5 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Anayasa
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

CUMHURİYET TÜRKİYESİ ANAYASALARININ OSMANLI KÖKLERİ: FATİH’İN TEŞKÎLAT KANÛNNÂMESİ’NDEN (KANÛNNÂME-İ ÂL-İ OSMAN) GÜLHANE HATT-I HÜMÂYÛNU’NA ANAYASAL HAREKETLERE GENEL BİR BAKIŞ

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2023, Cilt XXXIX, Sayı 108 · Sayfa: 249-294 · DOI: 10.33419/aamd.1381039
Tam Metin
Osmanlı Devleti’nde Fatih’ten itibaren kamu hukukunda önemli düzenlemeler söz konusudur. Devletin sağlam temeller üzerine nasıl inşa edilebileceği sorunu bazı kanuni düzenlemelerin gerekliliğini ortaya koymuştur. Fatih’in Teşkîlat Kanûnnâmesi/Kanûnnâme-i Âl-i Osman bu çerçevedeki düzenlemeleri bir araya getiren ilk kodifikasyondur. Ancak bahsi geçen kanunun bir anayasa olup olmadığı noktasında tam bir uzlaşının bulunmadığı görülmektedir. Diğer taraftan Osmanlı Dönemi anayasal gelişmeleri ve anayasaları üzerine yapılan çalışmaların kısıtlı yönü bu meselede de kendini göstermektedir. Tarihsel süreçte anayasal gelişmelerde birer kilometre taşı olmuş adımların mukayeseli bir analize tabi tutulması ise daha da az rastlanan çalışma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden birinin bu tür çalışmaların disiplinler arası mahiyeti gereği taşıdığı zorluklar olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda Osmanlı Anayasa Tarihi çerçevesinde ele alınacak oldukça önemli gelişmeleri, öncelikle kendi içerisinde daha sonra da mukayese etmek suretiyle ele almanın alana özgün bir katkı sağlayacağına duyulan inanç bu çalışmanın hareket noktası olmuştur. Fatih’in Teşkîlat Kanûnnâmesi’nin bir anayasa olduğuna ilişkin tespitler söz konusu olmakla birlikte ilk anayasayı 1876 Kanûn-ı Esâsî ile başlatmak daha yaygın ve isabetli bir yaklaşımdır. Ancak ilim dünyasında bu yaygın yaklaşımın sahipleri tarafından Fatih’in Teşkîlat Kanûnnâmesi’nin neden bir anayasa olarak değerlendirilemeyeceği hususunun pek tartışılmadığı görülmektedir. Fatih’in Teşkîlat Kanûnnâmesi şeklî ve maddî açıdan ele alındığında bir anayasa olarak nitelendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan Fatih’in Teşkîlat Kanûnnâmesi’ne nazaran çok daha fazla anayasal nitelik içeren Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nun da anayasal bir gelişme olmakla birlikte bir anayasa olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Ancak Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu, modern anayasaların yer verdiği pek çok temel hak ve hürriyete yer verdiği gibi bunları güvence altına alan mekanizmaları da kurmaya çalışmıştır. Çalışmada, tarihsel tekâmül sürecinde Cumhuriyet Türkiyesi’ne tevarüs eden ve günümüz anayasalarını da belli düzeyde etkileyen Osmanlı anayasal gelişme sürecinin önemli kilometre taşlarına birinci elden kaynaklar dikkate alınarak ışık tutulması hedeflenmiştir.

Ziya Gökalp’in 1924 Anayasası ile ilgili Çalışmaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 85 · Sayfa: 47-71
Tam Metin
Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı ve nihayetinde Halifeliğin kaldırılması ile birlikte eski rejim tasfiye edilerek modern bir devlet kurulmaya çalışılmıştır. Mutlakıyet dönemine ait olan 1876 Anayasası ve oldukça dar kapsamda hazırlanmış olan 1921 Anayasası, modern Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap verecek durumda değildi. Bu nedenle çok daha modern ve demokratik bir anayasanın hazırlanması kaçınılmaz olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, dönemin aydınları anayasa ile ilgili görüş ve düşüncelerini dile getirmişlerdir. Anayasa ile ilgili tartışmaların yoğun bir şekilde yapıldığı bu dönemde, ünlü sosyolog Ziya Gökalp'in de, konu ile alakalı tuttuğu notlarından bu tartışmaların içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Gökalp bu notlarında, Amerikan Başkanlık sistemi, Mesleki Temsil, Kanunların anayasaya uygun olması gerekliliği, kadın erkek eşitliği ve daha birçok konuda düşünceler ileri sürmüştür. Gökalp'in bu notları, onun 1924 Anayasası'nın hazırlanma sürecine yaptığı katkılara da ışık tutmaktadır.

1924 Anayasası

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1986, Cilt II, Sayı 5 · Sayfa: 383-400
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilen ve bundan dolayı 1924 Anayasası diye adlandırılan metin, gerek içeriği gerek uygulanışı bakımından Türk demokrasi tarihinde ilginç ve özel bir yer almıştır.

Misak-ı Millî ve Anayasamız

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt I, Sayı 3 · Sayfa: 813-830
Anayasa, bir devletin temel yapısını kurar. O temel yapının içindeki kuramların nasıl işleyeceği, geliştirileceği de gene anayasada belirtilir. Başka bir deyişle, diğer hukuk kurallarının hangi ölçülere göre konulacağı, anayasal normların çizdiği Çerçeve içinde tespit edilir. Devleti kuran, işleten anayasanın bu çok önemli niteliği dolayısı ile diğer hukuk kurallarından daha başka özelliklere sahip olması kaçınılmaz. Bu Özelliklerin en Önemlisi, anayasanın kurduğu devletin dayanacağı belli fikirlerin, ideolojilerin topluma yansıtılmasıdır.

Millî Egemenlik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt I, Sayı 2 · Sayfa: 315-318
Ülkemizde parlamento hayatının yüz yılı aşkın bir mazisi vardır. İlk Osmanlı Meclis-i Mebusam'nın kuruluş tarihi 19 Mart 1877'dir. Hakkında pek çok görüşler ileri sürülen bu parlamento, her şeye rağmen parlamenter sistemin başlangıcını teşkil etmesi itibariyle siyasal tarihimizin önemli bir dönüm noktasıdır.