3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Türk Denizcilerinin Atlas Okyanusundaki Harekâtı

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 35-62 · DOI: 10.37879/belleten.1982.35
Tam Metin
"Garp Ocakları" adı altında Türk denizcilerinin yaptıkları harekâttan söz etmek istiyorum. Bunlar Cezayir, Trablusgarp ve Tunus limanlarına dayanarak ilk önce Batı Akdeniz'de sonra da Kuzey Atlantik'te korsanlık yapan denizcilerdi. Tekil olarak Kuzey Batı Afrika kıyılarına yerleşip korsanlıklara başlamışlardır. Sonradan, mütareke yıllarında Atatürk'ün yaptığı gibi, Barbaros'un büyük kardeşi Oruç Reis bunları bir araya getirerek tek bir güçlü donanma biçimine getirmiştir. Bunların en ünlüleri Barbaros Hayrettin, Turgut Reis, Kılıç Ali Paşa, Barbaros oğlu Hasan Bey Murad, Aydın, Burak ve Kalafat Memi reisler, Mezomorta Hüseyin Paşa ve bunlar gibi pek çoklarıydı. Bunların yaşadığı dönemde dünyanın deniz ticareti korsanların etkisinde olduğu için ve deniz mücadeleleri de denizlere sahip çıkmak hedefine yöneldiği için İstibdat ve İkinci Meşrutiyet tarihçileri, bu gerçeğe kulak asmayarak "Deniz tarihi, denizcilerin tarihidir" mütaleasıyla onların Atlas Okyanusundaki hareket etkilerini pek Osmanlı tarihinin içine almamışlardı. Bundan ötürü İkinci Meşrutiyetin deniz tarih yazarı Ali Şükrü Bey, 1917 yılında "Türklerin hangi tarihte dış denizlere çıktıkları ve orada ne yaptıkları gereği biçimde bilinmemektedir" diye yazmıştı.

The Nationality of the Ephtalites

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 17-34 · DOI: 10.37879/belleten.1982.17
Tam Metin
After the Kushans the regions of Transoxania, Khurasan, and northern India came under the rule of the Ephtalites, or White Huns, who are called Haytal, or Hayâtila in the plural, by Islamic writers. Syriac sources speak of them as Epthtalite or Hephthalite, and Abdel, and Armenian sources refer to them as Heptal. They are generally considered to have constituted a part of the Hiyugnu, or the Huns who invaded Europe, and they thus become, by this token, or by their very name White Hun, a nation probably closely associated or related with the Turks. Especially. Arabic or Islamic sources are clear and unequivocal in asserting them to be Turkish and identifying them with Turkish peoples. The Ephtalites overthrew the Kushans and in the fifth century founded an empire extending from Transoxania and the basin of the Oxus River to the interiors of northern India, corresponding in territory roughly to that of the extinct Kushan Empire. They carried out a series of campaigns against both India and Persia, defeated the Sasanians in a series of campaigns, forcing them to pay tribute, and held the all-important trade routes of Central Asia under their control and kept them in a thriving condition.

A Proposal for Research on Indo - Turkish Relations

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 67-72 · DOI: 10.37879/belleten.1982.67
Tam Metin
Interchange between India and Turkish world is older than Islam and there is little doubt that Indians and Turks during the Hittite period have several common religious concepts and even political contacts. It is generally believed that the first contact of the Turks took place with the compaigns of Mahmud Ghaznavi in India in the first decades of the II th. century A. D. but in fact India came into direct contact with the Turks through Turkish states first established on Indian soil in the first century B. C. long before the advent of Muslims in India. This was the first phase of Indo-Turkish relations which ended with the fail of the Turk Shahi dynasty. Later on in the second century of Christian era a famous Turk ruler emerged in India and made his way to the glory and renown. He is known as Kanishka (120-162 A. D.). Warahmehra, in his well-known Sanskrit work of Rajtrangi, describes the emperor Kanishka and his successors as belonging to Turushka family. The details of description of this emperor available to us, positively point to the fact that Kanishka belonged to Turkish race and not to Mongols. His coins bears the title of "Shaunanushah" which is a Turkish word.

