3775 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 3775
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 3775
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 270
- Osmanlı İmparatorluğu 172
- Türkiye 148
- Türkler 137
- Osmanlı Devleti 135
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 111
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 97
Van Gölü'nde Vapur İşletme Teşebbüsleri (1879-1907)
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 467-486
Özet
Tam Metin
Türkler Anadolu'ya ilk adım attıkları anlardan itibaren denizlerle ve denizcilik ile ilgilenmeye başlamışlardır. Bu ilginin kökenlerinin daha önceki dönemlere dayandığı bilinmektedir. Mesela bazı Türk hükümdarlarının çocuklarının isimleri Tengiz yani Deniz idi. Aynı şekilde Hazar Denizi ile Baykal Gölü'nde de Türklerin Anadolu'ya gelmeden önce denizcilik ile uğraştıkları bilinmektedir. Nitekim Timur, Yıldırım Bayezit'ı esir aldığı zaman O'na, "...sizin ceddiniz gemicidir..." diye hitap ederek, bu gerçeğin tarihi temellerinin derin olduğunu ifade etmiştir.
N. NİCOLAS AMBRASEYS & CAROLİNE F. FİNKEL, The Seismicity Of Turkey and Adjacent Areas A Historical Review, 1500-1800, İstanbul 1995, 240 s, Eren Yayınevi. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 657-660
Özet
Tam Metin
Bilindiği gibi tarihin günümüzdeki ilgi sahası oldukça genişlemiştir. Tarih, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sadece siyasi olayları açıklamada kullanılan bir bilim dalı olmaktan çıkmış, toplumların sosyal ve kültürel yaşantılarını açıklamak için de çaba sarf etmeye başlamıştır. Bu özelliği bünyesinde toplamaya başlamasıyla birlikte, kardeş bilim dalı olan sosyolojinin imkanlarından faydalanarak tarihsel olayların topluma olan etkilerini de açıklamayı bir görev olarak üstlenmiştir. Tarihsel bir olayın toplum üzerindeki sosyal etkilerini ortaya koymak oldukça zor bir hadisedir. Bu çalışmalar yapılırken çeşitli olaylara ilişkin veriler dikkatlice kullanılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılır. Araştırmacının bu konuda başvurduğu ilk kaynaklar hiç şüphesiz savaşlar, anlaşmalar, barışlar ve fetihler gibi siyasal olaylardır. Bu gibi hadiselerden sonra gelişen nüfus hareketleri, göçler, vergi düzenlemeleri, idari teşkilatlanmalar ve dinsel faaliyetlere bakılarak toplumun genel karakteri hakkında bir fikir elde edilmeye çalışılır. Ancak, bilgiye ulaşmak için kullanılan veriler sadece bu tip siyasal, dini veya askeri hareketlilikler değildir. Bunların yanında; depremler, büyük sel baskınları, yangınlar, salgın hastalıklar, kuraklıklar ve kıtlıklar gibi siyasi olmayan tabiî afet ve olaylar da değerlendirilerek siyasal ve sosyal yaşam açıklanmaya çalışılır. Ancak, ülkemiz tarihçiliği bu konuda yeterli bilgileri ortaya çıkarabilmiş değildir. Son yıllarda doğal afetlerin tarihsel sonuçlan ile ilgili çalışmalar yapılmaya başlanmışsa da bu çalışmaların ihtiyaca cevap verdiğini söylemek güçtür.
Birinci İnönü Savaşı'nın Anadolu, İstanbul ve Dış Basında Karşılanışı ve Yorumu
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 523-540
Özet
Tam Metin
Türkiye Büyük Meclisi'nin açılışından önce Ocak 1920 içerisinde Ankara'da Ziraat Mektebi'nde yapılan ve Ankara Kongresi diye de anılan toplantılarda tartışılan hususlardan biri de Kuva-yı Milliye'den Düzenli Ordu'ya (Nizami Ordu) geçilmesi idi. Bu konuda Mustafa Kemal ile İsmet (İnönü) arasında yapılan görüşmelerin sonucunda üzerinde uyum sağlanan bir düşüncenin ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu gelişmeden önce ise Ali FuatPaşa'ya 9 Eylül 1919 tarihinde bildirilen bir yazıdan; Sivas Kongresi sırasında Batı Anadolu'daki milli kuvvetlerin bir kumandaya bağlanması konusunda karar alınmış olduğu, Ali Fuad Paşa'nın da söz konusu kongre kararıyla "Garbi Anadolu Umum Kuva-yı Milliye Kumandanlığı'na" getirildiği anlaşılmaktadır. Bunu 16 Mayıs 1920 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kararı izledi. Bu karara göre; Kuva-yı Milliye, Müdafaa-i Milliye teşkilatına bağlanıyor, yedirilip içirilmeleri ve öteki gereksinimleri hükümetçe üstleniliyordu. Kararın uygulanmasından da Müdafaa-i Milliye ile Maliye Vekilleri sorumlu tutuluyordu.
