3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Höyücek Kazıları 1990

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 725-744
Tam Metin
Höyücek Höyüğü'nde, Burdur Müzesi Müdürlüğü'nün başkanlığında, bizim bilimsel başkanlığımız ve yönetimimizde yapılan kazıların ikinci dönem çalışmalarına, 21 Temmuz - 8 Eylül 1990 tarihleri arasında devam edildi.

A Paleoanthropological Investigation of Three Fossils Found in Southern Anatolia

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 547-552 · DOI: 10.37879/belleten.1994.547
Tam Metin
Contributions made by anthropology and ecological sciences to cultural knowledge indicate that Anatolia has been one of the cradles of civilizations since the Paleolithic Era. However, ancient fossils of the Anatolian man are quite scarce. In this article, the results of a paleoanthropological investigation on three skulls stored at the Ancient Anatolian Civilization Museum in Ankara are reported. These skulls were found by Prof. Dr. İ. Kılıç Kökten in the Karain Cave in Antalya, no. 1 (155-1-73) and Kadıpınarı Cave in Alanya, no. 2(155-2-73) and no. 3 (155-3-73).

Kozan'da Şahıs Adları

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 607-634 · DOI: 10.37879/belleten.1994.607
Tam Metin
Bu çalışmada Kozan (Sis) Sancağı'nda 1572 yılında kullanılmış olan erkek şahıs isimleri üzerinde durulacaktır.

Osmanlı Döneminde Antakya'nın Fizikî ve Demografik Yapısı 1709-1860

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 221 · Sayfa: 119-158 · DOI: 10.37879/belleten.1994.119
Tam Metin
"Antakya" kelimesi'nin "örtü" veya "halı"yı ifade ettiği tahmin edilmektedir. Tarihi Antakya (Antakiya, Antıochıa) şehri, 35° 52 ve 37° 04 kuzey enlemleri ile 35° 40 ve 36° 35 doğu boylamları arasında, Asi nehrinin aşağı ucundaki münbit ovanın kenarında, denizden 440 m. yükseklikteki Habibü'n-Neccar Dağı'nın eteklerinde, Fırat havzasından Akdeniz'e, Akdeniz ve Suriye'den Anadolu'ya giden yolların kavşak noktasında kurulmuş, Türk-İslâm karakterleri bir yerleşim merkezidir. Şehir, muhtemelen M.Ö. 300 tarihlerinde I. Seleukus tarafından kurulmuş ve kısa sürede gelişerek hem Roma ve İskenderiye gibi kalabalık bir şehir, hem de önemli bir idare merkezi olmuştur.

Höyücek Excavations, 1990

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 745-750 · DOI: 10.37879/belleten.1994.745
Tam Metin
The second season of excavations at Höyücek was conducted from July 21 to September 8, 1990. We started the campaign by opening Squares J/5 and J/7-8, which had yielded no architectural features what soever in the previous season. Upon recognizing a fair quantity of architectural remains immediately below the surface, we opted to open Squares K/5-6 as well; we thus worked over an area of 400 m2, removing an overall average of two meters of deposit (PI.1/1). This year we were able to distinguish two architectural phases: "The Sanctuaries Phase" and "The Shrine Phase".