Anadolu'da Ahilik ve Bunun Kurucusu Ahi Evren

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 423-436 · DOI: 10.37879/belleten.1982.423
Tam Metin
XIII. yüzyıl başlarında Anadolu'da kurulan Ahi örgütü, yaygın ve etkin bir sosyo-ekonomik kurum olarak son 40-50 yıldır yerli ve yabancı yazarların ilgisini çekti. Bu kurum, kuruluşundan, gedik haline dönüştüğü 1727 yılına dek geçen beşyüz yıldan çok bir süre, Anadolu halkının sanat, ekonomi ve sosyal düzenine yön vermiştir. Bu bölgedeki toplumun sosyal ve ekonomik yapısında böylesine köklü ve etkin bir rol oynamış bulunan bu örgütün kökenlerini arayanlar, ad ve biçim benzerliklerine bakarak onu, Arap fütüvvetçiliğinin bir kopyası, X. yüzyıl sonlarına doğru Basra'da kurulan İhvan üs-Safa'nın ve benzeri kuruluşların uzantısı saymışlardır. Bu konu üzerinde biraz daha ciddi duran Franz Taeschner gibi araştırıcılar Ahiliğin, İran'dan alınma olduğunu yazmışlardır.

Ordinaryüs Prof. Enver Ziya Karal'ın Ölümü Üzerine Türk Tarih Kurumu'na Gelen Başsağlığı Yazıları

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 437-454
Tam Metin
Haber, Ordinaryüs Prof. Enver Ziya Karal'ın ölümü üzerine Türk Tarih Kurumu'na gelen başsağlığı yazılarından oluşmaktadır.

Basında Karal

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 182 · Sayfa: 455-474
Tam Metin
Haber, Ordinaryüs Prof. Dr. Enver Ziya Karal'ın vefatı üzerine basından seçilen derlemelerden oluşmaktadır.

Asker ve Devlet Adamı Atatürk(1881-1938)

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 133-144
Tam Metin
Toplumların yaşamında olağanüstü olaylar vardır: Savaşlar, devrimler gibi… Bu olayların bir bölümü olumlu, bazısı ise olumsuz dönüm noktaları olarak göze çarpar. Örneğin, Türk İstiklal Savaşı'nda (1919-1922) 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi'nde kazanılan zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturması bakımından, yakın tarihimizde hayati değerde bir olumlu dönüm noktası teşkil eder. Buna karşılık, I inci Dünya Savaşı'nı (1914-1918) kazanan devletler arasında bulunan Fransa için, II nci Dünya Savaşı (1939- 1945) öncesi dönem, olumsuz bir dönüm noktasıdır. Çünkü, o dönemde Fransa'nın iç durumunda meydana gelen yıpratıcı gelişmeler, bu ülkeyi II nci Dünya Savaşı'nda adeta bir çöküntünün eşiğine getirmiştir. Fransa, böyle bir duruma niçin ve nasıl düşmüştü? Bu konferansta, elbette, bu konuyu tartışacak değilim. Bununla beraber, görünüşte askeri nitelikli, fakat temelde çok daha anlamlı ve ibret verici bir örneğe değinmeden de geçemeyeceğim. Bu örnek, çağımızın ünlü devlet adamlarından Winston Churchill'in (1874-1965) tanınmış Fransız yazarı ve Fransa Akademisi üyesi André Maurois'ya (1885- 1967) 1935 yılında bir sohbet sırasında yaptığı bir tavsiyeyi yansıtıyor. Churchill'in tavsiyesi şöyle: "...Bakınız Mösyö Maurois, artık hikaye yazmamalısınız. Biyografi de yazmamalısınız. Bunları asla yazmamalısınız. Yapmak zorunda olduğunuz tek şey, günde bir makale, sadece bir makale yazmaktır. Her gün yazacağınız bu makalelerde aynı konuyu işlemelisiniz. Bu yazılarda, düşünebileceğiniz çeşitli açılardan ele alarak, işleyeceğiniz tek fikir şu olmalıdır: Düne kadar, dünyada en iyi durumda olan Fransız Hava Kuvvetleri, bugün, niçin dördüncü veya beşinci sıraya düşmüş bulunuyor? Şimdiye kadar adı bile geçmeyen Alman Hava Kuvvetleri, nasıl oluyor da bugün dünyada en iyi duruma yükselmek üzeredir? Siz, bu gerçekleri Fransa'da açıklayabildiğiniz ve Fransızlara dinletebildiğiniz takdirde; bir kadının aşklarını veya bir adamın ihtiraslarını dile getirmekten çok daha büyük bir hizmet başarmış olursunuz…

