3787 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3787
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3787
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 338
- Osmanlı 271
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 98
İslam Hukukunun Ana Hatları ve Osmanlıların Bunun Bazı Kurallarını Değişik Uygulamaları
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 625-636 · DOI: 10.37879/belleten.1987.625
Özet
Tam Metin
20 Nisan 571 günü Mekke'de doğan Hz. Muhammed, 8 Haziran 632 günü Medine'de öldüğünde, İslam dininin ve onun sosyal ve ekonomik kurallarının genel çizgileri belirlenmiş bulunuyordu. İslam dini kişinin bütün faaliyetlerini, onun Allahla ve toplumla olan her türlü ilişkilerini içine almış bulunduğundan onda hukuki ve sosyal kurallar, fıkıh veya şeriat dediğimiz bir düzenlemede iç içedir. Bir başka deyişle islam hukuku, hem din, hem sosyal yaşam ve toplum yönetimi kurallarını kapsadığından çok geniş bir hukuk sistemidir; çünkü Peygamber hem islam dininin kurucusu hem Medine devletinin başkanı idi. Biz burada islam hukukunun bütün bölümlerinden söz edecek değiliz. Bu, hem ölçek bakımından imkânsız, hem bu konu ile ilgili kişilerin bunları çok iyi bildiklerinden gereksizdir. Bu nedenle ben burada bu hukukun, bazı karakteristikleri üzerinde duracak ve Osmanlı halife-sultanlarının bu hukuk kurallarından bazılarını değişik biçimde hatta bazan şeriata aykırı uygulayışlarından bir kaç örnek vermekle yetineceğim.
Han Döneminde Hun-Çin Ekonomik İlişkileri (M. Ö. 206-M. S. 220)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 611-624 · DOI: 10.37879/belleten.1987.611
Özet
Tam Metin
Ortaasya'da büyük bir imparatorluk kurarak, siyasal bir üstünlük sağlayan Hunlar'ın yayılmış oldukları bölgelerin, tüm ihtiyaçlarını karşılayamadığı göz önüne alınırsa, yağma ve vergilerin dışında, başka kaynaklara dayanmak zorunda olduğu gerçeği ortaya çıkar. Güneylerindeki yerleşik ve ziraatçi bir devlet olan Çin, Hunlar'ın ihtiyaçlarının karşılanması bakımından zengin bir kaynak teşkil etmiştir. Bu bakımdan Han döneminden itibaren, Hunların Çin ile nasıl bir ekonomik ilişki kurmuş olduklarını, az da olsa, mevcut Çince belgelerin yardımı ile gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. İşte bu makalede de, sözü edilen konu üzerinde bilinenlere katkı olabilecek kimi belgesel bilgiler verilecektir.
Die Nekropole von Habibuşağı
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 565-580 · DOI: 10.37879/belleten.1987.565
Özet
Tam Metin
Das Dorf Habibusağı liegt in der fruchtbaren Ebene des Euphrates nahe an der Brücke Kömürhen. Westlich des Dorfes des breiten und grünen Tales befindet sich die Dörfer Kadıköy, İmikusağı, Bilaluşağı und Kaleköy. Pirot und Gökçer (Köşkerbaba) sind die wichtigste Orte am anderen Ufer des Flusses. Die alte, heute geflutete Brücke zwischen Malatya und Elazığ liegt and der Stelle ca. 50 km von beiden Städte entfernt, wo sich die Gendarmeriewache befindet, während die Neue etwa 30 m südlich von der alten Brücke über das Wasser führt. Von hier ging ein Verkehrsweg zu den erwähnten Siedlungen am linken Euphratufer. In der älteren Literatur wird die Gegend İzolu oder İzoli genannt.
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Cam Örnekleri İle Antik Çağda Cam Yapımı
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 587-610 · DOI: 10.37879/belleten.1987.587
Özet
Tam Metin
Cam eserlerin gelişim tarihinde, yapıtların tanımının yapılabilmesi için, yapım tekniklerinin de çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle çalışmamızda, cam malzemenin biçimlendirilmesi için uygulanan yöntemler ve zamanla ortaya çıkan değişiklikler, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi koleksiyonu gözönünde tutularak incelenmiştir.
Abbasiler Tarihinde Orta Asyalı Bir Prens Afşin
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 651-666 · DOI: 10.37879/belleten.1987.65119. Yüzyıl Başında Kültür Hayatı ve Beşiktaş Cemiyet-î İlmiyesi
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 801-828 · DOI: 10.37879/belleten.1987.801
Özet
Tam Metin
18. asırdan itibaren Batı devletleriyle siyasi münasebetlerin artması ve sıkı temaslar neticesinde yavaş yavaş Batı kültürü de Türkiye'ye girmiş ve fenne dâir eserler tercüme olunmaya ve bu eserlerden istifade ile yeni eserler yazılmaya başlanmıştır. Tanzimat'tan sonra Avrupa kültürünün hızla yayılması hakkında oldukça geniş araştırmalar ve incelemeler bulunmaktadır. Ancak, Tanzimat dönemi kültür, eğitim ve ilim anlayışını hazırlayan Tanzimat öncesi (18. asrın sonları ve 19. asrın başlarındaki) kültür, eğitim ve bilim hayatı incelenmeye muhtaçtır. Bu devirde daha önce tesis edilmiş olan ilim, eğitim ve kültür müesseseleri yanında, 1773'de Mühendishâne-i Bahri-i Hümâyûn, 1795'de Mühendishâne-i Berri-i Hümâyûn, 19. asırda Cerrahhâne, Tıbhâne ve Tıbbiye Mektebi, gibi Batı tarzı eğitim yapan müesseseler de kurulmuştur. Bu kurumlarda, medreseden yetişmiş, ancak daha sonra çeşitli yollarla yeni ilimler konusunda bilgilerini geliştirmiş, yabancı dil öğrenmiş müderrisler görev almış ve bilinçli bir şekilde Avrupa ilminin Türkiye'ye girmesine vasıta olmuşlardır. Bunlar arasında Gelenbevî İsmail Efendi, Bulgarîzâde Yahya Naci Efendi, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi ve kardeşi Abdülhak Molla sayılabilirler. Bu sebeblerden dolayı inceleyeceğim bu dönem bir değişme, bir istihale devresidir. Bu geçiş döneminde entellektüel ve sosyal hayatta toplumun daha önce bilmediği bir takım problemler de ortaya çıkmıştır. Bu devirde, münevverler bir takım kanallardan Batı kültür ve bilimiyle temasta bulunmuşlardır. Bundan başka bir çok sahada yenilik hareketlerinin devlet tarafından benimsenip uygulanmasına çalışılmıştır. Bu araştırmanın amacı III. Selim'in son yılları ile II. Mahmud saltanatı yıllarını içine alan dönemde Osmanlı Devleti'nde özellikle eğitim ve kültür faaliyetlerini bir nebze ortaya çıkarmak ve bu döneme bir açıklık getirmektir.
