18 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Yücel ÖZKAYA
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

XIX. Yüzyıl Türk Yazarları ve Avrupalı Seyyahlara Göre Türk Kadını

Erdem · 2008, Sayı 51 · Sayfa: 179-194
Tam Metin

Osmanlı İmparatorluğu'nda Türk kadınları daha çok içine kapanık, ekonomik özgürlüğü olmayan, evine bağlı, genellikle eğitimden yoksun idiler.

XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren açılan okullara az sayıda olsa da girmişlerdir. XIX. yüzyılda siyâsî derneklerde olmamalarına karşın, sosyal derneklerde görev almışlardır. Harem hayatı her zaman yabancıların ilgisini çekmiştir.

Harem, ev reisinin kadınlarının, cariyelerinin ve çocuklarının yaşadığı yer olup, aynı zamanda evin kadını anlamına gelmekte idi.

Padişahın kız kardeşleri ya da kızları serbest bir hayat sürerlerdi. XIX. yüzyılın ikinci yarısında kadınların dışarıda serbestçe dolaşması artmıştır. Müslümanların dışındaki kadınların serbestçe dolaşması ve giyinmesi hoş görüyle karşılanmaktaydı.

Cumhuriyetin İlânı ve Rejim Olarak Eğitime Katkıları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 471-481
24 Temmuz 1923'te Lozan ile Türkiye dünya devletleri tarafından resmen tanınınca, artık devletin siyasî rejiminin de belirlenmesinin zamanı gelmişti. Esasen, 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılmış, hükümet şeklinin ne olacağı zaman zaman tartışma konusu olmuştu. İstanbul basınında halifeyi siyasî bir konuma getirmek isteyenler, Meclis içinde halifeyi hararetle savunanlar mevcuttu. Bu yüzden Mecliste zaman zaman tartışmalar da oluyordu. Bu olayların da cumhuriyetin bir an önce ilân edilmesinde katkısı vardır.

Türk ve Dünya Basınında Çanakkale Savaşları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 34 · Sayfa: 295-313
Çanakkale'de savaş hakkmdaki ilk düşünce daha Osmanlı Devleti yansız iken, 1 Eylül 1914'de İngiliz Deniz Bakanı Churchill tarafından ortaya atılmıştı. Churchill, İmparatorluk Genel Kurmayı Sir Çarl Douglas'a gönderdiği gizli mektupta, Savunma Bakanı ile anlaşma sağlandığını, bu iş için yeterli derecede bir Yunan Ordusu'nun Gelibolu Yarımadası'nı ele geçirebileceğini ve böylece bir İngiliz donanmasının Marmara Denizi'ne girmesinin sağlanabileceğini belirtmişti. Ayrıca, bu işte çabuk olmak gerektiğini "Çünkü Türkiye her an bize savaş ilân edebilir" diye açıklamıştı. Ancak, Çanakkale Savaşı'nı itilaf devletleri tarafından başlatılmasının nedenleri daha başka nedenlere dayanmaktadır. Çanakkale savaşlarının niye başladığını 16 Nisan 1915 tarihli Sunday Times Gazetesi etraflı olarak açıklamaktadır. Amiral Marker'in mektubuna göre, 3 Kasım 1914'de başlayan Çanakkale Savaşı, Türkiye'ye galip gelmek, Rusya'ya deniz yolunu açmak, Rusya'ya olacak hücumları Önlemek ve O'nu himaye ederek ittifak devletlerinin kanadını çökertmek için açılmıştı. Amiral Fisher'in 3 Ocak 1915'te Churchill'e gönderdiği mektuba göre, Yunanlılar Çanakkale hareketini destekleyecek Rus, Sırp, Romen askerleri Avusturya'nın Türkiye'ye yardımını önleyecekti. Ancak, bütün bu hareketleri yapabilmek için çok büyük paralara ihtiyaç duyulmaktaydı.

Kuva-yı Milliye

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1992, Cilt VIII, Sayı 24 · Sayfa: 451-480
Kuvâ-yı milliye tabiri tarihimizde "millî" kuvvetler" düzenli olmayan silâhlı birlikler ve kuvvetler için kullanılan bir tabir olarak göze çarpmaktadır. Kuvâ-yı milliye adını verdiğimiz bu kuvvetler, düşmana karşı ülkenin korunması ve savunmasının pekiştirilmesi, birlik ve beraberliğin sağlanmasını hedeflemişlerdir. Bu yüzden de, vatanın işgali karşısında halkın malının, canının, dininin, ırz ve namusunun korunması, kısaca ülkeye karşı olabilecek her türlü saldırıya karşı eski askerî komutan ve askerler ile bunlara katılan askerlerin kendi aralarında oluşturdukları savunma birliklerine "kuvâ-yı milliye" denilmektedir. Mustafa Kemal Paşa'nın anlatımına göre, düşmanların çemberi altında olan hükümetin emirlerini ordu yerine getirecek durumda değildir. Bu yüzdendir ki vatanı savunma ve korumadan ibaret olan esas görev, doğrudan doğruya milletin kendisine yönelmiş bulunmaktadır. Millet, orduya kendi içinden teslim ettiği bireylerinin, düşman saldırısına uğrayan bölgelerinin savunmasına, düşman saldırısına uğrayan kardeşlerinin hayatlarının korunmasına görevli kılmayı mecbur kılmıştı. İşte buna "Kuvâ-yı Milliye" diyoruz. Bütün evren de böyle diyor. Ayrıca, silâhın söz konusu olmadığı ülkenin en ücra köşelerinde bile ortaya çıkmış, doğrudan doğruya yasal ve çağdaş, sosyal ve genel yaklaşımla siyasî bir dernek olarak da "Müdafaa-i Hukuk" Örgütü vardır.

