3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

RİFAT ÖNSOY: Türk-Alman İktisadî Münasebetleri (1871-1914), Enderun Yayınları : 11, İstanbul 1982, IV-141-Is. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 186 · Sayfa: 607-610
Tam Metin
Türk iktisat tarihi ile ilgili araştırmalar, ilim hayatımızda gün geçtikçe önem kazanırken bu konudaki ilmî yayınlar seyrek de olsa yapılmaktadır. Bu yayınlardan biri de Rifat Önsoy'un Türk-Alman İktisadî Münasebetleri (1871-1914) adlı eseridir. Sözkonusu kitap, adından da anlaşılacağı üzere Türk iktisat tarihine ve aynı zamanda Türk diplomasi tarihine önemli katkılarda bulunan ve yeni boyutlar kazandıran bir incelemedir.

Türk Tarih Kurumu Olağan Genel Kurul Toplantısı Tutanak Özeti

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 186 · Sayfa: 661-665
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun yıllık olağan Genel Kurul toplantısı Kurum Tüzüğünün 11. maddesi gereğince 15 Nisan 1983 Cuma günü saat 10'da Kurum merkezinde yapıldı. Kurum üyeleri saat 9'da Kurucuları Ulu Önder ATATÜRK'ün Anıtkabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular. Başkan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp Anıtkabir'e bir çelenk koydu ve şeref defterini imzaladı. Kurum merkezine dönen üyeler Genel Kurul toplantısına katıldılar. Yapılan yoklamada 25 üyenin hazır bulunduğu ve çoğunluğun olduğu anlaşıldı. Başkan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp, bu yıl kaybettiğimiz iki değerli üyemiz Bayan Fakihe Öymen ve Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu'nun anısına üyeleri saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşu yapıldı.

Ortaçağları Araştıran Türk Tarihçilerinin Yeni Eserleri

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 87-94 · DOI: 10.37879/belleten.1983.87
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun 8. kongresi (Ekim 1976) memlekette en eski bu meşhur bilimsel teşkilatın elli yıllık faaliyetini sonuçladı . Kemal Atatürk tarafından kurulan ve kendisinin önerdiği programa dayanarak çalışmalarına başlayan Kurum Türkiye'de tarih biliminin gelişiminde büyük rol oynamıştır ve kendi üyelerinin eserleriyle dünya şarkiyatına önemli katkıda bulunmuştur. Kurum'un bilimsel faaliyeti üstüne Genel' Müdür Uluğ iğdemir'in yayımladığı hesap raporu Türk halkları ve tüm doğu halklarının tarihi üstüne birçok sorunlar, kaynaklar ve belgelerin yayımlanması, kitaplıkların ve arşivlerin işi, Kurum'un uluslararası ilişkileri üstüne monografi araştırmalar hakkında bilgi vermektedir. İlginç şurasıdır ki, yabancı bilginlerin Türkçeye çevrilen eserleri listesinde (topyekûn 1-43) 47 eser Sovyet bilginlerine ilişkindir. Bartold'un hemen hemen tüm eserleri, Yakubofski, Gordlefski, Kraçkofski, Okladnikof, Bernştam, Denike, Gryaznof, Melioranski, Kiselyof ve başkalarının birçok eserleri çevrilmiştir. Doğu memleketlerinin Ortaçağ tarihi sorunları Türk tarihçilerinin eserlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Maalesef, bu eserler Sovyet tarihçilerine hemen hiç malum değildir, bunun içindir ki, bunlardan bazıları üzerinde mufassalan durmak gerektir. Ortaçağları araştıran Türk tarihçilerinin araştırma faaliyeti genellikle iki yönde sürdürülmektedir. Ortaçağ yazılı kaynakların çevrilmesi yönünde (Arap, Fars, Ermeni, Suriye ve Moğol dillerinden) ve metin ve kaynaklar faksimillerinin basılması yönünde (Arap, Fars ve Eski Türk). Genel Türk problemlerine, hilafete, Selçuklulara, Osmanlılara, her türlü Türk hanedanı veya devletlerine, keza şimdi Türkiye Cumhuriyeti terkibinde veya sınırlannda bulunan topraklarda vuku bulan hareketlere münasebeti olan kaynaklar araştırmalara alınmıştır.

