3787 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

MALCOLM BARBER, The Trial of the Templars (Templierlerin Yargılanması), Cambridge University Press, Cambridge 1993, VII+312 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 735-738
Tam Metin
M. Barber bu kitabında Templier şövalyelerinin yargılanması ve tarikatın ortadan kaldırılması konusunu ayrıntılı bir şekilde kaleme almıştır. Templier tarikatı, Kudüs Haçlı kralı II. Baudouin (1118-1131) zamanında kurulmuş olan dînî ve askerî tarikatlardan biri olup başlangıçta amacı Kutsal Ülke'yi ziyarete gelen hacıları Müslüman saldırılarına karşı korumak ve yolları emniyet altına almaktı. Fakat bir süre sonra dinî hizmetten ziyade krallık ordusunun önemli bir birliği haline gelerek Müslümanların en acımasız düşmanı oldular. Böylece Templier şövalyeleri Birinci Haçlı Seferi sonunda Suriye ve Filistin'de kurulmuş olan Haçlı devletlerinin askerî savunmasında önemli rol oynadılar. Daha sonraları ise, gerek doğudaki bu Haçlı devletlerinde gerekse Avrupa'da pekçok mal-mülk ve imtiyaz elde ederek çok zengin oldular ve uluslararası bir statü kazandılar. Daima fakir, namuslu ve alçakgönüllü olmak hususunda etmiş oldukları manastır yeminini hiçe sayarak varolma amaçlarından saptılar. Bir kısmı uluslararası çapta banker olarak çalıştı. Yazar, Preface (Önsöz) sayfa VII'de bu kitabı başlıca iki sebeple yazdığını söyleyerek ilk olarak, Templierlerin yargılanmasının ortaçağda çok önemli bir mesele olduğunu fakat bu konunun İngiliz tarihçileri tarafından ihmal edildiğini; ikinci olarak da bu olayın, terör ve işkence yöntemlerini kullanan yönetimler tarafından pekçok insana zulmedilen yirminci yüzyıl dünyası ile biraz alâkalı olduğuna ve hâlâ devam ettiğine inandığını belirtmiştir.

MEROPI ANASTASSIADOU, Salonique, 1830-1912. Une ville ottomane à l'âge des Réformes, Brill, Leiden-New York-Köln 1997, IX + 456 (Reform Döneminde Bir Osmanlı Şehri: Selanik [1830-1912]) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 731-734
Tam Metin
Avrupa Birliği, Avrupa'nın kültürel başkenti olarak 1997 yılı için Selanik'i ilan etti. Bu bağlamda Yunan Hükümeti aktarılan fonları Selanik'in bir Bizans ve Yunan şehri olduğunu kanıtlamak için kullandı. 1997 yılı boyunca Selanik'in kimliklerinden biri olan Ortodoks Yunan değerleri ön plana çıkarıldı. Selanik'in 500 yıl Osmanlı Devleti'nin idaresi altında kaldığı ve burada Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan cemaatlerin birlikte yaşadıkları gerçeği görmemezlikten gelinerek unutturulmaya çalışıldı.

Harbord Misyonu Nasıl Ortaya Çıktı?

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 701-708
Tam Metin
Bilindiği gibi, Millî Mücadele tarihimizin önemli olaylarından biri de, Amerikalı General James G. Harbord'ın,"Ermenistan mandası" konusunda, 46 kişilik heyeti ile Doğu Anadolu ve Kafkasya'da yaptığı inceleme gezisi sırasında, 22 Eylül 1919 günü Sivas'ta, Atatürk ile yaptığı 2-3 saatlik görüşmedir. Atatürk-Harbord görüşmesi konusunda bizde yapılan ilk derinlemesine inceleme, Rahmetli Dr. Fethi Tevetoğlu'nun Türk Kültürü Dergisi'nin 1969 Şubat, Mart, Haziran ve Temmuz sayılarında yayınladığı dört dizilik makalelerdir.

Bademağacı Kazıları 1995 ve 1996 Yılları Çalışma Raporu

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 232 · Sayfa: 709-730
Tam Metin
Bademağacı kazılarının 3. dönem çalışmaları 23 Temmuz / 11 Eylül 1995, 4. dönem çalışmaları da 27 Temmuz / 17 Eylül 1996 tarihleri arasında sürdürüldü. Son iki kazı mevsiminde, höyüğün kuzeyindeki A Kazı Alanı'nda C-5/III-3-5 ve D-2/IV-2-4 plankareleri ile D-2/IV-1,2 plankarelerinde çalışıldı. 1996 kazıları sonunda açmanın yüzölçümü 1000 m² ye yaklaştı ve yüzeyden yer yer 1-3.5 m. arasında derinleşildi.

Orta Asya Türk Sanatında Palmet ve Lâle Motiflerinin Değerlendirilmesi Hakkında Bir Deneme

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 37-42 · DOI: 10.37879/belleten.1997.37
Tam Metin
1994 yılı lâle bitkisinin İstanbul'dan Hollanda'ya gönderilişinin 400. yıldönümüydü. Bu sebeple düzenlenen "Türk Sanatında Lâle Devri" konulu seminerde çerçevenin biraz dışına taşarak XVI. y.y'dan itibaren Osmanlı sanat eserlerinde natüralist üslupta görülmeye başlanan lâle motifinin kaynaklarına inmek istedik. Bu kaynak elbette ki Türk milletinin doğduğu, ilk sanat eserlerini verdiği Orta Asya olmalıydı.

