3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk'te Namık Kemal'in Etkisi ve Abdülhamit Döneminde Yasak Kitaplara İlişkin İki Belge

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 501-512 · DOI: 10.37879/belleten.1981.501
Tam Metin
Atatürk 13 Mart 1899'da Harb Okuluna girmiş, bu okulu 10 Şubat 1902'de bitirmiş ve öğrenimini aynı çatı altındaki Harb Akademisinde sürdürerek oradan 11 Ocak 1905'te mezun olmuştur. Harb Okuluna ilişkin anılarında der ki: "Harbiye senelerinde siyaset fikirleri başgösterdi. Vaziyet hakkında henüz nâfiz bir nazar hasıl edemiyorduk. Sultan Hamit devri idi. Kemal Beyin kitaplarını okuyorduk. Takibat sıkı idi. Ekseriyetle ancak koğuşta yattıktan sonra okumak imkânını buluyorduk. Bu gibi vatanperverane eserleri okuyanlara karşı takibat yapılması, işlerin içinde bir berbatlık bulunduğunu ihsas ediyordu" Harb Okulunda Atatürk'ün sınıf arkadaşı olan A. Fuat Cebesoy, O'nun Namık Kemal'i okuması ve etkisinde kalması konusunda ayrıntılı bilgiler verir. Cebesoy, unuttuğu bazı olayların yanında, "hafızasından silinmeyen çizgiler de bulduğunu" söyler: "Büyük vatan şairi Namık Kemal'i, okul idaresinin aldığı bütün tedbirlere rağmen yatakhanede gizli gizli okuduğumuzu nasıl unutabilirim? Mustafa Kemal'in bir gece vakti yanıma gelerek Kemal'in "Vatan Kasidesi"nin teksir edilmiş bir nüshasını 'Fuat kardeşim, bunu ezberleyelim' diye bana verirken yavaş bir sesle fakat büyük bir heyecanla okuduğu: "Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin, Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten" mısralarını nasıl unutabilirim?

Anadolu Selçukluları Devrinde Anadolu Bacıları (Baciyan-i Rum) Örgütünün Kurucusu Fatma Bacı Kimdir?

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 457-472 · DOI: 10.37879/belleten.1981.457
Tam Metin
Aşık Paşa-Zade (886/1481) "Tarih-i Ali Osman" adlı eserinde Anadolu Selçukluları devrinde Türkmenler arasındaki sosyal zümreleri "Gaziyan-i Rum" (Anadolu Gazileri), "Ahiyan-i Rum" (Anadolu Ahileri), "Abdalan-i Rum" (Anadolu abdalları) ve "Baciyan-i Rum" (Anadolu Bacıları) diye dörde ayırmıştır. Burada üzerinde duracağımız "Baciyan-i Rum" tabirinden Anadolu Selçukluları devrinde Türkmen erkeklerin mensup olduğu, Ahi Teşkilatı diye bilinen ve Aşık Paşa-Zade'nin "Ahiyan-i Rum" olarak adlandırdığı teşkilâtın yanında gene Aşık Paşa-Zade'nin "Baciyan-i Rum" diye adlandırdığı, o günün toplumunda Türkmen kadınların kurduğu bir başka teşkilâtın bulunduğu anlaşılmaktadır. Aşık Paşa-Zade'nin "Baciyan-i Rum" diye adlandırdığı bu zümre üzerinde ilk defa Alman müsteşrik Franz Taecshner durmuştur. Franz Taeschner o günün toplumunda kadınların bir teşkilat kurmuş olmalarını o kadar imkansız görmüştür ki, bunun bir istinsah hatası veya bir yanlış anlama sonucu Aşık Paşa-Zade tarafından ortaya atılmış olduğunu kabul etmiştir. Ona göre "Haciyan-i Rum(Anadolu Hacıları) veya "Bahşiyan-i Rum" (Anadolu Sihir-bazları veya Ruhanileri) tabirleri bir istihnsah hatası sonucu "Baciyan-i Rum" olarak yazılmış olabilir.