M. NAEEM QURESHI, Pan-Islam in British Indian Politics, A Study of the Khilafat Movement 1918-1924, E.J. Brill, Leiden-Boston-Köln 1999, XV-543 sahife. Esas metin 414, ekler 425-445. Bibliyoğrafya ve index. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 667-670
Özet
Tam Metin
Hindistan Müslümanları ile Osmanlılar arasındaki ilişkilerin tarihi çok eskilere gitmektedir. XIX. ve XX. yüzyıllarda bu ilişki dramatik bir mahiyet kazanmış adeta Osmanlılarla kendilerini özdeşleştirmişlerdi. Zira Osmanlı Devleti, Hıristiyanların hâkimiyeti altına girmiş Müslümanların ümit ve teselli kaynağı idi. Bunlar arasında Hindistan Müslümanlarının özel bir yeri vardı. Osmanlı Devleti İslâm'ın dünyevî gücünün sembolü ve hilâfet merkezi olarak özellikle İngiliz Hindistan'ındaki Hindû çoğunluk içinde yaşayan Müslümanlara bir güvenlik duygusu veriyordu. Fakat XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hint Müslümanları, bu devletin parçalanması halinde hem İngilizler karşısında hamisiz kalacakları hem de Hindûlar arasında ezilecekleri korkusuna kapıldılar. Bu sebeple Osmanlı Devleti ile dayanışma anlamında Panislâmizm, onlar için psikolojik bir takviye olmanın yanı sıra millî kimliklerini kazanma yolunda çok önemli vazife ifa etmişti.
Osmanlı Medrese Tarihçiliğinin İlk Safhası (1916-1965) -Keşif ve Tasarlama Dönemi-
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 541-582
Özet
Tam Metin
1331-1924 tarihleri arası altı asra yakın çok uzun bir döneme ve başta Anadolu ve Rumeli olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyasına yayılan Osmanlı medreselerinin tarihinin incelenmesi, ikinci Meşrutiyet döneminde başlar ve günümüze kadar devam eder. Bu çalışmada İkinci Meşrutiyet döneminde konu ile ilgili çıkan yazılardan başlamak suretiyle İ.H. Uzunçarşılı'nın bu sahada dönüm noktası olarak kabul ettiğimiz, 1965'te basılan Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı adlı eserinin basılmasına kadar yapılan çalışmalar, tarih yazıcılığı (historiography) açısından incelenecek, Osmanlı medrese tarihçiliğinin "keşif ve tasarlama" dönemi olarak adlandırdığımız bu dönemde yapılan çalışmalarda topluma müessir olan siyasî ve ideolojik fikirler ile Osmanlı tarihi konusundaki, kanaatimizce sübjektif yaklaşımların hangi kaynaklardan doğduğu ve bunların medreseler tarihi ile ilgili çalışmalardaki tezahürleri araştırılacaktır.
