108 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Millî mücadele
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İsviçre’de Osmanlı Devleti Aleyhinde Faaliyetler ve Türklerin Teşkilatlanması (1918-1922)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 83 · Sayfa: 65-86
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte İsviçre'de Türk karşıtı çevrelerin faaliyetleri yoğunlaşmıştı. Savaştan maddi-manevi olarak yıpranmış çıkan Osmanlı Devleti'nin bu çevrelerle mücadele edecek maddi kaynağı yoktu. Bu durum İsviçre'de yaşayan Türk vatandaşlarını harekete geçirerek, elindeki sınırlı imkânlarla Türk'ün haklı davasını savunmaya itmiştir. Bu makalede ayrıca, İsviçre'de yaşayan Türklerin mütareke dönemindeki sosyal ve ekonomik durumları, Lozan Türk Yurdu'nun Osmanlı Devleti'nin haklarını savunmak için faaliyetleri üzerinde durulacaktır.

Harp Raporlarına Göre Birinci İnönü Muharebesi’nin Analizi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 82 · Sayfa: 25-52
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması ile Türk ordusu terhis edilerek ortadan kaldırılmak istenmiştir. Amaç daha sonra başlayacak olan ve Anadolu'nun işgalini tamamlayacak hamlelere zemin hazırlamaktır. Ancak işgal güçleri bu hesabı tam yapamamış ve Anadolu'da yeniden bir oluşumla ve dirençle karşılaşmıştır. Bu oluşum Mustafa Kemal'in liderliğinde başlayan ve yeni bir devletin kuruluşunu ortaya koyan mücadeledir. İşte bu mücadeleler içerisinde Birinci İnönü Muharebesi önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu muharebe yeni kurulacak devletin oluşturduğu düzenli ordunun kazandığı ilk muharebedir. Bu makalede Birinci İnönü Muharebesi'ne ait harp raporları analiz edilerek gün gün muharebenin oluşum ve sonuçları ele alınmış, Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey'in muharebeyi ve muharebeye katılan tümenleri nasıl yönettiği ortaya konulmuştur.

Milli Mücadele Yıllarında Türk Bahriyesinin Durumu ve Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 81 · Sayfa: 603-650
Tam Metin
Dünya tarihine bakıldığında görülecektir ki; denizlere hakim olan dünyaya da egemen olmuştur. Bu nedenle denizler hak ve çıkarların yoğun olarak tartışıldığı ve çatıştığı uluslararası bir politik arena özelliğine de sahiptir. Türklerin denizcilik tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte, Osmanlı Devleti'nin son dönemleri irdelenecek olur ise; 1914'de başlayıp 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile son bulan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Donanması'nın gerçek durumunu göstermesi açısından oldukça yararlı olmuştur. Hali hazırda silahları ve cephaneleri alınmış, orduları terhis, donanması enterne edilmiş bir devletin mücadele gücü de bu sayede elinden alınmıştır. Milli Mücadele başladığında Anadolu ordusunun silah, cephane, mühimmat eksiği hangi yolla giderilecekti? Anadolu'da mücadelenin başında tüm ulaşım araçları İtilaf güçlerinin elindeydi veya yabancı şirketlerin himayesinde bulunuyordu. Bu durumda ulaşım için tek yol olarak denizler kalıyordu. Milli Mücadele kara cephelerinde yapılacaktı fakat bu cepheler denizlerden taşınacak savaş araçlarıyla desteklenebilirdi. İlk önceleri sivil denizcilerle yapılan taşımacılık, denizcilerin İstanbul'dan kaçarak Anadolu'ya geçmesiyle daha kuvvetlenmiş ve örgütlü taşımacılığa dönüştürülmüştür. Milli Mücadele boyunca, Anadolu donanması Karadeniz'de faaliyet göstererek, Sovyet limanlarından ve düşman tarafından el konulan İstanbul'daki liman ve depolardan her çeşit savaş aracını ve malzemesini Anadolu'ya taşımışlar, cephenin silah gereksinimini karşılamışlardır. Ayrıca Karadeniz kıyısındaki Pontusçu Rum çeteleri ile karada, İtilaf devriye gemileri ile denizde mücadele vermişler, hatta başarılar da sağlamışlardır.Bu çalışma aynı zaman da, Milli Mücadele sırasında Türk denizcilerinin çabalarını ve Karadeniz'de kurdukları "taşıma filosu" nun bölge denizindeki faaliyetlerini, Türk kıyılarının İtilaf devleti destekli Yunan Deniz Kuvvetleri tarafından nasıl bombardımana tutulduğunu anlatmaktadır. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen kurulan taşıma filosuna sonradan dahil olan "Preveze" ve "Aydınreis" gambotunun Ankara Hükümeti'nin emrine girişleri, Anadolu deniz gücünün ilk gemileri oluşları, ardından Sovyetlerden satın alınan ve yine Türk karasularında enterne edilen "Batum" gibi gemilerle adı geçen bu deniz gücüne bunların yaptıkları katkıları anlatmaya çalıştım.