1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye'ye Göçü

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 537-550
Tam Metin
Göç olayına önce, birbirinden tamamen ayrı fakat aynı zamanda ortaya çıkan iki gelişme üzerinde durarak girmeliyiz : 1- III. Reich'ın, politik ve ırki yönden kendisine karşı saydığı kişileri kovuşturmaya başlaması ve bunun uydurma hukuki dayanakları : "Reich Başkanının, Halkın ve Devletin Korunmasına" ilişkin 28 Şubat 1933 tarihli emri, 24 Mart 1933 tarihli Yetki Yasası ve 7 Nisan 1933 tarihli "Devlet memurları statüsünün yeniden belirlenmesine" ilişkin yasa. 2 - Atatürk'ün Türkiye'deki eğitim reformu uygulama çalışmalarının yüksek okulları da içine almasını öngören 2252 sayılı yasanın 31 Mayıs 1933'te kabul edilmesi. Bu yasa gereğince eski İstanbul Üniversitesi 31 Haziran 1933 günü kapatılarak onun yerine 1 Ağustos 1933 tarihinde batı Avrupa örneğine uygun modern bir üniversitenin açılması planlanmıştır. Hakiki manada ilk modern Türk üniversitesi olan bu okulun kurulmasında temel çalışma, Türk hükümetinin 1931 yılında verdiği görev üzerine İsviçreli Prof. Albert Malche'nin takdim ettiği rapordur "Rapport sur l'Universite d'Istanbul". Bu üniversiteyi, Türkiye'de birçok yeni okulların veya bölümlerin açılması ya da modernize edilmesi takip etmiştir, şunlar sayılabilir: İstanbul Yüksek Teknik Okulunda Mimarlık Bölümü, Ankara'da Tarım ve Veteriner Yüksek Okulu, Devlet Konservatuvarı ve diğer bazı okullar.

Gazavat-ı Hayreddin Paşa

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 473-500 · DOI: 10.37879/belleten.1981.473
Tam Metin
Akdenizde nam salan ve bugünkü Cezayir'in ilk kurucusu telâkki edilebilecek olan ünlü korsan ve Osmanlı donanmasının büyük Amirali, Barbaros Hayreddin Paşa'nın hayatı, Türkçe bir eserde anlatılmıştır. Bu eserden elimizde, biri mensur, diğeri manzum olmak üzere iki orjinal nüsha bulunmaktadır. Manzum olanda da hemen hemen mensur olandakinin aynı olaylar anlatılmaktadır. Ayrıca bu eserin muahhar başka nüshaları da mevcuttur. Bu orjinal eserin ikisi de çeşitli eserlerin yazarı, denizci bir aydın kişi olan Seyyid Murad tarafından kaleme alınmıştır. Bu iki eser Osmanlı tarih yazıcılığının özel bir çeşidi olan Gazavat-name, diğer bir deyişle "Cihad"la ilgili savaşlar üzerinde duran eserlerden olup, hatta bu türün de başlıca örnekleri durumundadır. Gazavat-name'lerin kaynağı Arap ve İran kahramanlık efsanelerine dayanmakla birlikte, bunlar doğrudan doğruya XIII. ve XIV. yüzyılın dini kahramanlık hikayeleriyle ilgilidir ve ilk Osmanlı kroniklerinin de kaynağını teşkil etmektedir. Bu türün özellikleri, halkın anlayacağı bir dille yazılarak, kâfirlere karşı savaş ruhunu aşılamayı, barışta ve savaşta bu ruhu canlı tutmayı amaç edinmiş olan kahramanlık hikayeleri olmasıdır.