MEHMET ASAF (SAYGUN), Volga Kıyılarında ve Muhtıra: Esaret Hatıra ve Maceraları, (Yay. Hz. Murat Cebecioğlu), İzmir Akademi Kitabevi 1994, XXIII+310 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 647-656
Özet
Tam Metin
İlkokul yıllarımda Birinci Dünya Savaşının ve Kurtuluş Savaşı'nın muharip neslinden pek çok savaş anılarını dinledim. Tarihimizin son yüz yıllık kesitinde ülkeleri için hiçbir kuşağın yapamadığı kadar fedakârlık yapan, kan ve can veren; karşılığında da verdikleri ölçüde sahipsiz bırakılan bu âbide insanlardan o yıllarda dinlediklerimin hepsini anladığımı iddia edemem. Hatta bir ölçüde, içlerinde çeşit çeşit ölüm motifi gizlenmiş cephe hikayelerinden, açlık ve bulaşıcı hastalık olaylarından ürktüğümü, korktuğumu dahi söyleyebilirim. Dinlediğim her hikayeyi, olaylarda geçen ülke coğrafyasına ait isimleri çocukluk hayalleriyle bir yerlere yakıştırdım; ancak, her hikayede aslında Osmanlı Devleti'nin çöküş tarihinin anlatıldığını ve yeni bir Türk devletinin doğum sancılarının çekildiğini fark edemedim.
Prof. Dr. Hans Gustav Güterbock'un Anısına
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 671-672
Özet
Tam Metin
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin ilk Hititoloji profesörü Dr. H.C. Hans Gustav Güterbock 24 Mart'ta 91 yaşında Şikago'da vefat etti. Türk Tarih Kurumu'nun şeref üyesi olan H.G. Güterbock 27 Mayıs 1908'de Berlin'de doğdu. Babasının "Alman Doğu Kurumu"nun Genel Sekreteri olması, onun daha gençlik yıllarında eski yakındoğu dillerine, tarihine ilgi duymasının nedeni oldu. Hititoloji, Sumeroloji-Assirioloji öğrenimini zamanın ünlü bilginleri Prof. Dr. Hans Ehelof, Prof. Johannes Friedrich ve Prof. Benno Landsberger'in yanında tamamlayan H.G. Güterbock, göreve Berlin Müzesi'nde başladı.
Paracelsus, Selected Writings, Ed. JOLANDE JACOBI Çev. NORBERT GUTERMAN, Princeton University Press, 1988 (IX + 279 sayfa). [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 661-662
Özet
Tam Metin
Paracelsus ya da asıl adıyla Philippus Aurelius Theophrastus Bombastus von Hohenheim onaltıncı yüzyılda yaşamış meşhur bilimadamlarından olup, o dönemde eserlerini anadilinde yazan nadir düşünürlerdendir. Onun sadece hekim olduğunu söylemek pek doğru olmaz; tıbbın yanısıra, alşimi ve astroloji ile de yakından ilgilenmiştir. Onun çalışmaları, sadece devri tıbbına değil, daha sonraki dönemlerdeki kimya çalışmalarında da etkili olmuş; kimyanın ve inorganik ürünlere dayalı farmakolojinin gelişiminde önemli bir adım teşkil etmiştir.
OKTAY BELLİ, Anzaf Kaleleri ve Urartu Tanrıları, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul 1998, 104 sayfa, 1 harita, XXXII levhada 97 resim, 46 çizim [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 663-666
Özet
Tam Metin
Prof. Dr. Oktay Belli başkanlığındaki bir ekibin, Urartu başkenti Tuşpa (Van) dan 11 km kadar kuzeydoğudaki Aşağı ve Yukarı Anzaf kalelerinde yürüttüğü kazı çalışmalarının ilk kitabı olarak değerlendirilebilecek eser, Sunuş, Aşağı Anzaf Kalesi, Yukarı Anzaf Kalesi, Meher Kapısı ve Bronz Kalkan Parçası başlıklarını taşıyan 5 bölüm olarak düzenlenmiş, ayrıca metnin sonunda bibliyografya ve dizin verilmiştir.
Memlûkler Devrinde Mekke'de Fiyatlar
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 599-646
Özet
Tam Metin
Çok önemli olmasına ve birinci dereceden kaynakların varlığına rağmen, islambilimcilerinin büyük çoğunluğu için, ortaçağ Batı Arabistanı'nın siyasal, sosyal ve ekonomik tarihi hala belirsizdir (terra incognita). Bu makalede Memlûk Devri Mekkesi'nde tahıl ve diğer gıda fiyatlarına ilişkin bilgiler detaylıca kullanılarak şehrin ekonomik tarihi biraz daha aydınlatılmaya çalışılacaktır. Konunun en iyi şekliyle anlaşılması için devrin Mekke'sinin önemli siyasal ve ekonomik yönlerinin hatırlanması yerinde olacaktır.