29 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Hikmet Bayur
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Atatürk'ün Geleceği Seziş Gücüne ve İnsandan Anlayışına Üç Örnek

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 975-984
Tam Metin
İlk örneği 1918 bırakışması sıralarında çıkmış olan Minber gazetesinden alacağız. Bu gazeteyi Dr. Rasim Ferid (Talay) çıkarıyor ve orada Ali Fethi (Okyar)'ın başkanı bulunduğu "Osmanlı Hürriyetperveran Avam" partisinin görüşleri yayınlanıyordu. Bunların ikisi de Mustafa Kemal'in düşünce arkadaşı idiler ve o da gazeteye, daha önce atlarını Bahriye Nazırı ve IV. Ordu Komutanı Cemal Paşaya satarak elde ettiği paranın bir kısmını yatırmıştı. Minber'in 19 Kasım 1918 günlü nüshasında "Nühüfte bir Sima" başlıklı bir yazıda Mustafa Kemal övüldükten ve gördüğü işler belirtildikten sonra onun, adı söylenilmeyen bir dostuna, Fransızlar'la Almanlar arasındaki Marn vuruşmasından az sonra yazılmış bir mektubunu, içindeki bütün öz adları çıkararak yayınlamıştır.

Atatürk'ten Anılar

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 939-952
Tam Metin
ATATÜRK ADI, Bunu Atatürk Hayatı ve Eseri adlı kitabımın önsözünde kısaca ele almıştım. Sonra karşılaştığım sorular dolayısıyle işin gerektiği gibi anlaşılmadığını gördüğümden daha açık yazmayı doğru buldum. Bir akşam Atatürk, bu adı almaya karar verdiğini söyledi ve düşüncemi sordu. "Mustafa Kemal adıyle parlak zaferler kazandınız, ün saldınız, çürümüş bir imparatorluktan dipdiri bir cumhuriyet çıkardınız, büyük devrimler yaptınız; bu adı bırakmak doğru olmaz." dedim.

T.B.M.M. Hükümeti Umur-ı Hariciye Vekili Yusuf Kemal Tengirşenk'in 1922 Martında Yaptığı Avrupa Gezisi ile İlgili Anılar

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 617-668 · DOI: 10.37879/belleten.1976.617
Tam Metin
Bu yazıyı Dr. Salahi R. Sonyel'in Belleten'in Nisan 1975 (Sayı 154) nüshasında yayınlanmış olan "Son Osmanlı Padişahı ve İngilizler" başlıklı yazısı üzerine kaleme aldık. Sultan Vahidettin'in hiyanet ve aşağılığının yeni bir örneğini bu yazıda görmekteyiz. Padişah ülkeyi Sevr (Sevres) Antlaşmasının öldürücü hükümlerinden kurtarmak için savaşan T. B. M. M. Hükümeti Hariciye Vekilinin evrakını çaldırtıyor, fotokopilerini çektirtiyor, bunları bir yaveri ile İngiliz Yüksek komiserliğine, yani o sırada Türklüğün en büyük düşmanını temsil eden makama gönderiyor ve asıl evrakı yerli yerine koyduruyor. Dikkate değer bir yön de Vahidettin'in kendini Yüksek Komiserin düzeyinde görmediği için olacak zarfı ona değil, baştercüman vekiline yollamasıdır.

Atatürk'ten Anılar

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 148 · Sayfa: 457-470 · DOI: 10.37879/belleten.1973.148-457
Tam Metin
Bunu Atatürk Hayatı ve Eseri adlı kitabımın önsözünde kısaca ele almıştım. Sonra karşılaştığım sorular dolayısıyle işin gerektiği gibi anlaşılmadığını gördüğümden daha açık yazmayı doğru buldum. Bir akşam Atatürk, bu adı almaya karar verdiğini söyledi ve düşüncemi sordu. "Mustafa Kemal adıyle parlak zaferler kazandınız, ün saldınız, çürümüş bir imparatorluktan dipdiri bir cumhuriyet çıkardınız, büyük devrimler yaptınız; bu adı bırakmak doğru olmaz." dedim. Atatürk yalnız şu karşılığı verdi: "İbn-i Sina'ya neden kızıyorsun?" Ben işi anlamış ve "Doğru." demiştim. Bunun anlamı şuydu: İbn-i Sina diye anılan Ebu Ali el-Hüseyin İbn-i Abdullah, Buhara yakınlarında Afşana'da doğmuştur. O sırada Mâveraü'n Nehr bir Türk ülkesiydi. Orada doğanların Türklüğü değil, Türk olmadığı sayı ortaya atılırsa bunun kanıtlanması gerekirdi. Ancak, hemen bütün Türk ünlülerinin Arap adları taşıması yüzünden karışıklıklar doğagelmektedir.

