3787 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tokat'ta Ailenin Sosyo - Ekonomik Yapısı (1771-1810)

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 211 · Sayfa: 993-1052 · DOI: 10.37879/belleten.1990.993
Tam Metin
Çok genel bir ifade ile, bir kızla bir erkeğin baba ocağını terkederek yeni bir ev kurmaları olayını evlenme, evlenen karı-koca ve çocuklardan oluşan küçük topluluğu da aile olarak tanımlamak mümkündür. Bir topluluğun siyasi, sosyal, hukuki ve ahlaki yapısını anlayabilmek için, o toplumun küçük bir modeli olan aileye bakmak gerekir. Ailenin iyi tahlil edilmesiyle, o devlete ait birçok mesele rahatlıkla çözülmüş olacaktır. Ailede, çocuklar üzerinde babanın otoritesi ile, devlet yönetiminde, hükümdarın millet üzerindeki otoritesi birbirine benzerlik göstermektedir. Eski Türk anlayışına göre "Gök kubbesi devletin, çadır ise ailenin" birer örtüsü gibi kabul ediliyordu. Gök altında devlet, çadır kubbesi altında ise aile düzeni" yer alıyordu. Aile içinde "karı-koca" münasebeti ile devlette "kagan-hâtun" hukuku arasında pek fazla fark görülmüyordu. Bir ailenin fertleri arasında sosyal, siyasi, hukuki ve ahlaki denge varsa, o toplumlarda da sosyal, siyasi, hukuki ve ahlaki denge var demektir.

1700-1730 Tarihlerinde Ankara'da Ailenin Niceliksel Yapısı

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 211 · Sayfa: 945-962 · DOI: 10.37879/belleten.1990.945
Tam Metin
Türkiye'nin sosyal ve ekonomik tarihi çalışmaları için önemli bir kaynak Şer'iye Sicilleridir. Bilhassa, Osmanlı şehirlerinin canlı hayatını göstermesi bakımından yeri doldurulamayan bir kaynaktır. Çok zengin ve çeşitli belgeler içeren sicillerde; ferman, berat, mektup suretleri, buyruldular, i'lâm ve hüccetler, nikâh, boşanma ve adli belgeler, alım-satım vesikaları, vakfiye kayıtları, narh defterleri, şehir esnaf gurupları ile esnaflık yapanların kefil ve taahhüdlerini gösteren belgeler, şehrin mahalle listeleri ve alınan vergiler, salyane defterleri, avârızhâne listeleri, altın çeşitleri, değerleri ve tereke defterleri gibi kayıtlar mevcuttur. Bu çalışmanın temel kaynağı, bir kimsenin ölümünden sonra tüm mal varlığının (alacak ve borç dahil) cins, adet ve fiyat açısından yazılıp vârislere dağılımını gösteren tereke defterleridir.

Christian Anti Semitism in the Ottoman Empire

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 211 · Sayfa: 1073-1150 · DOI: 10.37879/belleten.1990.1073
Tam Metin
As a result of the tension now existing between Israel and the Muslim world, it long has been assumed that the anti Semitism to which Jews of the Ottoman Empire were subjected over the centuries was the result of Muslim antipathy for Judaism and Jews, and that it was carried out largely by Muslims. This idea was spread by Christian nationalist groups within and outside the Ottoman Empire for the purpose of gaining the support of world Jewry for their causes. At times, moreover, these groups even stimulated Muslim attacks on their own people to gain the support of the Christian nations of Europe.

Ebubekir Ratıb Efendi, Nemçe Sefaretnamesi

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 261-296 · DOI: 10.37879/belleten.1990.261
Tam Metin
Ebubekir Ratıb Efendi Viyana elçiliğine atanmasını yolculuk takririnde şöyle belirtmiştir: "Osmanlı Devleti ile Nemçe Devleti arasında yapılan barıştan sonra, tarafların birbirlerine elçi göndermeleri kararlaştırıldığından 11 Muharrem 1206/ 10 Eylül 1791 günü Ordu-ı hümayun Silistre sahrasındayken Nemçe elçisi olarak hil'at giydim". Gerçekten de iki devlet arasında 3 Ağustos 1791'de yapılan Ziştoy Barışı'nın 13. maddesinde III. Selim'in padişahlığını ve II. Leopold'ün imparatorluğunu kutlamak üzere iki tarafın karşılıklı elçi gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Ratıb Efendi gerekli hazırlıkları yapmış ve elçilerin götürecekleri hediyeleri İstanbul'da almaları adet iken vakit kaybetmemek için bunlar Silistre'ye iletilmiş fakat Avusturya Elçisi Herbert'in hediyesiz olarak geldiği haberi üzerine bu eşyalar tekrar İstanbul'a gönderilerek Ratıb Efendi 12 Rebiülevvel 1206/ 9 Kasım 1791'de Şumnu'dan hareket etmiştir. Ebubekir Ratıp Efendi geçtiği yerleri dağları, nehirleri, köyleri, kasabaları, kentleri, buralardaki evleri, konakları, insanları ve yaşantılarını v.s. ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır.