Ortaçağ'da Türk Hükümdarları Tarafından Batılılara Ahidnamelerle Verilen İmtiyazlara Genel Bir Bakış

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 95-104 · DOI: 10.37879/belleten.1983.95
Tam Metin
Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarları tarafından ilk defa XIII. yüzyılda Hıristiyan Devletlere ahidnâmeler verilmeye başlanmıştır. Ahidnâmeler (kapitülasyonlar), bugünkü antlaşmalardan farklı olarak, yabancılara imtiyaz tanıyan belgelerdir. Ahidnâmeler, diğer Müslüman Devletlerde olduğu gibi Türkler tarafından da Fıkıh'a göre düzenlenmiştir. İslâm Hukukuna göre, dünyadaki ülkeler ikiye ayrılmaktadır: Birincisi; daru'l-harb yani İslâm egemenliğinde olmayan ülkeler. İkincisi; daru'l-islâm, İslam egemenliği altında bulunan ülkelerdir. Darü'l-harp de bulunan Müslüman olmayanlar "harbî" yani savaş durumunda sayılı rlardı. Müslüman olmayanları n kanun himayesine alınmaları ve ahidnâme elde etmeleri için "amân" istemeleri gerekiyordu. Âmân dileyerek İslâm ülkesine giren yabancıların canları ve malları hukuken kanun himayesine alınmakta ve kendilerine de "müste'min" adı verilmekteydi. İslâm hükümdarları tarafından ahidnâmeler, tek taraflı ve şahısları adına verilmekte ve sadece saltanatları boyunca geçerli olduğundan, halefleri tarafından da yenilenmeleri gerekmekteydi. Batılı Devletler ile Müslümanlar arasındaki ticaret, özellikle XI. yüzyılın sonunda başlayan Haçlı seferleri nedeniyle gelişmiştir. Eski çağlardan beri önemli ticaret yolları üzerinde bulunan Anadolu'nun, Türkiye Selçuklu Sultanları tarafından güvenliğinin sağlanmasıyla da, bu ticarette oynamış olduğu rol daha da artmıştır. Anadolu Selçuklu Sultanları Antalya (1207) ve Sinop (1214) gibi önemli limanların fethinden sonra, deniz aşırı ülkelerle ticari ilişkilerini geliştirmeye ve Hıristiyanlara ahidnâmeler vermeye başlamışlardır. Ahidnâmeler verilmesinde başlıca amaç, uluslararası ticareti teşvik etmek ve siyasal dostluklar sağlamak olmuştur

Şumnu'da Türk Hattatları ve Eserleri

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 31-36 · DOI: 10.37879/belleten.1983.31
Tam Metin
Şumnu ve havalisi Romeli'nde büyük ve yerli Türk halkı en çok olan bir ilimiz. Kültürümüz noktasından da bütün incelikleriyle bugün de ele alınmağa lâyık bir yer... Şehir ve varoşları, yakın ve uzak ilçeleri noktasından da önemli. Sonra Şumnu tarihimiz boyunca sıhhî ve idarî teşkilâtı dolayısıyla askerî bir merkez... Kâmil Kepecioğlu'nun incelemelerine göre çok zengin vesikalara mâlik bulunuyoruz. Sonra şehrin camileri, mescidleri, tekyeleri, bir kültür merkezimiz olan kütüphanesi; bilhassa üzerlerinde, birer birer eserleriyle birlikte durduğumuz hattatları, müzehhipleri, mücellidleri ve bunların çarşıları çok geniş bir teşkilâta sahip… Romeli'nde adâletimiz sayesinde altı buçuk asırlık kültürel hayatımızda oraları ne kadar benimsediğimiz ve ihmal etmediğimiz arşiv kayıtlarında en ufak ayrıntılarına kadar yer almıştır. Bunlar her zeman aradığımız nisbette bulunur. Rumeli'nde medeniyetimizin izleri hâlâ vardır. Adetlerimiz, sosyal çalışmalarımız tıbbi ve mistik folklorumuz çok zengindir. Bugün vesikalarımız bize çok önemli bilgiler veriyor. Fakat bu raporumuz esasları şimdiye kadar, zamanımızda da olduğu gibi hiç ele alınmamış. Osmanlı-Türk imparatorluğunun İslâm dininin kitabı olan Kur'an ihtiyaçlarını Şumnu dikkate değer bir teşkilâtla temin etmesi noktasından yalnız bunun üzerinde durabileceğiz.