Anadolu'daki Büyük Hanedanlıklar

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 217 · Sayfa: 809-846
Tam Metin
XVIII. yüzyıl ile XIX. yüzyılda Anadoludaki önemli bir fonksiyona sahip olan büyük hanedanlıkların âyânlar ile çok sıkı ilişkileri mevcuttur. İncelediğimiz dönemde tedibine karar verilen âyânların afv edilmeleri, hatta tayinleri konuları zaman zaman bu hanedanların istek ve arzularına göre olmaktaydı. Bazı büyük hanedanlıklara mensup aile fertleri bölgelerinde âyânlık görevlerini de üstlenmişlerdi. Bunun en açık örneklerini Karaosman oğullarında görmekteyiz.

İzmir Suikastı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VIII, Sayı 22 · Sayfa: 67-74
1925 yılı içinde ve 1926'nın başlarında inkılâpların Önemli bir kısmı gerçekleşmişti. Bu arada Terakkiperver Fırkası irtica ile ilgili görülerek kapatılmıştı. İrtica dalgaları zaman zaman ortada görülmekte idi. Eskiye bağlı olmaktan kurtulamayanlar, çıkarcı düşüncelerin etrafında birleşenler, cumhuriyete ve onun başındaki Cumhurbaşkanına karşı bir takım çalışmalar içindeydiler. Bu arada, Gazi, 8 Mayıs 1926'da Konya'ya, 9 Mayıs'ta Tarsus'a, 10 Mayıs'ta Tarsus'a gelmiş, Taşucu Bucağı'ndaki çiftliğinde beş gün kaldıktan sonra, 16 Mayıs'ta Adana'aya, 18 Mayıs'ta tekrar Konya'ya, 20 Mayıs 1920'de Bursa'ya, 13 Haziran'da da Balıkesir' e gelmişti. Bir ara Mudanya'ya geçen Gazi, 13 Haziran'da Balıkesir'de şerefine verilen ve elli kişiden fazla İnsanın katıldığı baloda, Muallimler Musiki Heyetini takdirle dinlemişti . 14 Haziran günü Balıkesir'den İzmir'e geçeceği sırada İzmir Valisi' nden İzmir'de kendisine karşı bir suikast düzenlendiği haberini aldı. 14 Haziran gecesi Mustafa Kemal'e suikast girişiminde bulunacaklardan, ulusal bağımsızlık savaşında Mustafa Kemal'in yanında yer almış olan Kadı Hurşit' in oğlu da vardı. Mustafa Kemal, babasının hizmetlerinden ötürü, 1920'de Büyük Millet Meclisi'ne Rize Milletvekili olarak Ziya Hurşit'i seçtirmişti. Mustafa Kemal, suikastçıların yakalanmasından sonra, 15 Haziran saat 19.000'da İzmir'e doğru yola çıktı. 16 Haziran'da, Soma, Menemen' e uğrayarak, 16 Haziran akşamı saat 18.000'de İzmir' e vardı.

Atatürk’ün Hukuk Alanında Getirdikleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1991, Cilt VII, Sayı 21 · Sayfa: 499-505 · DOI: 10.33419/aamd.702832
Cumhuriyetin kurulmasından bu yana kabul edilen yasalar hakkında bilgi içermektedir.

Atatürk Biyografisinden Sayfalar II

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 18 · Sayfa: 507-538
Mustafa Kemal Paşa'nın eğitim ile ilgili konuşmaları, daha çok siyasî konuşmalarının İçinde ifade olunmuştur. O, Büyük Millet Meclisinde ve çeşitli öğretmen topluluklarının karşısında yaptığı konuşmalarda eğitime etraflıca değinmekteydi. Ancak, ulusal bağımsızlık savaşı sonuçlandıktan sonra, eğitime eğilmek durumunda kalmıştır. Askerî birliklerin eğitiminde aldığı görevler, okul hayatı sırasında edindiği bilgiler, özellikle yabancı kitapları okurken edindiği intibalar, O'nda, eğitim ile bilgilerin uyanmasına ve gelişmesine neden olmuştur.

Atatürk Biyografisinden Sayfalar I/ 1923-1928

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1989, Cilt VI, Sayı 16 · Sayfa: 93-152
1923 - 1928 arası Atatürk ilke ve inkılâplarının temelinin atıldığı ve pek çoğunun gerçekleştirildiği bir dönemdir. Daha sonraki tarihlerde de bu hareketler yoğun olarak devam edecek ve Türk halkı tarafından benimsenecektir. İncelediğimiz bu dönemde, askerî zafer sonuçlanmış olup, bunun siyasî bakımdan pekiştirilmesi gerekiyordu. Yeni Türk Devletinin dünyada onur ve şerefini kazanması ve çağdaş ülkeler seviyesine ulaşması için büyük atılımları yapması gerekmekteydi. Kısacası, bu dönemde Atatürk, yeni Türkiye' nin temellerini atacak ve Türkiye' yi çağdaş devletler düzeyine ulaştırma çalışmalarını hızlandıracaktır.