Milli Mücadele Döneminde Bolu Livasında Düzenlenen Mitingler, İhtifaller ve Tezahürat

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 80 · Sayfa: 241-292
Tam Metin
Millî Mücadele döneminde İtilâf Devletleri'nin Anadolu'daki işgallerine başkaldıran ve Türk milletinin haklı sesini dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan mitinglerin önemi oldukça büyüktür. Bu bağlamda çalışmamızda, Mondros Mütarekesi'nin akabinde Anadolu'da başlayan işgalleri kınamak, Türk milletinin Mustafa Kemal Paşa'ya, TBMM'ye güvenini ve desteğini dile getirmek, işgal bölgelerindeki halka ve cephedeki askerlere moral vermek, Türk Ordusu'nun elde ettiği başarıları kutlamak üzere Bolu livasında düzenlenen mitingler, ihtifâller ve tezâhürât ele alınmıştır. İstanbul ve Ankara gibi iki önemli merkez arasında stratejik bir bölgede yer alan Bolu livasında geniş halk kitlelerinin katılımıyla yapılan bu gösteriler, Bolu halkının Millî Mücadele yolundaki birlik ve beraberliğini ortaya koymuş ve yurdunu İtilâf Devletleri'nin işgalinden kurtarma konusundaki azmini dile getirmiştir.

Milli Mücadele Dönemi Türk Dış Politikasında İlkesel Yaklaşımlar ve Uygulama Örnekleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2011, Cilt XXVII, Sayı 79 · Sayfa: 71-96
Tam Metin

Milli Mücadele'nin diplomasi boyutu başlı başına bir araştırma konusudur. Bu konuda birçok inceleme de yapılmıştır. Ancak yapılan çalışmalarda görülen önemli eksikliklerden biri de, konunun tarihsel bağlamından kopuk bir şekilde, daha çok içe dönük bir üslupla ele alınması sonucu ortaya çıkan perspektif sorunu olmuştur. Bu durum, Türk ulus devletinin kuruluşuyla sonuçlanan Milli Mücadele'nin 20. yüzyılda bağımsızlık hareketleri içindeki konumunu ve özgün niteliklerini anlamayı güçleştirmektedir. Modern zamanlar içinde dünya sisteminin oluşumunda temel belirleyici enstrümanlardan ikisi olan savaş ve diplomasi unsurlarının birbirini tamamladığı bir tarihsel kesitte ortaya çıkan Milli Mücadele'de, sonuca gidilirken belirli ilkesel yaklaşımlardan hareket edilmiştir. Doğu/Batı dünyasının yeniden tanımladığı bu dönemde Milli Mücadele'nin hedefleri doğrultusunda askeri mücadelenin yanında, dış politikada da diplomasi cephesi silahları optimal bir verimlilikle kullanılarak sonuç alınmaya çalışılmıştır. Tam bağımsızlık ve uluslararası alanda eşitlik odaklı olarak belirlenen bu ilkelere sadık kalınarak verilen mücadele ve yürütülen diplomatik faaliyetler sonucunda Milli Mücadele'nin temel hedefleri tutturulmuş ve bağımsız Türk devletinin kuruluşu gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmada; Milli Mücadele'nin özgün taraflarından birini oluşturan dış politika uygulamalarındaki bazı ilkesel yaklaşımlara yer verilerek, konunun çok cepheli taraflarına dikkat çekilmek amaçlanmıştır.

Milli Mücadele Döneminde Yusuf AKÇURA’nın Faaliyetleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 78 · Sayfa: 589-614
Tam Metin
Son yüzyıllık tarih dilimi içinde ismi sıkça duyulan entelektüel bir kimliğe sahip olan ve cumhuriyetin kurucuları arasında TBMM'deki yerini alan Yusuf Akçura'nın, Türk Tarih Kurumu'nun kurulması ve başkanlığına giden yolda Milli Mücadele'nin askeri ve diplomatik safhasında almış olduğu rolün değerlendirilmesi fayda sağlayacaktır. Döneme ilişkin bu hizmetlerinin de Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay ATASE Başkanlığı arşiv belgeleri içinden çıkmış olması Akçura'nın biyografisine dair bir takım önemli katkılar yapmaktadır. Halide Edip ve Yakup Kadri gibi önemli isimlerin cephede görev alma istekleri Akçura'nın etkisi doğrultusunda fiilen gerçekleştiği savunulabilir. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa'nın, muharebeler sırasında eğitime verdiği önemin ve Büyük Taarruz'dan hemen sonra milli iktisadi kalkınma konusundaki bilinen duyarlığı, İzmir İktisat Kongresi'nden 3 ay önce bu konuda Akçura'nın kürsüdeki etkileyiciliğini de dikkate alarak hareket ettiğini gösteriyor. Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Paşa'nın belirli konularda çalışma arkadaşı ve fikir açısından yanında yer alan birisi olarak Akçura'nın, karizmatik lider olarak ifade ettiği Paşaya bakışı ise bir aydının gözü ile Mustafa Kemal Paşa'yı göstermektedir.

