3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Doğu Anadolu'da Moğol ve Türkmen Devirlerine Ait Bazı Tarihî Yapılar Hakkında Düşünceler
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 631-640
Özet
Tam Metin
İnceleyeceğimiz eserlerin çoğu Van Gölü çevresinde bulunmaktadır. Fakat Orta Anadolu'dan bu yöreye doğru giderken şimdi Elazığ'a bağlı olan Harput'taki Saray Hatun Camii ile Pertek'teki Çelebi Bey Camiini ziyaret edeceğiz. Bilindiği üzere Harput'ta pek çok cami vardır. Evliya Çelebi bu câmileri sayarken Sâre Hatun Câmiini de zikreder ve onun minaresiz bir câmi olduğunu söyler. Ma'mûretül-Aziz (şimdi Elazığ) salnâmesi ile A. Gabriel'in kitabında da câmiin adı aynı şekilde yazılmıştır. Zamanımızda kaleme alınmış diğer bazı eserlerde ise Sara Hatun, Sârâ Hatun şekilleri görülür. Halka gelince, onlar câmii (her iki kelimeyi de kısa hece ile telaffuz ederek) "Sara Hatun" şeklinde söylüyorlar, câmiin Uzun Hasan oğulları câmisi adını taşıdığı da bildiriliyor ve: "bu cami Uzun Hasan adlı padişahın oğulları tarafından yaptırılmıştır" deniliyor.
P. Ovidius Naso'nun Tanrıları Aşk Elegeia'sı Şiirlerinde Kullanımı
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 591-602
Özet
Tam Metin
Çok tanrılı eski Yunan dinindeki antropomorfik tanrı kavramı iki ana özellik göstermektedir: Tanrı vücudunun insana benzerliği (Epikuros bile "tanrı" konusunda bu düşünceye varmıştır); tanrıların insanlarla ve insan etkinlikleriyle olan ilgisi (bu ilgi ya da bağ, tapınma eylemlerinin ve mitoloji öykülerinin temelini oluşturmaktadır). İnsan ve tanrı arasındaki bu yakınlık daha çok "kahramanlık çağının" bir özelliği olarak görülmüştür. Bu çağda tanrılar insanlarla konuşup görüşerek ilişki kurmakla kalmazlardı, aynı zamanda onların yaşantılarına katılabilirlerdi. Öte yandan ölümlü eşler seçip aileler (küçük aile toplumu) kurabilirlerdi, bunun sonucunda doğacak çocukların ana-babası olabilirlerdi. Böylece tanrılar, ölümsüzlüklerine ve üstün güçlerine karşın, gerçekten farklı bir tür değildi, tersine, bir ölçüde ortak dış görünüşleriyle, bir ölçüde ortak ilgileriyle, duygularıyla ve deneyimleriyle insanlara benzer yaratıklardı.
Sovyetler Birliği'nde Altın Ordu ile İlgili Yeni Araştırmalar [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 497-532
Özet
Tam Metin
Altın Ordu devleti ile ilgili olarak Sovyetler Birliği'nde yapılan çalışmalar Türk tarihi açısından büyük önem taşımaktadır, zira XIII. yüzyılda Avrupa ve Asya'nın en güçlü devletlerinden biri ve özellikle 58 yıl boyunca hiç bir devletin askeri ihtilafa girmeye cesaret edemediği, Avrupa ve Asya'nın en güçlü devleti olan Altın Ordu bugün Sovyetler Birliği'nin sınırları içerisine giren topraklar üzerinde kurulmuştu. Bu sebeple, Altın Ordu tarihini inceleyen Sovyet bilim adamlarının Türk-Moğol devletiyle ilgili olarak ortaya çıkardıkları her yeni belge, her yeni bulgu, çok az sayıda orijinal belge muhafaza edilmiş olduğundan, hakkında henüz pek çok şey bilmediğimiz Altın Ordu'nun tarihine, özellikle onun idari ve mali düzenine, kültür hayatına ve sosyal bünyesine ışık tutacağından tarihimiz bakımından büyük değer taşımaktadır.
Remarks on Some Mongol and Turkmen Buildings in Eastern Anatolia
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 641-648
Özet
Tam Metin
Most of the buildings referred to in this study are located around Lake Van, but a few are located in Harput and Pertek in the province of Elazığ and I will start to begin by discussing these. The Sâre Hatun Mosque in Harput is mentioned by Evliyâ Çelebi, who describes this mosque as being without a minaret. The name is spelt similarly in the "Ma'muretü l-'Azîz Salnâme (Elazığ Almanac) and by A.Gabriel. Most modern writers spell the name as Sara Hâtun or Sârâ Hâtun. The local people pronounce it as "Sara Hatun" with all four short vowels, and also refer to the mosque as the Uzun Hasan Oğullari Camisi. According to local hearsay the sons of Sultan Uzun Hasan built the mosque.
