4 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler
Türk Kadınının Geçirdiği Evrimin Tarihçesi ve Bugünkü Durumu
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt VI, Sayı 16 · Sayfa: 163-172
Özet
Bir ulusun uygarlığının, bir toplumda kadının yerine verilen önemle ölçülebileceği tartışılamayacak bir gerçektir. Kadının sosyal değerinin yeterince anlaşılamadığı ya da değerlendirilmediği dönemlerde, toplumlar gelişememişler ve ilerleyememişlerdir. Kadın nüfusunun dünya nüfusunun aşağı yukarı yarısını oluşturmasına karşın, kadınlar, erkeklere kıyasla sosyal haklar açısından daima geride kalmışlardır, çünkü genellikle köle ya da erkeğin malı olarak addedilmişlerdir. Genel olarak kadın, gerçek kişiliğini sosyal yapının değişmesiyle bulmuştur. Başka bir deyişle, kadın feodal toplumdan endüstriyel topluma geçişten sonra, toplumda daha çok önem kazanmaya başlamıştır. 18. yüzyılın sonlarında gerçekleşen endüstriyel devrim ve bilimsel ve teknik alanlardaki yeni keşifler, toplumda kadının yerini radikal bir biçimde değiştirmiş ve kadınları, evlerin dışında yeni görevler ve sorumluluklar üstlenmeye zorlamıştır. Aile içindeki geleneksel görevleri dışında, ülkelerinin üretimine doğrudan katılma ve iş hayatında yeni sorumluluklar üstlenme zorunda kalmışlardır; işte bu durum, kadınların yeni sosyal haklar talep etmelerinin arkasında yatan başlıca nedenlerden birini oluşturmuştur. Ancak, kadının özgürleşme mücadelesinin ilk somut sonuçlarının, İkinci Dünya Savaşı ertesinde elde edilebildiği söylenebilir.
Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Fransa Sefaretnâmesi (1132-33 H./1720-21 M.)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 131-152 · DOI: 10.37879/belleten.1987.131
Özet
Tam Metin
Padişah III. Ahmet zamanında, Fransa Devleti ile olan ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla, Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi, Fransa'ya "fevkalâde elçi" olarak gönderilmişi. Yirmisekizinci Yeniçeri Ortasından yetişen Mehmet Efendi, bir müddet Çorbacılık ve Muhzır ağalığı görevlerinde bulunduktan sonra Yeniçeri Efendisi, Darphane Nâzırı ve Üçüncü Defterdar olmuş; Pasarofça Antlaşmasını yapan Osmanlı heyetinde ikinci murahhas sıfatıyla bulunmuştu. Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin, çok yetkili ve Osmanlılığı yabancı ülkelerde başarıyla temsil edecek yeteneklere sahip olması nedeniyle, Fransa'ya elçi olarak atanmasına karar verilmişti. Mehmet Çelebi, oğlu Sait Efendi'yi de yanında Divan Efendisi olarak Fransa'ya götürmüştü.
Osmanlı Elçisi Ebubekir Ratip Efendi'nin Ozan Yönü
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 186 · Sayfa: 583-586 · DOI: 10.37879/belleten.1983.583
Özet
Tam Metin
Ebubekir Ratip Efendi Tosya'da doğmuş; ûlemadan Çilingir Ali Efendi'nin oğlu olup, bulûğ devrine eriştiği zaman İstanbul'a gelerek, Divan-ı Hümayun Amedcisi (Babıâlî'de mabeyn hümayunda olan muhabere kaleminin reisi ve meclis-i has vükelâ baş kâtibi) Edhem Efendi dairesinde mülazım (üye adayı) olarak okuyup yazmaya başlamış; az zamanda gösterdiği olağanüstü başarı ile öğrenimini bitirmiş ve devam ettiği kalemde hüner ve bilgisi ile şöhrete erişmişti. Halil Hamit Paşa amedici iken Amedi odasına memur, Halil Paşa tezkireciliğe nakil olunca da, onun yerine Amedici olmuştu. Ratip Efendi'nin bilgisi ve memuriyette gösterdiği üstün başarı Sultan Selim'in kulağına kadar gitmiş ve onun teveccühüne mazhar olmuştu.
Osmanlı Elçisi Ebubekir Ratip Efendinin Viyana Mektupları
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 169 · Sayfa: 73-106 · DOI: 10.37879/belleten.1979.73
Özet
Tam Metin
Ebubekir Ratip Efendi, Osmanlı Devleti'nin Avusturya nezdine gönderdiği son muvakkat (ad hoc) elçi olmuştur. Ebubekir Ratip'in görevinin bitiminde yazdığı sefaretname ve takrirler, Avrupa'nın o tarihlerdeki askeri, idari ve mali örgütlenmesi hakkında çok ayrıntılı bilgileri kapsamış ve Padişah III. Selim'in ıslahat hareketlerine önemli ölçüde ışık tutmuştur. Arapça ve Farsça dillerini bilen, şair ruhlu, bilgili ve yaratıcı bir kişiliğe sahipti Ebubekir Ratip Efendi. Ebubekir Ratip, ıslahatçı Padişahının gerçek bir temsilcisiydi ve yeni bir diplomat tipini simgelemekteydi. Başka bir deyişle, Ebubekir Ratip Efendi, kendinden önceki elçiler gibi öncelikle usûl ve teşrifat sorunları üzerinde durmamakta; onu daha çok değişik kurumların örgütlenmeleri, bu örgütlerin yapısal sorunları ilgilendirmekteydi. Örneğin, Ratip Efendi Avusturya'da Askeri Akademi'yi ziyaret etmiş ve sefaretnamesinde Avusturya'nın askeri örgütlenmesi konusunda çok ayrıntılı bilgiler yer almıştı.