53 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Halk Fırkası’na Geçiş
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 565-581
Özet
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik olarak ayrılan Osmanlı Devleti yaşamının sonuna gelmişti. Osmanlı hükümeti Wilson ilkeleri çerçevesinde bir mütareke yapmayı amaçlamış ve bu amaçla Mondros'a gitmiş ise de burada umduğunu bulamamış ve Londra'da hazırlanan bir mütarekeyi imzalamak zorunda kalmıştır (30 Ekim 1918).
Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Döneminde Propaganda ve Tanıtım Çalışmaları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 83-103
Özet
Osmanlı Devletinin, dağılma döneminde, bu süreci hızlandırmak ve topraklarım paylaşmak için Batı ülkelerinde yapılan faaliyetlerden biri de Osmanlı Devletinin aleyhinde yapılan propagandalardı. Bu dönemde çok güçlü bir anti -Türk kampanya ve iftiralar batı basınına hakim durumdaydı. Bunun karşısında çok güçlü tanıtım ve propaganda ile durulabileceğini gören Millî Mücadeleci kadro ve Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Anadolu Ajansı, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve din adamları gibi propaganda kabiliyeti bulunan her çeşit kişi ve kurumu harekete geçirdi. Propaganda ve tanıtım, Atatürk'e göre ordudan daha önemliydi.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye Halk Sağlığı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 125-146
Özet
Bu çalışmamda, 1920'1erde hazırlanan "Türkiye'nin Sıhhi-İçtimai Coğrafyası" dizisi esas alınarak, 1920-30 arasında Türkiye'nin halk sağlığı ve sorunları ele alınacaktır. Osmanlı'nın son yılları ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına karşılık gelen bu dönem, hem Osmanlı'dan alman mirası görmek hem de bugün gelinen mesafeyi anlamak açısından oldukça ilginçtir. 1911'den beri süregelen savaşlar içinde kalan Türkiye, birçok açıdan olduğu gibi, sağlık açısından da, Osmanlı'dan kötü bir mirası devralmak zorunda kalmıştır. Bu nedenle 1920'de kurulan TBMM hükümeti, sağlık konusuna özel bir önem vermiştir. Yukarıda adı geçen dizi ve dönemin diğer kaynaklarına göre Türk halkının içinde bulunduğu sağlık şartları şu şekilde özetlenebilir: Geçmiş yılların eğitim sistemi ve uzun savaşları yüzünden halk, okur-yazarlık, okul ve öğretmen bakımından oldukça fakir, dolayısıyla cehalet ve bilinçsizlik içindeydi. Sağlık da dahil olmak üzere birçok konuda batıl inançlara sahip bulunuyor ve bu yüzden modern tıbba İtibar etmiyordu. Şehirlerde bile, hastane, dispanser, doktor, hemşire, eczane ve İlaç gibi modern tıbbi imkânlar ya yoktu ya da çok azdı. Beden ve çevre temizliğine önem verilmiyor ve çok İhmal ediliyordu. Şehirlerde belediye hizmetlerinin yetersizliğinden kaynaklanan su ve kanalizasyon sorunları vardı. Şehirlerin yakınındaki göl ve bataklıklar sıtmanın yaygınlaşmasında, halkın temizliğe Önem vermemesi kadar etkiliydi. Beslenme ve çalışma şartlan da iç açıcı olmadığından; bulaşıcı hastalıklar ülkenin her tarafında önemli bir sorun oluşturuyordu. Başta sıtma ve verem olmak üzere frengi, çiçek, difteri, kolera, dizanteri, tifo, trahom, barsak hastalıkları ve diğer bazı hastalıklar halk sağlığını tehdit eden en önemli problemlerdi.
Brest-Li̇tovsk Barış Konferansında Sovyet Rusya'nın Ermeni̇ Poli̇ti̇kası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 54 · Sayfa: 829-848
Özet
1917 Bolşevik İhtilâli, I. Dünya Savaşı'nın gidişatına tesir etmiş olup, Türkiye'nin Doğu Cephesi'ndeki olumsuz durumuna son vermişti. Almanya, Rusya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti arasında yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile I. Dünya Savaşı'nın ilk barışı akdedilmiştir. Fakat, bu durum bir şekilde sona ererken, antlaşmanın imzalanması ancak 3 Mart 1918'de mümkün olabilmiştir. Bu süreçte, Rus delegeleri sürekli olarak bir taraftan Bolşeviklik propagandası yaparken. Diğer taraftan da Ermeniler'i silâhlandırarak, Doğu Anadolu ve Kafkasya'da Türk-İslâm ahaliye mezalim uygulatmışlar. Amaçları, Elviye-i Selase'yi Türkiye'ye bırakmayacak Büyük Ermenistan Devleti'nİn teşkilini sağlamaktır. Ancak, Türkiye'nin lüzûmlu politik ve askeri teşebbüsleri temini ile amaçlarına nail olamamışlardır.
