3787 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3787
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3787
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 338
- Osmanlı 271
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 98
Osmanlılarda Gaza İdeolojisinin Tarihi ve Kültürel Kaynakları
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 817-888 · DOI: 10.37879/belleten.2008.817
Özet
Tam Metin
Bir toplumu tanıyabilmenin yolu, onun sosyal tarihine inmekten geçer. Osmanlı toplumu için de durum böyledir. Siyasi olaylara ağırlık veren vekayinâme türü eserlerden hareketle Osmanlı sosyal yapısını anlamak güçtür. Gaza gelenek ve örgütlenmeleri anlaşılmadan Osmanlı toplumu anlaşılamaz. Bazı tarihçiler, W. Barthold, F.Köprülü, P.Wittek ve H.İnalcık'ın araştırmalarını görmezden gelerek, gaza ideolojisini ve örgütlenmelerini tarihi bir faktör olarak hesaba katmazlar. Bu modern tarihçilik gibi algılanmaktadır. Aslında mitoloji, efsane, tarihi yürüten realitelerdir. İdeolojileri hesaba katmayan tarihçi tarihi açıklamada yaya kalır. Gaza geleneğinin, Osmanlı toplumunun sosyo-ekonomik hayatında ne derece önemli olduğunu, vekayinâme türü kaynaklar yanında, Türk toplumuyla birlikte tarihi boyunca yaşaya gelen ve tarihsel seciyelerimizi yansıtan yazılı ve sözlü edebiyat ürünleri; efsane, destan, menakıbnâme ve gazavatnâme türü eserler gösterir. Bunlar içerisinde, folklor, türküler, şiirler, hatta halk oyunlarındaki figürler, kahramanlık ve alplık günlerini anımsatmakta ve toplumumuzun, içerisinden çıktığı mücadele ile yoğrulmuş sosyo-kültürel yapısını yansıtmaktadır. Bu çalışmada, bir bakıma halk edebiyatı ile Türk toplumu arasındaki münasebet ele alınacaktır. Aşağıda inceleyeceğimiz kültürel unsurlara dayalı kaynaklar da, o zamanki kültür düzeyinde bize folklor ve epik öğelerle karışık bir biçimde gelmiştir. Bu konuda Müjgan Cumbur'un "Anadolu Gazileri ve Edebiyatımız" Erdem, 3.9.1987 başlıklı eseri iyi bir örnektir.
The Ottoman Tahrir Defters as a Source for Historical Geography
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 911-942 · DOI: 10.37879/belleten.2008.911
Özet
Tam Metin
From its early days, the Ottoman Empire produed large amounts of docuınents, all of which are primary sources for historical research. The most important amongst these groups of documents is without doubt tahrir defters, which can be categorized into three groups: (i) mufassal/detailed (ii) icmal/summarative, and (iii) evkaf/pious foundations tahrir defters. These three groups of documents have been the subject of study for many Turkish and foreign historians. Unfortunately, with very few exceptions, historical geographers have hardly engaged in these defters in their studies. The statistical data found in them are quite diverse, detailed and suitable for establishing spatial distribution, an extremely important aspect of geographical research. Thcse defters provide very rich data on human geography, though they have insufficient information regarding physical geography. As these defters were prepared for the timar system, the Ottoman timar system, it is quite natural to find data focusing on human geography. In this article, the data recorded in tahrir defters are taken up, in line with the classical classification as physical geography, human gcography and economic geography data, and have been dealt with analytically, with a view to examinig tahrir defters as a historical geography source.
Aylık Etkinliklerin Betimlendiği Maden Eserlerin Üslup ve İkonografisinde Doğu-Batı Etkileşimi
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 805-816 · DOI: 10.37879/belleten.2008.805
Özet
Tam Metin
Mevsimlerin çeşitli şekillerdeki betimlemeleri ile ilk olarak Klasik ve Ortaçağ batı sanatında karşılaşılmaktadır. Erken dönemden başlamak üzere Yunan sanatında genellikle figürlerle sembolize edilen mevsimler, kimi zaman da mitolojik bir sahnenin içinde yer alabilmektedir. Erken Roma sanatında tek ve bütün figürlerle gösterilen mevsim betimlemeleri, dönemin sonuna doğru yine tek başına ancak bu kez büstler şeklinde yapılmaya başlanmıştır. Başlangıçta tamamen kadın figürlerinden oluşan bu sembollerin yerini yüzyılın ikinci yarısında erkek figürleri almıştır. Bu figürler aynı yüzyılın üçüncü yarısında para, lahit, mozayik gibi farklı yerlerde konu edilmiştir(1).