Süleyman Şah ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 71-80
Tam Metin
Nâsıru'd-Devle Ebu'l-Fevâris Süleyman Şah (?-1086), Anadolu Selçukluları Devleti'nin kurucularından olup, Bizans kaynaklarından Skylitzes'e göre Kutalmış'ın beş oğlundan biridir. Bunlardan dördünün adı, muhtelif vesilelerle Bizans ve Doğu kaynaklarında geçer. Süleyman'ın kardeşlerinin adları Mansur, Alp İlek veya Alp Yülük, ve Devlet veya Dolat idi. Bildiğimize göre, bu şehzadelerden biri, ilk defa babalarının, büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan ile yaptığı mücadele sırasında (Kasım 1064) esir düşmesi münasebetiyle, "kardeşlerden en büyüğü olan Kutalmış oğlu" şeklinde geçer. Bunun Mansur olduğu muhakkaktır. Öteki kardeşlerinin, bu arada Süleyman'ın babaları Kutalmış ile birlikte olduklarını, savaşın mağlûbiyetle sonuçlanmasından sonra, onların da şu veya bu şekilde Alp Arslan'ın eline geçtiğini kabul etmemek için hiçbir sebep yoktur. Zira, bu Selçuklu hükümdarının, zaferden sonra Kutalmış'ın bütün oğullarını ve akrabalarını öldürmek istediği, vezir Nizamü'l-Mülk'ün, bu hareketin devlete hayır getirmeyeceği mülâhazası ile mâni olduğu, bütün kardeşlerin, Alp Arslan'ın saltanatı boyunca, Güney-Doğu Anadolu (Suriye, Fırat havzası)'da bir nevi sürgün veya mekûbiyet hayatı yaşadıkları bilinmektedir.

Niksar-Tokat-Gümenek ve Kayseri-Palas'ta Üç Kitabe

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 81-88
Tam Metin
I. Niksar'da Süleyman Şah Kitabesi Anadolu Selçuklu sultanlarından II.Süleyman Şah'a ait, daha önce Niksar Kalesi üzerinde iken kaleden düşerek Melik Gazi Türbesine, oradan da Tokat Müzesine alınan kitabe, bugüne kadar okunuş ve tarih olarak farklı şekillerde yayınlanmıştır. II. Tokat-Gümenek'te Gazan hanın ismi geçen türbe kitabesi. Tokat Gümenek'te bir türbeye ait iken, buradan Tokat Müzesine getirilen 60x60 cm. ebadında mermer üzerine mükemmel sülüsle yazılmış, en üstteki "Gazan Han" ismi dahil beş satırlık kitabedir. III. Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesine bağlı Palas Kasabasındaki Çeşme Kitabesi. Kayseri'nin Tuzla gölü kenarındaki ovada bulunan Palas Kasabasında eski camiin avlu kapısı üzerine sonradan yerleştirilmiş birçeşme tamir kitabesi bulunmaktadır.

Çin Seddi'nin Yapılış Nedeni Hakkında Değişik Bir Görüş

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 27-40
Tam Metin
Çin Seddi denilince, dağların üzerinde uyuyakalmış bir ejderha gibi uzayıp giden bir yapı aklımıza gelir. Belki Çin'e gidip, bu görkemli yapıyı görenlerimizin sayısı pek fazla değildir. Ama, mutlaka bir resmini görmüşüzdür. Çin hakkında fazla bir şey bilmeyen bir kişi bile, en azından Çin Seddi'nin varlığından haberdardır. Ancak, bu görkemli yapı hakkında bildiklerimiz çok kısıtlıdır. Orta Asya Türk tarihi ile birlikte sıkça adı geçen bu yapı hakkında bildiklerimiz ne yazık ki, ansiklopedik bilgilerle sınırlıdır.

Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Devrinde Rumeli'de Uyguladığı İskân Siyâseti ve Neticeleri

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 89-112
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde yayılışı ve yerleşmesini açıklayan tarihî gerçeklerden biri, bunun bilhassa ekonomik-demografik bir baskı neticesi olduğu ve yoğun bir Türk göç ve iskân hareketi ile birlikte yürüdüğüdür. Bu vâkıanın en ilginç örneklerini Rumeli fütûhâtı sırasında görmekteyiz.

Kapgan Kagan (692-716)

Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 51-70
Tam Metin
692 yılında Gök-Türk devleti tahtına oturan Kapgan Kagan, II. Gök-Türk devletinin kurucusu Kutlug (ilteriş)'un ölümünden sonra hükümdar olmuştur. Üzerine devraldığı hızla büyümekte olan devleti ağabeyi gibi, onun bıraktığı yerden başlayarak, her yönden geliştirmeye devam etmiştir.