53 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
Mondros Mütarekesi’nden Sonra Vilâyat-ı Şarkiyye’de Nüfus
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 50 · Sayfa: 307-326
Özet
Bu çalışmada Mondros Mütarekesi'nden sonra Vİlâyât-ı Şarkiyye İçerisinde bulunan Erzurum, Van, Bitlis ve Diyarbakır vilâyetlerinin nüfus durumu ele alınmıştır. Ermenilerin Paris Sulh Konferansı'nda ileri sürdükleri iddialar, bu Vilâyetlerin Valilerinden gelen telgraflarla reddedilmiştir. Bu telgraflar, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ve sonra Doğu Vilâyetlerinde Türklerin nüfus olarak üstün olduklarını göstermektedir. Ayrıca Türklerİn Ermenilere karşı bir soykırım hareketine girişmediklerini de ortaya koymaktadır. Çalışmamızda Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden belgelerle birlikte yabancı gözlemcilerin de görüşlerine yer verilmiştir.
Teşkilât-ı Mahsusa Kuzey Afrika’da (1914-1918)
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 421-440
Özet
İttihat ve Terakki Partisi'nin iktidara gelmesiyle Osmanlı Devleti'nde yeni bir dönem başlamıştı. Bu dönemde Osmanlı Devleti'nin gündemi çok hızlı bir şekilde değişmektedir. İtalyanların Trablusgarp'a saldırmalarıyla bir kısım Osmanlı askeri bölgeye koşmuştur. Burada mahdut imkanlarla İtalyanlara karşı fevkalade başarılı muharebeler yapılmıştır. İtalyanlar adeta kıyıya çivilenmiş ve büyük zayiat vermişlerdir. İtalyanların im¬dadına 1912 yılında çıkan Balkan Savaşları yetişmiştir. Türk subayları bölgeden mecburen ayrılarak vatanlarının haksız yere işgale uğrayan bir başka bölgesine gitmişlerdir. Burada kalan çok az sayıdaki Türk subay ve erleriyle birlikte yerli halk Trablusgarp'ı savunmaya devam etmişlerdir. Osmanlı Devleti bir çok bölgede uğradığı saldırıları önlemek için bilgi toplayacak ve gerilla taktiği uygulayacak bir teşkilat kuracaktı. Mahiyeti hak¬kında çok şey yazılıp, söylenen bu teşkilatın adı Teşkilat-ı Mahsusa'dır. İttihatçıların iktidara gelmesiyle birlikte varlığına son verilen II. Abdülhamid'in Yıldız İstihbarat Teşkilatı'nın yerini bu teşkilat doldurmaya çalışacaktır. Enver Paşa ve arkadaşlarının gayretiyle kısa zamanda geniş bir alanda teşkilatlanma sağlanacaktır, İstihbarat teşkilatı hüviyeti olmakla beraber bu kuruluşun görev alanının çok geniş olduğu, belgelerden ve hatıralardan elde edilen bilgilerden anlaşılmaktadır. Teşekkül ettirilen bir kısım müfrezelerin faaliyetleri göz önüne alındığında teşkilat, aynı zamanda gerilla taktiği uygulayan özel askeri birlik görünümü de vermektedir. Zaten teşkilatın elemanlarının büyük bir kısmı da subay ve astsubaylardan meydana gelmektedir. Çok iyi düşüncelerle , vatan sevgisiyle kurulduğunda şüphe olmayan teşkilatın, amaçlarına ulaşmak için uyguladığı strateji ise çoğu zaman gerçekçi olmaktan uzak ve hayalcidir. Zaten I. Dünya Savaşı bittiğinde de Enver Paşa, arkadaşları ve teşkilat bu acı gerçekle yüz yüze gelmişlerdir. Kafkaslardan Trablusgarp'a, Yemen'den Arabistan'dan, Trakya'ya; İran'dan Hindistan'a kadar uzanan geniş bir coğrafyada yılmadan bıkmadan koşturan teşkilat elemanları harbin sonunda maalesef hüsrana uğramışlardır. İncelememize konu olan Teşkilatın Kuzey Afrika'daki