18 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Yücel ÖZKAYA
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

İstanbul’un İşgali Üzerine Aydınların İstanbul’dan Ankara’ya Kaçışı Olayı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1988, Cilt V, Sayı 13 · Sayfa: 127-144
Görüldüğü üzere, yalnızca Anadolu halkı değil, İstanbul halkı da, kurtuluşun Ankara tarafından gerçekleştirileceğine inanmıştır. Bunun için de bir meclis ve hükümet kurulması gereklidir. Bu da İstanbul'dan kaçan milletvekillerinin de katılımı ile 23 Nisan 1920'de gerçekleşecek ve ulusal bağımsızlık savaşı için daha kesin ve kuvvetli adımlar atılacaktır.

Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1987, Cilt IV, Sayı 10 · Sayfa: 139-186
Düşman işgali nedeni ile, her yerde, her bölgede vatanseverler kurtuluş yollan düşünmeye, aramaya ve bunun sonunda da yöresel dernekler kurmaya başladılar. Bu yararlı derneklere karşın, zararlı dernekler de faaliyetlerini attırmaktaydılar.

Millî Mücadele Başlangıcında Basın ve Mustafa Kemal Paşa’nın Basınla İlişkileri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt I, Sayı 3 · Sayfa: 871-912
Basının toplum hayatında, toplumun bilinçlenmesinde büyük önemi olduğu açıktır. Bu gerçeği çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele'nin başından itibaren basma büyük önem vermiş, Kurtuluş Savaşı boyunca millî bir basın oluşmasına gayret göstermiştir. Ulusal Savaşın kazanılmasında Türk basınının oynadığı büyük rol hepimizin malûmudur. Bu yazımızda Özellikle Millî Mücadele başlangıcın da İstanbul ve Anadolu basınının durumunu ve Millî Mücadele lideri olarak Mustafa Kemal Paşa'nın basınla ilişkilerini konu alacağız.

Millî Mücadele’de “Anadolu Ajansı”nın Kuruluşu ve Faaliyetine ait Bazı Belgeler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt I, Sayı 2 · Sayfa: 587-608
Ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılmasında ve o tarihlerde Türk kamuoyunun bu düşünce etrafında toplanmasında hiç şüphesiz Türk basınının ve Anadolu Ajansı'nın önemi büyüktür. Basının önemini Mustafa Kemal, henüz Ulusal Kurtuluş Savaşının başlangıcında anlamış ve bunun için gazete çıkarılması yolunda girişimlerde bulunmuştu.

Bir Kitap ve Bir Eleştiri Üzerine Adlı Yazıya Cevap

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 184 · Sayfa: 883-896 · DOI: 10.37879/belleten.1982.883
Tam Metin
Selçuklu Tarihi Konusunda çalışmaları sonunda Dr. ve Doçent unvanlannı kazanmış olan Sayın Nejat Kaymaz, Türk İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet Tarihi adlı kitabımız hakkında, Belleten, sayı 181 (sh. 167-184) bir yazı yayınlamıştır. Kitabımız Tıp Fakültesi öğrencileri için ders kitabı olarak hazırlanmış ve bu Fakültede satılmakta olup, kitabımızla ilgili pekçok yazı yazılmıştı. Yazar, eleştiricisinin (168-174) üncü sayfalarını plan ve teknik hususlara, (174-176) ncı sayfalarını da yanlışlıklara tahsis etmiş olup, (sh. 176-184) arasında da, sahte isimli bir yazara çatmaktadır.

XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Yerli Ailelerin Ayânlıkları Ele Geçirmeleri ve Büyük Hânedanlıkların Kuruluşu

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 168 · Sayfa: 667-724 · DOI: 10.37879/belleten.1978.667
Osmanlı İmparatorluğunda XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren köylere dayanarak arazi ve servet kazanan, çiftlikler edinen "âyân ve eşrâf" denilen zümre gittikçe kuvvetlenmekteydi. Önceleri, bunların vilayet idarelerinde önemli bir role sahip olmadıkları, fakat, sancak ve kazalara gönderilen ve beylerbeyleri, sancakbeyleri, kadılar, naipler, mütesellimler, voyvodalar, kethüdayerleri, yeniçeri serdarları gibi görevlilere hitap eden fermânlarda, bu zümreden de yardım istendiği bilinmektedir. XVII. yüzyılın ikinci yarısından sonra Avusturya savaşları sebebiyle, devletin Anadolu'yu boş bırakmasından çıkan iç karışıklıkların arttığı, askerin ulûfelerinin ödenmesinde güçlük çekildiği sıralarda, köylerde ve halkta perişanlık arttıkça, servet yığma imkanı bulan bu kimseler büsbütün kuvvet kazandılar. XVI. yüzyılın sonlarından beri çiftlikler satın alan, tımâr ve zeametleri ele geçiren ve buralara kendi adamlarını yollayan vilâyet âyânı epey zenginleşmişti.