Wahšušana Krallığı
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 685-706 · DOI: 10.37879/belleten.2008.685
Özet
Tam Metin
Wahšušana krallığı hakkındaki bilgilerimiz Kültepe metinlerine dayanmaktadır. Kültepe'de, 1925 yılından itibaren ortaya çıkan binlerce tablet sayesinde hem Anadolu'daki beyliklerin hem de Eski Asur Kent Devleti'nin siyasi, sosyal ve ekonomik tarihini öğrenme imkanımız bulunmaktadır. Koloniler Çağı (M.Ö. 1975-1725)'nda yaşamış olan şehir beyliklerinin birbirleriyle olan münasebetleri, Asurlu tüccarların yerleştiği şehirler ve bunların yerlilerle ilişkileri hakkında bilgi edinmekteyiz.
Macar Etnograf István Györffy ve Kuzey Marmara Bölgesi İnceleme Gezisi (1918)
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 943-950 · DOI: 10.37879/belleten.2008.943
Özet
Tam Metin
XX. yüzyıl başlarında Türk-Macar ilişkileri gelişmiş durumda idi. Osmanlı İmparatorluğunun Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifak yapması, kültürel ilişkilerin yanı sıra Türk Macar hükümetleri arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri arttırarak, Türk-Macar dostluk ortamını güçlendirmişti(1). Her Avrupalı gücün ticari veya sömürge politikası olarak Osmanlı İmparatorluğu ile ilgilendiği gibi, Macaristan da Osmanlı İmparatorluğu ile kültürel ve ekonomik bağlantılara önem veriyor, ekonomik geleceğini doğuda görüyordu(2).
Sürgünden Sonra Hayber Yahudileri
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 431-474
Özet
Medine'nin kuzeyinde yer alan Hayber, Yahudilerin Arabistan'da yaşamaya başladıkları en eski yerleşim yerlerinden biriydi. İslam kaynaklarında Hayber kelimesinin İbrânîce "kale" anlamına geldiği belirtilir(1). Cahiliye döneminde şehirde yedisi büyük, irili ufaklı kalelerin bulunduğu göz önüne alınırsa bu anlamlandırma oldukça isabetlidir(2). Charles Torrey, Hayber adının İbrânîce'de "cemaat", "topluluk" anlamına gelen "hever" ( חבר ) kelimesinin Arapçalaşmış şekli olduğunu belirtir(3).
Bir Memlûk Kaynağında Yer Alan Oğuz/Türkmen Boyları ve Damgalarına Dâir Bir Değerlendirme
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 483-490
Özet
Tam Metin
Memlûk müelliflerinin en önde gelen simalarından birisi, tarihçiliğinin yanı sıra İslâmî ilimlerde de yed-i tûlâ sahibi, Türk asıllı müverrih el-c Aynî 1361/ 1451 'dir. el-c Aynî, Ferec, el-Müeyyed Şeyh, Tatar, Barsbay ve Çakmak devirlerinde, muhtelif resmî görevlerde bulunmuş ve çok sayıda eser telif etmiştir. el-c Aynî Türk asıllı olması ve Türkçeyi fevkalâde iyi bilmesi sebebiyle sultânlar ve ümerâ katında yüksek bir mevki ihraz etmişti. Kendisinden önce hiçbir kimsenin nail olamadığı bu istisnai konumu dolayısıyla el-c Aynî çağdaşı yazarların ulaşamayacağı belge ve bilgiye ulaşıyor; olayları birinci elden yaşayanlardan sorup öğrenebiliyordu. Geceleri sarayda uyuyor, kendi yazdığı tarihini sultanlara okuyarak Türkçeye tercüme ediyor; resmen elçilik görevini deruhte ediyor; dolayısıyla olayları çok yakından takip ediyor ve biliyordu. Yazdığı eserlerden birisi de Sultan el-Müeyyed Şeyh'in hayatını ve devrini anlattığı es-Seyf el-Mühenned fî Siret el-Melik elMü'eyyed "Şeyh el-Mahmûdî"'dir. Memlûk tarihi bakımından taşıdığı önem yanında bu eser, Oğuzlar'ın yirmi dört boyundan yirmi ikisinin isim ve damgalarından bahsetmesi ve damgaları eserinde göstermiş olması bakımından da Memlûk tarihleri arasında müstesna bir yer işgal eder1 . el- c Aynî'nin eserinde bu bilginin var olduğu başta bunu ilk olarak zikreden Prof. Dr. Faruk Sümer olmak üzere bazı mütehassıslar tarafından bilinmekle birlikte, henüz ilim âleminde tam olarak değerlendirilmemiştir.