faaliyetleri de, bu kötü akıbetten kurtulamamıştır. OsmanlIların Kuzey Afrika'da kalan son topraklarını kurtarmak amacıyla girişilen bu faaliyet, yapılan bir takım taktik ve stratejik hatalar yüzünden başarıya ulaşamamıştır. Yetersiz imkanlarla yürütülmeye çalışılan bu harekat çok geniş bir coğrafyaya yayılması nedeniyle olağan üstü gayret sarfına sebep olmuştur. Ayrıca teşkilatın karşısında İtalyan, Fransız ve İngiliz güçleri bulunmaktadır. Devrinin en büyük askeri gücüne sahip bu devletlerin karşısında bir avuç vatansever, Çok çaba sarf etmişse de muvaffak olma şansları, Osmanlı Devleti'nin umumi durumu göz önüne alındığında zaten imkansızdı. Yapılan stratejik planlar Teşkilat-ı Mahsusa'dan gücünün üstünde bir iş istemekteydi. Alman Genelkurmayı'nın isteği doğrultusunda Mısır'da bulunan îngilizleri bu cephede oyalayarak Avrupa cephelerinde vurmak stra¬tejisi nazari olarak güzel bir plandı. Ancak başarılı olma şansı yoktu. Cemal Paşa kumandasındaki 4. Ordu'nun Kanal Harekatı'nı desteklemek ve İngiliz kuvvetlerini iki taraftan sıkıştırıp imha etmek gibi bir düşünce ile plan yapılmıştı. Nuri Paşa emrindeki Teşkilat-ı Mahsusa ve Sunusi bir¬likleri batıdan Mısır'a saldırarak Cemal Paşa'nın işlerini kolaylaştıracaktı. Ancak modern silah ve teçhizata sahip güçlü İngiliz birlikleri karşısında muvaffakiyet şansı hemen, hemen yok gibiydi. Nitekim ilk başlarda bazı başarılara rağmen sonuç üzücü idi. Bu harekat 4. Ordu'nun Kanal Harekatı'nın başarı ile sonuçlanmasını sağlayamamıştır. Ayrıca Trablusgarp'ın İtalyanlara karşı savunmasını da zayıflatarak akim bırakmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa ajanları başlarda bölge halkını vatan savunması için teşvik ve tahrik ederek başarı sağlamıştır. Ancak İngiüzlerin askeri gücü ve propagandaları, kabileleri hatta Sunusi liderlerini bile birbirine düşürmüştür. Bunun yanında yabancı ve yerli askeri uzmanlar ile araştırmacılar, în- gilizlerin bu hareket karşısında zor anlar yaşadıklarını da kabul etmektedirler. îngilizlerin sömürgelerinden Mısır'a getirerek Avrupa cep¬helerine göndermek istedikleri 35.000 civarındaki askeri burada tespit ederek oyalamışlardır, İngilizlere ekonomik olarak ta büyük bir darbe vurulmuştur. Çöl demiryollarına, çöl arabalarına ve daha birçok hesapta ol¬mayan işlere para harcamak mecburiyetinde kalmışlardır. Tabii ki bu sonuç geçici de olsa Türklerden çok Almanların İşine yaramıştır. Bu araştırmanın ortaya çıkardığı bir diğer sonuç ise şudur. Teşkılat-ı Mahsusa ( diğer adı İle Umur-u Şarkiye Dairesi ) genel merkezinin yetişmiş eleman sıkıntısı çektiği aşikardır. Bölge ile ilgili yaptığı planlardan buralar hakkında sağlıklı bilgiye sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Kabileler arası çekişmeleri ve dengeleri iyi hesap edemedikleri, dolayısıyla bölünmeye sebep oldukları birtakım şikayetlerden anlaşılmaktadır. Yeni kurulmuş, köklü geleneği olmayan, yetişmiş uzman personel azlığına rağmen, teşkilat elemanları üzerlerine düşeni büyük bir özveri ile çalışarak yerine getirmeye çalışmışlardır. Teşkilat-ı Mahsusa denemesi ve alınan sonuçların daha sonra cumhuriyet döneminde istihbarat teşkilatı kurma çalışmalarına katkı sağladığı şüphesizdir.