1572 Tarihli Adana Mufassal Tahrir Defterine Göre Adana'nın Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Bir Araştırma

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 179-212 · DOI: 10.37879/belleten.1990.179
Tam Metin
Bugün Çukurova diye adlandırdığımız Adana ve yöresi milattan XV asır evvel Hitit Federasyonuna dahil idi. Daha sonra Asurlular, İranlılar ve Romalıların hakimiyetine girdi. Abbasiler bölgeye hakim oldukları zaman buralara Türk nüfus getirip yerleştirdiler. X.yüzyılda tekrar Bizanslılara geçen bu toprakları 1082-1083 yıllarında Süleyman Şah, Türk-Selçuklu hakimiyetine soktu. Haçlı savaşlarının doğurduğu karışıklıklardan yararlanan Ermeniler, bölgeye hakim oldular. Mogol istilasının önünden kaçarak Anadoluya gelen Türkmen boylarından Üçoklar, Memlûklerin yönetiminde Adana ve Tarsus yöresine yerleştiler. Üçok kolunun başlıca boyları Yüregir, Kınık, Bayındır, Salur ve İğdir idi. Üçok kolunun en tanınmış beyi Yüregir oğlu Ramazan Bey idi. Nitekim Adana merkez olmak üzere kurulan beyliğe de onun adı verildi.

Taş Eser Onarımında Kaldırma ve Yapıştırma Yöntemleri

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 47-98 · DOI: 10.37879/belleten.1990.47
Tam Metin
İnsanlar eski çağlardan zamanımıza kadar kil,metal ve ahşabın yanında ağırlıklı olarak taş da kullanmak suretiyle mimari yapılar ve sanat eserleri yapmışlardır. Genellikle dayanıklı olarak bilinen taşın kullanılmasıyla yapılan mimari eleman ve sanat eserleri, yüzyıllardır toprak altında kalmaları veya toprak üstünde durmalarından dolayı doğa koşullarından etkilenerek aşınmışlar, bozulmuşlar veya tahrip olma sürecine girerek yok olmuşlardır. Bunun yavaş veya hızlı olması, taşın yapısal özelliğine ve insanların bilinçli veya bilinçsizce yapmış oldukları her türlü olumsuz uygulamalarına da bağlıdır. Taş eser tahribatında birlikte etkili olan bu etkenlerin uygulayıcı onarımcılar tarafından bilinmesi gerekmektedir. Çalışmalarında, eserin orjinal dış görünümüne ve iç durumuna önem vererek, statik düşüncesiyle tahrip etmeden uygulamalarını yaparak, bizden sonra gelecek olanlara mümkün olduğu kadar iyi bir şekilde eserleri aktarmak amaçları olmalıdır.

İznik Geç Bizans Çağı İskeletlerinde Hastalık ve Yaralanma İzleri

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 39-46 · DOI: 10.37879/belleten.1990.39
Tam Metin
Bursa iline bağlı İznik ilçesinin Saraybahçe mevkiindeki Roma Açıkhava Tiyatrosu'nun açma çalışmaları sırasında, Geç Bizans Dönemi'ne ait bir toplu gömü alanına rastlandı (Özbek, 1984; Yalman, 1985). Savaşta ölen Bizanslı askerlerin topluca yan yana, üst üste acele ile gömüldükleri bu alanda oldukça iyi durumda yüzlerce insan iskeleti gün ışığına çıkarıldı. Bunların bazılarında hastalık izleri ya da yaralanma sonucu meydana gelen travmatik lezyonlar görüldü. Gözlemlerimizi iki ayrı grupta değerlendirdik; birinci grupta kırık ve yaralanma durumlarına, ikinci grupta ise kemik iltihaplarına yer verdik.

Hıristiyan Konsillerine Genel Bir Bakış

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 365-380 · DOI: 10.37879/belleten.1990.365
Tam Metin
Dinlerin tarihinde her dinin, inanç, pratik ve sosyal hayatla ilgili problemlerini çözmek ve mensuplarını, karşılaştıkları güçlükler karşısında rahatlamak üzere giriştikleri bir takım faaliyetleri vardır. Girişilen bu faaliyetler, belli düzeydeki din sorumlularının müzakereleri ile gerçekleşir. Hıristiyanlıkta bu çeşit müzakere meclislerine, Konsil adı verilir. Kilise Tarihi içinde konsillerin çok önemli rolu olmuştur. Bu açıdan "kilise hayatının ortaya koyduğu tüm problemleri çözmek ve tartışmak üzere bir araya gelen piskoposlar veya yüksek düzeydeki din adamları kuruluna" konsil adı verilir.

Hittin'de Salâhaddîn'in Ordusu

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 427-434
Tam Metin
Salahaddîn el-Eyyûbî devri Ortadoğu'da Müslümanların dış düşmanlara karşı birleştikleri nadir devirlerden biridir. Bu birlik Ortadoğu'da Haçlılar tarafından işgal edilen toprakları kurtardığı gibi, bölgeyi beşinci ve yedinci Haçlı seferlerinin tehdidine, Hülâgû zamanında Moğolların istilasına karşı korudu. Müslümanların, Haçlılarla Moğollar arasında kıskaca alındığı bu çok kritik dönemde liderlik rolünü Türkler-Araplar oynadılar.

Ein Hurro-Hethitisches Festritual: (Ḫ)IŠUWAŠ

Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 206 · Sayfa: 1-50
Als ich 1968 auf Anregung von Herrn Prof. Dr. E. Laroche die Bearbeitung des Ḫišuwaš-Festes als Dissertationsthema wählte, schien der Umfang des Textmaterials, trotz der Mehrheit von damals unklassifizierbaren Tafeln (Cat. 433), für eine Doktorarbeit geeignet zu sein, die ein ziemlich unerfahrener Anfänger in einer Zeitspanne von vier, höchstens fünf Jahren abschliessen sollte.