Köl Tigin'in Ölümünün 1250. Yıl Dönümü Dolayısı ile Moğolistan Halk Cumhuriyeti'ndeki Köktürk Harfli Metinler Üzerinde Yapılan Arkeolojik ve Filolojik Çalışmalara Toplu Bir Bakış

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 67-86 · DOI: 10.37879/belleten.1983.67
Tam Metin
Türkiye'nin Cumhuriyetten sonraki ilk Türkologları olan Zeki Velidi Togan, Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Abdülkadir İnan, Saadet Çağatay, Tahsin Banguoğlu ... vs ve onları takip eden nesil, Türkçenin ilk yazılı metinlerinin yazılmış olduğu eski Türkçe (Köktürkçe ve Uygur Türkçesi) devresi için, bu güne kadar, umumiyetle Batı ve kısmen de Sovyet neşriyatından faydalanmıştır. Bu gün ise, Moğolistan ve Japonya'da yapılan Türkoloji araştırmalarının, Batı ve Sovyet neşriyatı yanında, ayrı bir gurup hâlini aldığı görülmektedir. Hattâ, eski Türkçenin ilk devresi olan Köktürk metinleri için Moğol neşriyatının, eski Türkçenin ikinci devresi olan Uygur Türkçesi metinleri için de Japon neşriyatının takip edilmesinin bir zaruret, bir mecburiyet hâlini aldığı söylenebilir. Bu iki devre ile ilgilenen araştırıcıların eserleri, diğer yayınlar yanında Moğol ve Japon yayınlarından da faydalandıkları miktarda mükemmeliyete erişecektir. Japonya'da Uygur Türkçesi üzerinde yapılan çalışmaları bir başka makalede incelemek üzere, bu makalemizde, Köktürk harfli metinler üzerinde, Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde yapılan araştırmaları ve yayınları tanıtmaya çalışacağım.

Das Kloster Von Mavromolos Am Bosporus. Materialien Zur Gescchichte Eines Griechischen Klosters In Osmanischer Zeit

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 105-138 · DOI: 10.37879/belleten.1983.105
Der 29 Mai 1453 markiert das Ende einer Epoche griechischer Geschichte. An diesem Tag fiel Konstantinopel in die Hand Osmanen, und wenn man von geringfügigen Resten Byzantinischer Gebiete absieht, die zu diesem Zeitpunkt noch unabhängig waren und erst in den folgenden Jahren von den Osmanen erobert wurden, kann man verallgemeinernd sagen, daß der Fall Konstantinopels, das Ende des Byzantinischen Reiches, den Abschluß der Unterwerfung des kleinasiatischen und Balkangriechentums unter die türkische Herrschaft bildet. Damit begann für die Griechen jene fast 400 Jahre whrende Periode der "Toupxoxpa" die Zeit der Fremdherrschaft unter Herren anderer Sprache, Religion und Kulturtradition. Zweifellos war diese Periode drückend, doch bot das von den Osmanen praktizierte millet - System einen gesetzlich definierten Spielraum, innerhalb dessen das Griechentum Religion, Sprache, Kulturtradition etc. weiterhin pflegen konnte und sich so seine "nationale" Identität bewahrte. Repräsentanten der einzelnen millets, die dem Staat gegenüber verantwortlich waren, waren die geistlichen 11.upter, sodaß dem Klerus in dieser Periode nicht nur eine tragende Rolle in Religion und Kultur, sondern auch im politischen Leben zukam.

Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa Kuvvetleri Tarafından Saruhan, Aydın ve İzmir'in İşgaline Dair Vesikalar

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 1-30 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1
Tam Metin
Tarihlerde görüldüğü üzere Napoleon Bonaparte tarafından 1213 (1789)da Mısır'ın işgali esnasında burasını geri almak için kara ordusundan başka deniz yoluyle sevkedilen kuvvetler arasında Kavala'dan da buranın çorbacı yani yeniçeri bölük kumandanı Hüseyin Ağa'nın oğlu Halil kumandasiyle bir miktar kuvvet yollanmıştı, bunlar arasında Hüseyin Ağa'nın yeğeni Mehmed Ali de vardı. Mısır'ın kurtuluşundan sonra Arnavutluk'tan v.b. taraflardan giden başı bozuk kuvvetlerle beraber Mehmed Ali de Kavala'ya dönmeyerek yanındaki bir kısım gönüllü ile beraber Mısır'da kalmıştı. Zeki ve faal ve aynı zamanda haris olan bu kimse durumu kendisinin yükselmesi için uygun görerek türlü entrikalarla Mısır'a tayin edilen valileri buradan atlatarak nihayet 1220 Rebiü'l-evvel (1805 Haziran)de vezirlikle Mısır valiliğine tayin edildi.

Mevlânanın Yazı Dili Niçin Farsça'dır

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 37-46 · DOI: 10.37879/belleten.1983.37
Tam Metin
Mevlânâ Celaleddin Rûmi özbeöz Türk olduğu halde, yurdumuzda ve yabancılar arasında onun, Mesnevi'deki ve Divan-ı Kebir'deki şiirlerini, mecalis-i seb'a, fih-i mâfih ve mektubattaki nesir yazılarını niçin Türkçe yazmadığı konusu tartışılıp durmuştur. Mevlânâ'nın Konya'da medresede verdiği dersler de Farsça idi. O bu dersleri, sokaktan gelen kişilere değil, Farsça bilen, felsefede, tasavvufta ve İslami bilimlerde yetenekleri olan elit bir topluluğa veriyordu. Zaten bir kişi Farsça bilse de, o bilimlerde behresi yoksa o dersleri anlıyamazdı. Onları anlıyabilmek için temel gerekti. Bu derslerin Farsça verildiğini, bunlardan bir kısmını oluşturan Farsça "fıh-i mafih" adlı eserinden de anlıyoruz. Celaleddin Rûmi, şiir halindeki ve nesir halindeki bütün eserlerinde bir hayli Türkçe sözcük kullanmış ve bir miktar da Türkçe şiir yazmıştır ama on onbeş beyti geçmeyen bu Türkçe şiirler, mesnevinin yirmi yedi bin beşyüz beytine ve divanın otuz beş bini aşkın beytine kıyasla hiç denecek kadar azdır.

— Summary — Two Inscriptions from Ilgaz (Olgassys), and Kimiatene

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 185 · Sayfa: 63-66 · DOI: 10.37879/belleten.1983.63
These inscriptions were found at the village of Kurmalar in the distriction of Ilgaz at the province Çankırı (ancient Gangra). A Dedication To the Great Gods of Stoa Buildings and Oikema etc. Limestone; the bottom part of this cilindiric inscription which has 12 lines is broken. H. 0,50 m. Diamet. 0,35 m. The hight of letters: 0,02 m. These are suggestive of the late third century or the beginning of the second century B.C. The Stoas are the most important buildings of the Agora, that is market places of ancient cities. The stoas, according to J. J. Coulton, show the the wealth and the magnificance of an ancient city. At the same time these enourmous buildings could be taken the pledge to pay the depts of cities to anothers. We think that this inscriptions must indicate a new construction and not a repairing phase of the same building. Because, the repairing inscriptions, to J. J. Coulton again, have been generally written after the first century B.C. in which there were the most troublous years of Asia Minor.