Rusya’nın Trans-Kafkas Politikası ve Komiserlikle Münasebetleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 491-536
Özet
Rusya'da Çarlık rejiminin yıkılması üzerine olaylar patlak vermiştir .Çarlık rejiminden sonra kurulan yeni hükümet de olayları durdurmada başarılı olamamıştır. Sonuçta Lenin, Rusya'nın kaderini ele geçirmiştir. Ancak Maveray-ı Kafkas komitesi, Bolşevikler'in idareyi ele geçirmesini kabul etmemiştir. Daha sonra da ayrı bir idare organı kurulmasına karar vererek,Maveray-ı Kafkas Komiserliği'ni kurmuşlardır. Komiserlik kurulur kurulmaz, Petrograd'takİ Sovyet hükümetini tanımadığını ilan etti. Esasen Sovyet hükümeti de kurulan bu komiserliği kabul etmemiştir. Kurulan bu komiserlik içinde Azerbaycan Türkleri, Gürcüler ve Ermeniler kendi içlerinde tamamen müstakil idiler. Her ne kadar bu şekilde birleşme ortaya çıkmış ise de gerçekte bu üç milletin milli hareketleri birbirine aykırıydı. Her üç millette kendisini destekleyecek bir kuvvet ve bir büyük devlet aramaktaydı. Sonuçta Osmanlı Devleti, Sovyet Rusya ve Maveray-ı Kafkas Komiserliği ile barış görüşmelerine başlamış ve Sovyetlerle Brest-Litovsk anlaşmasını imzalamıştır.
Kafkas Harekâtının Perde Arkası
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 367-393
Özet
Bu makalede Sarıkamış faciası ile sonuçlanan Kafkas harekâtının belki de bugüne kadar yapılmış çalışmaları bir başka açıdan takviye edecek olan- farklı bir boyutuna değinilecektir: Jeopolitik, strateji ve uluslararası ilişkiler açısından çok önemli bir Teşkilât-ı Mahsûsa faaliyeti sergilenecektir
İkinci İnönü Zaferinin Türk Milletine Kazandırdığı Moral Güç
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 651-671
Özet
30 Ekim 1918'de meşhur Mondros Ateşkesi (mütarekesi) imzalandı. Bu mütareke ile Çanakkale ve İstanbul boğazlan İtilâf Devletlerince (İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya...) işgal edilebilecekti. Osmanlı Ordulan terhis edilecek, eldeki mühimmat ve silâhlar düşmana verilecekti. Demiryolları, limanlar, her türlü haberleşme araçları düşmanlarca denetlenebilecekti. Anlaşmanın 7 nci maddesine göre ise gerekli gördükleri taktirde stratejik bölgelerden herhangi bir yeri işgal edebileceklerdi. Bu mütareke ile Osmanlı Devleti devlet olma özelliğini kaybediyordu.
Kazım Karabekir'in Eğitimle İlgili Düşüncelerinin Değerlendirilmesi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 471-500
Özet
Osmanlı Devleti'nin son dönem karışıklığı her yerde hüküm sürmektedir. Kamusa eğitim ve sağlık hizmetleri de okul ve hastahane gibi tesisler sayılıydı. İstanbul dışında ise parmakla gösterilecek kadar azdı. 5 Bilhassa eğitim-öğretimle ilgili faaliyetler savaşın da bir sonucu olarak tam bir çöküşü yaşamaktadır. Nisan 1919 tarihinde bir görevle Anadolu'ya geçen K. Karabekir de bu konuda farklı düşünmemektedir. Olayları yakından gören birisi olarak O'nun, bu durumdan endişe ve üzüntü duymakta olduğu görülmektedir. Hatta Anadolu'da meydana gelen dinî kaynaklı isyanların dahi cehaletin sonucu ortaya çıktığını belirtirken, eğitimsizliğin ülke için bu acı sonuçları doğurduğunu ileri sürmekte, "cahillik, her zaman yakın tarihlerimizde de milletimizi daima geri geri çekecek nice kanlı hadiseler kaydediyordu" diyerek bu kötü ve istenmeyen olaylara dikkat çekmektedir.
