3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

A Building Type of the Burdur Region From the Neolithic Period

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 683-706 · DOI: 10.37879/belleten.2000.683
Tam Metin
The bulding type discussed in this article is seen over a long period in the Neolithic Era, from the EN to the LN, at centres such as Bademağacı, Höyücek and Hacılar in the Burdur Region. It is usually rectangular and the door is in the centre of the long wall and has an oven opposite the door. The earliest examples of this building type with an oven in the Burdur Region in the Neolithic Period have been identified from the Early Neolithic 3 (EN 3) level at Bademağacı. One of the important characteristics of the building type under discussion is its rectangular plan which is a little distorted in the Bademağacı buildings but clearer with straighter sides in the Höyücek and Hacılar examples. Apart from the addition of a stone foundation at Hacılar VI, the building materials appear to be similar in all the settlements. The combined use of plano-convex and rectangular bricks is seen at Bademağacı, Höyücek and Hacılar. However, the technique of constructing a wall by spreading mud to form layers is only seen at Bademağacı. It has been confirmed that wood used in all three settlements for door thresholds and supports. The roofs of the houses are thought to have been flat, constructed by forming a frame from tree trunks and branches, which was then covered with clay. The architectural traditions of the neighbouring areas in the Neolithic Period, however, are somewhat different. The as yet only partially excavated pre-EN3 levels at Bademağacı could give some idea of the prototypes of this building type. Bademağacı is only 40-50 km, as the crow flies, away from Beldibi in the Antalya Region, where the first pottery making experiments took place prior to the Neolithic Period. It is very likely that people left the coastal strip of the Mediterranean, which was not suitable for agriculture, crossed over to the north of the Taurus Mountains and, finding the small plain on which Bademağacı is situated to be suitable for agriculture, set up the first villages.

Ortaçağ İslam Dünyasında Dokuma Sanayi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 749-826 · DOI: 10.37879/belleten.2000.749
Tam Metin
Dokuma sanayi, insanlık tarihi kadar eski bir sanayi dalıdır. Zira giyim-kuşam ihtiyacı insanların hayatlarını sağlıklı bir biçimde sürdürmeleri için gerekli olan yeme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarından birini teşkil etmektedir. Arkeolojik çalışmalar, dokuma sanayinin çok eski devirlere kadar uzandığını ortaya koymuştur. Bunlardan birisi de sanayi dalında çalışan birçok dokuma işçisinin adlarını ve bu işçilerin meslekleri ile ilgili bilgileri kapsayan Asurlular dönemine ait tabletlerde Sargon devrine dair Akad dili ile yazılmış kitabelerdir. Bu tablet ve kitabelerde dokuma sanayinde çalışan işçilerle, Asur kraliyet ailesi fertleri arasındaki ilişkiler hakkında bilgilere rastlandığı gibi, o devirde faaliyet gösteren dokuma atölyeleri ve özel dokuma fabrikaları ile ilgili geniş malumat verilmektedir.

Urartu Krallığı'nın Kuzey Yayılımı ve Qulha Ülkesinin Tarihi Coğrafyası

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 717-748 · DOI: 10.37879/belleten.2000.717
Tam Metin
Doğu Anadolu, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran dahil olmak üzere geniş bir alana yayılmış olan Urartu kalıntıları, bazı coğrafi birimlerde daha yoğun olarak karşımıza çıkmakta, bazı bölgelerde ise daha az çağdaş malzeme ile temsil edilmektedir. Sınır bölgeleri bir yana bırakılırsa, merkezi Van bölgesi ile Urartu yapılaşmasının çok sayıda merkez ile temsil edildiği batıda Elazığ, güneydoğuda Urmiye Gölü ve kuzeydoğuda da Sevan Gölü arasında kalan alanlarda bile önemli boşlukların bulunduğu görülmektedir. Aynı durumun Van Gölü havzasının kuzey ve kuzeybatısında yer alan Ağrı ve Erzurum için de geçerli olduğu söylenebilir.

İ.Ö. 1. Bin Yılı Orta Anadolu Çanak-Çömleğinde Ana Tanrıça Kültü

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 707-716 · DOI: 10.37879/belleten.2000.707
Tam Metin
İ.Ö. 1. Binyılı Orta Anadolu'sunda ana tanrıça kültü ile ilgili 2 grup çanak-çömlek görülmektedir. Birinci grubu, üzerinde ana tanrıça figürü olarak değerlendirilmiş kadın figürleri bulunan ve Geç Demir Çağı'na (İ.Ö. 650/600 - İ.Ö. 450/400) tarihlendirilenler, ikinci grubu ise, kabartma olarak yapılmış bir çift meme bezeği ile bir kadının göğüslerini yansıtarak büyük olasılıkla ana tarıçayı simgeleyen ve Hellenistik Çağ'a (İ.Ö. 4 - 1. yüzyıllar) tarihlendirilenler oluşturur.

Kilikia-Aigeai Baskılı 3.Gordianus'un Ünik Sikkesi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 415-418 · DOI: 10.37879/belleten.2000.415
Tam Metin
Kilikia'daki Aigeai (Adana İli - Yumurtalık İlçesi - Ayas Beldesi) şehrine ait ve Gordianus III'ün Caesarlığı'nda (imparator adayı - veliaht iken)) 238 yılının Nisan ve Temmuz ayları arasındaki bir dönemde bastırılmış olan bu ünik bronz sikke, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nce 1997 yılında satın alınmıştır. Müzemizin, 79 - 2/2 - 97 envanter numarasına kayıtlı olan bu ünik sikkemiz, 12.80 gr. ağırlığında, 28 mm. çapında ve 6 yönünde olup, triassaria olarak birimlendirilmektedir.

