Oltu’nun İşgali, Kurtuluşu Ve Anavatan’a Katılımı (1878-1920)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2016, Cilt XXXII, Sayı 94 · Sayfa: 29-481877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'na göre, Oltu, savaş tazminatı karşılığı Kars, Ardahan Batum ve Bayezid sancakları ile birlikte Rusya'ya bırakıldı. Bölgedeki Rus işgali tam 40 yıl sürdü ve 25 Mart 1918'de Türk ordusunun Oltu'ya girmesiyle son buldu.
Oltu halkı, 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi koşullarını kabul etmeyerek, yeniden örgütlenmeye başladı. 18 Ocak 1919'da Kars'ta kurulan "Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti" ne bağlı "Şûra Şubeleri" arasına Oltu da katıldı. Ancak bu hükümetin İngilizler tarafından dağıtılmasından sonra "Oltu İslam Komitesi" harekete geçerek, "Oltu Şûra Hükümeti"ni kurdu.
Oltu ve çevresini bir yıl kadar başarı ile yöneten ve Ermenileri sınırları içerisine sokmayan "Oltu Şûra Hükümeti" Büyük Millet Meclisi Hükümetine Oltu'nun Anavatana katılma arzusunda olduğunu bildirdi. Büyük Millet Meclisi, 17 Mayıs 1920'de bu isteği kabul ederek, Oltu'nun Anavatana katıldığını ilan etti. Bu arada Ermeniler 1920 Haziranı'nda Oltu'yu işgal etmek için taarruza geçtilerse de yerli kuvvetlerin ve IX. Kafkas Tümeni'ne bağlı birliklerin karşı taarruzu ile kesin zafer kazanıldı. Böylece Oltu'nun bir Türk yurdu olduğu gerçeği kabul edilmiş oluyordu.
Mondros Mütarekesi’nin Ardından Ermeni ve Rum Patrikhanelerinin İşbirliği (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2009, Cilt XXV, Sayı 75 · Sayfa: 575-604Mütareke Döneminde İstanbul’daki Rus Mültecilerin Yaşamı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 119-140İşgalden sonra İstanbul'un yoğun bir nüfus hareketliliğine sahne olduğu gözlenmektedir. Bu nüfus hareketliliğini yaratan faktörlerden birisi terhis edilen askerlerin kente geri dönmesi, bir diğeri ise mültecilerdir.
Mütareke İstanbul'u, bir taraftan işgali ve onun uzantısı olan siyasi ve askeri gelişmeleri, bir taraftan ise İstanbul halkının pek karışmadığı bir "öteki"dünyayı yaşamaktadır. Bu öteki dünya içerisinde bizi ilgilendiren Rus mülteciler, sadece İstanbul'un sosyal hayatına getirdikleri yeniliklerle değil, aynı zamanda Çarlık döneminde sahip oldukları zenginliği terk edip gelmek zorunda kalmaları ve dolayısıyla karşı karşıya kaldıkları sefaletle de dikkat çekmektedirler. Bir dönem İstanbul'da etkili olan bu göçmenler bir süre sonra çoğunluk itibariyle Türkiye'den ayrılmışlarsa da, etkileri o denli çabuk uzaklaşmamıştır.