11 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Suat İlhan
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Çanakkale Muharebeleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 30 · Sayfa: 673-684
Çanakkale'den bir harekât yapılmasını ilk önce İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi teklif etmiştir. Gooben (Yavuz) ve Breslau (Midilli) gemileri Osmanlı İmparatorluğu'na sığınınca İngiliz donanması (10 Ağustos 1914) Çanakkale Boğazı'nı ablukaya almıştır. Bu olay üzerine Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya gemileri hariç bütün gemilere geçiş yasağı koydu (27 Eylül 1914). Mesudiye zırhlısından ve Edime müstahkem mevkiinden bazı toplar Boğaza yerleştirildi. Boğaz'ın mayınlanması için Trabzon kıyısındaki Rus, İzmir sularındaki Fransız, Balkan Harbi'nde Karadeniz Boğazında kullanılan Türk mayın artıklarından faydalanıldı. Toplar toprak tahkimatta bulunuyordu. Menzilleri kısa, adi ateşli ve cephaneleri azdı. Toplam 109 ağır ve orta, 48 hafif top vardı. Bunların 12'si uzun menzilli ve çabuk ateşli idi.

Atatürk ve Atatürkçülük Karşıtları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 29 · Sayfa: 323-332
Bütün devrimler karşıtlarını beraber veya hemen ardlarından getirirler. Devrimleri, evrimleri ve evrimleşen devrimleri içeren Türk Devriminin de, diğer devrimlere oranla çok daha az şiddette ve kısıtlı alanda olmakla beraber karşıtları, karşı görüş açıklayanları ve karşı eyleme girişenleri olmuştur. Atatürk ve Atatürkçülük karşıtları, Türk kurtuluş hareketinin eylem başlangıcı diyebileceğimiz Mayıs 1919'dan itibaren görülmeye başlar. Bu karşıt oluşun niteliğinde, ilgi alanında ve katılanların toplum kesitindeki konumlarında zaman içerisinde değişmeler görülür. Bu yazının amacı Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlarının bölümlemesi değil. Son aylarda gündeme getirilen değişik bir tür Atatürk ve Atatürkçülük karşıtlığı hakkında bilgi verilmesi ve değerlendirme yapılmasıdır.

Türk Dünyası ve Atatürkçü Çağdaşlaşma

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 63-70
Türk dünyasının Atatürk ilkelerini, devrim ve evrimlerini benimseyerek çağdaşlaşması, kuramı da, uygulaması da kolay olmayan karmaşık bir konu. Henüz "Türk Dünyası" kavramı çok yeni. Bu sözden hepimiz aynı şeyleri anlamaya başlamadık. Üzerinde uzun uzun konuşulan, yazılan "Atatürkçü Çağdaşlaşma da yeterince aydınlanmış sayılamaz; cevap bulması gereken bir çok soru, yapılacak bir yığın iş var. Türk Dünyası ve Atatürkçü Çağdaşlaşma konularında, düşünce hayatımızda eksikler varken, iki kavrama bir arada bakışın zorluklarının daha da fazla olması doğal. Ancak her halde bir yanından girmek ve bir yerinden ele almak gerekiyor. 10 Kasım 1992 tarihli Tercüman gazetesinde, "Türk Çağdaşlaşması ve Yeni Türk Cumhuriyetleri" başlıklı bir yazıda, konu genel yapı ve görünüşü ile ele alınmıştı. Sorunun taşıdığı değer sebebiyle, şartların yarattığı yeni durum ve ulaşılan ara hedefler dikkate alınarak, ana esasların ve ayrıntıların, değişik bakış açılarından zaman zaman yeniden incelenmesi gerekmektedir.

Türk Çağdaşlaşması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VII, Sayı 19 · Sayfa: 7-20
Türk kurtuluş hareketi 1919 yılında başlatılmış, 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı, 1922 yılında İstiklâl Harbinin sonuçlanması, 1924 yılında Lozan Anlaşmasının imzalanması ve inkılâplar gibi çeşitli aşamalardan geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı ile birlikte başlatılan Türk kurtuluş hareketinin birinci amacının bağımsız ulusal Türk devletinin kurulması, bundan sonra gelen en önemli amacının ise çağdaşlaşma olduğu değerlendirilebilir. Bu hareketin ikinci amacı olan çağdaşlaşma, devamlı gelişmeyi her çağda çağdaş olmayı gerektirmektedir.