İtilaf Devletleri’nin Türk-Yunan Savaşı’nda Tarafsızlık İlanı (13 Mayıs 1921)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2010, Cilt XXVI, Sayı 76 · Sayfa: 27-54
Tam Metin
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın akabinde İtilaf Devletleri akdettikleri antlaşmayı ihlal ederek Osmanlı topraklarını işgal etmişlerdi. İngiltere ve Fransa'nın desteğini arkasına alan Yunanlılar da Batı Anadolu ve Doğu Trakya'yı işgal etmişlerdi. Baskı altında kalan Osmanlı hükümetleri işgallere karşı gereken tepkiyi gösterememişlerdi. Bu şartlar altında Kuva-yı Milliye işgallere karşı mücadele etmeye başlamıştı. Bu mücadele, Türk tarihinde İstiklal Savaşı, Yunan tarihinde Küçük Asya Savaşı adı verilen Türk-Yunan Savaşı'na dönüşmüştü. Yunanlılar Osmanlı topraklarını işgal ederken Atina'da beklenmedik siyasi gelişmeler meydana gelmişti. Kral Alexander'in ölümünden sonra müttefikler tarafından desteklenen Venizelos hükümeti iktidardan düşmüş, Kral Konstantin tahtına dönmüştü. Bu gelişmelerin ardından İtilaf Devletleri Yunanistan'a verdikleri desteği kesmeye başlamışlardı. Bu arada İngiliz hükümeti yayınladığı bir talimat ile silah, cephane ve benzeri malzemelerin İngiltere'den ihracını yasaklayan yeni bir liste hazırlanmıştı. Önceki listede satışına izin verilen birçok malzemenin ihracına kısıtlama getirilmişti. Bundan sonra İngiltere'nin teklifi doğrultusunda İtilaf Devletleri, Türk-Yunan Savaşı'nda tarafsızlıklarını ilan etmişlerdi. Bu tarafsızlık yerli kaynaklarda sadece Boğazlar bölgesinin tarafsız hale getirilmesi olarak izah edilmiştir. Oysa söz konusu tarafsızlık İtilaf Devletleri'nin Türk-Yunan Savaşı'nda tarafsızlıklarını ilan etmelerini kapsamaktadır.

İSTİKLAL MADALYALI POLİSLER VE YÜZELLİLİK POLİSLER

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 523-574
Tam Metin
30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması, Anadolu'nun işgaline uzanan süreci başlatmıştır. Mustafa Kemal önderliğindeki Kuva-yı Millîyeciler ellerinde kalan son vatan topraklarını kurtarmak için işgale karşı Millî Mücadele'yi başlattı. Mustafa Kemal bu mücadelede Türk halkının büyük bir çoğunluğunun desteğini kazandı. Bu süreçte Türk polisi de asli görevi olan asayiş ve güvenliği sağlamanın yanı sıra Millî Mücadele'ye tam destek verdi. Bu mücadelede hayatını kaybetmiş veya Millî Mücadele'ye katkılarından dolayı İstiklâl madalyası kazanmış birçok polis mevcuttur. Ancak Millî Mücadele sırasında düşman devletler ve İstanbul Hükümeti ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle yurt dışına sürgün edilen "Yüzellilikler" içerisinde 13 tane de polis yer almıştır. Bu makalede Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinden elde edilen belgeler doğrultusunda İstiklâl madalyası verilen bazı polislerle, "Yüzellilikler" arasında sürgüne gönderilen polislerin yaşam öyküleri ve faaliyetleri incelenmiştir.

Milli Mücadele’de Yalvaç ve Şehit Olan Yalvaçlılar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 74 · Sayfa: 235-252
Tam Metin
Bilindiği üzere Yalvaç, bir ilçe merkezi olmakla birlikte, siyasî, ekonomik ve stratejik bakımdan Anadolu'nun önemli yerleşim yerlerinden biridir. Bu araştırmada, Millî Mücadele'de Yalvaç'ın yeri, konuyla ilgili arşiv vesikaları ve diğer kaynaklar taranarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Saha araştırması denilen metodla bazı hatıralar, literatüre kazandırılırken, ilk kez Yalvaç Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri de incelenerek Yalvaçlı şehitler ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarılmıştır.

Millî Mücadele’de Akşehir

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 71 · Sayfa: 299-318
Tam Metin
Bilindiği üzere Akşehir, bir ilçe merkezi olmakla birlikte, siyasî, ekonomik ve stratejik bakımdan Anadolu'nun önemli yerleşim yerlerinden biridir. Millî Mücadele yıllarında da burada çok yoğun hareketler yaşanmıştır. Özellikle Türk-Yunan savaşı sırasında Batı Cephesi'nin önemli merkezlerinden biri olan Akşehir üzerine yeterince araştırma yapıldığı söylenemez. Bu araştırmada, Millî Mücadele'de Akşehir'in yeri, konuyla ilgili arşiv vesikaları ve diğer kaynaklar taranarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Saha araştırması denilen metodla bazı hatıralar, literatüre kazandırılırken, ilk kez Akşehir Vefâyâta Mahsus Vukûat Defterleri de incelenerek Akşehirli şehitler ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarılmıştır.