65 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Semavi Eyice
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Silifke Dolaylarında Yapılan Araştırmalar

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 169-170
Silifke ve çevresinde 1972 yılından beri yapılmakta olan arkeolojik araştırma ve incelemeler 1977 yılında da sürdürülerek 25 Ağustos - 19 Eylül tarihleri arasında adı geçen bölgede beşinci dönem çalışmaları yapılmıştır. Başkanlığım altındaki ekipte asistanım Mehmet I. Tunay, kürsüm okutmanı Münevver Keşoğlu, rölöve çıkarmak ve planları çizmek üzere asistanım mimar Birol İ. Alpay ve fotoğrafçı olarak da eski öğrencilerimizden, şimdi Müzeler Genel Müdürlüğünde görevli Nedret Bayraktar bulunmuştur. Geçen yıllarda olduğu gibi merkez olarak Silifke seçilmiş ve incelenecek yerlere buradan tutulan vasıtalarla gidilmiştir. Çalışmalar üç ayrı grup halinde özetlenebilir: 1- Bu bölgede evvelce başkaları tarafından yapılan araştırmaların yerinde kontrolü, eksikliklerin tamamlanması ve yanlışların düzeltilmesi. 2- Tarafımızdan önceki dönemlerde incelenen fakat bazı eksik taraflar olduğu anlaşılan anıtların tekrar görülerek, bu eksikliklerin giderilmesi. 3- Şimdiye kadar hiçbir araştırıcının görmediği, bilhassa kuzeydeki dağlık bölgede, Toros'lardaki bazı ören yerlerinin ve buradaki anıtların araştırılıp incelenmesi, bunların fotoğraflarının (siyah-beyaz ve renkli) çekilmesi ölçülerinin alınarak rölövelerinin çizilmesi, notları n yazılması. Bu çalışmalar Silifke'nin doğu ve batısındaki kıyı şeridinde, bölgenin kıyısındaki ıssız adacıklarda ve geride kuzeyde dağlarda yapılmış ve bunun için özel vasıtalar kiralandıktan başka birçok yere ancak dağ ve orman içinde uzun yürüyüşlerle yaya olarak ulaşmak mümkün olmuştur.

HANSGERD HELLENKEMPER, Burgen der Kreuzritterzeit in der Grafschaft Edessa und im Königreich Kleinarmenien (= Edessa Kontluğu ve Küçük Ermenistan Krallığında Haçlı seferleri devrine ait kaleler), (Geographica Historica I), Bonn, Rudolf Habelt Verlag 1976, XX+304 sahife, ayrıca 91 levha ve plân, 1 harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 765-772
Tam Metin
Geçen yüzyılın ikinci yarısında Batı Avrupalı sanat tarihçileri Yakındoğu'daki Haçlı ve Latin yapıları bilhassa kaleleri ile ilgilenmeğe başlamışlardı. Bu ilginin bu anıtları tanıtan birtakım eserlerin doğmasına yol açtığını biliyoruz. G. Rey'in Suriye ve Kıbrıs (1871), C. Enlart'ın Kıbrıs ve Kudüs (1899 ve 1925 - 28), Deschamps'ın Suriye ve Filistin'in çeşitli yerlerindeki Latin kaleleri hakkındaki araştırmaları (1929 - 1930 ve 1934) bunların başlıcalarıdır. İlk Dünya savaşında İngiliz ajanı olarak Türklere karşı acımasız bir mücadeleye girişen meşhur T. E. Lawrence (1888 - 1935)'in de gençliğinde, 1910 yılında Oxford Üniversitesine Yakın-doğu'da Haçlı kaleleri ile ilgili bir tez sunduğuna bu vesile ile işaret edilebilir. Anadolu'nun Güney ve Güney-Doğu bölgesindeki kaleler de Haçlılar ile ilgileri dolayısiyle ötedenberi yabancı araştırıcıların dikkatlerini çekmiştir. Genellikle Küçük Ermenistan (veya Kilikya Ermenistan'ı) devrine ait olan bu kalelerden bazıları üzerinde çalışılarak, bunlar yayınlanmıştır. Nitekim çok yıl önce E. Herzfeld ile S. Guyer, Korykos ( = Gorgos) kalesi ile önündeki adacık üstündeki Kızkalesini incelemiş ve tanıtmışlar.

