3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Çorum Sancağı Kişi Adları (XVI. Yüzyıl)

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 75-120
Tam Metin
Beylerle kavim arasında nifak olduğu için Türk milletinin [eskiden beri] ülkeli olan ülkesi inkırâza yüz tutmuş. Hakanlık olan hakanını sükuta uğratmış. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu. Evladını kul eyledi. Pâkize kız evladı cariye oldu. Evladını cariye eyledi. Türk beyleri Türk adını atmışlar, Çin beylerinin Çince adlarını alarak Çin hakanına itaat etmişler. M.S. 732 Yılında Kül Tegin diktirdiği yazıtında Türklere böyle sesleniyordu. Bundan 1260 yıl sonra, bir yabancı, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kriton Curi, Türk malına yabancı isim koymaya karşı çıkıyor ve "Reklamlarda gördüğümüz ürünlerin isimleri Türkçe değil yabancı dillerden. Bu yanlış ve zararlıdır. Özümüze olan güveni zedeler." diye hayıflanıyor. Bu duyguların yönlendirmesiyle yıllardan beri üzerinde emek harcadığımız adbilim konusundaki bu makalede Çorum Mufassal Tahrir Defteri'nde yer alan kişi adları ile kimi yer adları üzerinde durulacaktır.

NECDET SAKAOĞLU, Anadolu Derebeyi Ocaklarından Köse Paşa Hanedanı, Yurt Yayınları 8, Ankara, 1984, 315 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 237-241
Tam Metin
Gelibolulu Mustafa Ali, XVI. yüzyıl sonlarında halk ile devlet örgütü arasında ortaya çıkan maslahatgüzar ya da iş eri adıyla anılan "tufeyli" zümreyi "memalik-i mahrusa ayanından" olarak göstermektedir. Şer'iyye sicillerine dayanılarak yapılan bir araştırmaya göre, ayan ve eşraf XVI. yüzyılda, Osmanlı şehir toplumunda devletle reaya arasındaki ilişkileri düzenleyen ve halkın temsilciliğini üstlenmiş bir grup olarak ortaya çıkmış bulunuyordu. Bu grup; zengin tüccarlardan, esnafın yaşlı ve güngörmüşlerinden, ulema ve diğer din adamlarından oluşuyordu. XVII. yüzyıl boyunca timar sisteminin bozulması, merkezi gücün taşradaki etkisinin azalması, devlet memurlarının (ehl-i örf) yolsuzlukları, mukataaların malikane usulü ile kayd-ı hayatla ayan ve eşrafa verilmesi, bu sınıfın gittikçe güçlenmesine yol açtı.

İngiliz Yönetiminde Kıbrıs Türklerinin Varlık Savaşımı (1878 - 1960)

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 133-188
Tam Metin
Kıbrıs Türklerinin, insan hakları ve ulusal varlıklarıyla ilgili savaşımları, adanın İngiltere'ce ikinci kez işgalinden hemen sonra başlıyordu. Kıbrıs adası, Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere (Britanya) arasında 4 Haziran 1878'de imzalanan ve "Kıbrıs Konvansiyonu" ya da "Sözleşmesi" olarak bilinen bağlaşma (ittifak) antlaşması gereğince, geçici olarak İngiliz yönetimine devredilince, o sıralarda "Kıbrıs Müslümanları" olarak anılan ada Türkleri, İngiliz yönetimine karşı kendi kültürel, ulusal ve dinsel kimliklerini koruyabilmek için uzun süreli savaşımlar vermek zorunda kalıyorlardı. Helen (Yunan-Grek) yandaşı olan İngiliz yönetimi, Türk toplumu sık sık savsıyor ve bu toplumu, "Kıbrıs Hıristiyanları" olarak anılan zorba, çığırtkan, saldırgan ve bağnaz Rum ve Grek sakinlerin insafına bırakıyordu.

PROF. DR. MÜBAHAT S. KÜTÜKOĞLU, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1994 (Kubbealtı Akademisi Kültür ve San'at Vakfı yayını), XXXIII+605. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 242-244
Tam Metin
Osmanlı diplomatik ilmi (belge ilmi) nin âbide bir eseri yayınlanmış bulunuyor. Bu eser Osmanlı tarihi üzerinde araştırma yapanların belgeler üzerindeki müşküllerini çözecek ilk müracaat eseri mahiyetindedir. Şimdiye kadar dilimizde yapılmış mahdut sayıdaki yayın ihtiyaca cevap verebilecek hacim ve muhteviyâttan yoksun idi. Böyle derli-toplu, düzen, tertip ve metod bakımından mükemmel bir eser ile bu ihtiyaç karşılanmış oluyor. Bu eserin hazırlanmasında hiç şüphesiz Sayın Prof. Kütükoğlu'nun engin arşiv tecrübesinin önemli rolü olmuştur. Yıllar süren yorucu çalışmaların mahsulü olarak meydana gelmiş bulunan bu eser, giriş, sekiz bölüm ve sonuç olmak üzere planlanmıştır.

