6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Ayşe Aydın
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Muğlalı Yerel Yapı Ustası Abdullah Özsoy’un Eserleri

Erdem · 2023, Sayı 84 · Sayfa: 27-50 · DOI: 10.32704/erdem.2023.84.027
Tam Metin
Bu çalışmanın konusunu yaşadığı dönem ve yörede ünlü bir taş ustası olan Abdullah Özsoy’un eserleri oluşturmaktadır. Konuyu ele alışımızın iki önemli amacı vardır. İlki Abdullah Özsoy’un günümüze sağlam ulaşan eserlerini ilk defa bilimsel bir çalışmada tanıtmak ve Sanat Tarihi açısından değerlendirmektir. İkinci amaç Özsoy’un korunması gerekli kültür varlığı niteliği taşıyan yapılarının tescil edilip gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır. Çalışmada Abdullah Özsoy’un günümüze ulaşan mimari yapıları yerinde görülerek fotoğraflarla belgelenmiş ve çizimleri yapılmıştır. Başta kızı olmak üzere Abdullah Özsoy’u tanıyanlarla yapılan sözlü tarih çalışmasında anlatılanlarda yol gösterici olmuştur. Abdullah Özsoy 1899-1968 yılları arasında yaşamıştır. Yatağan’da tanınan bir taş ustasıdır. Eskihisar ve çevre köylerde inşa ettiği sayısız evden sadece kendi evi temel seviyesinde günümüze ulaşmıştır. 1936 yılında Muğla kent merkezindeki meydanda yer alan Atatürk heykelinin kaidesini yapmıştır. 1950’li yıllarda inşa ettiği dört küçük köprüden ikisi bugün ayaktadır. 1960 yılından itibaren Yatağan’ın çevre köylerinde minareler yapmaya başlayan Abdullah Özsoy’un bilinen ilk minaresi Katrancı mahallesindedir (1960). Bunu Tuzabat (1961), Zeytinköy (1963), Bahçeyaka (1964) ve Şahinler mahallesindeki minare (1965) izlemiştir. Son minaresi ise Bağyaka mahallesindedir (1966). Zeytinköy mahallesindeki minare ile birlikte inşa ettiği cami hariç minarelerin ait oldukları camilerin yenilenmiş olması eski camilerin de Abdullah Özsoy tarafından yapılmış olabileceğini göstermekle birlikte bu anlamda bir kanıt yoktur. Özsoy’un yaptığı günümüze ulaşan tek cami Zeytinköy Mahallesi Cami harim planıyla ve kırma çatılı oluşuyla, son cemaat yerinin özgünde kemerli kurgusuyla, Eskihisar başta olmak üzere Muğla merkez ve Yatağan çevresindeki diğer camilerle ortak özelliklere sahiptir. Özsoy, minareleri camiye bitişik ya da ayrı olarak iki şekilde yapmıştır. Minarelerin kaideleri sekizgen, altıgen ve kare olmak üzere üç farklı plan şeması göstermektedir. Moloz taştan yapılan kaideler içte sıvalıdır, dışta farklı boyutlarda düzgün kesme mermer bloklarla kaplanmıştır. Mermer bloklar dört yönde derzlerle çerçevelenmiştir. Minarelerin pabuçları moloz taş ve çimentodandır, gövdeleri petek bölümüyle birlikte ustanın kullandığı çimentodan kalıplarla burmalı ya da yivli olarak yapılmıştır. Minarelerin süsleme programında dikkat çekici unsurlar vardır. Katrancı, Zeytinköy ve Bahçeyaka Camisi minarelerinin konik sekizgen pabuç bölümünde her yüzde alçak kabartma tekniğinde yapılmış bir madalyon yer alır. Katrancı örneğinde madalyonlar bütündür, Zeytinköy ve Bahçeyaka’da ise madalyonların sadece dış çerçeveleriyle verilişleri söz konusudur. Bahçeyaka örneğinde her yüz madalyonun üzerinde yarım ay şeklinde sonlanmaktadır. Minarelerin hepsinde şerefenin çift kademeli dışa taşkın üçgen kesitli bezemeleri vardır. Bağyaka Mahallesi Cami’nin minaresi hariç diğer minarelerin şerefe korkuluklarının her yüzünde kafes oyma tekniğinde yıldız motiflerinden oluşan geometrik süsleme standart hale gelmiştir. Bağyaka minaresinin şerefe korkuluğu ise silindirik formdadır. Minarelerin inşa tarihini, yapan usta ve bani bilgilerini veren kitabeleri vardır. Abdullah Özsoy’un Yatağan ilçesinde inşa ettiği evler ve dini yapılar özelinde minareler yörede Cumhuriyet dönemine kadarki süreçte oluşan ve örneklerini veren geleneği devam ettirir. Söz konusu yapılar inşa edildikleri dönemin değerli temsilcileri oldukları için tescil edilmelidir. Abdullah Özsoy gibi yerel ustaların eserleriyle tanıtılarak hak ettikleri değeri bulmalarına yönelik çalışmaların devam etmesi bölge bazında sanat ve mimarlık tarihine katkı sunacaktır.

