14 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Anahtar Kelimeler
Tanzimât Döneminde Osmanlı Devleti’nin Bosna Hersek Ormanlarını Korumaya Yönelik Çabaları
Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 288 · Sayfa: 547-572 · DOI: 10.37879/belleten.2016.547
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti Tanzimat Dönemi'nde ülkenin zenginliklerini değerlendirmeye yönelik bir dizi faaliyete girişti. Bu çalışmalar birkaça aşamadan oluşmaktaydı. Evvela yer altı ve yer üstü kaynaklar tespit ediliyor, ardından ne şekilde değerlendirileceği tespit edilmekteydi. Osmanlı Devleti'ni dönemin diğer devletlerinden ayıran en önemli fark bu aşamadan sonra ortaya çıkar. Osmanlı Hükümeti yer altı ve yer üstü kaynaklarını sadece değerlendirmekle kalmaz, bu kaynakları korumak için de tedbirler alır. Avrupa'nın Afrika ve Güney Amerika'da yaptığı yağmaya varan tahribat düşünüldüğünde koruma faaliyetinin önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Osmanlı idaresinin tespit, değerlendirme ve koruma çalışmalarının tespit edilebildiği yerlerden biri de Bosna Hersek'tir. Bosna Hersek'te Tanzimat'a kadar sadece kâr maksadıyla Avusturya tarafından yağma edilen ormanlar, devlet kontrolü altına alınarak derhal bölgenin orman potansiyeli tespit edilmiştir. Ardından Bosna ormanlarından yararlanma kesin kurallara bağlanmış ve orman yağmasının önüne geçilmiştir. Özellikle Orman Memuru Artin Efendi Bosna Hersek'in orman varlığını tespitte oldukça önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bugün zengin orman kaynaklarına sahip Bosna Hersek'in bu zenginliğinin kaynağının Osmanlı idaresi döneminde yapılan koruma faaliyetleri olduğunu iddia etmek kesinlikle abartı olmayacaktır.
Karadağ Devleti’nin Doğuşu: Osmanlı-Karadağ Sınır Tespiti (1858-60)
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 282 · Sayfa: 659-698 · DOI: 10.37879/belleten.2014.659
Özet
Tam Metin
Karadağ,1850'lere kadar kimsenin tanımadığı, dağlı vahşi kabilelerin yaşadığı bir yerdi. Fakat bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti'nin içişlerine karışmayı kendilerine adet edinen Büyük Devletler (İngiltere, Fransa, Rusya, Prusya, Avusturya-Macaristan) yavaş yavaş Karadağ'la ilgilenmeye başladılar. Bölgeden gelen bitmek tükenmek bilmeyen çatışma haberleri, Bosna'da ardı ardına çıkan isyanlarda Karadağ'ın lojistik üs olarak kullanılması 1857'de taraflar arasında sınırların tespit edilmesi fikrinin doğmasına yol açtı. Büyük devletlere göre Karadağlıların üzerinde hak ettiği topraklar onlara verilirse çatışmalar sona erdirilebilirdi. Osmanlılar içinse Karadağ saldırılarının sebebi onların içinde bulunduğu fakirlikti, eğer Karadağ'a tarım yapabilecekleri bir parça toprak verilirse bu sorun ortadan kalkacak ve çatışmalar duracaktı. Tüm taraflar bu düşüncede birleşince 1858'de çalışmalar başladı. Ancak çalışmalar, Osmanlıların düşüncesinin tersine neredeyse bağımsız iki devletin arasına sınır çizme şeklini aldı. Nihayet birçok komisyon kuruldu ve yaklaşık 2,5 yıl süren çalışmalar sonucu sınır tespit edildi. Çalışmalar Osmanlı Devleti için istenen sonucu vermedi. Tam tersine yeni sınırlar birçok noktada tartışmaya yol açtığından başka çatışmalara sebep oldu. Fakat çalışmalar bittiğinde Karadağlıların benim diyebilecekleri, sınırları belirlenmiş toprakları vardı ve onlar 1913'e kadar bu topraklara yenilerini ekleyeceklerdir.
