20 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
  • Turk
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

İsviçre’de Osmanlı Devleti Aleyhinde Faaliyetler ve Türklerin Teşkilatlanması (1918-1922)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2012, Cilt XXVIII, Sayı 83 · Sayfa: 65-86
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte İsviçre'de Türk karşıtı çevrelerin faaliyetleri yoğunlaşmıştı. Savaştan maddi-manevi olarak yıpranmış çıkan Osmanlı Devleti'nin bu çevrelerle mücadele edecek maddi kaynağı yoktu. Bu durum İsviçre'de yaşayan Türk vatandaşlarını harekete geçirerek, elindeki sınırlı imkânlarla Türk'ün haklı davasını savunmaya itmiştir. Bu makalede ayrıca, İsviçre'de yaşayan Türklerin mütareke dönemindeki sosyal ve ekonomik durumları, Lozan Türk Yurdu'nun Osmanlı Devleti'nin haklarını savunmak için faaliyetleri üzerinde durulacaktır.

Türk İstiklâl Savaşı Dönemi’nde “Rum-Ermeni İşbirliği”

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 70 · Sayfa: 93-112
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde, Rumlar ve Ermeniler, yüzyıllarca Osmanlı toplumunun bir parçası olarak yaşadılar. Bu unsurlar Türk müsamahası sayesinde bütün kültürel ve dinî özelliklerini muhafaza ettiler. Böyle olmasına rağmen XVIII. yüzyıl ve sonrasında dünyadaki gelişmelere aynı oranda ayak uyduramayan Osmanlı Devleti'ne, Avrupa Devletlerinin baskısının açıkça hissedilmesiyle Rumlar ve Ermeniler, Türkler karşısında ayrıcalıklı bir konuma geldiler. Türkler açısından ortaya çıkan bu olumsuz durum, Türk milliyetçiliğini canlandırırken, Rumları ve Ermenileri birbirlerine daha da yaklaştırdı. Osmanlı Devleti üzerinde aynı amaçları ve farklı hesapları olan Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD gibi devletler, Rumları ve Ermenileri kendi çıkarları için kullanmak istediler. Birer Osmanlı Kurumu olan patrikhaneler, emperyalist politikalara alet oldular ve adı geçen devletlerle fiilen işbirliği yapmaya başladılar. Türkler açısından, işbirliğinin hem Rum-Ermeni, hem de Müttefikler-Rum-Ermeni boyutunun en yoğun ve en açık olarak hissedildiği dönem, I. Dünya Savaşı ve Türk Millî Mücadelesi dönemleridir Zaten var olan ve I. Dünya Savaşı'yla somut bir şekilde hissedilen Rum ve Ermeni beraberliği, Türk Millî Mücadelesi ile birlikte açık bir şekilde "Rum-Ermeni İşbirliği"ne dönüştürüldü. Fakat Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirdiği en büyük antiemperyalist savaşta elde ettiği başarı ile bu işbirliğini dağıtarak hayata geçirilmesine engel oldu. Bu demek değildir ki daha sonra benzer durumlar bir daha ortaya çıkmayacak. Tarih elbette barışın kıymetini anlamak için çok önemlidir ve muhakkak bu manada yorumlanmalıdır. Mutlaka bu toprakların insanları "Sevr Sendromu"ndan kurtulmalıdır. Fakat aynı zamanda "Sevr Şartları"nı da unutmamalıdırlar

Macar Gyula Germanus’un Çanakkale Savaşı ile İlgili Anıları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 133-144
Tam Metin

Macar oryantalist ve yazar Gyula Germanus I.Dünya Savaşında, Macar Kızılay Komitesi yetkilisi olarak Çanakkale cephesine gitmiştir. Gyula Germanus'un bu cephe ile ilgili anıları, cephedeki atmosferin bir yabancının gözüyle yansıtılması açısından son derece önemlidir.

Bu çalışmada Gyula Germanus'un anılarının yer aldığı "Tények és Tanúk" adlı Macarca eserden yararlanılarak ,O'nun Çanakkale savaşı ile ilgili izlenimleri ortaya konulmuştur.