Osmanlı Son Döneminde Libya'da Türk Dilinin Öğretimi Üzerine Bazı Gözlemler

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 121-132
Tam Metin
Bilindiği gibi hemen bütün Arap ülkeleri, başlangıç ve ayrılışları değişmekle birlikte, uzun periyotlar halinde Osmanlı Devleti bünyesi içerisinde yer almışlar, Türkler ve Araplar iki millet olarak aynı devletin yapı taşlarını oluşturmuşlardır. Gerek bu birliktelik ve gerekse Türklerin İslâmiyeti kabul etmiş olmalarının bir sonucu olarak da Türkçe ile Arapça arasında tabiî sayılabilecek bir ilişki zinciri meydana gelmiştir. Türkler kendi dillerini Arap Alfabesiyle yazdıkları gibi, medreselerinde Arapça'yı öğretim dili olarak kabul etmişler, bu dille çok sayıda eserler vermişlerdir. Buna karşılık Türk dilinden bir kısım kelimeler de Arapça'ya geçmiş, en azından devlet kademelerinde görev alan Arap asıllı Osmanlı tebeası Türkçe'yi öğrenmiştir.

(Amerikan Belgeleri ile) Orta Doğu Komutanlığı'ndan Bağdat Paktı'na 1951 - 1955

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 189-236
Tam Metin
1950-1960 arasında, Türk dış politikasında üç önemli gelişme olmuştur. Birincisi, 1952 Şubatı'nda Türkiye'nin NATO'ya üye olması; ikincisi, 1954- 1959 arasında, NATO'nun, Türkiye ve Yunanistan'dan meydana gelen güneydoğu kanadını tahrip edip etkilerini günümüze kadar uzatan Kıbrıs Sorunu ve üçüncüsü de, 1955 Şubatı'nda imzalanan Bağdat Paktı ve bunu meydana getiren gelişmelerdir.

Orhan Şaik Gökyay'ın Ardından

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 224 · Sayfa: 245-272
Tam Metin
Hocaların hocası, ülkemizin her tarafına yayılmış pek çok öğretmenin de hocası, hatta değişik mesleklerdeki kişilerin hocalığını da yapmış bulunan Orhan Şaik Gökyay'ı 2 Aralık 1994 Cuma günü kaybettik. Onun vefatı, Türk kültürünün en büyük kayıplarından biri olmuştur.

Rusya'nın Karadeniz'de Ticarete Başlaması ve Osmanlı İmparatorluğu (1700-1787)

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 225 · Sayfa: 353-394
Tam Metin
"Tarihen sâbittir ki, Boğazları kontrol altında tutan her devlet, sonunda Karadeniz üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmıştır. Gerçekten de Boğazların iki tarafındaki ana topraklara hükmeden devletler, Bizans ve Osmanlı devletleri örneklerinde olduğu gibi bunu başarmıştır" diyen H. İnalcık, Karadeniz'i hakimiyet altına almak için Boğazların ne derece önemli olduğuna işaret etmektedir. Fâtih'in İstanbul'u fethiyle (1453) Boğazları ve II. Bayezid devrinde Kili ve Akkirman'ın alınmasıyla (1484) bütün Karadeniz kıyılarını kontrolü altına alan Osmanlı Devleti, çok geçmeden bu denize geçişi yabancılar için imkânsız hâle getirdi. Böylece XVI. asrın sonlarında dış ticarete tamamen kapanan Karadeniz, siyasi, idari ve ticari bakımdan bir iç deniz haline geldi ve bu durumunu XVII. yüzyıl boyunca devam ettirdi.

16. 17. Yüzyıllarda Macaristan'ın Demografik Durumu

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 225 · Sayfa: 341-352
Tam Metin
Demografik durumuyla değişmelerini mütalaa etmek istediğim dönem uzun ve pek çok açıdan karışıktır. Bir taraftan, uzun olan bu dönemin kaynakları bazan son derece az, bazen ise çok çelişkilidir. Öte yandan, siyasi istikrardan mahrum olan bu karışık dönemde yerleşmelerin bir haylisi aynı zamanda bir değil, iki-üç devlet temsicisine ait olup, bunlardan bize birbirinden farklı etkinlikteki vergilendirmelerinin yazılı belgeleri kalmıştır. Yüzyıllar sonra, bizim hangi sorulara mümkün olduğu ölçüde kesin cevap almak isteyeceğimizi bilmiyorlardı elbet. Bu nedenle gerçeği bütünüyle ve ayrıntılarıyla yansıtabilme yolundaki arzudan vazgeçmemiz lâzım. Nüfusun rakamlarla nitelenebilecek göstergelerini ana hatlarıyla saptamakla, kimi konularda ise varsayımlarla yetinmemiz gerekecek.

Osmanlı Sosyal ve İktisâdî Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 225 · Sayfa: 395-412
Tam Metin
Tanzimat devrinde, önceleri değişik adlarla alınan vergilerin yerine tek bir verginin ikamesi için hane reislerinin gelirlerinin tespiti maksadıyla yapılan temettü sayımları XIX. yy. ortaları Osmanlı sosyal ve iktisadi tarihi için fevkalade kıymetli bilgiler ihtiva etmektedir. XV. Ve XVI. yy. için tahrir defterlerinden çıkarılan bilgilerden çok daha fazlasını bu defterlerde bulmak mümkündür. Hemen aynı tarihlerde İmparatorlukta nüfus sayımları da yapıldığından nüfusun tespiti bakımından nüfus defterleri derecesinde mühim değillerse de hüviyetleri itibariyle bu defterler, çok daha teferruatlı bilgi ihtiva ettiklerinden daha mükemmel sonuçlar çıkarmak kabil olmaktadır.