Bir Türk Elçisinin Portresi

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 555-564 · DOI: 10.37879/belleten.1977.555
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu tarafından sağlanan bir ödenekle 4-10 Kasım 1973 tarihinde Napoli'de toplanan bir kongreye katılmış, bu sırada buradaki müze ve saraylar da gezmiştim. Napoli sarayının salonlarını dolaşırken bir duvarda XVIII. yüzyıl Osmanlı kıyafetinde iki Türk'ün yağlıboya tabloları ile karşılaştım. Bunlar altlarındaki yazılardan anlaşıldığına göre 1741 ve 1742 yıllarında Napoli'ye gelmiş olan iki müslüman elçidir. Bunlardan biri İstanbul'dan Osmanlı İmparatorluğundan diğeri ise Trablus'dan gönderilmiştir. Bu küçük araştırmamızda bu Osmanlı elçisi ile resminden ve bu resmi yapan ressamdan bahsetmek istiyoruz. Bahis konusu tablolar, Napoli'de Krallık sarayı (= Palazzo Reale) 'nin XII sayılı salonunda bulunmaktadır. Bunların altlarında ressam Giuseppe Bonito tarafından yapıldıkları bildirilerek, birinin 1742'de Napoli'ye kral Charles de Bourbon'un sarayına gelen Türk elçisini (Ambasciotori Turchi venuti a Napoli nel 1742 alla corte del re Carlo di Borbone), ötekinin ise yine 1742'de Napoli'de kral Charles de Bourbon'un sarayına gelen Trablus elçisini (Ambasciotori tripolini venuti a Napoli nel 1742 alla corte del re Carlo di Borbone) tasvir ettikleri yazılmıştır. Biz bu yazımızda hakkında hiçbir bilgi edinemediğimiz Trablus elçisini bir tarafa bırakarak yalnız Türk elçisi üzerinde duracağız.

Karl Teply, Die kaiserliche Grossbotschaft an Sultan Murad IV. im jahre 1628 - des Freiherrn Hans Ludwig von Kuefsteins Fahrt zur Hohen Pforte, (= 1628 yılında Sultan IV. Murad'a imparatorluk Büyük elçisinin gidişi - Freiherr Hans Ludwig von Kuefstein'ın Bâbıâliye seyahati) Verlag A. Schendl, Wien (1976), 151 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 405-416
Tam Metin
Eski ve köklü bir geçmişi olan Avusturya, Osmanlı tarihi araştırmaları dalının bugün temsilcileri arasında R. F. Kreutel ile K. Teply yer almaktadır. Yurdumuza da gelerek, Avusturya Kültür Ofisi'nde seyahatnamelerinde Türkiye'den bahseden Avusturyalı veya Alman eski seyyahları hakkında konferans veren K. Teply, Osmanlı Tarih ve medeniyetine dair yazılarından başka, birkaç kitabı da yayına hazırlamıştır. Bunlardan biri XVI. yüzyılda İstanbul'a gelen Bretten'li Michael Heberer'dir Bugün bulunması imkansız olan bu değerli kitabı, 1967'de tıpkıbasım olarak eskisinden daha ufak ölçülerde bastıran K. Teply, yayının başına yazar ve eseri hakkında bilgi veren etraflı bir de önsöz eklemiştir (s. V-XLII). Çeşitli elçilerin seyahatnamelerinden derlediği parçaları da bir cilt halinde 1968'de yayınlayan K. Teply, bir antoloji biçimindeki bu kitabı ile XVI. yüzyılda Batılılarca Osmanlı İmparatorluğunun ve Türklerin nasıl görüldüğünü özetlemeğe çalışmıştır. Bu yayınlar yazarın Osmanlı devri tarihi için tarihler ve arşiv kaynakları bakımından bir hazine olan Avusturya'da seyyahlar ve elçilik Ruznâmeleri üzerinde uğraşmağı tercih ettiğini gösterir.