Cumhuriyetin İlk Çeyrek Yüzyılında Türk Diplomatik Temsilcilikleri ve Temsilcileri (1920-1950)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 15-90

Bu makale, 1923-1950 yılları arasında Türk diplomatik misyonları ve diplomatik temsilcileri üzerine bir incelemedir.

Büyükelçilikler ve elçilikler olarak Osmanlı diplomatik misyonlarının toplam sayısı, son dönemde 18 idi. Cumhuriyet yıllarında, incelediğimiz 1923-1950 döneminde Türk diplmatik temsilciliklerinin toplam sayısı 37'ye çıktı. Makalenin birinci bölümü 37 ülkedeki Türk diplomatik misyonlarının bir panoramasıdır: burada bütün Türk diplomatik temsilciliklerinin ve temsilcilerinin, yani büyükelçilerin, elçilerin, maslahatgüzarların kronolojik ve alfabetik ayrıntılı listeleri verilmektedir.

Makalenin ikinci bölümünde yedi Türk diplomatı incelenmektedir: Muhittin Akyüz (1869-1940), Mehmet Ali Şevki Alhan (1883-1947), Mehmet Kâzım Dirik (1881-1941), Kemalettin Sami (1884-1934), Ali Fethi Okyar (1880-1943), Dr. İbrahim Tali Öngören (1871-1952) ve Ahmet Ferit Tek (1878-1971).

Lozan Barış Antlaşması ve Türk Kamuoyu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2006, Cilt XXII, Sayı 64-65-66 · Sayfa: 215-244
Tam Metin
Bu çalışmada; "Şark Meselesi'ni yada Doğu Sorunu"nu Türk milletinin lehine sonuçlandırmış olan Lozan Barış Antlaşması'nın ortaya çıkış süreci hakkında çok kısa bilgi verildikten sonra, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylanması sırasında ve sonrasında Türk basınındaki yansımaları, Türk kamuoyunun tutumu ortaya konulmuştur. Bu bağlamda; Lozan Barış Antlaşması hakkında, dönemin Hâkimiyet-i Millîye, Vakit, Tanin, İkdâm, İleri, Akşam, Tevhid-i Efkâr, Tan gibi, Türk basınındaki tepkiler, Türk milletinin Lozan Barış Antlaşması'ndan önceki ve sonrasındaki tutumu, azınlıkların tepkileri, bazı resmî kurumların düşünceleri ve o günün şartlarında var olan sivil toplum örgütlerinin Lozan Barış Antlaşması hakkındaki düşünce ve tepkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Mondros Mütarekesi'nden Sonra Yaşanan Önemli Bir Problem: Türk ve Ermeni Yetimleri Sorunu

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 569-588
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı esnasında ailelerini kaybeden binlerce çocuk, devlet için sosyal bir sorun oluşturmuştur. Savaş süresince yetim sayısının sürekli artması üzerine yetimhaneler bir süre sonra yetersiz kalmaya başlamıştır. Hükûmet, yeni tedbirler almak zorunda kalmış, Türk ve Ermeni yetimler barınabilmeleri için Müslüman ailelerin yanına yerleştirilmiş ve ihtiyaçları için tahsisat ayrılarak her ay bu ailelere gönderilmiş, yani bir nevi bu biçare çocuklara baktırılmıştır. Mondros Mütarekesi'nden sonra hükûmet vilâyetlere gönderdiği tebligatlarla yetimhanelerde ve müslüman ailelerin yanındaki Hristiyan çocukların akrabalarına veya bağlı oldukları cemaatlere teslim edilmesini istemiş ve bu konunun üzerinde hassasiyetle durmuştur. Bu dönemde yetimlerin cemaatlerine teslimi aşamasında önemli sıkıntılar söz konusu olmuştur. Aslen Türk olan bazı yetimlere Hristiyan yetimi olduğu iddiası yapılmış, kamuoyunu oldukça üzen bir süreç yaşanmıştır. Makalenin konusunu bu süreç oluşturmuş ve arşiv belgeleri ile basından yararlanılarak ele alınmıştır.