YENİ BULUNMUŞ BAZI BELGELERİN IŞIĞINDA KÂMİL PAŞA'NIN SİYASAL DURUMU

Belleten · 1971, Cilt 35, Sayı 137 · Sayfa: 61-117
Tam Metin
Bu belgeler Kamil Paşa'nın evrakı arasında oğlu Hilmi Kamil Bayur'ca bulunmuş bazı not ve mektup müsveddeleri ile Yıldız'da çıkan ilginç bazı ariza ve layihalardır. Bizce bunların en dikkate değer olanları Kamil Paşa'nın perakende birtakım notlarıdır. Bu notlar genel olarak devlet yönetimine ve hele müstebit, otokrat bir padişahın yönetimiyle Osmanlı devletinin iç ve dış siyasasına ışık tutan ve yol gösteren vecizelerdir. Bunlardaki düşüncelerin pek çoğu Kamil Paşa'nın Padişaha ya doğrudan doğruya, veya mabeyin başkatibi yoluyla sunduğu bugünedek bilinen yazılarda bulunmaktadır. Bu gibi yazıların bir kaçı aşağıda görülecektir. Bulunmıyanların da, ya henüz ele geçmemiş belgelerde bulundukları veya Padişahla yapılmış görüşmelerde ileri sürülmüş oldukları düşünülebilir. Bunların ışığında o evrede devlet makinesinin işleyiş biçimi daha iyi sezilebilir. Bu yazımızı Kamil Paşa ve onunla ilgili Abdülhamit devrindeki bir çok olayı iyice belirten Ismail Hakkı Uzunçarşılı arkadaşımızın 74 sayılı Belleten'de (Nisan 1955) çıkmış olan "II. Abdülhamit Devrinde Kamil Paşa" başlıklı incelemesine bir zeyl olarak kaleme aldık.

Mustafa Suphi ve Millî Mücadeleye El Koymaya Çalışan Bazı Dışarda Akımlar

Belleten · 1971, Cilt 35, Sayı 140 · Sayfa: 587-654 · DOI: 10.37879/belleten.1971.140-587
Tam Metin
Bilindiği gibi M. Suphi başarılı bir öğrenci olarak İstanbul'da hukuk ve Paris'te "Sciences Politiques" okullarını bitirmiş ve Osmanlı Ziraat Bankası ile tarım kredisi üzerinde beğenilmiş bir tez yazdığı gibi bunu daha derinleştirerek tanınmış uluslararası dergilerde yayınlamıştır. Ancak onun aşırı tutkunluğu, ulaşmak istediği ereklere varmak için gösterdiği ivecenlik, zamanın birçok işi kolaylaştırmak için bir etken olduğunu ta baştan anlamayışı, onun yeteneklerinin yurttan yana işlemesini engellemiş ve kendisini sapı k yollara itmiştir. Mustafa Suphi siyasal yaşantıya, zamanın pekçok gençleri gibi İttihat ve Terakki içinde başlamış, ancak az sonra ondan ayrılmıştır. Bu ayrılışta bu partinin yanlış ve zararlı tutumunu görmüş olmasının payı herhalde vardır. Bununla birlikte 1918 bırakışmasından sonra Avrupa'ya kaçmış olan İttihat ve Terakki büyüklerinden Dr. Nazım'ın eski maliye nazırı Cavid'e yazdığı 15 Nisan 1921 günlü mektupta Mustafa Suphi'nin öldürülmesi dolayısıyle şunlar vardır : "Mustafa Suphi'yi elbet hatırlarsın. Selânik'te inikat eden (toplanan) İttihat ve Terakki umumi kongresinde Anadolu'dan murahhas olarak gelmiş ve İktisat Nezaretine getirilmemiş olduğu için bilâhare bize muhalif bir vaziyet almıştı." Anılan kongre 1911 kongresidir. O sırada İttihat ve Terakki parçalanmak tehlikesi geçirmiş, epey zayıflamış ve devletten imtiyazlar alarak veya parti desteğiyle "iş" görerek zenginleşen partili mebuslara karşı çetin saldırılarda bulunulmuştu.