Prof. M. Tayyib Gökbilgin (1907-1981)

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 551-572
Tam Metin
1981 yılı bahar aylarını geriye bırakmağa hazırlandığımız sıralarda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde feyz aldığım hocalarımdan Prof. Bahadır Alkım ve Prof. Tayyib Gökbilgin'i kaybetmenin üzüntüsünü içimde duydum. Ders verme yetenekleri yanında öğrencilerini sair alanlarda da teşvik etme ve yararlı yol göstermede başarılı olan hocalarımın ölümleri, alanlarında büyük bir boşluk yarattı. Prof. B. Alkım'ın Ön Asya Tarihi derslerini dinleyip de, bu dersi sevmemenin olanağı yoktu. Onun bilimsel yönlerini incelemek ve hakkında konuşmak benim yeterlilik sınırlarım içinde değildir. Bununla beraber mezuniyet tezi gereği Adana ve yöresinin tarihini incelerken Belleten'de yayınladığı makalesi bana çok yararlı olmuş ve hazırladığı halde yayınlama olanağı bulamadığı notlarını incelemem için emanet etmiş ve sorularıma yön vermişti. Kendisine rahmet dilerken, kısa bir süre sonra öbür dünyada ona arkadaşlığa devam için yanına giden muhterem hocam Prof. T. Gökbilgin'in istemediğimiz halde, beklenen ölümü benden daha fazla onu çok önce tanıyanlar' sarstı. Gerçek bir hoca vasıflarını üzerinde taşıyan ve yeteneğini etrafına yaymaktan hiç bir surette kaçınmayan hocamın yaşamı ve bilimsel kariyeri üzerinde fazla durmak benim için olanaksızdır. Zira onunla hoca - öğrenci ilişkilerimizin başladığı 1961 yılında, kariyer çalışmalarının en üst düzeyine gelmiş ve yıllardan beri topladığı malzemeyi bilimsel verilerle ortaya koymağa devam etmişti. Benim doğduğum yılda ilk bilimsel çalışmalarını ortaya koyan merhum hocam, Edebiyat Fakültesi'nin Orta Çağ Tarihi Kürsüsü'nde, Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemlerini anlatırken dinleme fırsatını bulmuştum. Hocam Gökbilgin'in bu alanın çok daha fazla dışına taştığını sonraki yıllarda öğrendim. Sonraki yıllarda Osmanlı devlet yapısı ve medeniyeti derslerini vermeğe başlarken merak ettiğim bazı konuları da öğrenmek için derslerini izlemiş, yıllarını bu alanda yetkiyle yetişmeğe harcamış bir kişinin takrirlerini dinlemiştim. Bu ciddiyetini her zaman benimseyen ve uygulayan hocamın, sonradan akademik kariyere geçmem için yaptığı çabaları bir kez daha saygıyla anarken, "onun Türk tarihçiliğine katkılarına kısa da olsa değinmeyi kendim için kaçınılmaz bir görev saydım.