Urartu Bahçeleri

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 395-406 · DOI: 10.37879/belleten.2000.395
Tam Metin
Eskiçağ'da gerek Doğu ve gerekse Batı dünyasında bağ bahçe sahibi olmak bir gurur kaynağı ve bir ayrıcalık göstergesiydi. Bu yüzden krallar, beyler, soylular ve tapınaklar büyük gayretler göstererek çeşitli bağ, bahçe ve koruluklar kurmaya özen gösterirler, ozanlar onlardan övgüyle söz ederlerdi. Tevrat'ta (Vaiz 2:4-6; Wiseman 1983: 143) Süleyman'ın Kudüs'teki üzüm bağları, meyve bahçeleri ve parkları anlatılıyor, Homeros'ta ise Phaiak kralı Alkinoos'un bahçesi (Odysseia VII 111 vd.) ve bağı (VII 137 vd.) uzun uzun betimleniyordu.

Bademağacı Kazıları 1999 Yılı Çalışma Raporu

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 583-598 · DOI: 10.37879/belleten.2000.583
Tam Metin
Bademağacı Höyüğü kazılarının 7. dönem çalışmalarına, 25 Temmuz/15 Eylül 1999 tarihleri arasında devam edildi. Başkanlığını yaptığımız kazı kurulu, Doç.Dr.Gülsün Umurtak (Başkan Yardımcısı ve arazî çalışmaları sorumlusu) ile Nuran Salar (Doktora öğrencisi), Angela Bell (Yüksek Lisans öğr.), Sabahattin Ezer (Y.L. öğr.), Işıl Demirtaş (Arkeoloji lisanslı), Murat Nabi Durmaz (Arkeoloji lis.), Nilüfer Sayıt (öğr.), Nurhayat Cinli (öğr.). Doğan Güneş (öğr.), ve Nilüfer Kızık'tan (restorasyon öğr.) oluşuyordu. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilci olarak, Antalya Müzesi Uzmanlarından Nermin Çolak'ı görevlendirmişti. Kazı fotoğraflarının bir kısmı ile, küçük buluntularının resimleri, İstanbul Arkeoloji Müzelerinden, Fotoğraf Uzmanı, meslektaşımız Turhan Birgili tarafından çekildi. Kazıyı gerçekleştirmede emeği geçen tüm ekip üyelerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

"Decima Musarum": Anna Komnena'nın Aleksias'ı Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 43-50 · DOI: 10.37879/belleten.2000.43
Tam Metin
1651 yılında Paris kraliyet basımevi Anna Komnena'nın (1083-1144?) ünlü eseri Aleksias'ın açıklamalı ve Latince tam çevirisini yayınlar. Çeviriyi yapan ve baskıya hazırlayan kişi, Pierre Poissin adında humanist bir cizvittir. Aslında, önceki yüzyıllarda, özellikle 15. ve 16. yüzyıllarda, Aleksias, bazı Rönesans humanistlerince ele alınmıştır; ayrıca, eserin özgün Yunanca baskıları, Venedik Aldine ve Basel Frobenius gibi büyük Rönesans yayınevleri tarafından yayınlanmıştır.

Gök-Türklerin Sonu ve Belgeleri

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 23-42
Tam Metin
II. Gök-Türk Devleti'nin sonu yani Bilge Kagan'ın ölümünden yıkılışına kadar olan devre müstakil bir çalışma olarak ele alınmadığı gibi çeşitli araştırmalarda sadece bir kaç cümle ile değerlendirilmiştir. Bunun sebebi hiç şüphesiz yaklaşık on yıllık zaman dilimini ihtiva eden 734-744 yılları arası ile ilgili kaynakların az bilgi vermesidir. Bilindiği gibi, Orhun Abidelerindeki bilgiler Bilge Kagan'ın ölümüyle kesilmektedir. Diğer taraftan, her zaman Gök-Türk tarihi hakkında zengin malzeme taşıdığını söylediğimiz Çin kaynakları da artık yetersizleşmektedir. Sadece CTS 194A ve HTS 215B'nin yanında Wang Chung-ssu adlı bir kumandanın biyografisinde bir sayfayı geçmeyen bilgiler vardır. İmparator kayıtlarında da (Pen-chi) bir kaç cümle bulunmaktadır.

Kıbrıs'ın Siyasî Tarihi İle İlgili Bir Belgenin Değerlendirmesi

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 165-228
İnsan toplulukları, tarih boyunca uzun bir gelişme sonucunda, bugünkü milletler haline gelmişlerdir. Çağımızda milletlerin, ayni tekâmül seviyesine eriştiklerini iddia etmek, mümkün değildir. Ancak, her milletin geçmişteki tecrübelerinden edinilmiş birtakım tarih görüşü olup, bu görüşün geleceğe yönelik tutulması gerektiği, muhakkaktır. Bilindiği üzere başarıya ulaşmanın ilk şartı, yeni kuşakların, mücadelenin temelinde yatan gerçekleri doğru kavraması ve mücadeleyi sürdürebilmesi için gerekli manevi gücü oluşturan, inanç ve azmi kazanmasında yatar. Hiçbir zaman hatırdan çıkartılmaması gerekir ki, şans, tarihin yapısında yoktur. Tarih, hiçbir çağda kumar masası olmamıştır ve de olmayacaktır.