Türkiye'deki Amerikan Okulları Krizi 1927-1928
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 37 · Sayfa: 1-29
Özet
Savaş ve Millî Mücadele sırasında, özellikle Anadolu'daki Amerikan okullarının bir çoğu kapanmış bulunuyordu. 1927 yılında, bu okulların durumu şöyledir9: İzmir'de Milletlerarası Yüksek Öğretim Enstitüsü (International College - İzmir) ile, 8 ilk ve orta okul düzeyinde Amerikan kurumu mevcuttur. Bu 8 okul şunlardır: Adana, Merzifon, İzmir, Tarsus ve Bursa ile İstanbul'da 3 tane okul. Bu okullar, 19. yüzyıl içinde, esas itibari ile misyoner kuruluşları tarafından ve Hıristiyanlığı yayma amacı ile açılmışlardı.
Atatürk'ün Hilafetle İlgili Görüşleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 37 · Sayfa: 99-136
Özet
Bu çalışmada kurtuluş mücadelesinde ve yeni devletin kurulmasında, önemli roller oynayan M.Kemal Atatürk'ün müslümanlarm büyük önem atfettikleri Hilafet konusuna bakışı ve bu konu ile ilgili görüşleri, tarihi akış içinde ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Bilecik ve Çevresinde Yunan Mezalimi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1994, Cilt X, Sayı 28 · Sayfa: 19-48
Özet
1830 yılında Osmanlı Devleti'nden bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın, bir türlü tatmin edilmeyen, özellikle Anadolu'ya yönelik istekleri vardı. Bu yüzden Yunanlılar, her fırsatta Osmanlı Devleti'nin en zayıf zamanlarında bu isteklerini gündeme getirmeyi hatta imparatorluğun bu zayıflılık anını kollamayı milli bir görev saymışlardı. Onların bu politikalarının sebebi: bir ayağı Asya'da bir ayağı da Avrupa'da olan büyük Yunanistan'ı kurma gibi tarihi bir ideale sahip olmalarıdır. Mégalo İdea olarak bilinen bu ideale göre Yunanistan'ın sınırları doğuda Anadolu ortalarından, kuzeyde Karadeniz'in Kırım'ı da içine alan kuzey kısımlarından ve Karpat dağlarıyla Tuna nehrine kadar uzanıyordu. Batı ve güney sınırları ise, Adriyatik ve Akdeniz'den geçiyordu. Belirtilen tarihi idealini gerçekleştirmek gayesiyle, her siyasi buhrandan faydalanmasını bilen Yunanistan için I. Dünya savaşı iyi bir fırsattı. Zaten savaşın devam ettiği günlerde İtilaf devletlerinin de Yunan ordusuna olan ihtiyaçları artmıştı. Nitekim İngiltere Dışişleri Bakam Lord E. Edward Grey 11 Ocak 1915 tarihinde Yunanistan yöneticilerine bir teklifte bulundu. İngiliz Bakan bu teklifinde, Sırbistan'a yardım şartıyla Anadolu kıyılarından hatırı sayılır bir kısmın Yunanistan'a bağışlanabileceğini söz verdi. İngiltere 12 Nisan'da da müttefikleri adına "Yunanistan'a Türkler'e karşı savaşa katılma bedeli olarak Ocak'ta vaadedilen Aydın vilayeti dahilindeki araziyi garanti etmeye hazır olduklarını'' bildirdi.
Akbaş Baskını (Olayı) ve Baskınları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1993, Cilt IX, Sayı 26 · Sayfa: 417-442
Özet
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak I. Dünya Savaşandan çekildi. Ateşkes Antlaşması 24 maddeden oluşuyordu ve çok ağır hükümleri ihtiva etmekteydi . Antlaşma istismara da çok müsait idi. özellikle bazı maddeler Osmanlı Devletini tamamen savunmasız hale düşürüyor ve müttefikler suni sebeplerle çıkartılacak karışıklıklarla emniyetlerinin bozulduğunu İleri sürerek ülkenin önemli stratejik mevkilerini işgal etme hakkını elde ediyorlardı. Nitekim Ateşkes Antlaşmasından sonra İtilâf Devletleri Antlaşmayı istismar ederek, daha önce aralarında yaptıkları gizli antlaşmalardaki nüfuz bölgelerini işgal etmeye başladılar. Diğer taraftan Ateşkes Antlaşmasının imzalanmasından evvel 400.000'i aşan Türk Ordusu, Antlaşma' nın tatbikatından sonra bu sayı iyice düşerek birlikler kadro haline gelmişti.