3775 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Belleten
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Mütareke Dönemi’nin İlk Aylarında İstanbul’da Ekmek Meselesi

Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 281 · Sayfa: 287-314 · DOI: 10.37879/belleten.2014.287
Tam Metin
Harp dönemi ve sonrasındaki olağanüstü şartların hüküm sürdüğü zamanlarda insanların yüz yüze kaldığı en önemli tehlike iaşe sıkıntısı ve yoksulluktur. Birinci Dünya Harbi'nden çıkan Türk toplumunun da Mütareke Dönemi'ndeki öncelikli sorunu, temel ihtiyaç maddelerini ve özellikle ekmek ihtiyacını karşılamak olmuştur. Özellikle nüfusun yoğun olarak bulunduğu şehirlerin harp sonrasındaki iaşe sorunu hükümetlerin adeta imtihan konusu olmuştur. Bu makalede, mütareke döneminin ilk dört ayında iktidarda bulunmuş olan Ahmet Tevfik Paşa Hükümeti'nin İstanbul halkının iaşesini, özellikle ekmek ihtiyacını, karşılamak üzere yapmış olduğu icraat ve başvurduğu çözüm yolları üzerinde durulmuştur.

Mebusan-ı Kiramın Terceme-i Hal ve Sergüzeştleri: Meşrutiyet Devrinden Unutulmuş Bir Biyografi Risalesi

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 955-982
Bu çalışma; İbnü'r-Raci Nuri tarafından yayına hazırlanan ve ilgili literatürün ilgisine mazhar olmayan Mebusan-ı Kiramın Tercüme-i Hal ve Sergüzeştleri başlıklı eserin (1908) Latin harfleri ile neşri ve metne yazılmış bir giriş bölümünden oluşmaktadır. II. Meşrutiyet devrinin ilk mebuslarının hayat hikayelerini siyaset merkezli olarak vermeyi amaçlayan bu metnin eldeki nüshasında 8 mebusun hayatı yer almaktadır. Makalenin giriş bölümünde ise bu çalışma vesilesiyle biyografi çalışmalarının Os­manlı/Cumhuriyet siyaset geleneğini anlama ve anlamlandırmada önemli bir araç olduğu tezi bu ve diğer örnekler üzerinden savunulmuştur.

WAR AND DIPLOMACY: THE RUSSO-TURKISH WAR OF 1877-1878 AND THE TREATY OF BERLIN, M. Hakan Yavuz with Peter Sluglett (ed.), The University of Utah Press, Salt Lake City, 2011 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 1135-1138
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde girdiği yıkıcı savaşları anlamadan imparatorluğun çözülme sürecini ve en nihayetinde günümüz Türkiye'sinin nasıl şekillendiğini anlamak imkansızdır. 93 Harbi, Balkan Savaşları ve Cihan Harbi herhalde Balkanlar, Anadolu ve Kafkas halklarının kimlik oluşumu sürecinde rol oynamış en mühim üç savaştır. Bu açıdan bakınca, hadiseleri harp tarihi sınırları çerçevesine hapsetmek mümkün olmamaktadır. Ele aldığımız deneme 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın geniş çaplı sonuçlarını masaya yatırmak amacıyla Utah Üniversitesi'nde düzenlenmiş bir konferansın sonucudur. Gelgelelim konferans tebliğ metni sınırlarını bir hayli aşan inceleme makalelerinden oluşan bir derleme ile karşı karşıyayız. İngilizce dilli derleme diplomatik, sosyal ve jeopolitik yaklaşımlar sunan ve her halükarda uzun vadeli sonuçlara odaklanan makalelerden oluşmaktadır. Giriş ve sonuç bölümüyle toplam 20 makale ve 20 akademisyenin katkısıyla hazırlanan bu derleme, dört ana bölümden oluşmaktadır: "Avrupa Diplomasisi ve Osmanlı `ötekisinin' Dışlanışı", "Balkan Devlet Sistemi'nin Ortaya Çıkışı", Doğu Anadolu'da Sonun Başlangıcı: Ermeni Katliamları", "Balkanlar'da ve Kafkasya'da Etnik-Dini Temizlik ve Nüfus Nakilleri." Kitap, Balkanlar ve Kafkasya'nın siyasi sınırlarını ve nüfus dağılımını gösteren 11 harita ve 9 tablo içermektedir. Ayrıca, makalelerde kullanılan Osmanlıca terminolojiyi muhtevi bir lügatçe, detaylı bir dizin ile toplu bir kaynakçanın eklenmesi kitabın kullanılabilirliğini artırmaktadır.

