10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • FİKRET Türkmen
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Kazakistan'da Geleneksel Çatışma (Kavga) Konuları ve Bunların Çözüm Yolları

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2021, Sayı 51 · Sayfa: 103-116 · DOI: 10.24155/tdk.2021.159
Toplumsal ilişkiler; bireyler, sosyal gruplar, birey ve sosyal gruplar ile sosyal kurumlar arasındaki çok katmanlı, çok boyutlu ve çok düzeyli karmaşık ilişkilerden ibarettir. Bu karışık ilişkiler sarmalında çeşitli sebeplere bağlı olarak anlaşmazlıklar ve kavgaların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bir Kazak atasözünde "Kavgasız toplum, düşmansız toprak olmaz." denmektedir. Kazak toplumunda "toprak kavgası", "dul kavgası", "bedel kavgası", "büyük baş hayvan kavgası", "haysiyet kavgası" diye bilinen kavgalar bu tür toplumsal anlaşmazlıklara bir örnektir. Kavgalar iyi niyetli olmayan eylem, davranış ve sözlerle meydana gelen çekişmeler olup, bu tür çekişmelerde "vicdan", "utanç", "şeref" ve "intikam" gibi psiko-sosyal unsurlar önemli rol oynar. Birey ya da soysal gruplar şeref ve haysiyetlerini korumaya büyük özen gösterirler. Şeref ve haysiyetleri çiğnendiği vakit, çiğnenen şeref ve hasiyetinin geri alınması ya da onarılması için mücadele ederler. Buna bağlı ortaya çıkan kavgaların çözümünde sosyal değerlerin, toplumun kabullerinin ve adaletin gözetilmesi gerekmektedir. Bu tür anlaşmazlıklar adaletle çözülmediği takdirde de toplumsal ayrışma ve çatışmalara neden olur, birlik beraberliği zedeler. Toplumda görülen çeşitli anlaşmazlık, kavga ve çatışmaların çözümünde modern yasaların yanı sıra halk hukuku dediğimiz toplumsal değer ve yargı anlayışına dayanan töre, örf, âdet ve geleneklerin de etkin işlevi vardır. Halk hukuku sosyal ilişkileri düzenleyen, toplumsal sorunları çözen etkin bir mekanizma, geçmiş kuşakların tecrübe ve deneyimlerinin bir sonucu olarak oluşturulan bir müessesedir. Geleneksel toplumlarda, özellikle kırsal kesimlerde toplumsal anlaşmazlıkların çözümünde hâlâ halk hukuku etkindir. Bu makalede Kazak toplumunda görülen toplumsal kavga/çatışmalar ve bunların çözümünde halk hukukunun uygulanma şekli ve süreci analiz edilecektir.

TURKISH FOLK POETRY AND FOLK MUSIC IN MECMUÂ-İ SÂZ U SÖZ BY ALİ UFKÎ BEY (ALBERT BOBOWSKI)