Osmanlı Belgelerine Göre Banco Di Roma'nın Trablusgarb'daki Faaliyetleri
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 829-848 · DOI: 10.37879/belleten.1987.829
Özet
Tam Metin
Akdeniz'in güney kıyılarında önemli bir ticaret merkezi olan Trablusgarb, yapılan savaşlar sonunda 1551 yılı Ağustos ayında Malta şövalyelerinden alınarak Osmanlı topraklarına katılmıştı. Bir beylerbeyilik haline getirilen Trablusgarb, 1564'te Turgut Reis'in ölümünden sonra bir süre Cezayir'e bağlanarak idare edildi. Uluç (Kılıç) Ali Paşa gibi kudretli beylerbeyilerin görev yaptığı eyaletin İstanbul'dan çok uzakta bulunması ve kontrolünün güçlüğü merkezi otoritede tedirginlik yaratınca 1587'de Trablusgarb ve Cezayir yeniden müstakil birer beylerbeyilik oldu. Sonraki yıllarda Trablusgarb'da, merkezi idarenin giderek zayıflaması karşısında, karışıklıklar çıktığı gibi yeniçerilerin kurduğu divan eyalet yönetiminde etkili olmaya başladı. Bu divan başkanlığına yeniçerilerin seçtiği başkanlar yani dayılar, XVII. yüzyıl başında eyaletin yönetiminde söz sahibi oldular.
Divriği Sancağı Kanunnameleri
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 761-780 · DOI: 10.37879/belleten.1987.761
Özet
Tam Metin
Ortaçağlarda Mengücükoğullarının yönetimi sırasında parlak bir uygarlığın beşiği olan Divriği, Sıvas ve çevresinde hükûmet kuran çeşitli hanedanlar arasında el değiştirmiş ve bir çekişme alanı olmuştur. 1381 yılında Memluk Sultanlığının topraklarına katılan Divriği, 1398 yılında Sıvas, Darende, Behisni, Malatya gibi şehirlerlerle birlikte Osmanlı topraklarına katılmışsa da Timur tehlikesi karşısında yeniden Mısır sultanına geri verilmiştir. Divriği, Memluk egemenliği sırasında Halep eyaletine bağlı pek te önemli olmayan ileri bir karakol ödevi görmüş, 1516 yılında Mercidabık zaferinden sonra Osmanlı ülkesine katılmıştır.
XVI-XVII. Yüzyıl Edebî Metinlerinde Rastlanan Osmanlı Devlet Yapısı ve Toplum Düzenine Ait Bazı Görüş ve Bilgiler
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 897-926
Özet
Tam Metin
Klâsik Osmanlı siyasal ve sosyo-ekonomik yapısına bakıldığında, göze çarpan ilk özellik, teorik olarak yapıya vücut veren bu sistemde yer alan bütün kurumların pâdişâhın mutlak otoritesini gerçekleştirme amacına dönük işleyişleridir. Merkezdeki en büyüğünden en uzak köyündekine kadar ülkenin bütün yöneticileri hükümdârın kullarıydı. Yine ülkedeki üretime elverişli bütün topraklar mîrî yâni mülkiyet hakkı devlete ait bulunuyordu. Yönetici kadroların dışında bulunan, re'âyâ adıyla ifade edilen Osmanlı toplumunun bütün zümrelerinin yaşantısına şerîat ve belki ondan daha çok Osmanlı Pâdişâhının tedvin ettiği örfî kanunlar şekil veriyordu. Bu öyle bir etkiydi ki, kişinin giyim tarzından mesleğindeki üretim biçimine kadar her alanda kendini göstermekteydi.
Les Turcs dans les Chroniques Hongorises du XVe Siècle de Thurôczy (Résumé)
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 758-760 · DOI: 10.37879/belleten.1987.758
Özet
Tam Metin
Le chroniquer hongrois Jean Thuroczy ne en 1435 et decede en 1488 (approxivativement) est en verite un juriconsulte, mais il laissa, du aux encouragements de son entourage, une oeuvre importante au plus haut point, quant a l'histoire turque. Comme nous nous adressons aux sources de Byzance et de l'occident, nous nous servons de même du livre "Chronica Hungarorum," ecrit en latin entre les annees 1475 et 1487 par Thuroczy, pour pouvoir comprendre des evenements qui se deroulaient a une epoque ou l'historisme turc n'avait pas encore commence, et pour pouvoir remplir le vide qui s'etend jusqu'a l'epoque ou il debutait a peine.