Bosna Valisi Mehmed Vecihi Paşa'nın Muhakemesi
Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 277 · Sayfa: 849-878
Özet
Tanzimat'ın ilanıyla birlikte bir dizi yenilik yapıldı. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda hep Tanzimat'ın halk üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ise Tanzimat'tan en az halk kadar, belki de onlardan daha fazla etkilenen grup olan bürokratlar konu edilmiştir. Fermanın yayınlanmasından sonra onlarca bürokrat Tanzimat'ın icaplarını yerine getirmedikleri için cezalandırılmıştır. Tanzimat Fermanı'nın gereklerini yerine getirmeme kaygısı birçok memurun korkulu rüyası olmuştur. Hatta Tanzimat ilan edilirken Sadrazam olan Hüsrev Paşa'nın dahi aynı gerekçe ile Tekfurdağı'na sürgüne gönderilmesi tüm memurlar açık bir mesaj niteliği taşımıştır. Mevcut araştırmada yargılanan memurlardan biri olan Mehmed Vecihi Paşa'nın muhakeme süreci incelenmiştir. Makalede soruşturmanın başlaması, Paşa'ya isnat edilen suçlar, Paşa'nın savunması ve sonuçlan ayrıntıları ile incelenerek, muhakemenin bir Tanzimat bürokratı üzerindeki baskısı ve yargılamanın nasıl yapıldığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Metinde de görüleceği gibi suçlanma kaygısı taşıyan Mehmed Vecihi Paşa kendini savunurken sık sık suçlamaların Tanzimat öncesine ait olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştır. Suçlanma veya görevden el çektirme kaygısı taşıyan memurların çekingen davranmaları, kamu güvenliğini ciddi manada zaafa uğratmış, ülkenin her yanında devlete karşı isyanlar çıkmıştır. Çalışma bu haliyle Tanzimat-Bürokrasi ilişkisi gibi konulara dikkat çekmeyi hedeflemektedir.
1862 Karadağ Askeri Harekatı ve Sonuçları
Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 273 · Sayfa: 503-544 · DOI: 10.37879/belleten.2011.503
Özet
Tam Metin
XIX. yüzyıl ortalarına kadar dünyada birkaç seyyah dışında kimsenin ilgilenmediği dağların vahşi insanları Karadağlılar, Paris Barış Antlaşması'nı takip eden günlerde birden bire uluslararası gündeme dahil oldular. Karadağlılar bağımsızlık ve sınırlarını genişletmek istediklerini açıkça tüm dünyaya ilan ettiler. Fakat önlerindeki en büyük engel bağlı oldukları Osmanlı Devleti idi. İstekleri kabul edilmeyen Karadağlılar, kendilerine verilmeyen bağımsızlığı zorla almaya kalktılar. 1857'den beri Bosna Hersek'te ortaya çıkan isyanları kullanarak durmaksızın Osmanlı topraklarına akınlar yaptılar. Buna karşı Osmanlı Devleti, Paris Barış Antlaşması'ndan sonra oluşan olumlu havayı yıkmak istemediğinden binlerce insanın hayatına mal olan bu saldırılara karşı gerekli önlemleri almadı. Ancak 1862'ye gelindiğinde Karadağ'a bir operasyon yapılmadan olayların durulmayacağı ortaya çıktı ve nihayet Karadağ"a girildi. Her zaman olduğu gibi Batılı büyük güçler olaylara müdahale etti ve Osmanlı Ordusu Çetine'ye 16 kilometre uzaklıkta durduruldu. İki taraf arasında sınırların konsoloslar tarafından belirlendiği ve hiçbir zaman uygulanamayan İşkodra Antlaşması imzalandı. Karadağ Harekatı ve sonrası, bu yüzyılda Osmanlı Devleti'nin büyük devletlere dayanarak politika üretmesinin hem tipik bir örneği hem de bu politikanın iflasının güzel bir örneğidir. Ancak Osmanlı Devleti, Berlin Kongresi'ne kadar bu politikayı ısrarla sürdürecek ve acı bedeller ödemek zorunda kalacaktır.