UGO MARAZZI, Tevrârih-i Al-i Osmân. Cronaca anonima ottomana in trascrizione ebraica (dal manoscritto Heb. e 63 della Bodleian Library) [Musevi harfleriyle türkçe yazı lı bir anonim Tevârih-i Al-i Osman]. Napoli 1980, XV-181 S. Istituto Universitario Orientale. Seminario di Studi Asiatici, Series Minor XII. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 575-576
Tam Metin
Türk ekini üzerinde çalışanlar çeşitli alfabeler ile yazılmış Türkçe düşün ve dinsel yapıtların önemi üzerinde zaman zaman durmuşlardır. Bir arada yaşamanın verdiği bir zorunlulukla alışılmış alfabeler dışında yazılmış metinler türlü yönlerle ele alınmıştır. Bu arada konu edeceğimiz yapıt, örneği çok az görünen bir özelliktir. Musevi harfleri ile Türkçe yazılmış bir Osmanlı tarihi kroniğidir. Genellikle dinsel yapıtlar kaleme alınmış ve araştırıcıların ilgisini çekmiş ve incelenmişken, bu kez tam bir tarih metni araştırıcıların yararına sunulmuştur. Bir girişten sonra kaynakçanın verilmesi izlenmiş ve metnin Bodleian kitaplığındaki nüshasının fotokopisi de ihmal edilmemiştir. Latin alfabesi ile yapılan çeviriyazının dipnotlarında Giese metni diye tanınan Tevarih-i Al-i Osman'dan Arap harfleriyle nakiller yapılmıştır. Girişte de belirtildiği üzere metin özgün değildir. Osmanlı devletinin kuruluşundan H. 824 - H. 1421 e dek uzanan olayları içeren bir metindir. XVI. yüzyılda İstanbul ve Selanik kentlerinde kopya edilmiştir. Bunların karşılaştırılmasını yapan U. Marazzi bazı satırların okunmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. 46 sayfa tutan metinden sonra Sözlük (Lessico) verilmiştir. Özel adlar ve yer isimlerini de içeren bir sözlük Latin alfabesine göre hazırlanmıştır. S. 47-144). Metin içinde hangi varak ve satırlarda nasıl geçtiği de anlamları verilerek konmuştur. Son kısım Musevi alfabesine göre hazırlanmış dizindir.

Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngilizlerin Eline Geçen Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Tutanakları

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 179 · Sayfa: 215-302 · DOI: 10.37879/belleten.1981.215
Tam Metin
Sayın Sadi Borak'ın 1977 Eylülünde Çağdaş yayınları arasında yayımlanan "Gizli Oturumlarda Atatürk'ün Konuşmaları" başlıklı yapıtını büyük bir ilgiyle izledim. Yazar, yapıtının "Sunu" bölümünde şöyle diyor: "Bu beyanlar (Atatürk'ün), Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivinde 56 yıldır gizliliğini korumaktadır. ..." Ondört yıldan beri Avrupa arşivlerinde, özellikle İngiltere Devlet Arşivinde 2 yapmış olduğum araştırmalar sonunda ele geçirmiş bulunduğum birçok belgelerin ışığı altında, Sayın Sadi Borak'ın bu iddiasına katılamıyacağım, çünkü Kurtuluş Savaşımız günlerinde BMM'nin sık sık yapmış olduğu gizli oturumların tutanaklarının en önemlilerinin içeriği İngiliz ajanlarınca öğrenilerek ivedilikle İngiltere yönetimine duyuruluyor; o günlerde oldukça gizli sayılan bu belgeler, İngiltere'nin siyasasını çizen ve uygulayan devlet adamları ve yetkililerce dikkatla okunuyor; Kemalist Türkiye'ye karşı ne denli bir yöntem izlenileceği ona göre ayarlanıyordu.

Açıklamalı Atatürk Kaynakçası. Yazan: M. Türker Acaroğlu. Ankara 1981 Türkiye Iş Bankası. 2 cilt. XXIII + 1192 s. "Atatürk'ün Doğumunun 100. Yılı Dizisi: 7" T. İş Bankası Kültür Yayınları'nda 227. kitap. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 573-574
Tam Metin
M. Türker Acaroğlu'nun, bu kaynakçanın Önsözü'nde de anımsattığı üzere; Prof. Herbert Melzig'ten başlayarak (1941), Muharrem D. Mercanlıgil (1953), M. Orhan Durusoy - Muzaffer Gökman (1957), İsmail Arar (1960), Muzaffer Gökman (1963'ten bu yana genişletilmiş yeni basınılar); Atatürk için yazılmış yerli ve yabancı kitapları, bu arada kimi bilimsel dergi yazılarını sıralayan kaynakça kitapları yayımladılar. Bunlara 1938 yılı son iki ayındaki süreli yayı n yazı, şiir ve haberlerini içeren bir başka bibliyografyayı da ekleyebiliriz. (S. N. Özerdim'in, Türk Tarih Kurumu'nca yayımlanan kaynakçası). Bunlardan M. Mercanlıgil'ınki, Milli Kütüphane'deki bir serginin, İ. Arar'ınki ise, kendi kitaplığındaki Atatürk yayınlarının kataloğu idi. Prof. Melzig'in kaynakçası dışındakiler, "kuru bibliyografya" diye anılan, sadece bibliyografik künyeleri içeren kaynakçalardır. Anılan iki "katalog" ötesindekiler, Atatürk ve Devrimi için yazılmış bütün yayınları kapsayacak nitelikte ele alınmıştır. M. Gökman'ın 1968'de yapılan 2. basımı ile Ek olarak çıkarı lan 1974 cildi, para ve pullara değin, pek çok malzemeye yer verir.

