331 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Ataturk
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk Döneminde Bürokrasinin Yeniden Yapılandırılması

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 87 · Sayfa: 67-90
Tam Metin
Yönetim birimlerinin karar alımı ve alınan kararların uygulanması noktasındaki en önemli aracı olan bürokrasi, Türk yönetim tarihinde de idarenin en önemli işlevsel aygıtı olmuştur. Bürokrasi kavramının ayrıntıları ile inceleyen Weber, bu konu üzerinde önemli çalışmalar yapmıştır. Weber'in bürokrasi sınıflandırmasında yer alan patrimonyal bürokrasi tipi Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısını açıklamada önemli bir yer işgal eder. Kişisel otorite ve geleneksel normların ön planda olduğu patrimonyal bürokrasi, Osmanlı devlet geleneğinin temelini oluşturmuştur. XIX. yy ile beraber meydana gelen gelişmeler Osmanlı patrimonyal bürokrasi düzeninde değişiklikler ortaya çıkarmış ve kanun ve hukuk temelli yeni bir yapılanmaya gidilmiştir. Ancak Sultan Abdülhamit'in idaresi bürokrasinin yeniden merkezileştirilmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Karışık ve ikili bir yapı gösteren bu yapılanma Cumhuriyet'in ilanı ile beraber köklü bir değişikliğe tabi tutulmuştur. Osmanlı'dan kalan köhne ve geleneksel bürokrasinin yeni kurulan rejimle uyumlu ve hukuki temellere dayanan yeni bir anlayış ile yapılandırılmasını öngören Atatürk, bu amaçla bir dizi hukuki reform gerçekleştirmiştir. Öncelikle Osmanlı bürokrasinin hâlâ eski rejime bağlı kanatları tasfiye edilmiş, öte yandan yeni rejime tabi bir sınıfın oluşturulması için farklı metotlarla bir yenilenmeye gidilmiştir.

Atatürk’ün Erzurum’daki Evi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 86 · Sayfa: 27-52
Tam Metin
Mustafa Kemal Paşa'nın Erzurum'da, arkadaşlarıyla birlikte uzun süre kaldığı ev, Milli Mücadele'de önemli olaylara ev sahipliği yapmıştır. Evde, Erzurum Kongresi de dâhil olmak üzere, o dönemde yaşanan olaylar görüşülmüş, önemli kararlar alınmıştır. Yine bu evde, ileride Cumhuriyetin ilan edileceği ve diğer inkılapların yapılacağı Mustafa Kemal Paşa tarafından dile getirilmiştir. Şapka İktisası Hakkındaki Kanun'un kabulü öncesinde Erzurum'da görülen tepkiler nedeniyle, Erzurumlular üzüntülerini bildirmiş, ayrıca 31 Aralık 1925'te Erzurum Vilayeti Meclis-i Umumisi, evi Mustafa Kemal Paşa'ya hediye etme kararı almıştır. Evin hediye ediliş gerekçesi, vatanın kurtarılması planını bu evde yapmış olmasıdır. 8 Şubat 1926'da adına tapuya kaydedilen evin anahtarını, seçilen heyet Ankara'ya giderek Mustafa Kemal Paşa'ya teslim etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, evi, aynı yıl mahalli Cumhuriyet Halk Fırkasının istifadesine bırakmış, ancak ev o dönemde lojman olarak kullanılmıştır. Atatürk, çiftliklerinin bağışında ve vasiyetinde evi bağışlamadığından, vefatı sonrasında ev, kanuni varisi olan Makbule Boysan'a kalmıştır. Ev, daha sonra Makbule Boysan tarafından Çocuk Esirgeme Kurumuna satılmıştır. Ev, Çocuk Esirgeme Kurumunun olduktan sonra, önce bu amaçla kullanılmış, daha sonra onarılarak 1984'te "Atatürk Evi Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Kültür Bakanlığı, 2001'de Atatürk Evi'nin yeniden düzenlenmesine yönelik kapsamlı bir çalışma başlatmış, 2003'te Atatürk Evi Müzesini ziyarete açmıştır. Müzenin Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmesi ise 2009 yılında gerçekleşmiştir.

Adana’da Cumhuriyet’in Onuncu Yılı Kutlamaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 86 · Sayfa: 1-26
Tam Metin
Türk milletinin İstiklal Harbi yıllarındaki var olma mücadelesi, Mustafa Kemal'in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulması ile neticelenmiştir. Yeni Türk devletinin siyasal rejiminin cumhuriyet olduğu ise 29 Ekim 1923'te ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilan edilen bu durum, Türk halkı tarafından da büyük kabul görmüştür. Bunun en önemli göstergesi ise 29 Ekim tarihinin 1924 yılından itibaren bayram olarak kutlanması ve kutlamalara karşı halkın gösterdiği yakın ilgidir. Ancak, yeni Türk devletinin adının konulması ile başlayan değişim sürecinde, kısa süre içerisinde pek çok inkılâp gerçekleştirilmesi zaman zaman ciddi toplumsal tepkiler doğurmuştur. Bu tepkiler ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasal rejiminin geleceğine yönelik endişelerin zuhur etmesine sebep olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile başlayan değişim sürecinin devam edip etmeyeceği noktasında ise Cumhuriyetin onuncu yılı kutlamaları önemli bir gösterge olmuştur. Nitekim gerek hazırlık, gerekse kutlama törenlerine karşı halk tarafından gösterilen teveccüh ve duyulan toplumsal heyecan, genç cumhuriyetin emin adımlarla yoluna devam edeceğinin önemli bir işareti olmuştur. Bu durum, rejimin geleceğine yönelik endişeleri de ortadan kaldırmıştır. Bu çalışmada, Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının Adana uygulaması ele alınarak yaşanılan toplumsal tepki aktarılmaya çalışılmıştır.