IX-XII. Yüzyıllarda Fergana'da Yerleş­miş Türk Boyları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 833-848 · DOI: 10.37879/belleten.2013.833
Tam Metin
Fergana Vadisinde çok eski zamanlardan beri çeşitli ırklara mensup birçok kavmin yaşadığı bilinmektedir. Araştırmalardan Fergana bölgesinde yaşayan etnik grupların arasında Türk unsurunun daha Usunlar devrinden itibaren etnik kimliğini koruyarak gittikçe daha geniş topraklara yayıldığı anlaşılmaktadır. Bu etnik süreç IX-XII. yüzyıllarda, özellikle Karahanlılar döneminde daha yoğun bir şekle gelerek bölgenin Türkleşmesi ve Türk dilinin galebe çalmasıyla sonuçlanmıştır. IX-XII. yüzyıllardaki Fergana Vadisinin etnik durumuna gelince vakıa şu ki, bölge ahalisinin bir kısmı Fars kökenli etnik gruplardan meydana gelmiştir. Fakat bu etnik gruplar da saf İranlılar olmayıp çoğu, uzun tarihi dönem içerisinde birbirini takip ederek bu topraklarda meydana gelen Türk hakimiyetleri dönemlerinde yer­leşmiş ve sonralan İslamiyeti kabul etmiş olan şehirli ve köylü yerleşik Müslüman Türklerden oluşmaktaydı. Öte yandan bu eski tarım bölgesi, etrafında bulunan Alay, Türkistan, Çatkal vs. sıradağlarının eteklerinde yaşayan yan göçebe-yan yer­leşik Türk boylarıyla çevrili olup, bu yarı göçebe Türk boyları ile yerleşik ahali ara­sında asırlar boyunca devam edip gelen sıkı kültürel ilişkiler mevcuttu. Elde ettiği­miz bilgilerden anlaşılan şu ki, bu bölgedeki Karluk, Kırgız, Yimek, Ezgiş, Yabaku, Yağma, Çigil, İlak gibi Türk boyları diğer Fars kökenli etnik gruplar ile birlikte Fergana ahalisinin etnik terkibini oluşturmuşlardır. Fakat Fergana'daki siyasi haki­miyet, etnik ve kültürel üstünlük Karluklar'ın elinde bulunmaktaydı. Görüldüğü gibi Maveraünnehr'in her tarafında, özellikle bölgenin doğu kısmını oluşturan Fergana, Şaş, İlak ve Usruşana'da Türkler İran menşeli kavimler ile karışık durumda ama çoğunlukta idi. Bu durum doğal olarak bölgenin Kara Hanlılar tarafından fethini daha da kolaylaştırmış ve dil, kültür itibariyle tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.

XIII.-XIV. Yüzyıl Bizans ve İslam Kaynaklara Göre Kuzeybatı Anadolu Yol Ağları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 849-874 · DOI: 10.37879/belleten.2013.849
Tam Metin
Medeniyet, genel anlamda insanın çevresiyle olan münasebetleri etrafında şe­killenmekle beraber, coğrafyanın etkisi konar-göçer toplumlarda daha belirgin şekil­lerde ortaya çıkmaktadır. Bu etki tarihi süreçte, en azından genel eğilimler bakımın­dan değişik sosyo-ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda süreklilik ve bağlantılar oluş­turmuştur. Bu bakımdan Ortaçağda yolların siyasi, iktisadi, askeri, kültürel ve tarihi rolleri olduğu bilinmektedir. Bu makalede, Kuzeybatı Anadolu Bölgesi'nin tarihi süreç içerisinde coğrafi faktörlerin temel belirleyici olduğunu kanıtlamaktan daha ziyade, bölgede yaşayan toplumun doğal çevresi bilinmeden, bölgenin tarihinin anlaşılamayacağı, ortamın tarihi gelişimde önemli etkenlerden biri olduğunu Ku­zeybatı Anadolu coğrafyası özelinde göstermeye ve XIII-XIV. yüzyıllarda Kuzeyba­tı Anadolu'da ticari ve askeri amaçlarla hangi yolların kullanıldığı dönemin kaynak­larının el verdiği ölçüde ortaya konmaya çalışılacaktır.

Urartu Dininde Kurban Kavramı ve Kurban Uy­gulamaları

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 801-832 · DOI: 10.37879/belleten.2013.801
Tam Metin
Bu makalede, Urartu kültüründe hangi tür faaliyetler için kurban kesildiği, kurban hayvanlarının türleri veya kurbanda uygulanması gereken normlar ile ilgili arkeolojik ve yazılıverileri değerlendirilerek kurban düşüncesinin Urartu dini için­deki konumu ve hangi uygulamalarda kullandığı konulan aydınlatılması hedeflen­miştir. Özellikle yazılı belgeler kurban olgusunun Urartu kültüründe önemli bir yeri olduğunu göstermiştir. Aslında bu kavrambirçok kültürde benzerdir ve bazı uygu­lamalarda Urartu'nun da bazı benzerlikleri paylaştığı anlaşılmaktadır. Çalışmada aynca Urartu'daki kurban uygulamaları hakkındaki sorulara yeni bakış açılan geti­rilmeye çalışılmıştır.

Selanik Vilayeti Almanya ve Fransa Kon­soloslarının Öldürülmesi Olayı (6 Mayıs 1876)

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 1031-1070 · DOI: 10.37879/belleten.2013.1031
Tam Metin
6 Mayıs 1876 tarihinde Osmanlı Devleti'nin Selanik Vilayeti Almanya ve Fransa Konsoloslarının öldürülmesi olayı, Alman, İngiliz ve Osmanlı kaynakları ışığında ele alınmıştır. Selanik'in Avrethisar kazasından bir Bulgar kızının, anlaştığı bir Müslüman genç ile evlenebilmek için İslamiyet'i seçmek istemesi üzerine Bulgarlar ve Rumların engellemesi ile karşılaştı. Çıkan tartışmalar üzerine cereyan eden olaylar sonucunda Selanik'teki Alman konsolosu Eric Abbot ile Fransız Konsolosu Jules Moulin öldü­rüldü. Yabancı devletlerin İstanbul'daki elçileri hadiseyi haber alır almaz Rusya elçisi İğnatiyef'in başkanlığında bir toplantı yaptılar. "Mensup oldukları devletlere hadiseyi yazıp, donanma istemeye, karaya asker çıkarıp Selanik ve havalisini işgal ettirme­ye" karar verdiler. Derhal muhtelif devletlerin gemileri de, Selanik limanına geldi­ler. Bunun üzerine hemen harekete geçen Babıali, Selanik Valsi Refet Paşa'yı gö­revden aldı. Hadisede ismi geçen 54 kişi tutuklandı, elebaşları addedilen 6 kişi der­hal idam edildi ve maktul konsolosların mensup oldukları devletlere teessür ve tazi­yelerle birlikte toplam 900.000 Frank konsolosların ailelerine tazminat ödendi. Böy­lece, Osmanlı Devleti'nin Selanik Vilayeti Almanya ve Fransa Konsoloslarının öl­dürülmesi olayı, Avrupa Devletleri'nin Selanik'e asker çıkarmasına gerek kalmadan çözüldü. Bu olayı, Bulgarlar ve Rumlar çıkarttıkları halde onlara hiç dokunulmadı. Al­manya ve Fransa konsoloslarının feci ölümlerine sebebiyet verenler cezasız kaldı. Olay bütün elçi ve konsoloslar ile yabancı tüccarları korkuya, dolayısıyla devletleri Osmanlı Devleti aleyhine sevk etti.