1545 Yılı Osmanlı Saray Sanatkârları
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 501-534
Özet
Ehl-i hıref Osmanlı Devleti'nin sanat faaliyetlerini yürüten en önemli kurumudur. Bu kurumda devletten maaş alarak padişah ve saray eşrafı gibi devletin önemli şahsiyetleri için eserler üretilmiştir. Hal böyle olunca üretilen eserlere büyük önem verilmiş, çalışmalardaki titiz işçilik nedeniyle, bu eserler serbest olarak çalışan sanatlar için de model oluşturmuştur. Osmanlı sarayında çalışan ehl-i hıref teşkilatına ait birçok defter vardır. Ehl-i hırefle ilgili defterler Türkiye'de iki kurumda bulunmaktadır. Bunlardan biri İstanbul Sultanahmet'de bulunan Başbakanlık Osmanlı Arşivi diğeri ise Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'dir. Defterlerin bir kısmı da Bulgaristan'da muhafaza edilmekte olup buradaki belgelerin bir kısmının mikrofilmleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ne getirilmiştir. Birkaç istisna dışında ehl-i hırefle ilgili defterlerin tamamı siyakat yazı ve rakamlarla kaleme alınmıştır ve bu defterlerin bilinen en eski tarihlisi Uzunçarşılı'nın da bir makale olarak yayınladığı 932/1526 tarihli defterdir. Ehl-i hırefin çalışma sistemi ile ilgili araştırmalar olduğundan konu burada tekrar edilmeyecektir. Sanatkâr grupları hakkında ayrıntılı bilgileri bu konudaki diğer çalışmalarda bulmak mümkündür.
Hapishane Tarihimizden Bir Kesit: Üsküdar Paşakapısı Tevkifhanesi ve Mütareke Dönemi’nde İşgali
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 603-628
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nda zindan, kale, kürek ve nihayet 1831'de cezaevi olarak kullanılmaya başlayan Mehterhâne'den, 1871'de Hapishâne-i Umûmî'ye geçiş son derece ağır adımlarla gerçekleşen sıkıntılı bir süreçtir(1). XIX. yüzyıl itibarıyla imparatorluğun içinde bulunduğu zincirleme siyasiiktisadi sıkıntılar, iç ve dış politikanın önceliklerini de belirlemiştir. Bu sancılı dönemde hapishane ve tevkifhanelerin ıslahı ile bunun en önemli unsuru olarak yeni binaların inşası, doğal olarak öncelikli ve acil gündem maddeleri arasında yer almamıştır. XIX. yüzyıl ortalarına dek İstanbul'da Mehterhâne dışındaki belli başlı hapishaneleri şu şekilde sıralamak mümkündür: Tersâne-i Âmire Zindanı, Baba Cafer Zindanı, Babıâlî Tomruğu, Bâb-ı Seraskerî Tomruğu, Ticarethâne-i Âmire ve Tophâne-i Âmire hapishaneleri(2).
Ayâns in the Ottoman Cyprus in the Second Half of the 18th Century
Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 264 · Sayfa: 567-590
Özet
Tam Metin
A process of fluctuation was experienced at the expense of the Muslim - non-Muslim reayah living in the Province of Cyprus exclusively in 17501800 A.D. In this period, along with the natural calamities like earthquakes, plagues, droughts and the likes, appeared other factors to play a decisive role in the case. One of the most important of them was a progression of "decentralization". It first appeared in the late sixteenth century as a result of inner and outer political, social and economic conditions, developed in the following century and widely spread all over the Ottoman Empire by the second half of the eighteenth century. Consequently, the proccss led the Ottoman central governments to lose or share its authority in provinces with newly emerged local powers called "ayans". To study the repercussions of the process, main subject of this writing, will obviously help someone to understand satisfactorily the history of Cyprus under the Ottoman rule, and grasp the whole picture of the conversions like that "process of decentralization". By this study one can also see determining to what extent and how those changings were tested in provinces is inevitable for clarifying the essence of the transitions which influenced the whole empire.