Kitaplardan Haber [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 581-586
Tam Metin
Bu kitap, Doğu Orta Avrupa tarihini geniş ve sistemli olarak inceleme amacını güden ve onbir ciltten oluşması öngörülen bir dizinin VIII. cildidir. Dizinin önemi, bugüne değin bölge ülkelerindeki tarihçilerin çoğunlukla yalnızca kendi ülkelerinin geçmişini yazmayı yeğ tutmalarına karşılık, bu dizinin, Doğu Orta Avrupa tarihini bir bütün olarak ele almasıdır, Onbir cildin yayımlanması tamamlandığında, bunların birbirini tamamlayan bir bütün oluşturması öngörülmüştür. Bununla birlikte, yorum ve görüş açısı bakımından sorumluluk tümüyle kitapların yazarlarına aittir. Dizinin kapsamına giren bölgenin sınırları, batıda Almanca ve İtalyanca konuşan halkların doğudaki dil sınırı; doğuda ise, Rusya/Sovyetler Birliği'nin siyasal sınırlarıyla belirlenmektedir. Bölge, halkların ulusallaşma süreci, ekonomik ve siyasal bakımdan incelenmektedir. Hiçbir cilt tek bir ülkeyi ele almamaktadır. Amaç, geçmişi, daha sonraki duygu ya da emeller açısından yorumlamak değil, sözkonusu dönemde önemli olan coğrafi ya da siyasal birimler üstünde durmaktır.

The Muntakhab Şiwân al-Hikmah of ABÛ SULAİMÂN AS—SİJİSTÂNİ (Arabic text, Introduction and Indices by D. M. Dunlop, 1979) (A IV/4973) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 577-580
Tam Metin
Ebû Suleymân es-Sicistâni'nin bugün elimizde bulunmayan Şivânu 1-hikme'si h. IV. (m. X.) asırda Arapça olarak kaleme alınmış bir felsefe tarihidir. Bu eser, müellifinin kuvvetli şahsiyetinin de tesiriyle, İslam dünyasında tetimme, müntehap ve ihtisar şeklinde bazı çalışmalara mevzu olmuştur. Böylece, hâlen elimizde olmamasına rağmen, Zahirud-din 'Alî el-Beyhaki'nin (v. 565/1169; hk. bk. GAL I, 324, Suppl., I, 557-8; Mu`cemu l-mu'ellifin VII, 96-97) Tetimmetu şivâni ile D. M. Dunlop tarafından neşredilmiş bulunan müntehabatı vasıtasıyla, sahasının okuyucularına faydasını sürdürebilmiştir. Şivânu 1-hikme'nin bilhassa Grek felsefesi ile ilgisi içinde, İslam felsefesi tarihi için arzettiği ehemmiyet, 1930 lardan beri Martin Plessner, Muhammed Shafi, Paul Kraus v.d. araştırıcıların dikkatini çekmişti. Bunda, oldukça erken bir tarihte kaleme alınmış olan eserin, tetimme ve müntehabından da kısmen anlaşılan seviye ve hacimli muhtevasının büyük hissesi olmalıdır. Yoksa Şivânu l-Hikme, Arap edebiyatında tarzının ne ilk ne de son eseridir.