Silifke Müzesi’ndeki Kilise Formlu Mezar Taşı

Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 285 · Sayfa: 421-430 · DOI: 10.37879/belleten.2015.421
Tam Metin
Kilise formlu mezar taşı, Mersin'in Silifke İlçesi'ne bağlı Taşucu Kasabası'ndaki Rum Kilisesi nartheksinin batı cephesi önünde bulunmuştur. Silifke Müzesi'ne 27.12.2005 tarihinde kazandırılan eser, kireçtaşından yapılmıştır. Ön yüzünde bir niş ve yazıt, arka yüzünde ise üç apsis yer alır. Apsislerden ortadaki, diğerlerine kıyasla daha geniş ve yüksektir. Yazıtından anlaşıldığı kadarıyla mezar taşı 16 Aralık 1891 yılında ölen Demetrios oğlu Eleutherios için yapılmıştır. Üzerinde harç izleri olan mezar taşının üst bölümü düzleştirildiği için hangi örtü sistemine sahip olduğu belli değildir. Taşuculu mezar taşı gibi mimari forma sahip taştan eserler Kafkasya'da 7.-17. yüzyıllar arasında yaygın olarak yapılmış ve bani tasvirlerinde yaptıranın elindeki kilise modeli, bazı kiliselerin çatı mahyasının başlangıcında süsleme amaçlı akroter, mimarlar tarafından inşa edecekleri kiliselerin küçük maketi ya da röliker olarak kullanılmışlardır. Erken Hıristiyanlık-Bizans Dönemi ve sonrasında Doğu ve Batı Hıristiyanlığı'nda kubbeli, kare içinde haç ya da bazilikal planlı kilise formuna sahip eserler madenden yapılmış ve artophorion, buhurdan, röliker ya da aydınlatma aracı olarak kullanılmıştır. Taştan kilise formundaki farklı işlevlere sahip eserlerin Erken Hıristiyanlık-Bizans Dönemi ve sonrasında Ermeniler, Bizans sonrası dönemde ise Rumlar tarafından yapıldığı görülmektedir. Anadolu'nun kuzeyinde Trabzon, Hagia Sophia ve Giresun Müzesi bahçesinde Taşucu örneğine benzeyen mezar taşları dikkat çeker. Bunlar ön cephesi nişli, arka cephesinde bir ya da üç apsisli eserlerdir. Düz ya da beşik veya kırma çatılı, az da olsa haç kolları beşik çatılı Yunan haçı formunda çatıya sahiplerdir. Yunanca yazıt ve tarihleriyle 19.yüzyıl sonu20.yüzyıl başında yapıldıkları anlaşılan mezar taşları Rumlara aittir. Silifke Müzesi'nde Taşucu mezar taşının yanı sıra Ulugöz Köyü'nden getirilen kapalı Yunan haçı formlu benzer bir örnek yer alır ve röliker olarak değerlendirilir. Taşucu mezar taşı kilise içinde ya da yakınındaki, yazıtında adı geçen Eleutherios'un mezarı üzerinde yer almış olmalıdır. Ait olduğu mezardan alınan taş, daha sonra 19.yüzyıl ikinci yarısına tarihlendirilen Rum Kilisesi'nin birden fazla evreye sahip nartheks duvar örgüsünde 19.yüzyıl sonları-20.yüzyıl başları arasında tekrar kullanılmış olmalıdır. Mezar taşında bu kullanıma yönelik harç izleri bulunmaktadır. Mezar taşının üst örtüsünün nasıl olduğuna dair konuşmak zordur. Ancak Trabzon ve Giresun'daki benzer örneklere bakarak düz ya da beşik çatılı olduğu düşünülebilir. Silifke Müzesi'nde yer alan ve yazıtıyla 16 Aralık 1891 yılında ölen Demetrios oğlu Eleutherios'a ait olduğu anlaşılan mezar taşı, 19.yüzyılda Anadolu'daki Osmanlı Dönemi Hıristiyan Mimarisi'nde en çok kullanılan bazilikal planlı kilise formuyla ve işleviyle Kafkasya'da yapılan kare içinde haç planlı ya da kubbeli plana sahip örneklerden ayrılmaktadır. Trabzon ve Giresun'daki Rum mezar taşlarıyla birlikte Taşucu mezar taşı, daha çok Rumların bu türe kazandırdıkları bir çeşitleme olarak kabul edilmelidir.

İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Fildişi Pyksis

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 254 · Sayfa: 59-64
Tam Metin
Buluntu yeri İstanbul olan, yaklaşık yarısı kırılmış, tabanı kaybolmuş pyksisin üst bölümünde yatay üç sıra profil yer almıştır. Profil üzerinde pyksisin kapağının oturması için oluşturulan üst kısımda da kırıklar vardır. Pyksis üzerinde kabartma tekniğinde "Üç Kahin Kralın (Üç Müneccimin) yeni doğan İsa'ya secdesi" sahnesi işlenmiştir. Katlanabilir küçük bir tabureye oturan Meryem'in ayakları yüksek bir platforma basmaktadır. Başını da örten yumuşak kıvrımlara sahip uzun bir giysisi olan Meryem, elleriyle İsa'yı tutmakta, onu öne doğru uzatmaktadır. Annesinin elleri üzerinde yükselen çocuk İsa'nın annesi gibi uzun ve kıvrımları özellikle belirtilmiş bir giysisi vardır. İsa'da ellerini öne doğru uzatmış, kendisine verilen hediyeyi almaktadır.

Die Christliche Architektur in Kilikien und Isaurien am Beispiel der Kirche von Demirciören

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 249 · Sayfa: 415-420
Tam Metin
Kilikien liegt am südöstlichsten Mittelmeergebiet Kleinasiens und ist durch den Taurus und Antitaurus im Norden, das Mittelmeer im Süden, Korakesion im Westen und das Amanos Gebirge im Osten begrenzt. Kilikien ist landschaftlich in einen gebirgigen Westteil, die Kilikia Tracheia und einen ebenen Ostteil, die Kilikia Pedias gegliedert. Seit dem 4. Jt. v. Chr. ist diese Region besiedelt und insbesondere im 5. und 6. Jh. sind in Kilikien und Isaurien in vielen Siedlungen Kirchen, Hauser, Nekropole und Zisternen errichtet worden. Dies scheint sich an Beispielen wie Emirzeli, Korykos, Tapureli, Kanlıdivane zu bestatigen.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki Bir Kiliseye Ait Mimari Parçalar

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 49-60
Tam Metin
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi bahçesinde envanter numarasız bir ambona(1) ait olduğunu düşündüğümüz iki levha ile bir templon(2) payesi bulunmaktadır. Bu üç eserin pembe öbeklere sahip mermer malzemeye sahip oluşları, aynı kiliseye ait mimari parçalar olduklarını gösterir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Birinci Döneminde Görev Yapan Sağlık Mensupları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 42 · Sayfa: 908-922
Millî Mücadele dönemimizde; Kurtuluşun ve Cumhuriyet'in manevî mimarları olarak kabul ettiğimiz, Cumhuriyet'in kuruluşunda gösterdikleri olağanüstü başarıları ile temayüz etmiş büyük şahsiyetler mevcuttur. Bu şahsiyetler, siyasi faaliyetleri, fikirleri ve eserleri ile Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'nde önemli bir yer tutmaktadır.