Changes in the Form of the Documents Caused by the Alphabet Reform, in Turkey: Examination of the Intrinsic Elements of the Archival Records in the Light Of Diplomatics Methodology

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 1103-1134 · DOI: 10.37879/belleten.2013.1103
Tam Metin
The Turkish Republic has developed some of the traditions and applications taken over from the Ottoman Empire and changed many others with the reforms they realized. it is of no doubt that the alphabet reform is one of them. While the effect of this reform on the fields like education, libraries and press has been dealt with many times, the modifications on the documents have been underestimated. The analysis of the documents in the light of diplomatic methodology is essential for the archivists, diplomatists, jurists and the historians. They may come to understand the authenticity and originality of the documents they use and appraise by criticizing the period in which they were produced and the characteristics they have. The aim of the article is to elicit the modifications to the forma! characteristics of the correspondences caused by the alphabet reform. In this article, the examples of the correspondences dating back to 1928 and the early 1930s, the year Turkey accepted Latin alphabet, have been examined within the scope of diplomatic methodology.

Bulgaristan Yol Ayrımında: İvan S. Geşov Mese­lesi

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 1071-1102 · DOI: 10.37879/belleten.2013.1071
Tam Metin
Bu makale, İstanbul Bulgaristan Kapıkethüdası ivan S. Geşov'un 12 Eylül 1908 tarihinde padişahın doğum yıldönümü vesilesiyle Hariciye Nazırı Tevfik Pa­şa'nın konağında İstanbul'daki yabancı devlet elçilerinin onuruna verilen ziyafete davet edilmemesiyle ortaya çıkan diplomatik krizin gelişimini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, Geşov olayının diplomatik seyri ele alınırken, Bul­garistan' daki akisleri, Osmanlı ve Bulgar hükümetlerinin meseleyi ele alış biçimi ve Osmanlı-Bulgar ilişkilerine etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Olayın ortaya çıkış biçimi ve sonuçları göstermektedir ki, mesele, basit bir diplomatik tercihin çok ötesinde, zemini önceden hazırlanmış bağımsızlığın temini için ortaya çıkan bir fırsatın değerlendirilmesinden ibarettir.

Kula'da İnşası İstenen Bir Ki­liseye Dair Osmanlı Arşivlerindeki Bazı Belgeler

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 280 · Sayfa: 911-926 · DOI: 10.37879/belleten.2013.911
Tam Metin
Osmanlı Arşivleri, tarih kadar sanat tarihi açısından da önemli belgeler barın­dırır. Arşivlerde inşa ve onarımlara dair kayıtların yanı sıra inşa edilmesi istenilen, ancak uygulamaya geçilmeyen faaliyetlere yönelik belgelere de rastlıyoruz. Bu ör­neklerden biri Kula'da inşası istenen kiliseye dair çizimler ve bununla ilgili yazışma­lardır. 1893 yılında Patrikhane'nin müracaatıyla başlayan yazışmalarda bir kabris­tan içine " ... mevtaya dua okumaya mahsus", " ...yalnız mevta zuhurunda ayin-i ruhani icrası içün ... " bir kilise ve hademe binası inşası ile kabristan duvarlarının onarımı istenmiş, proje hazırlanmış, fakat uygulamaya geçememiştir. Bugünkü anlayıştan uzak olsa bile, çizimlerde plan, cephe ve örtü sistemi göste­rilen, tek nefli ve kubbeli bir kilise tasarımı vardır. Belgelerde kiliseye ait ölçülerin arşın, zira gibi birimler kullanılarak belirtilmesi, plan ve cephelerde ölçek çizgisi kullanılması, binaların beden duvarlarının kırmızı veya siyah renkte taranması, bahçe için ayrılmış alanların turkuvaz renkte beneklenmesi dikkati çeken hususlar­dandır.