Yunan-Roma Dönemi Anadolu Sanatında Boynuzlu Figürler

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 33-36 · DOI: 10.37879/belleten.1997.33
Tam Metin
Yunan - Roma Dönemi Anadolu Sanatında güç simgesi olan boğa boynuzları, tanrıların, yarı tanrıların ve karışık yaratıkların başlarını süslemişlerdir. Boğa boynuzlu olarak gösterilmiş olan tanrıların başında, ırmak tanrıları ile Zeus Olbios gelirler. Aiolis bölgesindeki Tisna şehrinin M.Ö. IV. yüzyılda darbettirmiş olduğu sikkeler de, Tisnaios veya Titnaios Irmağı'nın Tanrısı, boğa boynuzlu genç bir erkek başı şeklinde gösterilmiştir.

Timar Ruznamçe Defterleri'nin Biyografik Kaynak Olarak Önemi

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 127-138
Tam Metin
Fekete Lajos 1955'te Timar Ruznamçe Defterleri'ni, içerisine ilgili vilâyetlere ait timar işlemleri hakkındaki belgelerin ve tezkirelerin sırasına göre kaydolunduğu defterler olarak tanımlar. Onun kullandığı defterler Viyana, Leipzig ve Halle gibi çeşitli Orta Avrupa kitaplıklarında yazma olarak kaydedilmiş defterlerdi, kayıtlar da 16. yüzyıl sonları ile 17. yüzyılın ilk yarısından kalma Budin Beylerbeyliği'ne veya onun sancaklarına aitti. Fekete bu defterlerin biyografi bakımından önemine şu sözlerle işaret eder: "Bu defterler mülk ve timar sahiplerinin (aynı şekilde timar isteyenlerin) isimlerini, timar hasıllarını, timar sahipleri ile timara talip olanlar hakkında geniş biyografik malûmatı, bazan menşeleri, askeri faaliyetleri, üst makamlarla şahsi ilişkileri hakkında kısa bilgileri ihtiva eder ve Osmanlı İmparatorluğu'nda timar sahipleri zümresi hususunda güzel bir tablo elde edilmesine vasıta olur.

Osmanlı Belgelerine Göre Türk-Etrâk, Kürd-Ekrâd Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 139-146
Tam Metin
Osmanlı arşiv belgelerinde yer alan çeşitli kelime ve terimler, çoğu zaman gerçek anlamlarından daha farklı bir mânâda kullanılırlar. Bu sebeple, Osmanlı Devleti'nde sosyal hayatın araştırılmasında büyük önemi olan bu tür kelime ve terimleri dikkatli kullanmak gerekmektedir. Aksi halde yapılacak çalışmalarda, büyük hatalara düşmek kaçınılmazdır. İşte bu tür kelimelerden olan Türk ve çoğulu olan Etrâk ile Kürd ve çoğulu olan Ekrâd kelimeleri, Osmanlı belgelerinde değişik mecazi anlamlarda kullanılmıştır. Osmanlı arşivlerinde çok önemli istatistikî bilgileri haiz Tahrir Defterleri ve kanunnâmeler başta olmak üzere diğer birçok belgede, yukarıda sözünü ettiğimiz kelimelere sık sık rastlanmaktadır.

Beylikten Sancağa. Batı Anadolu'da İlk Osmanlı Sancaklarının Kuruluşuna Dâir Bazı Mülâhazalar

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 81-92
Tam Metin
Beylikler dönemi Anadolusu, kaynak yetersizliği sebebiyle hakkında fazla bilgi bulunmayan bir devreyi teşkil eder. Zayıflayan ve vesâyet altına giren Selçuklu merkezî idâresinin kontrolünden artık iyice çıkmış olan "uç" bölgesindeki Türkmen beyliklerinin faaliyetleri, Osmanlı hâkimiyeti ile bütünleşme süreci çerçevesinde hâlâ üzerinde durulması gereken ve farklı yaklaşımlara muhtaç bir özellik göstermekte; yeni monografilere ihtiyaç hissettirmektedir. Başka bir deyişle, XIII. ve XIV. yüzyıl Anadolusu'nun bilhassa uç bölgesindeki Türkmen beylikleri, siyasî, faaliyetleri bir yana, sosyal bünyeleri, idâre anlayışları ve bunların tesirleri itibâriyle yeniden incelenmesi gereken mevzuların başında gelmektedir.

Ulucami. Selçuklu Şehrinde İskânı Belirleyen Bir Kaynak Olarak

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 33-58
Tam Metin
Bizans İmparatorluğu, Roma'nın mirasçısı olarak ortaya çıkmış, fakat daha sonra ülkenin doğu kanadı ile yetinmek zorunda kalmıştı. Bu arada Sasani İranı ile başlayan büyük mücadelede de epeyce hırpalanmış idi. Bu mücadele yıllarında güneyde gelişen İslamiyetin doğurduğu İslam Devleti, VII. yy. ortalarından itibaren Bizans topraklarına doğru da harekete geçmiş, önemli başarılar sağlamıştı. İslam ordularının ve donanmasının İstanbul'a yönelerek şehri birkaç kere kuşatmalarına rağmen, bu şehri alamamışlardı. Bununla birlikte sonraki yüzyıllarda da İslam orduları, hemen her yaz Çukurova veya Malatya'daki hareket noktalarından İstanbul veya Anadolu içlerine akınlara devam etmişlerdir.