PROF. DR. YULUĞ TEKİN KURAT, Stratejik Açıdan Sovyet Müslümanları ve Diğer Azınlıklar, Yayına Hazırlayan: S. Enders Wimbush, Önsöz: Albert Wohlstetter, Forum Yayınları No. 5. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 493-496
Özet
Tam Metin
Kitabın Türkçeye çevirisinin önsözü Prof. Aydın YALÇIN tarafından kaleme alınmıştır. Aydın YALÇIN bu önsöz'de: "1985 yılında İngilterede yayınlanan bu kitabı, 1986 başlarında okuduğumuzda, bunun zaman geçirmeden tercüme edilmesi gerektiğini düşündük... Bu kitapta her biri Sovyetler Birliği üzerinde tanınmış birer uzman olan bir çok bilim adamının kaleme aldığı incelemelerde, konu çeşitli açılardan tahlil edilmektedir" demektedir.
Complémentarité des Intérèts de la Turquie et de la France vue dans une Perspective historique
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 477-492
Özet
Tam Metin
Je voudrais tout d'abord remercier Monsieur l'Ambassadeur Rouillon, qui m'a donne cette occasion de m'adresser a une audience aussi distinguee et choisie. Peut-etre le titre de ma conference pourra-t-il paraître trop optimiste voire meme audacieux. Mais je crois que les rapports turco-français, vieux de quelque cinq siecles, et les realites d'aujourd'hui qui vont determiner leur avenir, sont de nature a justifier une telle approche. Tout en situant l'histoire de nos relations dans un cadre chronologique, je vais tâcher d'analyser les changements qui ont eu lieu dans cette trame et, partant de la, essayer de tirer mes propres conclusions quant a leur prolongement dans le futur.
Tarihsel Açıdan Bakıldığında Türkiye ile Fransa'nın Menfaatlerinin Birbirini Tamamlayıcı Niteliği
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 463-476
Özet
Tam Metin
Bu yazının başlığı Türk-Fransız ilişkilerinin beş yüzyıllık tarihine yabancı olanlara belki fazla iyimser görünebilir. Ama, sanırım, iki devlet arasında geçen tarihsel olaylar, hatta geleceğe ışık tutabilecek bugünkü gerçekler böyle bir başlığı yerinde gösterici niteliktedir. Konuyu hem kronolojik, hem de analytique bir düzen içinde anlatmağa çalışacağım. Sonunda, ilişkilerimizin ileriye yönelik görünüşü üzerinde kişisel düşüncelerimi açıklayacağım.
Çeşme Kalesi
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 603-630
Özet
Tam Metin
Çeşme, Anadolu'nun batısında, Adalar Denizi içine girmiş bir yarımadanın da ucunda yer alan bir liman ve kasabadır. Urla veya Çeşme Yarımadası diye anılan bu yarımada, asıl kütlesi kuzey-güney istikametinde uzanmakta olup, kuzey kısmına Karaburun denmektedir. Bu kütle ile hemen aynı istikamette yarımadanın batısında Sakız adası uzanmaktadır. Çeşme 1985 sayımında 10.124 nüfuslu olup, bu sayı yaz aylarında on katından fazla artar. Çünkü deniz kıyıları sebebiyle bütün Türkiye, hatta dünyada ünlü bir yerdir.
Beyşehir Civarında Bulunmuş Olan Eserler
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 583-590
Özet
Tam Metin
Konya Arkeoloji Müzesi'ne, 1987 yılında, Beyşehir'in 35 km. batısında bulunan Çavuş kasabasından bazı medenî eserler gelmiştir. Bu eserler üzerinde çalıştığımız sırada, buluntu bölgesinde araştırmalarda bulunduk. Öğrendiğimize göre eserler kasabanın 250 m. kadar güneyindeki Küçük Hüyük'te toplu halde ele geçmişlerdir.
Orta Afrika'da Nüfuz Mücadelesi ve Osmanlı İmparatorluğu (1893-1895)
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 665-698
Özet
Tam Metin
XV. asrın sonlarından itibaren Avrupa devletlerinin ilgisini çeken ve giderek yeni bir pazar olmaya başlayan Afrika kıtası, sonraki yüzyıllarda bir yandan misyoner faaliyetleriyle Avrupa'nın kontrolü altına girerken, diğer yandan ekonomik sebeplerle etki altına alınmaya çalışıldı. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Afrika, Büyük Avrupa devletleri tarafından paylaşılmak üzere antlaşmalara sahne oldu. Önceleri sahil kesimlerinde faaliyet gösteren ve esir ticareti, maden işletmeciliği ve ticari maddelerin temini için kıtaya sokulan Portekiz, İspanya, Fransa, İngiltere ve Belçika gibi devletlere sonraları Almanya ve İtalya katıldı. Batılı devletler, XIX. yüzyılda gönderdikleri keşif heyetleriyle Orta Afrika'yı öğrenmeye, özellikle Nil ve Kongo gibi nehirlerin kaynaklarını bulmaya yönelik çalışmalar başlattılar. Bu çabalar sonucu meydana gelen işgaller, hemen her Avrupa ülkesine pekçok toprak kazandırdı. Afrika'nın taksimi ve özellikle Kongo Havzası üzerindeki çalışmalar, çok geçmeden Avrupa devletleri arasında anlaşmazlıkların doğmasına sebep oldu.