaros Hayrettin ise şöhreti Türkler tarafından göklere çıkarılan bir korsandan başkası değildi. Barbaros'un yaptığı Preveze deniz muharebesi bile ciddi bir muharebe sayılamazdı , çünkü bu muharebede Türkler bir iki Venedik gemisinden başkasını batıramamışlardı. Bundan başka Albay Taylor, Preveze Deniz Muharebesinin Barbaros'la Andrea Doria arasında anlaşmalı bir şekilde yapıldığını ve yani bir şike muharebesi olduğunu da iddia edecekti. Albay Taylor'ın bu konudaki ilmi araştırmaya dayanmayan beyan ve iddiaları, ilkönce, tarih konusunda kendimizi yabancılara anlatmaya heves etmememizin acı bir sonucu idi. Nitekim Amiral Adolp Slaid de bu gerçeği ortaya koymuş ve Türklerin bu ters anlayışından yabancıların, Türkiye aleyhine olarak, bol bol yararlandıklarını belirtmişti.

1897 Osmanlı-Yunan Savaşı için Yeni Belge

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 313-332 · DOI: 10.37879/belleten.1972.143-313
Tam Metin
Şimdiye kadar elimizde, 1897 Osmanlı-Yunan savaşının deniz olaylarına ilişkin, tek bir kaynak vardı: Bu savaştaki Osmanlı Donanması Komutanı Müşir Amiral (Büyük Amiral) Hasan Rami'nin yayınladığı hatırası... Bu kaynak da deniz olaylarının tarih üzerindeki etkisini ortaya koymaktan uzaktı. Çünkü hatıralar, tarihin yazılmasına hizmetten çok, yazarın kendisini kamuoyunda temize çıkarmak için yayınlanmıştı. Halbuki 1897 Osmanlı-Yunan savaşının Osmanlı tarihinde önemli bir yer tutması gerekiyordu. Bir kez, Sultan Hamid II'nin istibdat dönemine rastlamıştı. Sonra, bu savaşın yanlış mütalea edilen sonuçları İkinci Meşrutiyet hükümetlerinin bile deniz politikalarını etkilemişti. Böyle bir incelemenin savaştan hemen sonra yapılmaması Osmanlı Devleti için büyük bir talihsizlikti. Ne çare ki Haliç'te materiyel ve denizci kültürü bakımından çürütülen Osmanlı Donanması hiç bir savaş görevi yapamazken kara kuvvetlerinin üç hafta içinde zafer sağlaması hükümdarın prestijini çoğalttığı için deniz savaşındaki sorumluları araştırmak lüzumsuz sayılmıştı . Çünkü sorumlu araştırmak hükümdarın prestijini ters yönden etkileyebilirdi.