Osmanlı Yurdu Olan Bosna Hersek'te XIX. Yüzyıldaki Siyasi Olaylar
Belleten · 2010, Cilt 74, Sayı 270 · Sayfa: 421-476
Özet
Tam Metin
XIX. yüzyıl İlber Ortaylı'nın nitelediği gibi gerçekten de uzun bir yüzyıl oldu. Yüzyıla ardı arkası kesilmeyen ıslahatlar ve milliyetçi isyanlar damgasını vurdu. Bilhassa Balkanlar, çok milliyetçi yapısı ve Düvel-i Muazzama denen İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve daha sonra Prusya'nın hedef sahasını oluşturması sebebiyle bölgede kargaşa dinmek bilmedi. Kargaşadan en fazla etkilenen yerlerin başında da Bosna Hersek yer almaktaydı. Özellikle Avusturya-Macaristan, Sırp, Karadağ ve Hırvatların nüfuz alanı içindeydi. Hükümet bu saldırılardan korunmak ve modern çağa ayak uydurmak için yüzyılın başından itibaren bir dizi yeniliklere girişti. Yenilikler başka milletlerin işine yaradığı gerekçesiyle Boşnaklar'ın tepkisini çekti. Onlar Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'daki gelişmelere bakarak aynı şeyin kendi başlarına gelmesinden korkarak katı bir muhafazakarlık geliştirdiler. Ne devlet onları ne de onlar devleti anladı. Yüzyılın ilk yarısı iki tarafın çatışmasıyla geçti. 1857'de bu kez Hıristiyanlar ortaya çıktı. Devlet yaklaşık 30 yıl da onlarla uğraştı ve nihayet 1878'de eyalet kaybedildi. Bu kez Boşnaklar 200 yıllık kabuslarıyla yaşamaya başladılar. Yüzyılın sonuna doğru siyası olarak örgütlendiler ve diğer milletlerle eşdeğer bir milli benlik gelişti. XX. yüzyıla bu şartlar altında girildi. Fakat Avusturya işgal ve ilhakı boyunca (1878-1918) Boşnaklar, Osmanlı Devleti'nin kendilerini kurtaracağına olan inançlarını hiçbir zaman yitirmediler. Osmanlı Devleti belki onları kurtaramadı ama onlar için daima güvenli bir barınak oldu. Aynı mirası Türkiye Cumhuriyeti de benimsedi. Türk-Boşnak kardeşliği günümüze kadar geldi.
1857-59 Bosna Hersek İsyânı
Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 465-522
Özet
Tam Metin
Tanzimat Fermanı ile birlikte ilan edilen ilkeler her toplumsal grup tarafından farklı algılanmıştır. Hıristiyanlar, fermanı, özgürlüklerine giden bir araç olarak görürken, Müslümanlar kendi hak ve özgürlüklerinin gaspı olarak değerlendirmişlerdir. Bosna Hersek'in durumu, devletin diğer bölgeleriyle kıyaslanamayacak derecede nazikti. Bosna'da fetihle birlikte toplu bir İslamlaşma meydan gelmiş, bu hareketin mükâfatı olarak kendilerine bir takım ayrıcalıklar bahşedilmiştir. Tanzimat uygulandığı takdirde ayrıcalıklarını kaybedeceklerini düşünen Bosnalı Müslümanlar, ferman Bosna'ya ulaştığı andan itibaren muhalefete başlamışlardır. Özellikle vergi, askerlik ve hepsinden önemlisi Hıristiyanlarla eşitlik gibi hususlar onları rahatsız etmiştir. Gelişmeler, devlet ve Bosnalı Müslümanların bölgedeki otoritesini sarsan 1848-51 isyânı ile sonuçlanmıştır. İsyân sonrası devlet, Müslümanlar nezdinde tüm itibarını kaybederken, yüzyıllardır bölgenin hâkimi olduklarına inanan Müslümanlar ezilmiş ve eyaletteki üstünlükleri sona ermiştir. Bu durum Bosna'yı Sırp ve Karadağ yayılmasına açık hale getirmiştir(1).