XVIII'nci Yüzyılda Çıkarılan Adalet-nâmelere göre Türkiye'nin İç Durumu

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 445-492 · DOI: 10.37879/belleten.1974.151-445
Tam Metin
Devlet otoritesinin zayıfladığı, merkezi idarenin Anadolu ve Rumeli'de hissedilir derecede azaldığı, hükümet yönetiminin taşradaki etkisini kaybettiği zamanlarda, özellikle Anadolu eyaletlerinin, sancak, kaza, kasaba ve hele köylerinde yol kesme, soygun, rüşvet, iltimas ve başka yolsuzluklar alabildiğine yaygın bir hale gelmiş bulunuyordu. XVIII inci yüzyılda bu tip hareketler, şehirlerden köylere kadar, aşiretler ve kabileler de dahil, heryerde görülmekte olup bu yüzden müslüman ve hıristiyan halk büyük bir tedirginlik içerisinde, yarınından ümitsiz bir ömür sürmekte bulunuyordu. Devlet memurlarına hazineden maaş ve görev masrafı ödenmediği için gerek İstanbul'dan görev yerlerine giderken geçtikleri yerlerin halkından aldıkları paralar, gerekse atandıkları görev yerlerine yerleştikten sonra yönetim bölgelerine bağlı olan ve hatta hiç ilgileri bulunmayan yerlere ya kendileri çıkarak, yahut bölükbaşılarını göndererek yaptıkları "devirler" reayanın fakir düşmesine ve perişan olmasına sebep olmaktaydı. Hele merkezden yollanan çok sayıda mübaşirlerin yaptıkları, çoğu kere de gereksiz olan teftişler bir işe yaramadığı, şikayet konusu davaları halletmediği gibi, halkın daha da çok soyulmasına sebep oluyordu. Paşalar, ayanlar ve kapılarında "levend" besleyen diğer vilayet idarecileri kendi güvenlikleri ve güçlerini artırmak için bunların sayılarını artırdıkça bu kalabalığın beslenmesi önemli bir sorun haline gelmekte, bu da halkı daha çok satma ödemeye zorlamakta idi. Öte yandan sözde yöneticiler ve mütegallibeler köy hayatından bıkan ve yerini yurdunu terkeden bu çift bozanlar sayesinde kapılarına adam bulmakta ve soygunlarını geliştirmekte hiç güçlük çekmiyorlardı. Bunları beslemek ve kendi gelirlerini artırmak için sık sık düzenledikleri "devirler" reaya için tahammül edilmez bir hal alınca, İstanbul'a ardı arkası kesilmeyen şikayetler yağmakta idi.

Canikli Ali Paşa

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 483-526 · DOI: 10.37879/belleten.1972.144-483
Tam Metin
XVIII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda zenginliği, maiyyetindeki sekbanlar ve taraftarlarının çokluğu yüzünden sivrilerek sancak ve kaza idarelerinde söz sahibi olan bazı kuvvetli aileler vardı. Canikli lakabıyle tanınan Ali Bey de bu ailelerden birinin ferdidir. Ali Bey, Fatsalı Ahmed Ağa'nın oğludur. 1133 (1720-1721) yılında İstanbul'da doğmuştur. Babası dergâh-ı âli kapıcıbaşılarından idi. Gençliğinde kardeşi Süleyman ile birlikte Canik'e gitti. Orada devlet işlerinde tecrübe kazanarak, mülk edinmiş ve kardeşi Süleyman Paşa'dan sonra Canik muhassılı olmuştur. 1768'de başlayan Rus savaşları sırasında önemli hizmetleri görülmüştür. Hotin savaşında esir olacağı sırada Abaza Mehmed Paşa kendisini kurtarmıştı. Ordunun mağlubiyeti üzerine İsmail ve Tulca semtlerine uğrayarak Canik tarafına geçti. Sonra Rus savaşında gösterdiği başarılarından dolayı kendisine vezirlik rütbesi verilmiş, kendisine karşı olanlar da sonradan onun taraftarı olmuşlardı.