Akgünler Gazetesi ve Gazetede Adana Halkevi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 85 · Sayfa: 1-45
Tam Metin
1932-1951 yılları arasında faaliyet göstermiş olan halkevleri, cumhuriyet değerlerini benimsemiş bireylerin yetişmesi için gayret göstermiş ve yakın dönem Türkiye tarihine damgasını vurmuş önemli bir sosyo-kültürel kurumdur. İlk olarak 19 Şubat 1932 tarihinde Afyon, Ankara, Aydın, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Malatya ve Samsun gibi önemli merkezlerde açılmıştır. Kapatıldıkları 1951 yılına kadar sayıları 478'e ulaşan bu kültür kurumlarından birisi de 24 Şubat 1933 tarihinde açılmış olan Adana Halkevi'dir. Anadolu'nun dört bir köşesinde açılan bu kurumlar, farklı konularda faaliyet gösteren dokuz şubeden meydana gelmişlerdir. 1932 tarihli CHF Halkevleri Talimatnamesine göre bu şubeler; "Dil, Edebiyat, Tarih", "Güzel Sanatlar", "Temsil", "Spor", "İçtimai Yardım", "Halk Dersaneleri ve Kurslar", "Kütüphane ve Neşriyat", "Köycüler" ile "Müze ve Sergi" şubesidir. Bunlardan "Kütüphane ve Neşriyat Şubesi", halkevlerinin kütüphane ve neşriyat hizmetini yerine getirmek maksadıyla tesis edilmiştir. Adana Halkevi'nin ilgili şubesi de, çeşitli kitapların yanı sıra "Akgünler", "Görüşler" ve "Çukurova" isminde üç süreli yayın çıkarmıştır. Bunlardan "Görüşler" ve "Çukurova" dergi, "Akgünler" ise gazete formatında yayımlanmıştır. Bu çalışmada, halkevlerinin gazete yayıncılığına dair istisnai bir örnek olan "Akgünler" gazetesi ele alınacaktır. Bu esnada pek çok araştırmada dergi olarak zikredilen yayının türüne dair yanlışlık da düzeltilmiş olunacaktır.

Atatürk’e Denizden Yapılan cenaze Töreni

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 83 · Sayfa: 17-38
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e denizden ve karadan görkemli bir cenaze töreni gerçekleştirilmiştir. Türk Donanması, tarihindeki belki de en acı görevini 19 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal ATATÜRK'ün naaşını İstanbul'dan İzmit'e taşıyarak yerine getirmiştir. ATATÜRK'ün denizden yapılan cenaze törenine donanma sancak gemisi Yavuz muharebe gemisi, Hamidiye kruvazörü, Zafer ve Tınaztepe muhripleri, Dumlupınar, Gür denizaltı gemileri, Doğan ve Martı hücumbotları iştirak etmiştir. ATATÜRK'ün naaşı 19 Kasım 1938 sabahı top arabası üzerinde Dolmabahçe Sarayı'ndan, tabutun Zafer muhribine yüklenip, oradan da Yavuz zırhlısına nakledileceği yer olan Sarayburnu'na kadar karadan taşınmıştır. Hava filoları da denizden yapılan cenaze törenine iştirak etmişlerdir. Denizden yapılan törene Türk donanma gemilerinin yanı sıra Alman, İngiliz, Fransız, Sovyet Rus, Romen ve Yunan harp gemileri de iştirak etmişlerdir.

VII. Uluslararası Atatürk Kongresi (17-22 Kasım 2011, Makedonya)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 673-770
Tam Metin
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunu oluşturan dört kurumdan biri olan Atatürk Araştırma Merkezince; Atatürk'ün ve Onun "En büyük eserimdir" dediği Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün yönleriyle araştırılmasına / incelenmesine, tam ve doğru şekilde anlaşılmasına katkıda bulunmak, Cumhuriyetin kuruluş ve gelişme sürecindeki olayların bugüne olan etkilerini ve geleceği şekillendirmedeki olası rollerini bilimsel yaklaşımla irdelemek, bunun sonucunda elde edilen yeni bilgi, belge, yorum ve sentezleri Türk ve dünya kamuoylarına sunmak amacıyla, her dört yılda bir olmak üzere Uluslararası Atatürk Kongresi düzenlenmektedir. Bu çerçevede VII. Uluslararası Atatürk Kongresi, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Makedonya Bilimler ve Sanatlar Akademisi işbirliğinde 17-22 Ekim 2011 tarihinde Makedonya (Üsküp ve Manastır)'da gerçekleştirildi. Dört gün süren kongre, beş ayrı salonda yapılan toplam 32 oturum ve sunulan 187 bildiriyle tamamlandı