The Byzantine-Turkish Fountain in the Archaeological Museum of İstanbul

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 155 · Sayfa: 445-446 · DOI: 10.37879/belleten.1975.155-445
Tam Metin
There is a double fountain of marble in the open - air display of the Archaeological Museum of İstanbul, situated in the first garden to the left of the Çinili Köşk. This monument (inventory number 3217) was first published by A. M. MANSEL in 1931. Its lower, main body is Byzantine, carved out of a monolithe marble with two niches. The crown cut at the top is a Turkish work. The back of this small monument, which was used as a fountain during the Turkish era, is covered with a decoration in relief, which clearly shows that originally it was a Byzantine work. Here are seen the curls of acanthus leaves, coming out of a kantharos and spreading symmetrically. In the middle there is a cross, whose lateral arms were wiped off during the Turkish era. We think that the lower part, that is, the section belonging to the Byzantine era, was originally related to a water system, and most probably it was also constructed as a fountain. Though the decoration at the back, by its motif and the technique of carving, indicates the VI and VII centuries, it should be taken into consideration that this type of embellishment was used until the XIIth century. During the Turkish era, this Byzantine monument was reshaped as a Turkish fountain during the XVI-XVII centuries, as is realized from the buds of the crown at the top.

İstanbul Arkeoloji Müzesinde Bizans-Türk Çeşmesi

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 155 · Sayfa: 429-444 · DOI: 10.37879/belleten.1975.155-429
Tam Metin
İstanbul Arkeoloji müzesinin önündeki bahçelerden, Çiniliköşk'ün solundaki ilk bahçede, mermerden bir çifte çeşme vardır. Müze envanterine 3217 sayı ile kaydı yapılmış olan bu eserin 1895' den önce müzeye geldiği bildirilmekte ise de, G. Mendel kataloğunda bulunmayışı bu bilgiyi doğrulamaz. Eser ilk defa A. Müfit Mansel (1905-1975) tarafından, 1931 yılında yayınlanarak bir fotoğrafı ile tanıtılmış ve bu vesile ile de 1914'den sonra müzeye giren eserlerden olarak gösterilmiştir. Eser bu tarihten sonra yayınlanan müze kataloglarında yer almıştır. Ne yazık ki çeşmenin nerede bulunduğu hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bilinen tek husus buluntu yerinin İstanbul oluşudur.

Anadolu'da "Karamanlıca" Kitâbeler

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 25-48 · DOI: 10.37879/belleten.1975.153-25
Anadolu'nun ana dili türkçe olan hıristiyan (ortodoks) halkı üzerinde yeteri kadar durulmamıştır. Bu topluluğun dili hakkında ise bazı incelemeler yapılmıştır. Uzun yıllar önce Ankara Üniversitesi, Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinde sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Jânos Eckmann (1905-1971)'nın, yurdumuzda bulunduğu yıllarda üzerinde çalıştığı ve yayınlar yaptığı konulardan biri, işte bu topluluklar için hazırlanan yani grek harfleriyle türk dilinde yazılan, genellikle "karamanlıca" olarak adlandırılan kitapların dil özellikleri idi. Bilhassa İç Anadolu'da yaşayan ve ana dilleri türkçe olan bu ortodoks topluluk, Lozan anlaşması ile Yunanistan'a gönderildiğinden, artık "karamanlıca" sona ermiş ve grek yazısı ile türkçe basılan bu çeşit kitaplar da tarihe mal olmuştur. Anadolu'nun türkçe konuşan ortodokslarının etnik menşei meselesi, üzerinde durulması gerekli olan ikinci bir konudur. Bir çoklarının iddia ettikleri gibi, bunların zorla türkçe konuşmağa mecbur edilmiş Rumlar olduklarına ihtimal vermek mantık dışıdır.