Atatürkçülük Kültür Unsurlarımızdan Birisidir

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 459-472
Kültürün anlam ve alanının araştırıldığı, uygarlıkla arasındaki ilişkilerin ve sınırların belirlenmeye çalışıldığı ve henüz bir kavram olarak belirsizliğini koruduğu tarihlerde, Atatürk, kültürü bugün de kabul edilen en geniş anlamıyla benimsemiş ve kültürle ilgili değerlendirmelerini bu anlayışa göre yapmıştır. "Kültürü uygarlıktan ayırmak güçtür ve gereksizdir" diyen Atatürk, kültürü "a. devlet hayatında, b. fikir hayatında, c. ekonomik hayatta yapılabilen şeylerin toplamı" olarak görür. Günümüzde üzerinde büyük ölçüde birleşilen anlayışa göre kültür, biyolojik faaliyetlerimizin ve içgüdülerimizin dışında bulunup kuşaktan kuşağa intikal eden gelişme ve birikimlerin tümü olarak değerlendirilmektedir. Şüphesiz biyolojik faaliyetlerimizin ve içgüdülerimizin hayata yansıması ve uygulama şekilleri de farklı kültürlerde değişik şekillerde görülür. Kültürle ilgili bu değerlendirmede söz konusu olan biyolojik faaliyetin ve içgüdünün kendisidir.

Atatürk’ün Kazandırdığı Değerler ve Atatürkçülükten Beklentilerimiz

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt V, Sayı 14 · Sayfa: 267-276
Atatürk'ün kazandırdığı değerler, bağımsız millî devletimiz, millî egemenliğimiz, lâik zihniyet yapımız, Atatürk düşünce sistemimiz ve Atatürkçülükten beklentilerimiz olan bunların korunması, geliştirilmesi ile her çağda çağdaş olabilme amacı, millet olarak varlığımızın kişi olarak yaşamımızın vazgeçilmezleridir.

Atatürk’ün Cephelerde Verdiği Dört Emir

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1987, Cilt III, Sayı 9 · Sayfa: 479-486
Atatürk klâsik askerî harekâtın en büyük ustasıdır. Bu makalede Atatürk'ün sadece dört emri incelenmiştir. Bunlar harp yönetimini de etkileyen, politik değerleri ve ağırlıkları olan emirlerdir.

Atatürk'ün Evrenselliği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1986, Cilt III, Sayı 7 · Sayfa: 5-12
Atatürk ve Atatürkçülüğün en az incelenen yönü, sahip oldukları diğer görüşler üzerindeki etkisidir. Bazı izole yayınlar dışında, bu çalışmalara dayalı tam bir çalışma veya yorum ve değerlendirme yapılmamıştır.

Atatürk’ün Yetiştiği Ortam

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1986, Cilt II, Sayı 5 · Sayfa: 279-288
Atatürk'ün yetiştiği dönemde, 1877-1878 Türk-Rus Harbinin sonuçları ve Balkanlardan yüz binlerle göç eden, kitle halinde öldürülen Türklerin acı iniltileri henüz anılarda carili olarak yaşıyordu. Bu çöküntülerle birlikte, üstün özelliklerin kıvılcımı Plevne ve daha sonra 1897 Türk-Yunan Harbi, henüz her şeyin bitmediğinin işaretleri, hayat belirtileri olarak güç ve ümit veriyordu.

Atatürkçülüğün Evrenselliği

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt II, Sayı 4 · Sayfa: 13-20
Bu makale Atatürk ve atatürkçülüğün evrensel yönlerini ele almaktadır. Türk bilim adamlarının ve aydınlarının en önemli sorumluluklarından biri, Atatürk'ün fikirlerinin diğer milletler üzerindeki etkisini incelemek ve Atatürk'ün felsefesini onlara açıklamaktır, çünkü Atatürk her yaştan insana modernleşmenin yollarını gösterir.