Atatürk’ün Direktif ve Tavsiyeleri Işığında Türk Tarımındaki Gelişmeler (1923-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 77 · Sayfa: 345-384
Tam Metin
923-1938 döneminde tarımla ilgili yasal ve kurumsal örgütlenme büyük ölçüde tamamlanmıştır. Cumhuriyet'in ilk on beş yılında olduğu gibi sonraki yıllarda da tarım politikalarının dayandığı temel bu dönemde atılmıştır. Atatürk, tarımla uğraşan biri olarak çiftçinin sorunlarını çok iyi biliyordu. Köylünün elinde işleyebileceği yeterli toprağı olmadığını gören Atatürk, öncelikle işlenmeyen devlet arazilerinin toprağı olmayan çiftçilere dağıtılmasını, ardından da ülkede genel bir toprak reformuna gidilmesini istemiştir. Çiftçinin yüzyıllardır dert yandığı aşâr felaketinden kurtulması için öncü rol oynayan Atatürk, ülke topraklarının tamamının işlenerek üretimin ve köylünün refahının artması için tarım tekniğinin ve araçlarının modernizasyonuyla yakından ilgilenmiştir. Kendi kurduğu çiftliklerde ileri tarım tekniklerini uygulayarak köylüye örnek olmuştur. Köylünün tefeci zulmünden kurtarılması için zirai kredi kurumlarının oluşturulmasına büyük önem veren Atatürk, İçel'de bir tarım kredi kooperatifinin bizzat kurucu üyesi olarak çiftçiye rehberlik yapmıştır. Tarımla ilgili kurumsal ve yasal düzenlemelere gidilmesi konusunda öncülük yapmış olan Atatürk, kendi döneminde Tarım Bakanlığı teşkilatının daha modern şekilde yeniden kurulmasını sağlamıştır.

Belgelerle Atatürk ve Kütüphaneler

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 71 · Sayfa: 487-514
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 29 Ekim 1923'ten itibaren yeni bir yapılanma sürecine girmiş, kendini meydana getiren sosyal, hukukî, kültürel, bilimsel ve siyasî kurumlarını oluşturmaya başlamıştır. Bu sosyal kurumlar arasında ülkemiz topraklarında uzun bir geçmişe sahip olan kütüphaneler de bulunmaktadır. Kütüphaneler, toplumsal düzen içerisindeki diğer kurumlarla birlikte yeniden yapılanma sürecine cumhuriyetin ilanından hemen sonra dahil olmuşlardır. Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni devlet yapısı içerisinde, toplumsal düzeni oluşturacak başlıca kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında gerekli resmî düzenlemelerle sürdürülmüştür. Çalışmada yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hükümetlerinin kütüphaneler ile ilgili yaptığı yasama çalışmaları, 1923-1938 yılları arasında bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından imzalanan belgelerle birlikte incelenecektir. Çalışmanın amacı, sözü edilen dönem içerisinde, dönemin siyasî gücünün / yapısının toplumsal birer kurum olan kütüphanelere olan bakış açısını, arşiv belgeleri ve resmî yazışmalardan örneklerle ortaya koymak, ulu önder Atatürk'ün bu konudaki çalışmalara yaptığı katkı ve önerileri vurgulamak, Cumhuriyetin ilk dönemindeki yeniden yapılanma çalışmalarında kütüphanelere ne şekilde yer verilmiş olduğunu ispatlamaktır.

Atatürk’ün Adana’daki Konuşmaları Üzerine

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 70 · Sayfa: 1-16
Tam Metin
Atatürk gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı esnasında gerekse Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı sırasında Anadolu'nun pek çok şehrini ziyaret etmişti. Bu yurt gezilerinde o daima, ülkenin, halkın ve yeni rejimin problemleri ve kendi projeleri hakkında demeçler verdi. Adana seyahatleri sırasında Adana bölgesinin ekonomik kapasitesinin bütün ülke için önemini vurgulamıştı. O aynı zamanda yakın geçmiş olayları hakkında dini, sosyal ve kültürel hassasiyet gösterilmesi gibi sosyal ve kültürel önceliklerin altını çizmişti. O'na göre en önemli şey Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğunun bundan sonra milli hâkimiyeti sahiplenmesi idi.

Bir Granit Heykel: Celal BAYAR

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 89-102
Tam Metin
Celal Bayar'ın mücadele hayatının - ki o kuşak hayatı, kesintisiz bir mücadele süreci olarak kabul ederdi - en büyük saygı ve hayranlık uyandıran örneği, 27 Mayıs 1960 müdahalesi sonucu Yassıada'da idam talebiyle yargılandığı ve idama mahkum edildiği dönemde dahi metanetinden zerre kadar fire vermemesi, granitten oyulmuş bir heykel gibi dimdik ayakta kalabilmesiydi.