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 43 · Sayfa: 259-282
Soylu bir Polonya ailesinde 1610 yılında, bugün Ukrayna'da bulunan, Lvov şehrinde doğan Albert Bobovius'un adı Wojciech'tir. Wojciech delikanlılık döneminde çok iyi bir eğitim görmüştür. Latince ve Yunanca'nın yanı sıra musiki eğitimi de almıştır. 18 yaşında Kırım Tatarları tarafından esir alınarak hayatının ikinci döneminin başladığı İstanbul'a getirilmiştir. Böylece genç Wojciech'in. Çeşitli kaynaklarda ismi Albert Bobowski, Albert Bobovio, Albertus Bobovius gibiLehçe isimlerinin yanı sıra Müslüman olduktan sonra Ali Bey, Hali Bey, Alli, Hulis Bey isimlerinin de kullanıldı- ğı görülür. Sonunda Ufki mahlasını alır ve "Santurî Ali Bey" olarak şöhret kazanır. Tahminlere göre 19 yılını geçirdiği Topkapı sarayına geldiğinde yaşı 22 ile 29 arasında olmalıdır. Enderun'da eğitimini tamamlar. Burada mükemmel Türkçe öğrenir, Türk musikisi ve şarkılarıyla ilgilenir. Nota yazmayı bilmesi ve sesinin güzelliğiyle kısa sürede takdir kazanarak hanendeliğe yükselir ve musiki hocası olur. Avrupa nota sistemiyle Türk klasik musiki eserlerinin yanında halk ezgilerini notaya alarak "Mecmuâ-i Sâz u Söz" (Ali Ufkî Edvârı) adıyla bir eser hazırlar. Bugün bu eser Londra'da British Library'de saklanmaktadır. Bu eserin müsveddesi niteliğindeki "Şiir ve Şarkı Mecmuası" isimli diğer bir yazma da Paris'te Biblioteque National'de Türkçe Yazmalar arasında bulunmaktadır. 1657 yılında da bir Paşa'nın yanında Mısır'a gitmiştir. Paşa'nın lütfuyla burada azat edilmiş ve İstanbul'a dönmüştür. Ömrünün sonuna kadar pek çok eser yazmıştır. Bu çalışmada kaynak olarak Londra'daki nüsha üzerinde yazılmış 1976'da Şükrü Elçin tarafından "Ali Ufkî Mecmuâ-i Sâz u Söz" adıyla yayımlanan kitap ile öğrencim Hakan Cevher'in doktora tezi olarak 2003'te hazırladığı "Hâzâ Mecmuâ-i Sâz u Söz (Çeviri-Yayım-İnceleme)" adlı eserleri kullanılmıştır

Dede Korkut Hikayelerinde Ara Sözler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1998, Cilt 46, Sayı 1 · Sayfa: 153-160
Dede Korkut hikayelerinin üslup incelemeleri sırasında dikkatimizi çeken özelliklerden biri de ara sözlerin sık kullanılması olmuştur. Bu makalede, Dede Korkut Hikayelerinde yer alan ara sözler incelenmiştir.

Anadolu Mizahında Bazı İran ve Arap Kökenli Mizah Tipleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1997, Cilt 45 · Sayfa: 55-60
Anadolu mizahına baktığımız zaman fizik ve sosyal çevrenin insan ve toplum üzerindeki çeşitli baskısından biri ve birkaçının ortadan kalkmasıyla duyulan rahatlama, insan vücudunun doğal hareketlerinden sapması ile bir kurtuluş duygusu, olaylar ve tabii durumlar arasındaki sıra ve düzenin bozulması veya unsurlardan birinin eksilmesi Anadolu insanını da güldürmektedir. Yani bütün insanların ortak gülme nedenleri vardır. O halde mizahtaki milli farklılıklar nereden gelmektedir ve farklı topluluklar birbirlerini nasıl etkilemektedir? Bu durum Türklerin, Arapların ve İranlıların nelere ve niçin güldükleri sorusunu da birlikte getirmektedir. Bu yazıda tüm bu sorulara cevap aranmıştır.

DEDE KORKUT HİKAYELERİNİN ANADOLU VE RUMELİNDE YAŞAYAN KOLLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1988, Cilt 36 · Sayfa: 157-177
Dede Korkut Hikayelerinden bazıları, Türk dünyası sözlü geleneği içinde yaşamaya devam etmektedir. Bazı hikayeler, Anadolu'da halk hikayesi, Azerbaycan'da dastan denilen şekil ve gelenek içinde adapte edilirken, bazıları da teni bir tür şekline dönüşmüş bulunmaktadır.

LES VARIANTES ANATOLIENNES ET UZBEKS DU RÉCIT “TAHİR ET ZÜHRE”

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1986, Cilt 34 · Sayfa: 77-82
Les récits populaires qu'on appelle, dans le monde ture, destan, hekat ou nagıl, constituent I'un des genres les plus riches. Ce genre ayant d'abord un caractére épique, était versifié; mais aprés L'adoption de l'islame…

TAHİR İLE ZÜHRE HİKÂYESİNİN ANADOLU VE ÖZBEK VARYANTLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1986, Cilt 34 · Sayfa: 83-88
Türk Dünyasında hikâye, destan, hekât, nagıl gibi gibi isimlerle anılan halk hikâyeleri, en zengin türlerden biridir. Bu tür önceleri epik karakterli ve manzum iken, İslâmiyet'in kabulünden sonra, yeni kültür ve sosyal şartlarla değişerek bugünkü şeklini almıştır.