MUZAFFER GÖKMAN, Atatürk ve Devrimleri Tarihi Bibliyografyası I, İstanbul 1981, XXIV — 1038 Sayfa. İç kapakta: İlaveli 3. bası, Kültür Bakanlığı, Doğumunun 100. Yılında Atatürk Yayınları No. 28. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 149-151
Tam Metin
İçinde bulunduğumuz Atatürk Yılı sırasında en güzel ve yararlı kitaplardan birini yayınlama sanı Muzaffer Gökman beye aittir. Yıllarca yöneticiliğinde bulunduğu Bayezid Devleti Kütüphanesi'nden emekliye ayrıldıktan sonra, yeni başlayan bir görevlinin heves ve gayretini kat kat aşan bir çaba ile yıllardan beri topladığı malzemeyi değerlendiren Gökman, şimdi hacimli bir Atatürk kaynakçası ile en güzel katkıya önümüze sermektedir. Böylece devletimizin kurucusunun yaşam ve devrimini, hakkında yazılan kitap ve makalelerle sonraki nesiller öğretmeğe ve aynı zamanda yol gösterme olanağını sayın derleyici sunmaktadır. Bu güzel çabanın eski sayılabilecek bir geçmişi bulunmaktadır. İstanbul'da 10 Kasım 1954 günü düzenlenen "Atatürk Kitapları Sergisi" sonunda bir kaynakça yayınlanması fikri olgunlaşarak 1957 yılında gerçekleşmiş ve yıllar boyunca gelişen bu çalışma bir çeyrek yüzyıl sonra hacimli bir kitaba dönüşmüştür. Böyle bir çabanın olgunlaşmasının ne zahmetli bir iş olduğu, biraz uğraşanlar tarafından hemen gözlenmektedir. Bu işi başarıyla sonuçlandıran Gökman, elimizdeki cildin henüz birincisi olduğunu belirtirken "Üçüncü bası için" bölümünde (S. XVII - XVIII) kaç tane daha çıkacağını açıklamamaktadır. Hürriyet gazetesinin pazar günleri eki olan 8. Gün adlı derginin, 78. sayısında [(30. VIII. 1980 S. 20] 3 cild tutacağı açıklanmıştır. Son cilde 1981 yılı içinde çıkacak kitapları derleyeceğini açıklayan Gökman'dan daha şimdiden bitirmesini sabırsızlıkla beklemekteyiz.

Atilla Çetin, Başbakanlık Arşivi Kılavuzu [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 151-152
Tam Metin
Yeni ve Yakın Çağ tarihleri üzerinde çalışanlar, günümüzde Başbakanlık Arşivi diye tanınan eski Osmanlı Devleti Arşivi'nin değerini her zaman için takdir etmişler ve yararlanma yollarını aramışlardır. Bununla beraber tam olarak bilindiği söylenemez. Zira sayıları milyonlar ile ölçülen bu arşivdeki malzemenin henüz tam bir envanteri tamamlanmamıştır. Elde tasnifi yapılmış olanların çağdaş yöntemlere göre uygulanmış olmaması, yararlanmaya büyük ölçüde engel meydana getirmektedir. Kötümser ifadeleri hemen değiştirip, kötü koşulları zamanla bertaraf edecek önlemlerin alındığı zaman zaman görülmektedir. Elimizde, arşivin çalışkan yöneticilerinden A. Çetin'in bu kitabının bulunması, eksiklerimizi büyük ölçüde gidermektedir. Yedi bölüme ayrılan yapıta bir de giriş kısmı konmuştur. Arşivin tarihçesinin ve yapılan tasnif çalışmalarının özetlendiği bu bölümde, kısa fakat anlamlı bir not halinde, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına ait bir kısım eski belgelerin değerbilir bir tutumla bu arşive kazandırıldığı haberi bulunmaktadır. Bölümlerin büyük bir kısmı, eski arşiv müdürlerinden Midhat Sertoğlu'nun kitabına göre düzenlenmiştir

CARTER V. FINDLEY, Bureaucratic Reform in the Ottoman Empire-The Sublime Porte (1789-1922), Princeton University Press, 1980. (A IV/5134) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 145-146
Tam Metin
Osmanlı Tarih araştırmalarında uzun zamandır görülmeyen akıcı bir uslûb ve diğer sosyal bilim disiplinlerinin kullanılmasından dolayı ilginç yorumlara dayanan bir çalışma olduğunu belirtmek gerekir Findley'in kitabının... 19. yüzyıl Osmanlı bürokratik modernleşmesini böyle geniş bir perspektiften gören, önemli kaynaklardan yararlanan, okuyucuya yeni bilgiler aktaran eserde, modernleşme evrimine giren, ofislerin fonksiyonları, tarihsel evrimleri şematik bir anlatım dışında toplumsal ve siyasal değişim modeli içinde ele alınmış. Findley'in bu gayreti kanımızca çağdaş Osmanlı araştırıcıları içinde ender görülen bir yaklaşımdır ve başarısı oranında saygıya değerdir. Findley hem düşündüren hem de öğreten bir çalışma yapmıştır. Biz de bu kitabı okuduğumuzda ister istemez öğrenip düşündüğümüz için, bazı şeyleri tartışmak ve bazı karanlık görünen noktaların aydınlatılması gerektiğini belirtmek isteriz.