Uluslararası Balkanlarda Ortaçağ Camcılığı Sanatı Konferansı

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 153 · Sayfa: 197-199
Federal Yugoslav Cumhuriyeti ilimler Akademisi'nin Arkeoloji Enstitüsü tarafından 24-26 Nisan 1974 tarihleri arasında Belgrad'da düzenlenen Uluslararası Cam Eserler konferansına Türk Tarih Kurumu'nun sağladığı ödenekle katıldım. Merkezi Belçika'da Lige şehrindeki Tarihi Cam Eserler Müzesinde bulunan, Tarihi Cam Kurumu ötedenberi uluslararası kongreler düzenlemekte ve bunlarda eski cam ve camcılık sanatı konuları üzerinde bildiriler sunulmaktadır. İlki Liege'de 1958'de, ikincisi 1962'de Leiden'de, üçüncüsü Şam'da 1964'de ve nihayet dördüncüsü 1967'de Ravenna ve Venedik'de yapılan bu kongrelerin, dördüncüsüne katılmış ve bunda Bizans devrinden Türk devrine Türkiye'de Cam sanatı konusu üzerine oldukça geniş bir tebliğ sunmuştum. Cam konusu üzerindeki bu çalışmam, Yugoslav ilimler Akademisinin düzenlediği tarihi cam sanatı symposium'una davet edilmeme sebep olmuştur.

Tahsin Öz (1887-1973)

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 152 · Sayfa: 709-732 · DOI: 10.37879/belleten.1974.152-709
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu üyesi, Topkapı Sarayı Müzesinin eski müdürü Tahsin Öz, 20 Eylül 1973 günü aramızdan ayrıldı. Türk müzelerine, bilhassa Topkapı Sarayı Müzesine büyük hizmeti geçen, yayınladığı halka hitap eden yazıları ile Türk sanat tarihinin geniş ölçüde tanıtılmasında gayretleri inkar edilemeyen Tahsin Öz, bilhassa Türk sanatının süsleme ve küçük sanatlar olarak adlandırdığımız kollarındaki çalışmaları ile de tanınmıştı. Nihayet o, uzun yıllar üyesi bulduğu ve bir süre başkanlığını yaptığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu dolayısiyle bütün yurdun her çeşit eski eseri ile yakından ilgilenmek imkanını da elde etmişti. Bu yazımızda, esas yetişmesi dışında olarak Türk sanatına bağlanan ve Türk Sanat tarihinin yurdumuzda doğmasına, gelişmesine yardımcı olan T. Öz'ün kısa hayat hikayesini ve çalışmalarını özetlemeğe gayret edecek, bu vesile ile başlıca yayınlarını da bir bibliyografya denemesi halinde bu yazımızın sonunda derleyeceğiz.

Uluslararası XVIII. Yüzyıl Mimarisi ve Vanvitelli'yi Anma Kongresi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 347-348
Türk Tarih Kurumu adına katıldığım Napoli'de yapılan Uluslararası XVIII. yüzyıl Mimarisi ve Vantelli'yi Anma Kongresi, Hollanda asıllı bir sanatkâr sülâlesinden gelen İtalyan mimari Luigi Vanvitelli'nin ölümünün ikinci yüzyılı münasebetiyle düzenlenmiştir. Luigi Vanvitelli (1700-1773) Batı mimarisinde neo-klasik üslup denilen ve ana unsurlarını İlkçağ sanatından alan bir akımın temsilcilerinden olup, İtalya'da çeşitli dini binalar ve sarayların yapıcısıdır. Bu sanat cereyanı XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren Batı'da yaygın bir hal alarak çeşitli memleketlerde örnekler vermiş, sonraları Fransa'da Empire denilen üslubun doğmasına yol açmıştır. Aynı esaslara göre değişik memleketlere atlayan aynı üslup, İngiltere'de, Almanya'da, hatta Amerika'da değişik şekillerde adlandırılır. Bu üslup yalnız Batı'da kalmamış ve XVIII. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğuna da sızarak gerek İstanbul'daki gerek Anadolu'daki bazı yapıların mimarilerinde ve süslemelerinde kendisini göstermiştir. Hatta denilebilir ki, XIX. yüzyıl içlerinde gitgide yaygın bir mimari anlayış ve iç dekorasyon olarak hemen her çeşit eserde uygulanmıştır.