4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Serkan ŞEN
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Eski Türkçe “Yala”, Çağdaş Türkçe “Yalan” Sözcükleri Üzerine

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 77 · Sayfa: 177-198 · DOI: 10.32925/tday.2024.116
Tam Metin
Eski Türkçedeki yala “iftira, itham, söylenti, töhmet altında bırakma” ile Çağdaş Türkiye Türkçesindeki yalan “doğru olmayan, gerçek dışı” sözcüklerinin semantik yakınlıkları, ortak bir köke dayandıklarını düşündürmektedir. Nitekim araştırmacılar yala sözcüğünü ve eski biçimi yalgan olan yalan’ı izah ederken yaygın bir benimseyişle onları saymaca tabanlara bağlamışlardır. Sözcüklerin mevcut anlamlarından yola çıkılarak, türedikleri düşünülen tabanlara varsayımlar üzerinden mana verilmesi baskın bir eğilimdir. Soyut anlamlar taşıyan yala ve yalgan ~ yalan sözcüklerinin somuttan soyuta doğru sergilemeleri gereken anlam dönüşümleri üzerinde yeterince durulduğu söylenemez. Yala “iftira” ve yalgan ~ yalan arasında kurulacak ilişkinin önündeki bir başka sorun ise Dîvânu Lugâti`t-Türk’te tanıklanan yala- “suçlamak, iftira etmek” fiilidir. Zira aynı kavram alanından doğan yala “iftira” sözcüğünü ve yala- fiilini ortak kökene indirgemek Eski Türkçenin ek yapısı uyarınca güçlükler barındırmaktadır. Makalede öncelikle yala ve yalgan ~ yalan’ın Türkçenin gelişme ve yayılma alanlarındaki görünümleri ortaya konularak araştırmacıların türeme süreçleri hakkındaki görüşleri aktarılacaktır. Ardından sınıflandırılan görüşlere dair eleştiri ve itirazlar dile getirilecektir. Her iki sözcüğün kişiler arası iletişimde konuşmanın tesirini artırmak üzere sözün vurgusunu, tonlamasını, ezgisini ve seriliğini artırmak için damak ile dudakların yalanması eylemiyle olan ilgisi tartışılacaktır. Bu tartışmaya istikamet vermek üzere Türkçenin dil bilgisi imkânlarından yararlanılacaktır. Konu, sözcüklerin dayandıkları çekirdek kökü kapsayacak biçimde ele alınıp etimolojik değerlendirmelerde bulunulacaktır.

Eski Uygurca Bir Tabirnameye Göre Türklerin Erken Dönem Rüya Yorumlarındaki Değişim Üzerine Mukayeseli Tespitler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2021, Sayı 71 · Sayfa: 7-29 · DOI: 10.32925/tday.2021.51
Türkçe rüya yorumları üzerine çalışanlar, tabirname türündeki eserleri genellikle Eski Oğuz Türkçesi dönemiyle başlatırlar. 2007 yılında L. Yu. Tuguşeva tarafından yayımlanan Eski Uygur Türkçesi dönemine ait bir el yazması, bu görüşü değiştirebilecek niteliktedir. Rus Bilimler Akademisi bünyesinde muhafaza edilen yazmanın X-XI. yüzyıllar arasında kaleme alındığı düşünülmektedir. Bu doğrultuda Uygurca yazmayı, Türkçe tabirname geleneğinin eldeki en eski ürünü olarak değerlendirmek gerekir. Tuguşeva'nın metnin okunması ve anlaşılması hususundaki görüşlerini eleştirel bir yaklaşımla gündeme taşıyan bu makale, öncelikle alanla ilgilenenlerin dikkatini Eski Türkçe dönemine dek çekmeyi amaçlamıştır. Uygur, Eski Oğuz ve Çağatay sahalarına ait rüya tabirleri karşılaştırılarak yorumlarda örtüşen ya da ayrışan noktalar belirlenmiştir. Erişilen bulgular ışığında tarihte Türk tabirname kültüründeki devamlığın ve değişimin hangi gerekçelerle açıklanabileceği tartışılmıştır.

“Çok” Sözcüğü Nereden Geliyor?

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2009, Cilt 57, Sayı 2 · Sayfa: 107-111
Bu makalede Türkçenin yaygın niteleyicilerinden biri olan çok "az karşıtı, fazla" sözcüğü üzerinde durulacaktır. Öncelikle sözcüğün Türkçenin gelişme ve yayılma alanlarındaki yeri tespit edilecektir. Ardından çok'un kökeni ile ilgili değişik görüşler aktarılacaktır. Son olarak çok'un Eski Türkçedeki ço- "vurmak, saldırmak" fiiline dayandırılabileceği delilleriyle ortaya konulacaktır

TARYAT YAZITININ BATI YÜZÜNDE mGLi ve mGL İŞARETLERİYLE YAZILAN SÖZCÜK NASIL OKUNUP ANLAŞILMALI?

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2008, Cilt 56, Sayı 2 · Sayfa: 99-108
Bu çalışmada Uygurlarından kalan Taryat yazıtında geçen bir sözcük incelenecektir.İncelenecek sözcük yazıtın batı yüzünün dördüncü satırında mGLi; beşinci satırında mGLrunik harfleriyle yazılmıştır. İlk olarak sözcüğün okunuşu ve anlamlandırılışı ile ilgili çeşitliaraştırmacıların görüşlerine değinilecektir. İkinci olarak bu görüşlerin gerekçeli eleştirileriyapılacaktır. Son olarak sözcüğün ılagım olarak okunup "ormanlık, koruluk" biçimindeanlamlandırılmasının daha uygun olacağı delilleriyle ortaya konacaktır.