GÁBOR ÁGOSTON, Barut, Top ve Tüfek. Osmanlı İmparatorluğu'nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi, Çeviri: Tanju Akad, İstanbul 2006, 333 sayfa, [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 299-306
Özet
Barut, Top ve Tüfek. Osmanlı İmparatorluğu'nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi adını taşıyan bu çalışma 7 bölümden oluşmaktadır. Giriş niteliğindeki 1. bölümde Ateşli Silahlar ve Silah Sanayisi (s.19-35); 2. bölümde Osmanlılar ve Barut Teknolojisi (s.36-91), 3. bölümde Toplar ve Tüfekler (s.92-134), 4. bölümde Güherçile Sanayileri (s.135-173), 5. bölümde Barut Sanayileri (s.174-215), 6. bölümde Mühimmat ve Top Döküm Sanayileri (s.216-246), sonuç içerikli 7. bölümde ise Ateşli Silahlar ve İmparatorluk (s.247-266) konuları ele alınmıştır. Eserin 268-302. sayfaları tablolara ayrılmıştır. 303-308. sayfalar arasına ise ağırlık ve uzunluk ölçülerini belirten bir ek konulmuştur.
MARK MAZOWER, The Balkans. From the end of Byzantium to the Present Day, Phoenix Paperback, Fourth Impression 2003, xvı+176 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 257 · Sayfa: 325-332
Özet
Eser; kronoloji (s.vıı-vııı), önsöz (s.ıx), 6 harita (s.x-xvı), giriş (s. 1-18), Ülke ve İnsanlar (veya Toprak ve Yerleşenleri) (s.19-49), Millet Öncesi (s.50-85), Doğu Sorunu (s.86-115), Ulus Devletlerin Kuruluşu (s.116-142) adlı 4 bölüm, Şiddet Üzerine başlıklı bir sonuç kısmı (s.143- 151), Balkanlar için daha fazla okuma kitapları (s.152-153), notlar (s.154-169) ve indeksten (s.170-176) oluşmaktadır. Eserin adından da anlaşılacağı gibi çok iddialı bir çalışmadır. Aldığı ödüller ve özellikle Batı okurundan aldığı övgülere bakıldığında, iddia gerçeğe dönüşmüş gibidir. Eserin ilk baskısı 2000 yılında yapılmış olup aynı yıl Wolfson Tarih, ertesi yıl ise Bentinck Ödülü'nü almıştır.
1849-1851 Bosna Hersek İsyanı
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 247 · Sayfa: 905-930
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat'ın ilânının ardından bir takım yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu durumdan en fazla yerel ayrıcalıklara sahip yöneticiler etkilenmiştir. Bunlar kendi ayrıcalıklarını korumak için merkezle kıyasıya bir mücadele içine girmişlerdir. Hıristiyan tebaaya tanınan haklar ise Hıristiyan güçlere verilen tavizler olarak algılanmıştır. Sonuçta Bosna Hersek, Bulgaristan ve Arnavutluk'ta şiddetli ayaklanmalar ortaya çıkmıştır. Bu kargaşa sadece devletin Balkan toprakları ile sınırlı kalmamıştır. Benzer çatışmalar devletin diğer bölgelerinde de meydana gelmiştir. Bosna Hersek bu düzenlemelerden derinden etkilenen bölgelerin başında yer almıştır. Bosna Hersek, Tanzimât'a kadar devletin nazarında korunması gereken ve çeşitli ayrıcalıklarına göz yumulan bir serhat eyaletiydi. Tanzimât'la birlikte orada da yeni değişikliklerin uygulanması gündeme geldi.