Sivas Türk Ocağı ve Dergisi: Birlik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 245-260
Türkiye'nin yakın tarihindeki önemli köşe taşlarından olan Türk Ocakları, milliyetçilik akımının bilinçlendirilmesinde önemli bir yere sahiptir. 12 Mart 1328 (25 Mart 1912) günü resmî olarak kurulan Türk Ocakları, Türk Yurdu Cemiyeti ve dergisini de bünyesine birleştirmiştir. Kuruluşundan itibaren Türk Ocaklarının sayısı hem İstanbul'da hem de diğer il merkezlerinde hızla artmıştır. Sivas Türk Ocağı şubesi 1923 yılında açılmış ve faaliyet göstermeye başlamıştır. 1923-1924 yılları arasında Birlik adlı dergiyi yayınlamıştır. Birlik dergisinde Sivas'ın sosyal ve kültürel yaşamıyla ilgili haberler ve yazılar yanında, ülkenin genel durumu ile ilgili yazılar da yayınlanmıştır.

Güneydoğu ve Milli Bütünlüğümüzün Coğrafi-Tarihi Temelleri

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 193-203
Tarihi hadislerin izahında, Tarihi olaylar ile tabii olaylar arasındaki ilişki ve benzerliklerin daima dikkate alınması gerekir. İbn Haldun'un coğrafyaların insanlar üzerindeki tesirlerine dair görüşü bu ilkeye temel teşkil etmektedir. Toplumlar üzerinde tesir icra eden coğrafya, üzerinde bulunan Devletler üzerinde de benzer tesirler icra eder. Dolayısı İle her coğrafya bir takım umumi kanunlar ortaya koyar. Bütün zamanlar için geçerli olan bu kanunlar tabi oldukları coğrafyaların organik bir bütünlük arz etmelerinden kaynaklanmaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesi de tarihin ilk dönemlerinden beri coğrafi, siyasi, beşeri, ekonomik ve kültürel olarak Anadolu'nun tabii bir parçası olmuştur. Hititler ile Mısır, Bizans ile İslam, Osmanlı ile Memlukler arasındaki mücadelelerde ve en son işgallere karşı Milli Mücadele'nin bu bölgede başlaması ve ilk kazanılan cephe olması Güneydoğu Anadolu'nun, Anadolu'nun tabii bir parçası olduğunu göstermektedir. Kısaca Osmanlı miri rejimi ile Misak-ı Millinin bu coğrafi-tarihi temeller üzerinde Örtüşmesi başka türlü izah edilemez ve Güneydoğu Anadolu'nun milli bütünlüğümüz içindeki yeri belli coğrafi ve tarihi temellere dayanmaktadır.

Atatürk, Millî Birlik ve Beraberlik

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 117-132
Atatürk'ün üzerinde önemle durduğu bu konu Türk anayasalarına da yansımıştır. 1982 Anayasası, milli birlik ve beraberliği bir anlamda da devletin varlığını, ülke ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü temel ilke olarak ele almıştır. Bunu en üstte tutulması gereken bir hukuk kuralı olarak bazı maddelere de yansıtmıştır. Anayasanın 66, Maddesinde Türk'ün tanımı yapılmakta ve Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür demektedir. Bu hukuki terime rağmen özellikle son 15 yıldır alevlendirilen bölücülük sorununun hukuki, siyası ve sosyal bir temeli yoktur. Yine de son yıllarda milli birlik konusunun ne denli önemli olduğu Atatürk'ün bu konudaki söz ve çalışmaları daha iyi anlaşılmaktadır.

75 Yılda Neler Yapıldı, Neler Yapılmadı?

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 295-332
Dünya siyasi tarihihİn en hareketli bu yüzyılında, aynı ölçüde hareket kazanan model-sistem arayışları, bunların felsefi ve düşünsel arka planlarının kıyasıya rekabet ettiği bir dönemde bulunmaktayız. Bu yüzyılda yıkılan monarşiler, mutlakiyetçi rejimler, İmparatorluklar, hanedanlar; önceki yüzyıllardan intikal eden kolonizasyon -sömürgeleştirme hareketleri, milletlerin varolma mücadeleleri, devletler arası denge arayışları, insanların hürriyet, milletlerin istiklâl arayışlarının neredeyse insanlık tarihinin bugüne kadar katetmiş olduğu yol ve yaşadığı tarihsel birikimin özeti durumunda yüzlerce yeni devlet ve devletçik, onlarca aday devletler...