İstanbul’un İşgali̇ Ve İşgal Dönemi̇ndeki̇ Uygulamalar (13 Kasim 1918-16 Mart 1920)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 53 · Sayfa: 319-372
Özet
Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere merkez olmuş İstanbul, Türkler tarafından fethedildikten sonra, stratejik konumu dikkate alınarak başkent yapılmış; kısa sürede önemli bir yönetim ve kültür merkezi haline getirilmiştir. Şark Meselesi'nin çözümlenmesinde düğüm noktası olarak kabul edilen İstanbul şehri, emperyalist devletlerin her zaman ilgisini çeken bir kent olmuştur. 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması, İstanbul'un işgaline uzanan süreci başlatmıştır. Müttefiklerin paylaşamadıkları bu şehri birlikte işgal etme planları, 13 Kasım 1918 tarihinde yürürlüğe konulmuş; İstanbul önlerine gelen İtilaf Devletleri donanması 465 yıllık Osmanlı başkentini askerî bir işgal ve abluka altına almıştır. 13 Kasım 1918'den 16 Mart 1920'ye uzanan süreçte İtilâf Devletleri işgal kuvvetleri İstanbul'da denetimi büyük ölçüde ellerine geçirmişlerdir. Bu zaman zarfında başkentteki uygulamaları ile bu işgalin geçici bir işgal olmadığını, burada kalıcı olduklarını göstermişlerdir. 5 Kasım 1919 tarihine gelindiğinde İtilâf Devletlerinin İstanbul'daki işgal kuvvetlerinin sayısı 50.000'i geçmiştir. İşgalciler, İstanbul'daki uygulamaları ile sömürü amaçlı olarak buraya geldiklerini de göstermekte idiler. Uzun bir işgal ve kontrol döneminden sonra İstanbul, Türk ordusunun denetimine geçmiş; başkenti bir oldu bitti ile işgal edenler; Türk bayrağını ve ordusunu selamlayarak şehri terk etmişlerdir.
Arnold J.Toynbee Ve James Bryce’ni̇n Hazırladığı "Treatment Of The Armenians In The Ottoman Empi̇re (1915-1916)” Adlı Ki̇tap Üzeri̇ne
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 53 · Sayfa: 713-727
Özet
Bu kitap, "A Study Of History ve The Westem Question in Greece and Turkey"'in yazarı İngiliz tarihçisi Amold J. Toynbee ve James Bryce tarafından hazırlanmıştır. Arnold J. Toynbee 1915 Çanakkale ve 1921'de I. ve II. İnönü Savaşlarına savaş muhabiri olarak katılmıştır. İngiltere Dışişleri Bakanlığı adına da görev yapmıştır. PRO. W. 0.104 serisi incelendiği zaman bu görülecektir. Kendisi mutaassıp bir Hıristiyan olarak tanınır. Bu kitabın diğer editörü James Bryce'a gelince; I. Dünya Savaşı esnasında İngiltere'nin ABD nezdinde büyükelçilik görevinde bulunmuş, hukuk profesörüdür. İngiliz parlamenterliği yapmış olup, Osmanlı Ermenileri'nin eskiden beri yandaşlık bilinciyle yaşayıp savunucularından biri olmuştur.
Türkiye’de Demokrasinin Gelişim Sürecine Genel Bir Bakış
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 187-234
Özet
Türkiye'de demokrasiyi kurma çabalarının yaklaşık 200 yıllık bir tarihi gelişim süreci vardır. 1808'de Sened-i İttifak ile başlayıp,1876'da Kanun-i Esasi'nin ilâm ile gelişen süreç Cumhuriyetin bir eseri olarak günümüze kadar devam etmiştir. Bu süreç içinde Cumhuriyetin kuruluş dönemi olan 1923-1938 arasında çok partili sistem denemeleri yapılmış ise de başarılı olunamamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nı demokratik ülkelerin kazanacağı belirmeye başlayınca iktidardaki parti, çok partili sistemi kurmak için iç ve dış gelişmelerin uygun olduğunu görerek bu kararı yürürlüğe koymuştur. Nitekim 4 yıl sonra da 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimler sonucunda demokratik yöntemlerle Türkiye'de iktidar değişimi gerçekleşmiştir. Zaman zaman zora düşmüş olsa da Demokrasi, günümüz Türk toplumu için kendisinden artık hiçbir şekilde vazgeçilemeyecek modern bir yaşam şekli haline gelmiştir. Bu çalışmada Türkiye'de demokrasi düşüncesi ve uygulamasının tarihsel gelişim süreci incelenecektir.
Damat Ferit Paşa Hükümetlerinin Millî Mücadele’ye Karşı Girişimleri Ve Son Olarak Kuvay-ı Seferiye Adıyla Yeni Bir Askerî Birlik Oluşturma Çabası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 37-87
Özet
Bu çalışma, Damat Ferit Paşanın Mart 1919'da iktidara gelişinden itibaren Anadolu'daki örgütlenmelere karşı aldığı siyasî ve askerî tavırları ele almaktadır. Bu bağlamda, Damat Ferit Paşa Hükümetlerinin Erzurum ile Sivas Kongreleri başta olmak üzere Anadolu'daki teşkilâtlanmalara ve bilahare Ankara'da toplanan BMM'i ve onun hükümetine karşı siyasi ve daha çok askeri girişimleri incelemektedir. Bu çerçevede Kuvay-ı Milliye'ye karşı oluşturulan Kuvay-ı İnzibatiye ile bunun başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra da Kuvay-ı Seferiye adıyla yeni bir askeri kuvvet kurma girişimini ve bunun sonucunu arşiv vesikalarına dayanarak açıklamaktadır. Bu onun son girişimi olmuştur.
İttihat Ve Terakki’nin Kurucularından İbrahim Temo’nun Atatürk Ve İnkılâplar Hakkındaki Düşünceleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 89-105
Özet
İbrahim Temo, Osmanlı Devletinin son yıllarında kaderi üzerinde tesirli olan İttihat ve Terâkki Partisinin birinci evresindeki kurucularındandır. Aslen Arnavut kökenli olan İbrahim Temo daha sonra siyasî faaliyetlerine Romanya'da devam etmiştir. 1937'de Mecidiye-Romanya'da yayınlatmış olduğu "Atatürk'ü Niçin Severim' adlı risalesinde, cumhuriyetin ilânı ve inkılâplar sürecini değerlendirmiş, Mustafa Kemal Atatürk'e karşı hissettiklerini Romanya ve Arnavutluk halkı ile paylaşmıştır. Eski bir ittihatçı olarak, İbrahim Temo'nun fikirlerinde, yoğun bir sevgi, saygı ve hatta hayranlık gözlenmektedir. Aynı zamanda, Mustafa Kemal Atatürk ile İbrahim Temo'nun düşüncelerinin benzerlik içinde olduğu tespit edilmiştir.
Trablusgarb Savaşı Sırasında İtalya’nın Beyrut’u Bombardımanı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 51 · Sayfa: 727-784
Özet
Avrupa'da milli birliğini kuran devletler 19. yüzyıldan itibaren sömürgecilik yarışı içerisine girmişlerdir, İtalya da milli birliğini sağlayınca OsmanlI'nın Kuzey Afrika'da kalan son toprak parçası olan Trablusgarb'ı işgale başlamıştır,- Osmanlı devletî gönderdiği subaylar ile yerli halk İtalyanlara karşı direnince İtalya çok zor duruma düşmüştür. Bunun üzerine İtalya erken sonuç almak ve Osmanlı'yı barışa zorlama! amacıyla Doğu Akdeniz kıyılarını kontrol altına almaya çalışmış ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı olarak Beyrut limanı ve şehrini bombalamıştır, Bombardıman sonucunda bir çok masum insan ölüp, yaralandığı gibi bir çok sivil bina da, hasar görmüştür. Limandaki OsmanlI'nın Avnullah ve Ankara savaş gemileri de batırılmıştır.